Mahallemizin sınırlarını genişletmek: Diğer mahalleye ulaşmak

Karşı mahalleyle temas kurmanın ne yazık ki seçim dönemlerinde kurulan seçim çadırları dışında mümkün olamadığını görüyoruz. Ulusal basında uygulanan ambargo da işleri zorlaştırıyor. Diğer mahalleye ulaşma yolu olarak sadece sosyal medya kalıyor.

‘’Bir insan niçin değişimden korkar? Değişim olmasaydı, ne olup bitebilirdi ki? Evrensel doğanın bu denli hoşuna giden ya da onun yapısına bu denli uyan, değişimden başka ne olabilir? Yaktığın odun değişim geçirmeseydi banyo yaptığın suyu ısıtabilir miydin? Yiyecekler değişime uğramasaydı, yemeğini yiyebilir miydin? Ve eğer değişim olmasaydı, yararlı bir iş yapılabilir miydi? Senin de tıpkı odunlar gibi değişmen gerektiğini ve bu değişimin evrensel doğa için aynı derecede gerekli olduğu görmüyor musun?’’

Marcus Aurelius

Bu haftaki yazım, karşı mahalleye ulaşamamak üzerine olsun istedim. Önceden siyaset, siyasi sınıflar arasında bir siyasi tercih olarak kalırdı. Fakat kabul edelim ki son seçimler bize başka bir manzaranın var olduğunu gösteriyor.

Seçimlerin ardından ortaya çıkan en dikkat çekici sonuç, değişim isteyenler ve değişimden çekinenlerden oluşan iki temel seçmen kitlesinin var olduğu. Her iki kesim de kendi içinde tabii ki farklılıklara sahip. Ancak asıl sorun, kutuplaşmış iki ayrı kesimin varlığıdır. Muhalif yapı içinde de milliyetçi bir kesimin bulunması, siyasetin ideolojilerin ötesinde bir boyuta taşındığını göstermektedir. Ben yıllardır kendi çeperimde siyaset yapan biri olarak değişim hayalini her zaman taşıdım ve sonsuza kadar taşımaya devam edeceğim.

Baktığımızda iktidarın kaynaklarından nemalanmadığı halde iktidar yapısını destekleyen kesime ulaşma yollarını bulamadığımız sürece değişimin mümkün olmadığını kabullenmeliyiz. Bu sorunu ciddi bir şekilde çözemediğimiz sürece, kısmi bir değişimin bile mümkün olmayacağı ortada. İktidar yapısına oy verenlerin sadece alışkanlıkla oy verdikleri yanılgısına düşülmemesi gerekir.

Seçim öncesi sohbetlerde, iktidara yüksek oranda oy veren kesimin de mutlu olmadığını gözlemledik. Ülkede istikrarlı bir şekilde istikrarsızlıktan rahatsız olan seçmen çoğunlukta aslında. Bu siyasi atmosferde bile tüm muhalif yapıların iktidar yanlısı kitleye ulaşma konusunda sınıfta kaldığını gördük.

Seçimlerde, muhalif sol oylar arasında sadece yer değişimi yaşandı, daha öteye gidilemedi. CHP ve TİP, YSP ‘den oy devşirdi. Bir kesim muhalif yapılara, iktidar yanlısı seçmenlerden dişe dokunur oy gelmedi. Başarısızlığın kendi mahallemizin sınırlarını aşamamamızdan kaynaklandığı çok net. Sarsıcı radikal bir şeyler denemenin vakti geldi.

BİZİM MAHALLEDE SİYASET

Bizim mahallemizde siyasetin durumunu anlatmaya çalışayım. Kendi desteklediğim parti yöneticileri üzerinden durum değerlendirmesi yapmayı doğru buluyorum (Kendi söküğümüzden başlayayım). Bizim mahallede siyaset yapan çevreyi anlamak için önce şunu belirtmek gerekir: YSP/HDP’ye özellikle oy veren iki ana seçmen tabanı var. Bu tabanlar tarafından dengeli bir şekilde yönetilen bir parti modelimiz var.

Birinci kesim, özgürlükçü ve Sol ruh taşıyan seçmenlerden oluşuyor. Bu kesimden yöneticilerimiz partide çalışma yürütüyor. Bu kesimdeki seçmenler, ağırlıklı olarak bileşen partilerden gelen veya bu bileşenlere zamanında dokunmuş kişiler ve bağımsız olarak HDP/YSP‘de yöneticilik yapıyor ya da oy veriyor.

İkinci kesim ise bölgede yaşayan veya bölgeden göç etmek zorunda kalan Kürt seçmenlerden oluşuyor. Benzer şekilde, Kürt hareketinin temsilcileri de partide yer almakta.

İlk olarak bizim mahalleyi özetlemeye çalışayım, yani birinci kesimi. Parti yöneticilerimiz genellikle sol kesimdendir ve yaş almış kişilerdir. Ülkenin genel kesiminden farklı bir çevreyle dostluklar kurarak yaşamayı tercih ederler. Bu nedenle iletişim dilleri, ülkenin genel kesimine hitap etmekten uzaktır. Korunaklı buldukları kapalı bir çevrede bulunarak kolaya kaçarlar. Genişlemekten çekinirler.

Parti çalışmalarına yoğun bir şekilde zaman ayırabilmek için genellikle emekli olanlar, idari yönetim kadrolarında yer almak zorunda kalıyor. Bu durumda, iş nedeniyle tüm toplum sınıflarıyla doğal bir iletişim halinde olma durumu, emekli olduktan sonra kendiliğinden ortadan kalkar. Diğer yandan siyaseti meslek haline getirenler, yönetimlerde yer alıyor. Bu nedenle parti temsiliyetinde rol model olarak farkındalık yaratma, genel bir ülkenin tüm kesimlerine ulaşma imkanından uzaklaştırıyor. Her parti çalışanı büyük emek verse de partinin fikriyatını karşı mahalleye ulaştırması çok fazla mümkün olmuyor.

İkinci kesim, aslında birinci kesimden çok farklı değil. Bu kesimi politikleşmek zorunda kalmış genel bir Kürt seçmeni oluşturuyor. Kesinlikle eğitimlerinden bağımsız olarak siyasi bilinci üst seviyede olan bu kesim, ailelerindeki bireyleri de fazlasıyla etkiliyor. İster dindar ister seküler olsunlar, politikaya çok hâkimler. Kullandıkları dil ve bilinç seviyelerinden, yıllardır Kürt hareketinin düsturunu ev hayatlarında bile içselleştirmiş olduklarını hemen anlarsınız. Bu kesimden gelen idari yöneticiler, genellikle kendi çevreleri içinde kapalı devre yaşamayı tercih eder. Yıllardır iktidarların ayrıştırıcı bakışı nedeniyle ülkede kriminalize edilmeleri sonucunda kendi halkları arasında dahi ayrışmışlar. Demokrat ve özgürlükçü olma çabasında olan politik kesim ile asimile olmuş bir kesim olarak ayrışmışlar. Asimile olan kesime ulaşma çabası ne yazık ki gün geçtikçe azalıyor. Bölgede yaşayan Kürt seçmenler, çeşitli siyasi manevralarla ayrıştırılmış durumda. Bu nedenle herkes kendi mahallesinde kalmayı tercih ediyor. Özgürlükçü Kürtlerin parti içinde yer alması, aslında yine kendi çevreleri dışındaki kesime dokunabilme ihtimalinden uzaklaştırıyor. Karşı mahalleden gelen bireyler ise parti içinde yer aldıklarında bağımsız olma hallerinden uzaklaşarak etki alanlarını kaybediyorlar.

Dolayısıyla bu fotoğrafın tüm detaylarına baktığımızda, sosyolojik olarak karşı mahalleyle temas kurmanın ne yazık ki seçim dönemlerinde kurulan seçim çadırları dışında mümkün olamadığını görüyoruz. Ayrıca, ulusal basında uygulanan ambargo da işleri yeterince zorlaştırıyor. Diğer mahalleye ulaşma yolu olarak sadece sosyal medya kalıyor fakat muhalif yapıların bu konuda yeterince başarılı olduğu söylenemez. Hatta sosyal medya kullanımını bir nevi popülizm olarak ifade ettiklerini ve hatalı bulduklarını görüyoruz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN SÖZLERİ

Değerli gazeteci İrfan Akan’ın bu platformda yayınlanan röportajında seçim çalışmalarının yanı sıra çok önemli konu başlıkları vardı. Röportajı uzun uzun tartışmak gerektiğine inanıyorum. Fakat bugün sadece seçim çalışmalarıyla ilgili yorumu üzerinden birkaç cümle yazmak istiyorum.

Sayın Eş Başkan’ın vurguladığı “yenilenmek” son derece önemlidir. Uzun bir süredir, Demirtaş’ın dediği gibi, siyaseti sloganlarla, hedefsiz çalışmalarla ve geçmişte emek vermiş yol arkadaşlarına ulaşmadan sürdürülen bir süreç içindeyiz. Bu durumu aşmanın yollarını mutlaka bulmalıyız. Kimse kızmasın çünkü bizler de sistem partilerinin hatalarına benzer bir duruma doğru ilerliyoruz.

GENİŞLEMEYE DAİR ÇÖZÜM ÖNERİLERİM

HDP’de genel merkezde, benim dönemimde ‘’GENİŞLEME KOMİSYONU ‘’ vardı. Bildiğim kadarıyla bu komisyon şu anda STK Komisyonu’na bağlandı. O dönemlerde, farklı mahallelerle çalışmalar yaparak genişleme hedefini kısmen de olsa yerine getirebiliyorduk. Benim katıldığım çalışmalarda Hemşin ve Çerkes halklarıyla toplantılar yapmıştık. Bu sayede HDP’ye gönül verenlerin yanı sıra bizden olmayan kesimlere de ulaşmayı başarmıştık. Bu komisyonun tekrar aktif hale getirilmesi elzemdir.

Kim ne derse desin, toplumun her kesiminde yaşayan ve farklı iş kollarında etkisi olan arkadaşların parti yönetiminde yer alması sağlanmalıdır. Cemevlerine giderek Alevi toplumunu, kilise yönetimlerini ziyaret ederek Hristiyanları etkileme şansımız çok fazla olamıyor. Hayatın içinden olan partili yöneticilerin ezberleri bozduğuna defalarca şahit oldum. Tek çözüm kitle siyasetini ulaşabilmek için daha güçlü vizyon geliştirmek. Bu hedefe HALKLARIN, İNANÇLARIN güçlendirilmesiyle ulaşmak ilk adım olmalı.

SOL SİYASET VE KÜRT HALKI

Bu yazımIN belli kesimlerin tepkisini alacağı muhakkak. Seçimler sonrası YSP listelerinden seçilen iki EMEP’li vekil ayrılarak EMEP temsiliyetini meclise taşımışlar. Tabii bu her ittifak vekilinin hakkı. Fakat özellikle ‘’Birleşe, birleşe kazanacağız’’ sloganını kurduktan sonra bu tarz ayrılışlar, Kürt seçmenin sol siyasete bakışına zarar veriyor. Bu detayın fark edilmemesinin büyük bir yanlış olarak görüyorum.

BAŞAK DEMİRTAŞ VE KIZLARINDAN DİLENMESİ GEREKEN ÖZÜR

İçim sızlayarak bu yazının son bölümünü yazıyorum. Başak Demirtaş’ın, Sayın Tayyip Erdoğan’ın balkon konuşması sırasında yükselen ‘idam’ sloganına kimseden bir tepki gelmediğine dair sitemkâr açıklamasını okudum. Bu sitemi okuduğumda içim burkuldu. Gerçekten rehin alınan bir siyasetçiye ‘’idam ‘’diye bağrılırken bizler ne kadar tepki verdik? Kendi adıma, tüm demokrat çevre adına ‘’Bu ayıp hepimize yeter’’ diyerek Demirtaş ailesinden koca bir özür diliyorum. Elbet Selahattin Başkan’ın gasp edilen hakları iade edilecek. Geç de olsa adalet yerini bulacaktır.

O zaman, yüzündeki gülümseme bize tarifsiz bir mutluluk verecek. Başkan, senin de söylediğin gibi,

MUTLAKA KAZANACAĞIZ!

Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi