IMF olmadı, Dünya Bankası verelim

Erdoğan’ın IMF’ye “alerjisi” neoliberal programa itirazından değil. Mali kurumların denetlenmesini istemediğinden. IMF’ye istediği her şeyi verebilir; kıdem tazminatı, asgari ücretin eritilmesi gibi ama İhale Kanunu’nda bir değişikliği asla kabul etmez.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası’ndan 15 milyar dolar bulabildi. Yakın çevresine, “IMF’ye alerjisi var, o yüzden şimdilik Dünya Bankası ancak olabildi” şeklinde, izahatta bulunmuş. Akla yakın geliyor. Bu şekilde Başkancı Rejim, bir ara yol bulmuş gibi görünüyor. Hem yolsuzluk kanallarının tıkanmaması hem de uluslararası sermayenin yıkım programının uygulanması denenecek. Malumunuz, Erdoğan’ın IMF’ye “alerjisi” neoliberal programa bir itirazı olduğundan değil. Mali kurumların denetlenmesini asla ve kat’a istemediğinden. IMF’ye istediği her şeyi verebilir; kıdem tazminatı, asgari ücretin eritilmesi, vb. ama örneğin, İhale Kanunu’nda bir değişikliği asla kabul etmez.

Başkancı Rejim’in en temel krizlerinden birisi, hatta en önde geleni, uzun vadeli kronik döviz finansmanı krizidir. Uluslararası sermaye gelemiyor, döviz girişi cılız kalıyor. Türkiye gibi dışarıya bağımlı bir ekonominin çarkları ise hacimli döviz girişi olmaksızın döndürülemiyor. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde, bu döviz girişi mafyatik kapitalizmle sağlanmak istendi. Ancak “kötü para iyi parayı kovar” (Gresham) prensibi gereği bu da ters tepti. Dahası Türkiye OECD’nin “gri listesine” alındı. O dönemde oluşturulan mafya yapılanmalarını, yeni içişleri bakanı bir yıldır her gün operasyon yapsa da hala temizleyemedi. Türkiye ise hala gri listede.

“SEÇİMSİZ 4 YIL”

Bu laf, Mehmet Şimşek’in dilinde, adeta bir slogana dönüşmüş durumda. Her gittiği yatırımcı toplantısında bunu tekrarlıyor. Peki, “seçimsiz 4 yıl”ın sınıfsal anlamı nedir? İşçi sınıfının iktidar partisine oy vermesine gerek olmayan 4 yıl demektir bu. Yani, işçi sınıfını tavizsizce ezebileceğimiz, yoksulluktan perişan edebileceğimiz 4 yıl. Kemerini, nefessiz bırakacak denli sıkabileceğimiz 4 yıl! Bununla, uluslararası sermayeye güven vermeye çalışıyorlar.

Peki, işçi sınıfının sadece sandıkta tepki verebileceğini nereden çıkarttınız? Siz ıstakozlu lüks hayatlarınızı sürdürürken, işçi sınıfının açlığa sürüklenmesine tepkisiz kalacağını mı sanıyorsunuz? İşçi sınıfının esas gücü üretimden gelir. İşçiler şalteri indirip greve çıktığında ne yapacaksınız? 4 yıl seçim yok diye, sınıf mücadelesinin de 4 yıl tatil olacağını mı sanıyorsunuz?

Diğer yandan, işçi ücretlerinin, memur maaşlarının ve emekli aylıklarının enflasyona ezdirilmesi ile emekçilerde reel gelir kaybına yol açması, kredi kartı faizlerinin yükseltilmesi; kısacası talebin kısılması, enflasyonu düşürecek midir? Her ne kadar uluslararası mali sermayenin elinde, talebi kısmak dışında, enflasyona karşı bir program bulunmasa da bunun bir garantisi de yoktur. Örneğin 2015’ten bu yana izlenen savaş politikalarının her alanda yol açtığı “pahalı devlet” olgusu enflasyona çok daha büyük bir “katkıda” bulunmuştur. Oysa bugünkü Türkiye’de hiçbir liberal, özünde liberal bir slogan olan “Ucuz devlet”i savunamamaktadır. Türk tekelci burjuvazisi de, izlenen militarist politikalara, olası hammadde (özellikle doğalgaz ve petrol) kaynaklarına dair bir umutla destek vermektedir. Tekeller kapitalizmi, liberalizmin yerine militarizmi geçiriyor.

YENİ GÜÇ DENGESİ OLUŞTU

Son bir nokta olarak, “seçimsiz 4 yıl” sloganının, 31 Mart yerel seçim sonuçlarıyla da birlikte, büyük oranda anlamsızlaştığını belirtmek isterim. Zira bu slogan, dağınık, umutsuz, etkisiz bir muhalefeti varsaymaktaydı; iktidarın ise neredeyse kadr-i mutlak olacağını… Oysa 31 Mart yerel seçimleri ortaya yeni bir güç dengesi çıkarttı. 14-28 Mayıs seçimlerinin yol açtığı genel toplumsal karamsarlığı silip attı. İktidarı dengeleyen bir güç olarak burjuva muhalefetinin (CHP) örgütsel kapasitesini misliyle artırdı. Kürt halkının, neredeyse 10 yıldır kesintisiz süren en ağır baskılara rağmen, halen ulusal taleplerinde ısrarcı olduğunu ortaya koydu. Emeklilerin, asgari ücretli işçilerin, işsizlerin, iktidarın sınıfsal politikalarını kitlesel düzeyde reddettiğini gösterdi.

Bütün bunlarla birlikte, neoliberallerin “seçimsiz 4 yıl” sloganı, aslında sınıf mücadeleleriyle dolu 4 yıl olarak tezahür edecek gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi