Bilmez Hocadan Tarih Tersleri

Bilmez Hocadan Tarih Tersleri

Bir soluklanalım, görelim neredeyiz

Osmanlı ve Türkiye demokrasi tarihi üzerindeki kuşbakışı uçuşa bir ara verip, resmin/haritanın tamamını yeniden önümüze sermek iyi olacak. Ancak şunu söyleyebilirim, şimdiye kadar henüz ormanın içine girip dolaşmaya başlamadık bile!

Uzun bir süredir Tarih Terslerinin konusunu, Osmanlı-Türkiye demokrasi tarihi bağlamında demokrasi şafakları adını verdiğim önemli dönüm noktaları oluşturuyor.

Birkaç hafta daha bu konuya devam edeceğim, ama bu noktada bir soluklanıp resmin tamamını bir kez daha sunmanın yararlı olacağını düşünüyorum: Nereden başladık, neredeyiz, nereye gidiyoruz?

Ormanın içinde dolaşıp detayları görebilmek ve incelemekle yukarıdan bakıp resmin tamamını görebilmek ve incelemek arasındaki fark metaforundan yola çıkarak, şunu söyleyebilirim: şimdiye kadar henüz ormanın içine girip dolaşmaya başlamadık bile!

Sadece tematik ve dönemsel odaklanma üzerinden kısmen yaklaşmaya çalışabildim ormana. Ancak hep kuşbakışı analizle yetinen yazılar bunlar.

YANİ MİKRO TARİH

Bir gün sırası geldiğinde, Osmanlı-Türkiye demokrasi tarihi bağlamında örnek vaka incelemeleriyle okuyucuları ormanın içinde de dolaştırma olanağı bulmayı ümit ediyorum. Yani mikro tarih yazılarına da yer vermek için yaptığım hazırlıkları ve çalışmaları paylaşacağım günler yakındır…

Üstelik sözcük sınırlaması nedeniyle, her yazıda seçilen temaya ve ele alınan dönemlere yeterince odaklanma olanağı da olmuyor. Bazı okuyucuların bu yazıları biraz uzun bulduğunu duyuyorum, ama her hafta burada okuduğunuz yazıların, çok daha uzun ilk versiyonlardan kesilip biçilerek son halini almış daha kısa metinler olduğundan emin olabilirsiniz!

Köşe yazısı koşullarının sınırlayıcı, ama aynı zamanda teşvik edici özelliklerinden biri sözcük/yer sınırlaması ise diğeri de (bütünlük oluşturan bir anlatıyı haftalara yaymanın yol açtığı) genel resim içinde kaybolma riskidir.

Bu nedenle bu yazıda, Osmanlı ve Türkiye demokrasi tarihi üzerindeki kuşbakışı uçuşa bir ara verip, resmin/haritanın tamamını yeniden önümüze sermek iyi olacaktır.

*****

Haritanın başlığı olarak da kabul edilebilecek olan, Osmanlı-Türkiye demokrasi tarihini ele alırken, baştan itibaren ve her fırsatta asıl meseleyi açıkça belirtmeye çalıştım, bir kez daha ifade etmekte yarar olabilir: Modern elitlerin başlarına sardıkları ulus/millet, cumhur, toplum, yani demos ‘bela’sı ve tutkuyla peşine düştükleri ulus-devlet, cumhuriyet, toplumcu rejim (sosyalizm), yani demokrasi ‘kara sevda’sı.

Üsttekilerin avantajlarının mümkün olduğu kadarıyla aşındırılması ile ilgili bu mesele, modern dönemde eşitsizlikler ve hiyerarşiler meselesinin, yani demokrasi sorunsalının parçasıdır aynı zamanda.

Demokrasi sorunsalı ise daha geniş çerçevede doğrudan modernleşme süreciyle ilgilidir.

Modernleşme sürecinde elitler tarafından ulus, cumhur veya demos olarak tahayyül edilen modern toplum, farklı grupları ve/ya tüm bireyleri karar süreçlerine katma, yani bir şekilde kendini yönetme olanağı sunma iddiasına sahiptir:

  • Üyeleri eşit ve kardeş olması öngörülen ulusun (yani belli bir etnik grubun veya modern devlet yurttaşlarının) kendi kaderini tayin etmesi anlamında ulus-devlet.
  • Cumhurun kendini yönetmesi anlamında cumhuriyet.
  • Demosun kendini yönetmesi/tüm karar süreçlerine katılması anlamında demokrasi.
  • Çoğunluğu oluşturan emekçilerin veya ezilenlerin, daha doğrusu zamanla sadece onlardan oluşacak olan toplumun (her alanda olduğu gibi ekonomik alanda da) kendini yönetmesi anlamında sosyalizm (toplumculuk).

*****

Bu sorunsalla ilgili tartışmaları ise bugüne kadar şöyle bir teorik-kavramsal çerçeve içinde yapaya çalıştım:

  • Karar sürecine katılım ve egemenlik/erk paylaşımı: Doğrudan veya dolaylı katılım, temsiliyet (meclis, şura, sovyet, kurultay, vs.).
  • Hukukun üstünlüğü (rule of law): Anayasal rejim ve eşitsizlikler karşısında koruyucu kanunlar.

Osmanlı ve Türkiye tarihinde kronolojik sırayla meşrutiyet, cumhuriyet ve demokrasi anahtar kavramlarıyla tartışılan hakimiyeti milliye, yaşanan süreçte çatı kavram olarak demokratikleşmenin temel meselesi olmuştur.

Erkin/meşruiyetin potansiyel kaynağı/dayanağı olarak demosu keşfederek inşa eden modern elitlerin tutkuyla sarıldıkları hakimiyeti milliye terkibinde yer alan iki kavrama bakacak olursak:

  1. Milli kavramının örtüşen ve çatışan anlamlarıyla ile karşılaşırız:
    1. Dışarıya karşı ‘anti-emperyalist’: bağımsızlık - ulusal egemenlik veya kendi kaderini tayin hakkı (Emperyalizm, sömürgecilik, işgal vs. karşıtlığı)
    2. İçeriye karşı Müslüman üstünlüğü/hakimiyeti (Gayrimüslim karşıtlığı)
    3. Genelde aşağıdakilerin karar süreçlerinde daha çok söz sahibi olması (Elit/rejim karşıtlığı)

Bu çerçevede, millet (demos / halk) kavramının kapsamı ve anlamı da zımni veya açık bir şekilde içeride ve dışarıda bırakılan kesimler bağlamında sürekli değişir.

  1. Hakimiyetin araçları, yolu ve yordamı, siyasi tartışmaların merkezine oturur: Meşveret, hukuk devleti, güçler ayrımı, meclis ve anayasa.

*****

Bu çerçevede, demokrasi tartışmalarını temsiliyet ve dolaylı katılımın aracı olan parlamenter demokrasinin ötesine taşıyabilmek için, hayatın her alanında karşımıza çıkan eşitsizlikler ve hiyerarşiler haritasının altı düzlemini diyalektik bütüncül yaklaşımla ele almamız gerektiğini önceki yazılarımda belirtmiştim:

  1. Sınıf düzlemi
  2. Toplumsal cinsiyet düzlemi
  3. Şehir-köy düzlemi
  4. Ova(lı)-dağ(lı) düzlemi
  5. Kolektif kimlikler veya cemaatler düzlemi
  6. Merkez-çevre veya kuzey-güney küresel düzlemi

Bunlardan günümüzde en çok tartışılan beşincisi, yani kolektif kimlikler (günümüzde dilsel, inançsal ‘etnik’ gruplar veya azınlıklar) düzlemini anlamanın yolu, miras alınarak devam ettirilen Osmanlı-tipi kast sistemi ve onun revize edilmiş versiyonlarının günümüzde de devam eden hakimiyetini anlamaktan geçer.

Literatürde daha çok kolektif kimlikler veya azınlıklar çerçevesinde tartışılan kendi kaderini tayin hakkı meselesi, yukarıda dikkat çektiğim hakimiyeti milliye kavramını farklı bir anlayışla, daha kapsamlı bir şekilde tartışmamıza yardımcı olur.

*****

Osmanlı-Türkiye demokrasi tarihi haritamızı incelerken, 1876’dan bugüne yaklaşık 150 yıllık bir tarihi altı demokrasi şafağı (dönüm noktası) bağlamında ele aldığımı da hatırlatmalıyım:

  1. Birinci kısa bahar olarak I. Meşrutiyet (1876-78)
  2. II. Meşrutiyet baharı (1908 sonrası birkaç yıl)
  3. Ankara meclisi baharı (1920-23)
  4. Temsili demokrasi baharı (1950 öncesi ve sonrası birkaç yıl)
  5. Olasılıklar baharı (1960 sonrası yirmi yıl)
  6. Neoliberal demokrasi baharı (2002 sonrası on yıl)

*****

Son olarak, bu çerçevede, makro tarih ve uzun süre (longue durée) analizi bağlamında sekiz genel gözlem ve tespiti başlıklarıyla tekrar sıralamak iyi olacaktır:

  1. Darbeler: Dönüm noktalarının darbe niteliği.
  2. Batı Etkisi/Dayatması: Dönüm noktalarında dolaysız Batı etkisi/dayatması iddiası.
  3. Entelektüel Sorun ve Kısıtlılıklar: Entelektüel ve siyasi düşünce (demokrasi ve cumhuriyetçilik anlayışı) bağlamında demokrasi öncüleri ve önderleri (devrimciler/reformcular/dönüşümcüler) düzeyinde sınırlılıklar, eksiklikler ve hastalıklar.
  4. Yandaş-Karşıt Senaryoları: Dönüşüm sonrası yandaşlar-karşıtlar argümanın araçsallaştırılması.
  5. Evlatlarını Yiyen Devrimler / Tasfiyeler: Dönüşümün/darbenin muktedir aktörleri arasındaki kavgada yaşanan acımasız tasfiyeler süreci (Devrimin kendi evlatlarını yemesi!)
  6. Halkın Yer(sizliğ)i - Demossuz Demokrasi: Dönüşüme giden yolda ve dönüm noktalarında halkın yer(siz)liği (Halkın hazırlıksızlığı/yetersizliği iddiası)
  7. Diktatörleşen Demokrasi Kahramanları: Otoriter/diktatöryal rejime evirilmenin bizzat demokratik dönüşüm iddiasındaki liderler tarafından gerçekleştirilmesi.
  8. Gecelerin Hakimiyeti/Sürekliliği: Nihayetinde, çoğu çok kısa süren şafakların gündüze değil geceye evirilmesi sonucunda modern tarihte hâkim izlek olarak gayri-demokratik yapının sürekliliği.

Süreç boyunca devrimci/dönüşümcü popülizm ile tüccar popülizm arasındaki farklar ve tüccar popülizmin bugün yaşanan demokrasi krizi ile ilişkisi ise teorik bir tartışma olarak Türkiye bağlamında ayrıca ele alınmalıdır: Neoliberal, illiberal, otoriter veya çoğunlukçu ‘demokrasi’.

*****

Son zamanlarda bu altı şafağa/dönüm noktasına odaklanarak yukarıdaki sekiz tespitin veya genel gözlemin ilk altısını tartışma olanağı buldum.

Gelecek yazılarda, son iki tespiti de ele alarak bu konuyu tamamlamak istiyorum…


Bülent Bilmez: Lisans eğitimini ODTÜ Ekonomi bölümünde, doktorasını Berlin Humboldt Üniversitesi’nde tamamlayan Prof. Dr. Bülent Bilmez, 2005 yılından beri İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 30 yıla yakın hocalık sürecinde, daha önce Almanya’da (Berlin Freie Universitaet), Arnavutluk’ta (Elbasan Alexander Xhuvani Üniversitesi), Kosova’da (Prishtina Üniversitesi Yaz Okulları) ve Türkiye’de değişik üniversitelerde dersler verdi. Bir dönem Tarih Vakfı Başkanı olarak görev yapan Bilmez’in araştırma ve ders konuları şunlar: Modernleşme/(az)gelişme, emperyalizm ve küreselleşme teorileri; son dönem Osmanlı modernleşme süreci ve bu bağlamda modern kolektif kimlik inşa süreçleri ve modern Balkan (özellikle Arnavut/luk) tarihi ile Türkiye Cumhuriyeti tarihi; Türkiye’de azınlıklar ve bu bağlamda sözlü tarih, kolektif bellek ve geçmişle yüzleşme. (Yayınları için: https://bilgi.academia.edu/BulentBilmez

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bilmez Hocadan Tarih Tersleri Arşivi