Ertuğrul Kürkçü: Hrant'sız bir hayatı onu kaybedince anlamamız ne acı

Ertuğrul Kürkçü: Hrant'sız bir hayatı onu kaybedince anlamamız ne acı
Ertuğrul Kürkçü, 'Milliyetçi katilleri onu öldürmekten değil ama onunla yüz yüze gelmekten korktular' dedi.

ARTI GERÇEK - HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Artı TV'de yayımlanan Söz Sırası programında Hrant Dink'in katledilmesindeki süreci ve Hrant'sız geçen 14 yılı anlattı. 

Hrant Dink 19 Ocak 2007'de İstanbul'da yayıncısı olduğu Agos gazetesinin önünde arkasından vurularak öldürüldü diyerek sözlerine başlayan Kürkçü, "Milliyetçi katilleri onu öldürmekten değil ama onunla yüz yüze gelmekten korktular. Kendilerine yapılsa kalleşçe diyecekleri bir şekilde öldürmeyi seçmişlerdi. Aradan 11 yıl ve 117 duruşma geçmesine rağmen Hrant Dink'i kurşunlamakla görevlendirilen Ogün Samast cezasını tamamladı ama yargı Hrant Dink suikastında bir halkası olduğu cinayet dizisini, Trabzon'daki Rahip Santoro cinayetini, Malatya Yayınevi katliamını planlayıp gerçekleştiren şebekeyi ortaya çıkartmadan nasıl cezalandıracak?" dedi. 

'ERMENİLER HRANT İLE BİRLİKTE TEKRAR POLİTİK VE TOPLUMSAL GÜMDEM OLDULAR'

Devletin en yüksek heyetinin yasalar yeterli dediği yerde gayri nizami kuvvetlerin yani kontrgerillanın işbaşı çağrısı yaptığını belirten Kürkçü, "50 yıllık deneyimden artık biliyoruz, MGK kararı artık yerli yerinde durdukça yargının bu cinayetler dizisi arasında bir resmi bağ kurmasını beklemek şimdi her zamankinden de uzak bir ihtimal. Çünkü bu raporun MGK kararının gerisinde, zihniyetin kaynağı olan Ergenekon örgütü Erdoğan rejiminde artık iktidar koalisyonının fiili ortağıdır" dedi. 

Agos Gazetesi ile birlikte Ermenilik Türkiye'de 1915'ten bu yana ilk kez dinsel bir atıfla gayrimüslim olarak anılmaktan çıktığını belirten Ertuğrul Kürkçü, "Türkiye'de Ermenilerin daha çok patrikhane çevresinde dönen, kendi İçine kapanık bir cemaat yaşamının dışa ne kadar yansıyorsa o kadar bilinen üyeleri iken Hrant ile birlikte Türkiye politik ve toplumsal gündeminin özgür bir unsuru olarak yeniden ön plana çıktılar. Hrant'ın Ergenekon tarafından göstere göstere katledilmesi misyonerlik tehdit belirlemesi esasen bir bahaneden ibaret olduğunu da ortaya koydu. Asıl mesele Hrant'ın, toplumun çoğu gerçekliğinin eski devlet öğretisinin karşısına diken canlı, inandırıcı ve inkarı mümkün olmayan bir tanık olarak her geçen gün kazandığı ilgi ve sevgiydi. Tehdit işte buydu" ifadelerini kullandı. 

'TÜRKİYE YENİ BİR LİDER İLE TANIŞTI'

Kürkçü şöyle devam etti: "Çünkü o bir misyoner olarak kendini çoğunluktan ayırmıyor ama tekçiliği bir maskaralıktan ibaret kılıyordu. Öldürüldüğü güne kadar sayıları giderek artan ve sıklaşan televizyon veya radyo konuşmalarında, Türkiye bizim gibi giyinen, bizim gibi konuşan, çok güzel düzgün ve zengin bir Türkçe ile heyecan ve samimiyete kendisini ve toplumun anlatan, onların imgesi olan bir yeni lider ile tanıştı. O sadece Ermeni cemaatinin göğsünü kabartmakla da kalmadı düşünen, tartışan geçmişinin gerçek öyküsünü öğrenmek isteyen Türkler, Kürtler, Aleviler, Çerkesler ve Araplar arasında da geniş bir hayran kitlesi yarattı.

Hrant'ın öncülüğü Ermeni gençliğinin toplumsal meseleler de söz sahibi olmaya teşvik etti onlara kendine güven, cesaret ve güven yanında ölçülülük ve alçakgönüllülükte aşıladı. 

'DEVRİM SONRASINA  ERTELENEMEZ DÜŞÜNCESİNİ BENİMSETTİ'

Kürt mücadelesi nasıl Kürtlerin özgür taleplerinin gerçekleşmesinin Devrim sonrasına ertelenmemesini eninde sonunda kabul ettirdi ise Türkiye Ermenilerinin, Hrant'ın açtığı yeni yoldan ilerleyen kimlik ve haklarını kazanma mücadelesinde onları ve onların yanısıra bütün dinsel ve etnik azınlıkların hak ve kimliklerin politik ve toplumsal mücadelenin özgür bir gündem maddesi olduğunun sola benimsetti.

1968 devrimci dalgası içerisinde devrimci bir sosyalist olmasındaki payı hiç azımsanamaz. Hatta bu istisnai rolü başarılı oynayabilmesi, politik geçmişi ve geleneği ile doğrudan ilişkili de denilebilir. Hrant'ın yokluğunda Türkiye'de yaşamanın hepimiz için sadece Ermeniler için değil Türkler için Kürtler için ve diğerleri için de daha da zorlaşmasıdır. Türkiye Ermenilerinin hayatı ve mücadelesini toplumun öteki ezilenlerin hayat ve mücadelesine bağlayacak halka Hrant ile birlikte koptu henüz yerine konabilmişte değil. Konabilir mi, aynı rolü, aynı arka plana yaslanarak ve aynı beceri ile oynamayı üstlenecek bir iki kişi çıkarsa; evet. Herhalde böyle bir iki kişi olmayacak

Hrant'sız  bir hayatın tam olarak ne anlama gelmiş olacağını ancak onu kaybedince anlayabilmiş olmamız ne acı.

Hrant'ı unutmayacağız."

 

Öne Çıkanlar