90 dakika bitti, sıra uzatmalarda

Futbolda özellikle maç uzatmaya kaldığında maçın hikayesi yeniden yazılır. Bu süreçte zorluklara direnen takımın motivasyonu daha da yükselir. Favori gösterilen takım ise hata yapmaya başlar.

“Gerçekle yüzleşemeyecek kadar milliyetçilikle kör olmamalısın. Yanlış yanlıştır, kim yaparsa yapsın, kim söylerse söylesin.”

Malcolm X

Zor koşullarda yapılan 14 Mayıs seçimi, halkların oylarıyla uzatmaya kaldı. Futbol karşılaşmalarında uzatmaya kalan maçlar için kullanılan klasik bir söylem vardır: “Karşılaşma yeniden başlıyor.” Bu haftaki yazım, seçimden iki gün önce yayınlanacak. Bu seçimin aslında ne ifade ettiği ve ne yapmalıyız konuları üzerine olacak.

Futbolda özellikle maç uzatmaya kaldığında maçın hikayesi yeniden yazılır. Karşılaşma neticelendiğinde ise ilk bölüm genelde pek hafızada kalmaz. Özellikle uzatmaya giden bir karşılaşmada en önemli şey kondisyondur. Kondisyonun ve iş bitiriciliğin, yani topu kaleye atma becerin varsa, karşılaşmada büyük bir avantaj sağlar. Bu süreçte zorluklara direnen takımın motivasyonu daha da yükselir. Favori gösterilen takım ise hata yapmaya başlar.

Bu seçimlere kabul edelim ki muhalifler zor şartlarda girdi. Her muhalif kesim, Devlet Televizyonu ve Radyosu’nda eşit şartlarda propaganda hakkına sahip değildi. Diğer yandan benzer durum, iktidarın güdümünde olan ulusal kanallar içinde geçerliydi. Hiçbir muhalif yapı bu kanallara davet edilmedi. Yani boyalı medyada yer alamadılar. Bunlar yetmezmiş gibi, trol videolarla seçmenin yanıltıldığına şahit olduk. Sonrasında, bu trol videoların iktidarın üst düzey yöneticileri tarafından normalleştirilme çabalarını gördük. Bu durumu tek bir cümleyle özetleyeceğim: Siyaset bir kez daha kirlendi

“Tamam Murad, bunları biliyoruz” dediğinizi ve “Bu seçimlerde muhalif yapıların meclis çoğunluğunu kaybetmesi sadece bu yüzden mi oldu?” diye sorduğunuzu tahmin ediyorum. Muhalif yapıların çok eksiklikleri var, bunu kimse inkâr edemez. 28 Mayıs sonrasında bunları daha detaylı bir şekilde, uzun uzun yazacağım. Fakat şu anda esas olan, önümüzdeki karşılaşmaya bakmak ve buna odaklanmaktır.

İlk seçimde özellikle araştırma şirketlerinin beklentisinden çok farklı sonuçlar çıktı. Seçimde kısmi ihlaller oldu ve bazı ihlaller medyaya da yansıdı. Olası başka dış etkenlerin var olup olmadığı konusunda ispata dayalı bir durum olmadığı için bu konu hakkında kelam etmeyi doğru bulmuyorum. Fakat MHP’den ayrılan bilmem kaç çeşit ayrı yapı olmasına rağmen, bu oy oranına ulaşmasının benim için hiçbir anlaşılır açıklaması yok.

Öncelikle Meclis’e baktığımızda, bu zorlu koşullara rağmen Meclis’teki koltuk sayısı açısından Cumhur İttifakı ve saz arkadaşlarının eskisi kadar güçlü olamayacağını görüyoruz. Muhalifler, her türlü zor şarta rağmen Meclis’te güçsüz sayılmazlar. Eğer % 6-7 oranında bir kesim, iktidar bileşenleri yerine muhalif yapıları destekleseydi, farklı bir Türkiye’yi konuşuyor olurduk. İktidar önceki dönemlere göre güç kaybetti ve bu güç kaybı Meclis’te eminim ki etkisini hissettirecek.

SEÇİMDE OY ORANI ÇOK ÖNEMLİ

Neyse, biz yine Cumhurbaşkanlığı seçimine dönelim. Bu seçimde alınacak oy da önemli, çünkü kazanmak ya da kaybetmek kadar, alınan oy oranının vereceği mesaj da önemli.

Bir gerçek var ki hepimiz farkındayız. Şu anki rejim sisteminde, meclisin fonksiyonu zaten sınırlı. Yani bu sistemde Cumhurbaşkanı olmak, karar alma süreçlerinde belirleyici olma durumunu ifade ediyor. Bu nedenle, kartların yeniden dağıtıldığı bu seçim hayati önem taşıyor. Seçimin kazananı önemli ancak bir yandan da seçimde Kemal Kılıçdaroğlu kaybetse bile alacağı yüksek oy oranı, iktidarın rahatını kaçıracak.

Kazanan kim olursa olsun, alınacak oyun vereceği mesaj sadece ülkenin iç siyasetine değil, uluslararası arenadaki Türkiye algısına da büyük etki edecektir. Ülkenin dış politikasında muhalif çevrelerin varlığının etkisi, diplomaside muhalif yapıların da söz sahibi olmasını sağlayacaktır.

Bu nedenle, özellikle yeni seçmenlerin ve bir önceki seçimde oy kullanmayan kesimin ikinci turda oy kullanması ve bu oyların Sayın Kılıçdaroğlu’na gitmesi çok önemli mesajlar verecektir.

Diğer yandan, muhalif yapıların gelecekteki mücadele şeklini de bu seçimlerde Kemal Bey’in alacağı oy oranı belirleyecek.

Genel seçimler sonrasında, özellikle AK Parti’de ciddi bir rahatlama olmadığının sanırım hepimiz farkındayız. Sonuca neredeyse yarım puan kalan bir liderin çok daha fazla motivasyonu olur. Fakat ilk tur bittiğinden beri bu ruh halini gözlemleyemedik.

Bu nedenle, sandığa pes etmeden gitmenin ve sandığa sahip çıkmanın her anlamda büyük mesaj olacağı kuşkusuz.

YA BURADA GÖÇMEN OLSAYDINIZ?

Farkında mısınız? Bugünlerde siyaset en yüksek perdeden göçmenler ve mülteciler üzerinden nefret söylemlerine yoğunlaşmış vaziyette. 22 yıllık AK Parti iktidarının, Avrupa’ya karşı elini güçlendirmek adına uyguladığı göçmen politikasının yanlışlığı nedeniyle ülkenin insanları sıkıntılar yaşıyor. (Bunun bir nedeni de ülkenin geçmiş yıllardaki dış politikasıdır.) Bu sıkıntılar, bugün tüm milliyetçi kesimlerin siyasette kullandığı bir argümana dönüştü.

Sizlere şunu sormak isterim: Eğer bu ülkeye göç etmek zorunda kalsaydınız, bugünlerde ruh haliniz nasıl olurdu? Esas mesele, göçmen ve mültecilere yönelik uygulanan yanlış politikaların dile getirilmemesidir. Bu sorunu, insanları sınır dışı ederek çözmek isteyenler popülist politika yapmanın ötesine gidemezler. Sınırlara duvar bile örseniz, eğer bir politikanız yoksa, asla başarılı olamazsınız.

Diğer yandan başta Avrupa’ya olmak üzere, iktidarın göçmen ve mültecilere dair verdiği sözler ve anlaşmaların içeriği konusunda net bilgilere sahip değiliz. Eğer eleştiri yapılacaksa, nefret söylemlerinin oluşmasına neden olan iktidarın denge gözetmeyen göçmen ve mülteci politikası ile söze başlanmalı.

Göçmen ve mülteci politikası tam anlamıyla dibe vurmuş durumda. Vatandaşlık verilmesindeki yanlışlıklar, bölgesel göçler için belirli bir programın olmaması, göçle gelen insanlar için insani koşullarının sağlanmaması gibi yanlışlar sorunları artırmakta.

Muhtemelen seçim sonrasında da bu konu gündemde olmaya devam edecek. Fakat tüm bunların seçimle ilgili popülist bir dil ile ifade edilmesi, ülke siyasetinin geldiği seviyeyi de belirlemekte.

DERSİMLİ ALEVİ ANNEYE VERDİĞİM SÖZ

Geçen günlerde bir Dersimli Alevi anneyle sohbet ettim. Dersimli annenin, kendi anadili Zazaca yerine bozuk Türkçesiyle söylediği bir cümle beni çok etkiledi. Eminim sizleri de derinden etkileyecek.

Annemiz, Dersim ve Maraş kırımlarından yıllar sonra Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinin, önemli bir umut ışığı olacağını kendi kelimeleriyle ifade etti. Bu kelimeler, coğrafyanın acısının ne denli ağır olduğunun kanıtı niteliğinde. Ben 28 Mayıs Pazar günü, tarihle yüzleşme ve eşit vatandaşlık talebimle, acılı bir coğrafyada yaşamış Dersimli anne için oyumu Kemal Kılıçdaroğlu’na vereceğim ve seçim güvenliği için çaba harcayacağım. Peki ya siz?

ERMENİYE NEFRET SÖYLEMİ MÜBAH

Bu son bölümde, İstanbul Sultangazi’deki Cebeci Camii imamı Murat Gündoğdu’nun, geçtiğimiz Cuma günü verdiği hutbede söylediği sözlerden bahsetmek istiyorum. Kendisi, “28 Mayıs akşamı silahlarınızı ayarlayın, benim iki tane silahım ağzına kadar dolu. Hodri meydan nedir bu sizden çektiğimiz? 80 yıldır bu ülke sizden ne çekiyor, Ermeni döllerinden ne çekiyor” demiş. Bir din görevlisinin bu cümleleri kullanmasının ötesinde, orada bulunanların itiraz etmemesi aslında en acı olanı. Herhangi bir şekilde Ermeni'ye karşı nefret söyleminde bulunmanın mübah görülmesi ve bunun doğal bir hale dönüşmesi son derece üzücü.

Yazımın sonunda, 21 Mart 1864 tarihinde Çarlık Rusya'sı tarafından Çerkes halklarına yönelik gerçekleştirilen sistematik toplu kırımda ve sürgünde ölen canları saygıyla anıyorum.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi