Kimi tereddütler olsa da!

“İki Şafak Arasında” ile dikkat çeken Selman Nacar’ın, Venedik’te prömiyer yapan yeni filmi “Tereddüt Çizgisi” festivalin ardından vizyonda. Nacar, bu kez hukuk, siyaset, ticaret arasındaki ilişkiye bakarken memleket gerçeğine daha fazla yaklaşıyor!

Selman Nacar, 2021 yılında “İki Şafak Arasında” filmiyle Altın Portakal’da boy gösterdiğinde yetenekli bir yönetmen olduğu herkes tarafından kabul görmüştü. “İki Şafak Arasında” hem estetik hem de içerik açısından memleket sinemasında farklı bir arayışın/ denemenin örneği olarak dikkat çekti öte yandan.

Film zanaat açısından yakın dönemde ilk filmlerde pek aşina olmadığımız bir ustalık barındırsa da, meselesiyle ilişki kurarken sınıfsal bağlamları ve bunun iktidar ilişkilerini şekillendirmedeki etkisini yansıtmakta zayıf kalıyordu.‘Yeni Türkiye Sineması’nın kurucu babalarının pek sevdiği ama artık yeni bir şey söylemekten uzak ‘insan doğası’ ezberinden çıkmaya cesaret edemeyen bir yapımdı bana göre.

“İki Şafak Arasında” üzerine yazarak giriş yapmak gerekli yönetmenin yeni filmi “Tereddüt Çizgisi” üzerine konuşabilmek için. Çünkü iki film arasında dolaylı ve dolaysız bağlar var. Öncelikle mekânsal bir devamlılık söz konusu. Bu hikayeye de Uşak ev sahipliği yapıyor. Yine yerel kodların, ilişki biçimlerinin egemen olduğu bir yerdeyiz. İkincisi, ilk filmde de Erdem Şenocak tarafından canlandırılan Yasin adlı avukatın burada da karşımıza çıkmazı. “İki Şafak Arasında”da, fabrika sahibi ailenin avukatı olan bu karakter, “Tereddüt Çizgisi”nde de yeni zengin bir ailenin avukatı. Ve tabii ki Selman Nacar’ın hikayesini görselleştirirken karar kıldığı estetik tercihte de bir devamlılık söz konusu.

26929-1-tereddut-cizgisi-1366x550.jpg

Bu estetikten girelim. Nacar, hikaye anlatılarını İran sinemasından görsel tercihlerini ise Romanya’dan ilhamla kuruyor gibi. İki filmde de İran sinemasında baskın bir tema olan karakterin ahlaki seçimleri ile kat edilen yollar söz konusu. Görsel dünya açısından Romanya’ya yatkınlık ise zaten iki filmdir birlikte çalıştıkları görüntü yönetmeni Tudor Vladimir Panduru’dan belli! Hakkını yemeyelim ilkinde teknik olarak, ikincisinde de işçilik açısından gayet güçlü bir yapı kuruyor Nacar.

“Tereddüt Çizgisi”, tıpkı ilk film gibi 24 saatlik bir süreçte geçiyor. Hukuk okumuş, üstüne İngiltere’de yüksek yapmış ve belli ki memleketin adalet sisteminde fark yaratacağına inanan avukat Canan’ı takip ediyor kamera, açılış ve kapanış sahneleri hariç. Canan, patronunu öldürme iddiasıyla cezaevinde olan bir işçiyi temsil ediyor. Bir yanda kentin güçlü ailelerinden eşraf ve siyasilerle güçlü bağları olan maktulün ailesi, diğer yanda sıradan bir işçi. Mahkemenin karar gününde geçiyor hikaye. Canan hukukun gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi, her şeyin didik didik edilmesi için çabalar ve bunun olacağına dair inancını korurken; karşı taraf ve mahkeme heyeti davayı bir an önce sonlandırmak ister. Öte yandan bir insanın hayatının söz konusu olduğu böylesi bir karar gününde çok daha ciddi bir ikilemle karşı karşıyadır genç avukat. Annesinin beyin ölümü gerçekleşmiştir ve ablasıyla birlikte organlarının bağışlanması için bir karar vermeleri gerekmektedir. Ablası bir an önce yapmak isterken Canan bocalar.

2016923-61872120.jpg

Canan’ın mahkeme heyetini bir karara zorladığı ama öte yandan kendisinin karar vermekte bocaladığı bu ikili anlatı, insan hayatına dair karar verme süreçlerindeki dilemmaya dair düşünmemizi sağlamıyor değil. Tek başına kimin suçlu olduğunun finale kadar gizemini koruduğu bir mahkeme filmi değil bence “Tereddüt Çizgisi”. Daha çok hukuk üzerine. Selman Nacar, “İki Şafak Arasında”da egemenlik/ iktidar ilişkilerinin hukuk üzerindeki etkisini göstermekte fazla çekinceli davranıyordu. Burada ise maktulün toplumsal, sınıfsal konumunun güçlü olması, ailenin yerel yöneticiler ve siyasetçilerle olan ilişkisi, mahkeme heyetiyle olan bağlantıları vb. gibi unsurlar hikayenin organik birer parçası haline geliyor.

Suçun kim tarafından işlendiğinden daha çok kimin üzerine yıkılmak istendiğinin, daha doğrusu kimin bu suçu işlemiş olmasının ‘toplum ve hukukun huzuru’ için daha iyi olacağının sahnelendiği bir gösteriye dönüşüyor mahkeme bir noktada. Canan’ın bunu fark edip oyunu kurallarına göre oynama hamlesi ise bir değer aşınması olarak yerini alıyor.

e2cc0a2eab2f8277e035a9db88064698.webp
Tereddüt Çizgisi (Afiş)/ Yön: Selman Nacar

Film genel bakış olarak iyi işlese de biraz yaklaşınca Canan’ın kimi motivasyonların, içinden çıktığı topluma yabancıymış gibi davrandığı bazı anların, müvekkili Musa ile ilişkisindeki sıkıntıların filmin zayıf yönleri olduğunu belirtelim. Özellikle de filmin akışını değiştiren Musa’nın mektubunun içeriğinin neden daha önce ikili arasında konuşulmadığı kısmı havada kalıyor ve son düzlükte güç kaybediyor yapım.

Son olarak hikaye ve mekan ile filmin görsel dünyasının uyumuna dair de bir şeyler söylemek gerek. Filmin 84 dakikalık süresi gayet işlevli. Çoğu mahkemede geçen anlatıda kameranın hareketli kullanımı, konuşanın/ dinleyenin konumuna göre yer değiştirmesi, seyirciyi de mekandaki bir göz haline getirmeyi başarması dikkate değer. Buna bir de neredeyse her kadrajda yer alan Tülin Özen’in hikaye gereği filmin dünyasının gerçekliğine mesafeli ama karakterin dünyasına yakın oyunu eklendiğinde yılın öne çıkan yapımlarından birisi olarak kayıtlara geçiyor “Tereddüt Çizgisi”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şenay Aydemir Arşivi