Siyasete yeni başlangıç, 3. Yol siyasetine devam

YSP’nin kongresi yapıldı, yeni partinin adı HEDEP, yani Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi. Kongredeki hava ‘’Özgürlük için yeniden ayağa kalkıyoruz!’’ şiarının slogandan öte olduğunu ve “Yeniden inşa” amacı güdüldüğünü fazlasıyla gösterdi bize.

‘’Güçlü gururlu ve yenilmez hisseder kendisini. Her şeye hazırdır, doğanın güçlerine meydan okumaya başlar. Hayatın daha yüksek uygarlık düzeyine erişmek için verilen sürekli bir mücadele olduğunu düşünür ve bu düşünceyi benimser. Ona göre bu mücadele doğanın sert yüzü ve kendi içindeki kaba ihtiraslara karşı verilen bir savaştır.’’

Grigory Petrov

Bu hafta öncesi ve sonrasıyla YSP kongre gözlemlerimi bana dair özel konular üzerine yazmaya karar verdim. Bilindiği gibi geçen hafta sonu Yeşil Sol Parti’nin kongresi vardı. Kongre ne yazık ki ambargo altındaki basında çok fazla yer almadı. Bu mecrada en azından benim üslubumla kongre atmosferini siz okurlarıma anlatmam iyi olacak.

Kongreden birkaç gün önce parti örgütlenmesinden görüşme daveti aldım. İstanbul İl’e ulaştığımda, adeta aylardır uğramadığınız bir dost evine uğramış gibi özlemle karşılandım ve elbette hemen sohbete koyulduk. HDP İstanbul İl Basın Eş Sözcüsü görevini yürüttüğüm günlerde neler yaşanmıştı neler… Neyse ben yine ana konuma döneyim.

Üst kata çıktığımda örgütlemeden arkadaşlar kısaca kongre sürecini özetledikten sonra beni dinlemek istediler. Açık yüreklilikle söylemeliyim ki sözümü kesmeden dinlediler. Partinin halklar ve inançlar özelinde eksiklikleri ve nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair düşüncelerimi ifade ettim. Görüşlerimi not almaları, sadece dinlemekle kalınmayacağı ve uygulamada da göz önünde bulundurulacağı hissini uyandırdı.

‘’Özgürlük için yeniden ayağa kalkıyoruz!’’ şiarıyla yola çıkılmasının aslında slogandan öte olduğunu ve “Yeniden inşa” amacı güdüldüğünü fazlasıyla hissettirdi. Bu süreçte görev alıp almayacağımı sorduklarında, “Partinin bana ihtiyacı varsa, elimden geleni yapmaya çalışırım.” cevabını verdim.

KONGREYE GİDİŞ

HDP’nin kurulmasıyla Kadıköy ilçe üyesi olmuştum. Kendi ilçemle beraber kongreye gitmek için adımı yazdırmıştım. Otobüse bindiğimde öyle bir enerji hissettim ki, sanki HDP’nin ilk kuruluş kongresine gidiyordum. Yolculuk sırasında kongreye değil de sanki birlikte bir kampa gidiyoruz mutluluğuyla ve coşkusuyla yol alıyorduk. Yolculuğa başladığımız ilk andan dönüş yolunun son dakikasına kadar, özellikle Kürt yoldaşların evlerinde hazırlayıp kendi kültürleriyle harmanladıkları yiyeceklerin servisi yapıldı. Bir yandan acılı ama coşkulu sesleriyle söyledikleri ezgiler, kültürel bir şölen gibiydi. Söylenen türkülerle çekilen halay ise isyan duygusunu tam anlamıyla hissettiriyordu. Düşünüyorum da halkların bu coğrafyaya bıraktığı kültürel miras ne kadar önemli ve değerli.

Her halay başladığında, “Murad yoldaş, sizinkiler çok güzel halay çeker. Hadi sen de kalk!” denilerek halaya davet edilmem benim için başka anlam taşıyordu. Atalarımın doğduğu bölgenin (Konya Ereğli), kültüründe halay çekme olmamasına bir de beceriksizliğim eklenince, maalesef halaya eşlik edemedim. Umarım yakın zamanda bu eksikliğimi telafi etmek için halayı sabırla öğretecek bir dost bulurum. (Söz verip öğretmeyenlere bir sitem etmiş olayım)

Otobüslerin her verdiği molada başka ilçelerden gelen arkadaşlarla karşılaşmalar, yoldaş olma duygusunu eksiksiz yaşattı.

Kongre salonuna geldiğimizde, açıkçası tahmin edemeyeceğim kadar büyük bir kalabalığın çok erken saatlerde yerini aldığını gördüm. Kalabalığın bu kadar büyük olması aslında derin bir mesaj da taşıyordu. Kongre salonu konusunda çıkan zorluklara rağmen halklar kongreye büyük bir teveccüh göstermişti.

PARTİ İÇİ TEMSİLİYET

Seçimler sonrasında, HDP/YSP Ermeni Vekil temsiliyeti başta olmak üzere halkların temsiliyetine yer verilmediği için belli çevreler tarafından kötü niyetli algılar oluşturulmuştu. Partinin, çıkış yakaladığı yol haritasından saptığı söylentileri dolaşmıştı ortalıkta. Evet, bir eksiklik vardı ama yol haritasındaki rotadan çıkılmayacağı partiyi bilenler için netti. Parti geleneğinde halklara ve inançlara her zaman büyük önem verilmiştir.

Örgütlenmeden sorumlu arkadaşlar, sohbetlerimiz esnasında bu geleneğin yeniden inşası ve daha da güçlendirilmesi için çaba harcayacaklarını çok net ifade etmişlerdi. Parti meclisi listesine bakıldığında, HDP’nin kuruluşundaki renkliliğe yakın bir temsiliyet hemen göze çarpıyor. Parti Meclisi sayısı azaltılmış olsa da Süryani, Ermeni, Çerkes, Alevi ve mütedeyyin çevrelerden yani geniş bir yelpazede çalışma yürütüldüğü belli oluyor. Önde gelen isimlerin listede varlıkları hemen fark ediliyor.

Algıları kırmak için, halkların ve inançların birlikte yol yürümesi bu süreçte elzem. Bunun koşulları örgütlenmede temsiliyetler üzerinden oluşturulmuş. Hiç şüphe yok, çalışmalar başladıktan kısa zaman sonra renklerimizin tabandaki etkisi fark edilecek.

HOŞ GELDİN/ Բարի եկար / Tu bi xêr hatî HEDEP

Kamuoyunda en çok merak edilen konu, YSP’nin yeni adının ne olacağı idi. Halklarla yapılan toplantılar sonrasında, HEDEP, yani Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, öne çıkan ad olarak delegelerin oylarıyla kongrede kabul edildi.

YSP Eş Başkanları İbrahim Akın ve Çiğdem Kılıçgün Uçar konuşmalarını yaptılar. Buradan her iki Eş Başkanımızın nezdinde geçmiş dönem zor şartlarda görev yapan tüm yönetici arkadaşlara emekleri için teşekkür etmek isterim.

Daha sonra yeni seçilen Eş Başkanlar söz aldı. Kendi namıma, kongrede seçilen Eş Başkanların sözleri gelecek için bir teminat niteliğinde olduğundan önemliydi.

İlk olarak geçmiş dönemlerde halklar ve inançlardan sorumlu olan Arap Alevisi ve sosyalist çizgiden gelen Tülay Hatimoğulları söz aldı. Selamlamayı kendi anadilinde yapması renklilik açısından değerliydi. Eş Başkan Hatimoğulları, HDP’nin kapatma davasına vurgu yaparak, kongrede enerji ve coşkunun engellenemediğine değindi. Bunun dışında kongre konuşmasının ana başlıkları şunlardı:

‘’Karun gibi zenginleşen iktidar ve ekonomik sıkıntılar,

Kobanî Kumpas Davası,

Demokratik bir Türkiye inşa etmek,

Katledilen her kadının hesabını sorulması,

Jina Mahsa Amina’nın özgürlük mücadelesi,

Sınır ötesi müdahaleler,

İktidarın Filistin politikasındaki yanlış tutumu,

Tecrit politikalarına karşı duruş,

Büyük Ortadoğu barışı için demokratik konfederalizm,

Demokratik Cumhuriyetin ikinci yüzyılda yeniden inşası.

Partinin 3. Yol politikasını sürdüreceğini ‘’ ifade ederek konuşmasını tamamladı.

Geçmişte DEHAP Genel Başkanlığı yapmış olan deneyimli siyasetçi Tuncer Bakırhan söz aldığında salondaki atmosfer çok etkileyiciydi. Bu atmosferi, kendisinin yıllarca bedel ödeyen partili Kürtlerin geçmişteki mücadelelerini hatırlatmasına bağlıyorum. Salondaki sinerji, böyle bir ismin Eş Başkan olmasının özellikle Kürt tabanında acabaların bitmesine vesile olduğunu hissettirdi.

Tuncer Bakırhan, konuşmasını iki dilde yaptı. Konuşmasında,

Kapatılan partileri unutmadan “Yaşasın HDK, Yaşasın HDP!” diyerek yapıları selamladı.

Konuşmasının ana başlıklarını şöyle sıralayabilirim:

‘’İşgalci her anlayışa karşı tavrımız ve duruş,

Filistin’de barış güvercini, Rojava’da savaş makinesi kesilen ikiyüzlülük,

Halkın bütçesinin yandaşlara aktarılması,

Rehin tutulan siyasilerin durumu,

Toplumun tüm kesimlerinin dahil olacağı demokratik anayasa,

Kayyımlarla iradesi gasp edilen tüm belediyeler,

3. Yol siyasetiyle çarenin HEDEP olacağı.’’

Kongreye yurt içi ve dışından birçok kurum ve temsilcinin katılması çok önemli ve anlamlıydı.

Delegelerin oylarıyla benim de içinde bulunduğum Parti Meclisi seçildi.

Artık muhalefetin güçlenmesi, iktidar ile ana muhalefet partisinin Hacivat- Karagöz kavgalarından kurtulmak adına özgürlükçü 3. Yol hattının inşası, kendi namıma heyecan ve umut yaratıyor. Kitlesel ve evrensel sol ruhla mücadeleyi örgütlemek için demokrasiye inanan her dosttan destek bekliyorum.

Elbet bu coğrafyada acılar dinecek, elbet bu coğrafyada tarihle yüzleşilecek ve bir daha asla denilecek.

Demokrasi hamalı olmak ve bu ağır yükü kaldırmak için her ele ihtiyaç var.

Umuyorum ve ümit ediyorum. Birlikte başaracağız.

***

SAVAŞIN ACI YÜZÜ

Hamas’ın sınırı aşıp İsrail’de sivil halkı katletmesinin İNSANLIK SUÇU, henüz net olmasa da muhtemelen İsrail’in yaptığı hastane saldırısının ise SAVAŞ SUÇU olduğu çok net. Emperyal savaş politikalarının desteklenmesi sonucu katledilen tüm sivil İsrailli ve Filistinli canları saygıyla anıyorum. Sınır ötesi savaşlara destek verenler bizlerden uzak dursun. SAVAŞA HAYIR!

Aylarca abluka altındaki Karabağ’ı görmeyenlerin, ölümler ve tehcire ses çıkarmayanların Filistin konusundaki iki yüzlü tutumunu da yüksek sesle kınıyorum.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi