Kimler işgalci, kimler terörist?

Geçen yüzyılın ilk çeyreğindekine benzer bir yıkıma gidiyoruz. Paylaşım savaşları hız kazanıyor, tüm anlaşmazlıklar sıcak çatışmaya dönüşmüş durumda. Biz ise yeni dünya kavgasına rakipsiz ve muhalefetsiz Erdoğan’ın kaptanlığında giriyoruz.

Erdoğan için “işgal” ne anlama gelir?

Kimler teröristtir?

Kimler işgalcidir?

Savaş ile operasyon arasındaki fark nedir?

Türkler bir yeri asla işgal etmez öyle değil mi? Fethederler. Mesela İstanbul bir fetihtir. Hatta hadise göre Peygamber’in müjdelediği “vadedilmiş” topraktır. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi ise bu fethin bir gereğidir, sonucudur.

Kuzey Kıbrıs, dünya hukukuna göre Türk ordusunun işgal ettiği bir topraktır. Fakat bu dünyanın ayıbıdır. Kıbrıs Türk yurdudur. Devlet Bahçeli’ye soracak olsanız Güney Kıbrıs da Türk yurduna dahil edilmelidir.

Türkiye Afrin’de “terörle mücadele operasyonu” kapsamında bulunmaktadır öyle değil mi?

Afrin’e vali atayıp okullarda Türk müfredatına göre eğitim vermesi de bu operasyonun bir aşaması olmalıdır. Kaçırılan yüzlerce kadın ve çocuk asla ganimet, cariye, köle değildir. Çalınan zeytin ağaçları, sanayi tesisleri ise olsa olsa birkaç çapulcunun işidir. Afrin’de çeteler, DAİŞ artıkları kolluk gücü olmuş terör sonlandırılmıştır.

Neticede Türkler işgal etmez hiçbir yeri. Suriye sınırı boyunca 30 km’lik bir alanı cihatçı çeteler ile beraber kontrolü altına alması, bölgenin altyapısını, enerji kaynaklarını, içme suyunu, elektrik tesislerini, hastaneleri, postaneleri vuruyor olması hep terörle mücadele etsin diyedir. Milyonlarca insanın yaşadığı bir coğrafyaya tepeden bomba atılması basit bir operasyondur. Musul’u, Kerkük’ü, Kobane’yi, Serekaniye’yi gözlerine kestirdiklerinden değildir yani. Suriye’ye sorarsanız Türkiye, Suriye topraklarını ateşe veren bir işgalcidir. Ama Şam’da Cuma namazı kılmak her Müslümanın hakkı sayılmaz mıdır?

Zaten işgal Erdoğan’ın asla affetmeyeceği bir suçtur.

Ermeniler mesela…

Karabağ’da hukuken işgalci konumunda oldukları için hemen vurulmalıdırlar. Yüzbinler aç, susuz, gazsız, ilaçsız bırakılmalı, göçe zorlanmalı, kiliseler camiye dönüştürülmeli, Türk yurdu güven altına alınmalıdır. Ermenilere karşı düzenlenen “terörle mücadele operasyonu,” “Yaşasın Enver, Yaşasın Talat” sloganlarıyla kutlanmalıdır.

Memlekette Kürtlere anadilde eğitim hakkını dahi fazla gören Türkiye, İsrail’in Filistin halkına yaşattığı zulmün karşısındadır. İsrail işgalcidir neticede. Erdoğan işgalcilerden nefret eder. Fakat Suriye’deki çetelerden farksız uygulamalarla İsrailli kadınları ve çocukları katleden, esir alan, sivillere vahşet uygulayan Hamas kahramandır, mücahittir.

İkiyüzlülük sadece Erdoğan’a has bir özellik değildir elbette. Günümüz dünyasında Erdoğan yalan söylemekte haklı bile sayılabilir.

SİYASETİN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

Filistin topraklarında işgalci olan İsrail, “terörle mücadele operasyonu” adı altında bu saatlerde 2 milyon insanın yaşadığı Gazze’yi haritadan silmektedir. Çünkü Hamas kadınları ve çocukları katleden korkunç bir terör eylemi gerçekleştirmiştir. Öncesinin bir önemi yoktur. Bundan sonra yaşanacakların tamamı vadedilmiş topraklarda gerçekleştirilen “terörle mücadele operasyonu” olarak kayda geçebilir.

Putin’e sorsanız, Ukrayna’da ayrılıkçılara karşı “terörle mücadele operasyonu” gerçekleştirmektedir. Geri kalan dünyanın Putin’e işgalci demesi ise laf-ı güzaftır. Asıl işgalci Afganistan’ı, Irak’ı cehenneme çeviren ABD’ye denir.

Peki ABD’nin faaliyetleri binlerce asker ve en üstün teknoloji kullanarak gerçekleştirilen sıradan bir “terörle mücadele operasyonu” değil midir?

Geçen yüzyılın ilk çeyreğindekine benzer bir yıkıma gidiyoruz. Paylaşım savaşları hız kazanıyor, dünya yeniden iki kutba ayrılmış, tüm anlaşmazlıklar sıcak çatışmaya dönüşmüş durumda.

Bizdeki durum da tekerrür ediyor.

Tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşayan, devlet kurumları tamamen çökmüş, denge ve denetleme mekanizması iflas etmiş, otoriter bir yönetime sahibiz. Tüm kimlikler birbirini boğazlamaya hazır, kızgın ve yorgun.

Üstelik “devlet aklı” Misak-ı Milli paradigmasını yeniden terk etmiş, sınırlarını büyütme hayallerinin peşine düşmüş halde.

Kadim halkların yaşam hakkı patetik ve popülist diktatörlerin iki dudağı arasına terkedilmiş. Halkları koruyabilecek hiçbir uluslararası sözleşmenin hükmü kalmamış. Silahı fazla olanın haklı olduğu, yalanın ve aldatmacanın meşrulaştığı, katliamların sıradanlaştığı bir zamandayız.

Yeni dünya kavgasına rakipsiz ve muhalefetsiz Erdoğan’ın kaptanlığında giriyoruz

Tanrı insanlığın yardımcısı olsun…


Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteci

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi