Dalga mı geçiyorsunuz? Her şey yeni başlamıyor mu?

Cezaevindeki arkadaşlarımızın tutsak kalmasını, parmaklıklar arkasında ömürlerini çürütmesini dert etmeyecek misiniz yani? Kadınlar direnirken kafanızı çevirip o tarafa bakmayacak mısınız? Hayat bu, yaşadığımız sürece direnmekten başka çare yok.

Erdoğan seçimi kazandı. Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde karşımıza çıkan en sağcı, en ırkçı, en mezhepçi, en erkek, en otoriter iktidarı 5 yıl daha ülkeyi yönetecek.

Muhalefet cephesinde ve seçmende büyük ve kitlesel bir travma hali yaşanıyor. Memleketin demokrasi rayına oturması için bugüne kadar yazan, çizen, sorumluluk alan, sembolleşen pek çok isim sosyal medya hesabından “benden bu kadar” paylaşımları yapıyor. Bazıları hesabını kapatıyor.

Yani ellerinden geleni yapmışlar ve artık kendi hayatlarına odaklanacak, ülkenin dertleriyle ilgilenmekten vazgeçeceklermiş. Benim gibi yurtdışında yaşamak durumunda olan bazı dostlar artık kendilerini yaşadıkları ülkenin ritmine kaptıracak, Türkiye’yi gündemlerinden çıkaracaklarmış.

Artık her şey bitmiş.

İnsan gibi bir yaşam için direnecek, çabalayacak mecali kalmamış kimsenin...

Bizim memleketten bir bok olmazmış…

Bu halk, demokrasi değerlerinden asla nasibini almıyormuş.

Bunlara böylesi layıkmış…

Dalga mı geçiyorsunuz siz?

İnsan, insan kalmaktan, insan gibi yaşamayı talep etmekten, özgürlük arzusundan, kimliğiyle var olmaktan, dilini konuşmaktan, inancını yaşamaktan, nefes almaktan istifa edebilir mi?

Cezaevindeki arkadaşlarımızın tutsak kalmasını, parmaklıklar arkasında ömürlerini çürütmesini dert etmeyecek misiniz yani?

Selahattin’in, Figen’in, Çiğdem’in, Tayfun’un, Osman’ın, 10 aylık bebeklerin ve binlerce esir tutulan insanın hayatlarıyla, aileleriyle artık ilgilenmiyor musunuz?

Kadınları sahiplendirmek isteyen bir karanlık iktidar oldu. Her gün yeni saldırılarla kadınları hedef alacaklar. Kadınların tüm kazanımlarını yok etmeye çalışacaklar. Ülkenin yarı nüfusunun hayatını cehenneme çevirmeye didinecekler. Kadınlar buna karşı direnirken kafanızı çevirip o tarafa bakmayacak mısınız?

Gözlerini kan bürüdü bunların. Bütün güçleriyle Kürtlere saldıracaklar. Kürtlerin Türkiye siyasetinde edindikleri kilit rolü sonsuza kadar toprağa gömmek için Hizbullahçı çetelerle iş tutacaklar. Kürt coğrafyasında yürüttükleri demografik değişim planlarını hızlandıracaklar. Zorunlu göçler, OHAL, kayyım, faili meçhul, işkence, cinayet peşindeler. Kürtler demokrasi safında durdu diye onları cezalandıracaklar. İntikam alacaklar.

Kürtlerle olacaklar umurunuzda değil mi yani?

Çocuk yaşta kızların evlendirilmesinden, çocuk istismarından, çocuk işçilerin varlığından, şoven bir eğitimle militanlaştırılacak olan yeni nesillerden, yurtlardaki rezilliklerden ilginiz çeken bir başlık kalmadı mı?

Aleviler Kültür Bakanlığı’na bağlı folklor kolu olarak yaşamaya devam mı etsin yani?

Madenlerde işçiler ölürken, iş cinayetlerinde binlerce insan katledilirken, sigortasız, sendikasız üç kuruşa ömrü tüketilen emekçiler ile ilgili söyleyecek sözleriniz de mi bitti yani?

Birazdan içine daha çok batacağımız ekonomik kriz çukurunda milyonlar açlık sınırının altında bir yaşama mahkum edilirken, barınma, ısınma, beslenme, sağlık lüks haline gelirken, intihar eden ebeveynlerin çığlığını duymayacak bir yol buldunuz mu yani?

Hırsızlar çalmaya devam ederken, memleketi soyarken, kaynakları tüketirken, çevreye, iklime, yeşile, suya, yaşama gözünü dikmişken zorunuza gidecek bir şey kalmadı mı gerçekten?

LGBTİ+ bireylerin birinci önceliği artık görünür olmak değil, hayatta kalmak olacak. IŞİD zihniyetiyle, yöntemleriyle saldıracaklar arkadaşlarımıza. Yeni gündemlerinizde bu mevzu olmayacak mı?

Gazetelere, gazetecilere, avukatlara, öğretmenlere, öğrencilere, doktorlara, sivil topluma, ifade özgürlüğüne, kitaba, dergiye, konsere, festivale sergiye, şarkıya, filme, tiyatroya, aktöre, attığın twite düşman bunlar. Unutmadınız değil mi?

Her şey nasıl biter?

Her şey yeni başlamıyor mu?

DİRENMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK

Eğer gücümüzü tükettiysek kafasında soykırım bilgisi olan bir Ermeni olarak ben de “bu ülkeden hiçbir şey olmaz” der geçerim nedir ki? Berlin’de bakarım yoluma, düzenimi kurarım, özgürlüğün tadını çıkarırım.

Olur mu öyle?

Toplaşın dostlar, bir iki gün dinlenin hemen sonra saflara koşun.

Yeni örgütlenme biçimleri, yeni mücadele alanları, yeni yüzler, yeni sözler bulalım.

Üzerimize çökecek kabusa karşı birbirimizi yalnız bırakmayalım.

Hayat bu, yaşadığımız sürece direnmekten başka çare yok.

Ben görevimin başındayım.

Elimde kalem olduğu sürece her çığlığı duymaya, toplumu bilgilendirmeye, arkadaşlarımı savunmaya, hayatta kalmaya ve direnmeye devam edeceğim.

Başka türlüsünü bilmiyorum çünkü…

Başka türlüsü ayıp olur çünkü…


Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi