Ötekileştirme siyaseti

Ötekileştirme siyasetinin iki başlığı olduğunu düşünüyorum: “Siyasi kazanç uğruna ötekileştirme’’ ve ‘’İdeolojik olarak ötekileştirme’’ Her iki başlığın ülkenin siyasetine yansıdığı politik hattan geçiyoruz.

‘’Biri kendi düşüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulaşmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendiği ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdır düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik’’

Friedrich Nietzsche

Bu haftaki yazımda, dozajı gün gittikçe artan ötekileştirme siyasetini ele almak istedim. Birçok siyasetçi ve parti, oy uğruna çok rahat şekilde ötekileştirici ve ırkçı bir dil kullanabiliyor. Bunun tabana yansıması ise işin en acı yanı.

Ermeni ve Hıristiyan inancına mensup ve hayata soldan bakan biri olarak bir de DEM PARTİ gibi iktidarın ve muhalefetin her alanında ötekileştirilen bir yapıda siyaset yapınca, bu yazıyı yazmak elzem hale geliyor.

Ötekileştirme siyasetinin iki başlığı olduğunu düşünüyorum: “Siyasi kazanç uğruna ötekileştirme’’ ve ‘’İdeolojik olarak ötekileştirme’’ Her iki başlığın ülkenin siyasetine yansıdığı politik hattan geçiyoruz.

İDEOLOJİK ÖTEKİLEŞTİRME

Sağ siyasi partilerin kendi ekseni dışında kalan diğerlerini görmeme hali, başka bir deyişle ırkçı siyaset, dünyada görülen genel bir durum. Dünyada tek ırk ve tek inanç temelli milliyetçi söylemlere dayanan ideolojileri benimseyen onlarca partiler var. Az okuyan, çok sorgulamayan ve bilerek eğitimsiz bırakılan toplumlara ajitasyon yapmakta hiçbir sakınca görmüyorlar ve bu toplumların kendilerini özel hissetmelerini sağlıyorlar. Özellikle göçmenleri, mültecileri veya az olan halkları hedef göstererek çoğunluğun az olanlar üzerinde tahakküm kurmasını sağlıyor ve bu şekilde gücü ellerinde tutuyorlar.

Ülkemizde bu tarz yapılar çok partili sisteme geçişle birlikte siyaset yelpazesinde yerlerini aldılar. Özellikle 1980 döneminde daha da güçlendiler. Her zaman dış güçleri hedef alan kavgacı politikalarla varlıklarını bugüne kadar sürdürdüler. Günümüzde buna en bariz örnek olarak MHP, BBP ve Zafer Partisi verilebilir. Bu yapıları tabii normalleştirmek doğru değil ama bir yandan da sistem siyasetini benimseyen ülkelerin tamamında ideolojik olarak var olabilen partiler olduklarını söylemek gerekir.

SİYASİ KAZANÇ UĞRUNA ÖTEKİLEŞTİRME

Ülkemizde dünya genelinden farklı olarak “Siyasi kazanç uğruna ötekileştirme’’ yapan ve hatta kendini sol yelpazede tanımlayan partilerin varlığını da görmekteyiz. Bazen bu partiler ideolojik ırkçı partilerden daha da tehlikeli olabiliyor. Bu partiler, siyasi rant uğruna İstanbul’da farklı, Diyarbakır’da çok farklı, Afyon’da çok çok farklı bir şekilde politika üretebiliyor. Bu yetmezmiş gibi yeri geldiğinde kendilerine Kürtleri, Ermenileri, Alevileri, Hıristiyanları, yani ötekileşen halkları, inançları ve sınıfları savunan parti görünümü verirken; siyasi kazancı olmadığı yerlerde tam tersi ırkçı yapılardan farksız bir dil kullanabiliyorlar.

Siyasetlerini oluştururken öteki görülen halkların çoğunlukta olduğu yerde politik bir figürü oy uğruna ortaya çıkarıyorlar ve omurgalı bir duruş sergilemekten uzak siyasetleriyle kısa süreli başarılar kazanmaya çalışıyorlar.

MURAT KURUM’UN DİYARBAKIR HEMŞERİ BULUŞMASI

AK Parti İstanbul Belediye Başkan adayı Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde Güngören ilçesinde düzenlenen Diyarbakır Hemşeri Buluşması’na katılmış. Kurum, puşisiyle Kürtçe konuşmaya çalışıp, halay çeker gibi yapmış. Böylelikle Kürt seçmenin gönlü alınmaya çalışılmış. Ha bir de Diyarbakır’ın zenginliklerinden bahsetmiş. Ben Diyarbakır’a gittiğimde orada yaşayanların en çok şehir dışından gelenlerin bu tarz tavırlarından rahatsız olduklarını fark etmiştim. Koca bir kültürü ve tarihi puşiye bağlamak ve “Ciğeri çok güzel” diyerek sığ hale getirmek meselenin özünü anlamamaktır aslında. Esas zenginlik bölgede kullanılan dillerdir. Bugüne kadar mecliste dahi yok sayılan dillerden olan Kürtçe. Seçim uğruna Kürtçe konuşmaya çalışmak topluma ne kadar inandırıcı gelir bilinmez.

Bu arada Sayın Kurum’un halay ve ses yeteneği olmadığı için eleştiriyi hak ettiği görüşündeyim.

ANA MUHALEFETTE ÖTEKİLEŞTİRME NE DURUMDA?

Gelelim CHP’ye ve hepinizin malumu Burcu Köksal vakasına. Burcu Köksal, partide en üst düzeyde yöneticilik ve dört dönem vekillik yapmış, özellikle Sayın Kemal Kılıçdaroğlu döneminde parti içinde özgül ağırlığı olan bir siyasetçi. Diğer yandan Kemal Bey’in “TARİHLE HELALEŞME’’ kavramını kullandığı dönemin en aktif kişilerinden. Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu döneminde Afyon Belediye Başkan adayı olmayı başardı.

Parti içinde aktif rolü alan bir politikacı olursanız parti ideolojisinin aslında bir nevi vitrini olursunuz. Geçtiğimiz günlerde miting esnasında DEM PARTİ ve seçmenleri için sarf ettiği sözleri sanırım tekrarlamaya gerek yok. Bu tarz söylemlere cevap vermenin anlamı olmadığına inanıyorum. Fakat bu fotoğrafı doğru bir açıdan değerlendirmek çok daha önemli. Bulunduğu ilde DEM Parti seçmeninin seçim sonuçlarını değiştirecek bir oyu yok. Bu nedenle DEM Parti’ye yüklenmenin kısa vadede oy getirisi olduğunu bildiği için ülkenin klasikleşmiş ırkçı tavrıyla açıklamasını yaptı.

Sayın Özgür Özel durumu yumuşatmaya çabaladı fakat Burcu Köksal’ın geri adım attığı söylenemez. Yine en güçlü çıkış İSTANBUL Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’ndan geldi. Söylemleri net ve kesindi. Sözlerine bakıldığında Burcu Köksal ve Ekrem İmamoğlu nasıl oluyor da aynı partide siyaset yapabiliyor diye hayrete bile düşebilirsiniz.

Fakat biliyoruz ki bu tarz siyasetin farklı bir tonunu Sayın İmamoğlu da geçmişte kullandı. Hatırlarsanız Topal Osman güzellemesi yapmıştı. Eğer TOPAL OSMAN’la sorun yaşayanlar bugün İstanbul’da yaşayan çoğunluk olsaydı bu güzellemeyi Sayın İmamoğlu asla yapmazdı. Bir önceki seçimi kazanmasında HDP oylarının büyük etkisi olduğunu gayet iyi biliyor. Yani acaba sayın İMAMOĞLU Afyon’da aday olsaydı, Burcu Köksal’dan çok farklı olur muydu sorusuna net bir cevap veremiyorum.

CHP’nin Bolu’da Tanju Özcan’ı yeniden aday göstermesini, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Özgür Özel nasıl açıklar inanın bilemiyorum.

Dost Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu gibi demokrat siyasetçilerle, Burcu Köksal ve Tanju Özcan gibi ırkçı politikacıların yan yana gelmesi ana muhalefetin bugünkü vaziyetinin özetidir.

ÖTEKİLEŞEN SİYASETÇİLERİN TEPKİLERİ

Bugün bu kadar ötekileşmeye tabi tutulan halkların, inançların ve siyasetçilerin özellikle sosyal medyada çok ağır ifadelerle karşılaştıklarını görüyoruz.

Algı operasyonlarına karşı ötekileştirilen kişilerin tepkileri bazı zamanlar ağır olabiliyor. Kutuplaştırılan ve ötekileştirilenlerin üst perdeden tepkilerini herkes kadar eleştirmiyorum. Ötekileşen halkların, bireylerin söylemde milliyetçiliği, eleştirilmesi gereken bir ırkçılık olarak görülemez.

Siyasi rant uğruna neredeyse tüm basında sürekli adı geçen DEM Parti ve DEM partililerin sert tepkileri esasında bir netice olarak görülmeli.

ÜSTTEN BAKMA

Kürt olsam, kültürümden uzak olan birinin beni anlamak yerine puşi takması rahatsız ederdi beni. Tıpkı benim de “Ermeni komşum vardı. İyi yemek yapardı” cümlesinden rahatsız olmam gibi.

Puşi takmak yerine, yetiştiği kültürle bulunduğu yerin sorunlarını anlamaya çalışmak ve bu çabayı anlatmaya gönüllü olmaktır doğru olan. DEM Parti seçmenini, siyaseten ötekileşen halkları, inançları ve sınıfları düşmanlaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecek.

Bir paradigma var ve bu paradigmada tüm ötekileştirilen halklar, inançlar ve sınıflar yan yana kendi kültürleriyle var olabiliyor.

Artık enternasyonal solun, sol kanadın önünü sözde muhalefet yaparak tıkamayın.

****

BERKİN ELVAN BİZLERLE

Gezi direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle yaralandıktan 269 gün sonra 15 yaşındayken hayatını kaybeden Berkin Elvan, ölümünün 10. yılında Feriköy Mezarlığı’nda anıldı.

Berkin Elvan’ın ailesinin yanında Rakel Dink’in yer alması aslında ülkedeki acıların, hukuksuzlukların ve ötekileştirilmenin özeti niteliğindeydi.

Berkin Elvan barış güvercinimiz olarak hep hafızamızda kalacak ve inanıyorum elbet gerçek failler hesap verecek.

Bu hafta başka büyük bir acının da yıldönümüydü. 12 Mart 1995’te meydana gelen Gazi Mahallesi kırımını unutmadık, unutmayacağız...!


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından. Şu anda DEM PARTİ Parti Meclis ve MYK üyesi. Göçmen ve Mülteciler Eş Sözcüsü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi