Birkaç alevi kardeş meclise girecekmiş!

Cumhurbaşkanı “bakın işte Alevi kardeşlerimle birlikteyim” diyecek. Alevileri temsil ettiğini söyleyen bu kişiler ise iktidarı allayıp pullayarak ikna turları atacak.

Siyaset genel ve güncel anlamıyla; toplumun farklı kesimleri arasındaki çıkar çatışmalarının uzlaştırılması sanatı olarak ele alınabilir. Yada geçmişteki gibi dar anlamıyla devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış olarak ifade edilebilir.

Bir de siyasetin mecaz anlamıyla kullanımı var ki buna hiçte yabancı değiliz.

Mecazi anlamda siyaset; bir amacı gerçekleştirmek için karşısındaki farklı kesimlerin, duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki çatışmalardan yararlanma, hiçbir zaman gerçekleştirmeyeceği sözler verme gibi değişik yollarla işini yürütmedir.

Türkiye de de siyaset tam da buna göre yürüyor. Yeni de değil, geçmişten bu güne devam edip gelen bir anlayış. Kendisine siyasetçi denen ne dolandırıcıları, bu gün söyleyip yarın unutanları, "dün dündür, bugün bugündür" diyenleri, gidip arkasına bakmayanları çokça gördük, görmeye de devam ediyoruz.

Kişiler için mevcut siyaset anlayışı, kendi geleceklerini kurtarma sanatıdır. Partiler için ise, ne olursa olsun oy devşirme ve mevcut düzeni ayakta tutma sanatıdır.

Onlar için yurttaşlar sadece birer oydan ibarettirler, o kadar. Yurttaşların isteklerinin, beklentilerinin, çıkarlarının, gelecek projelerinin hiçbir anlamı yoktur.

Aslında mesele bu kadar basit değildir. Onlar için mesele sadece oy almakla sınırlı da değil elbette. Özellikle mevcut sistem partilerinin bir ideolojik bakış açıları vardır ve halk yığınlarını buna göre yönetirler. Toplumu belli kalıpların içine hapseder, alternatifsiz bırakır kendilerine mahkum ederler.

Toplumun esas çıkarlarını temsil eden politik hareketlere karşı, bu sistem partileri birlikte hareket eder, toplumu onlara karşı zehirler, örgütlerler.

Bunun gibi sayabileceğimiz birçok nedenden dolayı toplumun esas iradesi parlementoda yerini bulamaz. Geçmiş yakın tarihimizde olduğu gibi zaman zaman parlementoya girilse bile değişik saldırılarla saf dışı edilirler. Şimdilik bu tartışmalar bir yanda kalsın.

Bir de toplumda çokça kullanılan ‘siyaset bezirganları’ var. Düzen partileri tam da hedeflerine ulaşmak için bunlara ihtiyaç duyarlar. Bu bezirganlar üzerinden toplumun farklı kesimlerine nüfuz eder, zihinlerini bulandırırlar. Sonra da umut olurlar.

Türkiye de ne kadar çok toplumsal çeşitlilik varsa, o kadarda birikmiş, çözümsüz kalmış sorun var. Hiçbir toplumsal kesim kendi yaşamından memnun değil ama yine de inanmadıkları halde gidip düzen partilerine oy vermeye devam ediyorlar.

Partilerin en çokta iktidar partisinin bu kesimlere yönelik on yılları içine alan çalıştayları vb. şeyler yapıldı. Düzenlenen bir çok buluşmada tartışmalar yapılıyor, çözümler konuşuluyor, sözler veriliyor. Ama sonra yine değişen bir şey olmuyor. Olmaz, çünkü sistem bu kadarına izin vermiyor. Bir seremoni gibi belli aralıklarla bu çalışmalar devam edip gider ama hep sonuçsuz kalır.

Bu günlerde yine kamuoyunda düşük dozda da olsa cumhurbaşkanının "bazı Alevi kardeşlerimizle mecliste birlikte olacağız" sözleri tartışıldı. Anlaşılan o ki iktidar, seçimde yüzde elli biri garantiye alabilmek ve düzenle bağını devam ettirebilmek için farklı kesimlere yönelik bazı hazırlıklar yapmaya başlıyor. Alevilerde bu kesimlerden sadece birisi.

AKP ye en az oy veren kesimlerin başında Aleviler geliyor. İktidar Alevilerden ne alırsak kardır mantığıyla bakıyor. İktidarın geçmişte yaptığı birçok çalıştaya rağmen Alevi toplumunun sorunlarını bırakın çözmeyi mevcut durumun çok daha gerisinde bir yaşamı dayattığı apaçık ortadayken nereden çıktı bu meclis diye soruyoruz kendimize.

Alevi toplumu AKP’nin kendi sorunlarını çözeceğine elbette inanmıyor. AKP ile meclise de girmek istemiyor. Geçmiş bir deneyimi de var. AKP listelerinden girenler yıllarca televizyon ekranlarından ve şehir şehir gezerek propaganda yaptılar. Hatta kendisine ‘Alevi milletvekiliyim’ diyenler, Alevilerin Matem Orucunda saraylarda iftar sofralarının kurulmasına ön ayak oldular. İktidarın Alevilerin sorunlarını nasıl çözeceğini, AKP’nin nasıl allı pullu bir parti olduğunu anlatmak için ne diller döktüler. Resmen partileri için toplumla kavga ettiler. Bakıyoruz hiçbirisinden eser yok. Ne oldu? Kullan, sonra da at.

Şimdi ne durumdayız peki?

Geçmişin çok ama çok gerisinde değimliyiz?

Sorunlarımız çözüldüğünü kim iddia edebilir?

Yıllardır birikmiş sorunlarımızın üzerine yeni sorunların eklenmediğini kim söyleyebilir?

Kamuoyuna açıkça deklere edilen ve defalarca hükümetle yapılan görüşmelerde dile getirilen hangi talep karşılanmış?

Erdoğan bütün bunlara rağmen nasıl "bir kaç Alevi kardeşimizle mecliste birlikte olacağız" diyebiliyor? Niye demesin ki?

Alevi toplumunun tüm eleştirilerine rağmen kurulan o safralara gidenlerin meclise de gideceğini biliyor olmalı.

Burada Alevilerin tartışması gereken, o sofralara gidenlerin yada AKP ile yol arkadaşlığı yapanların Alevileri ne kadar temsil ettiğidir.

İktidar öncelikle Alevilerin zayıf halkaları üzerinden nüfuz etmeye çalışacak, sonrada aralarındaki farklılıkları değerlendirip iç çatışmalara zemin hazırlayacak. Ve elbette kendisine buradan yol açacak.

İleriki zamanda kimler bu yol arkadaşlığına tav olmuş göreceğiz. Cumhurbaşkanı "bakın işte Alevi kardeşlerimle birlikteyim" diyecek. Alevileri temsil ettiğini söyleyen bu kişiler ise iktidarı allayıp pullayarak ikna turları atacak.

Bekleyip göreceğiz.

Diğer birçok farklı toplumsal kesimin olduğu gibi Alevilerinde geleceği bu ülkenin demokratik ve özgürlükçü kesimleriyle birlikte olmaktan geçiyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi