Doğan Özgüden

Doğan Özgüden

Sürgün tarihimizde 7 yıl önce yükselen iki çığlık

7 yıl önce Brüksel'de Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa örgütü kurulurken Almanya'da da özgürlük ve demokrasiyi savunan gazetecilerin Artı Gerçek sitesi yayına başlıyordu.

Türkiye'de yaklaşan yerel seçimlerde, siyasal partilerin gerek ittifak oluşturma, gerekse özellikle büyük batı kentlerinde aday gösterme konusunda geçen yıl yapılan cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerinden çok farklı tercihlerde bulunması nedeniyle büyük sürprizler kaçınılmaz görünüyor.

Her ne kadar, belediye başkanlığı, belediye meclisi ve il genel meclisi üyelikleri için aday listelerinin Yüksek Seçim Kurulu'na teslimi için önümüzde 20 Şubat'a kadar iki haftalık bir süre varsa da, beş yıl önceki yerel seçimlerde İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere büyük metropollerde CHP'nin başkan adaylarının seçilmesini sağlamış olan İYİP ve HDP (DEM) şimdiden bu kentlerde aday göstereceklerini açıklamış bulunuyor.

2023 seçimlerindeki oy dağılımı dikkate alındığında, IYIP ve DEM seçmenlerinin oyunu alamayan bir İmamoğlu'nun İstanbul anakent belediye başkanlığına yeniden seçilmesi pek olası görünmüyor.

O seçimlerde İstanbul'da muhalefetin toplam oyu yüzde 48,93 idi. Bu toplamın içinde CHP oyların yüzde 28,3'ünü, İYİP yüzde 8,07'sini, YSP (DEM) yüzde 8,19'unu, TİP yüzde 4,04'ünü, SOL yüzde 0,12'sini, TKP yüzde 0,11'ini, TKH yüzde 0,03'ünü, HÖP yüzde 0,04'ünü ve HKP yüzde 0,03'ünü almıştı.

CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun milletvekili kiralayarak siyaset sahnesinde yer almasına olanak sağladığı aşırı sağcı Meral Akşener'in liderliğindeki İYİP'nin, son seçimlerdeki ittifak pazarlıkları içinde dayatmalarının tamamını CHP'ye ve Millet İttifakı'nın diğer ortaklarına kabul ettiremediği için bu seçimde ayrı adaylar çıkartmasının şaşırtıcı yanı yok. Bir ihtimal, önümüzdeki dönemde ideolojik olarak kendine daha yakın bulunan AKP-MHP'nin başını çektiği Cumhur İttifakı ile daha açık şekilde işbirliğine gidecektir.

İYİP'in saf değiştirmesinden sonra muhalefetin İstanbul'daki oy potansiyeli zaten yüzde 40'lara kadar düşmüş bulunuyordu.

Son Kurultay'dan sonra Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu yanlıları arasında daha da yoğunlaşan hizipler dalaşı da, DEM Parti ve diğer sol partilerin hepsi anakent belediye başkanlığı için ayrı aday göstermeyecek olsalar da, CHP'nin metropollerde seçim şansını son derece zayıflamış bulunuyordu.

Kaldı ki, yeni CHP yönetimi de, tıpkı 2023 genel seçimleri öncesinde olduğu gibi, TBMM'nin üçüncü büyük grubuna sahip DEM Parti ile, bazı protokol ziyaretleri dışında, Kürt sorunun çözümü, sınır ötesi operasyonlara son verilmesi konusunda ittifak sağlayacak hiçbir görüşme yapmamıştır. Bu nedenledir ki, DEM Parti üyelerinin yerel seçimlere sadece Kürt çoğunluklu illerde değil, Batı illerinde de Kürt halkının istemlerini dile getirerek savunacak adaylar gösterilmesi istemlerine haklılık kazandırmıştır.

DEM Parti, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere Batı metropollerinde belediye başkanlığına kimleri aday göstereceğini önümüzdeki günlerde açıklayacaktır.

Sadece belediye başkanlıklarına değil, Türkiye'nin tüm yerleşim merkezlerinde belediye ve il genel meclisi üyeliklerine Kürt direnişinin eleştirilerini, önerilerini dile getirecek adaylar gösterilmesi de aynı derecede önemlidir.

7 YIL ÖNCE AVRUPA’DA HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ

Bu gelişmeleri izlerken, belleğim beni tam yedi yıl öncesine götürdü.

Türkiye’de Tayyip iktidarının barış sürecini sabote ederek başkanlık diktası kurmak üzere misli görülmemiş bir baskı ve zulüm kampanyası başlatması, Meclis’in 3, grubunu oluşturan HDP’yi yok etmek üzere kitlesel tutuklamalara gitmesi, Kürt yerleşimlerinde taş üstüne taş bırakmaması karşısında mücadeleyi yurt dışında da yürütmek üzere 4 Şubat 2017’de Brüksel’de yapılan bir kongre ile Halkların Demokratik Kongresi - Avrupa adlı örgüt kurulmuştu.

O dönemin sürgündeki mücadelemiz için diğer önemli olayı, Artı Gerçek'in 8 Şubat 2017'den itibaren Almanya'nın Köln kentinde yayına başlamış olmasıydı.

18 Mart 2017'de de, Köln'de tüm dostları bir araya getiren bir törenle, görsel yayıncılıkta büyük bir atılım olan Artı TV yayına girecekti.

Artı Gerçek'in ilk sayısında yayımlanan "Sürgün tarihimizde 'hayır'lı iki yeni olay" başlıklı yazımda şöyle diyordum:

"65 yıllık medya, 46 yıllık sürgün yaşamımın bu yeni yılında hem gazeteci olarak, hem de insan hakları savunucusu olarak zulmün padişahlığının ergeç yıkılacağı umudumu pekiştiren iki büyük olay: 4 Şubat’ta Brüksel’de toplanan Halkların Demokratik Kongresi–Avrupa örgütünün kuruluş toplantısı, üzerinden dört gün geçmeden 8 Şubat’ta Artı Gerçek’in yayına başlaması…

"Brüksel’de mevsim normallerine uygun olarak hava kapalı… Siyasal hava ise kapkara. Bir yandan Wallon bölgesinin en güçlü partisi Sosyalist Parti de dahil, geleneksel tüm partilerin kasıklarına kadar gömüldükleri yolsuzluk batağından kurtulmak için başvurdukları utanç verici ucuz manevralar… Öte yandan, başta Caterpillar olmak üzere onlarca büyük işletmenin kapıya kilit vurarak binlerce emekçiyi işsizliğe mahkum etmesi…

"Bu gerilimli ortamda, hem Türkiye hem de Belçika sorunlarına duyarlı bir sürgün olarak, 4 Şubat sabahı Brüksel varoşlarındaki bir konferans salonunda Avrupa’nın dört bir yanından gelmiş Türkiyeli dostlarla birlikte İslamcı faşizmin ülkemizde 'anayasallaşması'na karşı 'Hayır' çiçekleri açtık.

"Sürgün kıtası Avrupa’da 46 yıldır katıldığım kaçıncı direniş toplantısıydı! 1971 Darbesi’ni izleyen Demokratik Direniş toplantıları, 1980 Darbesi’nden sonraki Demokrasi İçin Birlik toplantıları, 90’lı yıllardan sonra diaspora ağırlıklı toplantılar, 2000’li yılların Avrupa Barış Meclisi ve de Avrupa Sürgünler Meclisi toplantıları…

"70’li, 80’li yılların girişimlerinde başı çekenler Türkiye’de uğradığı baskılar nedeniyle sürgüne çıkmak zorunda kalmış ya da ekonomik göç dalgası içinde emekçi olarak Avrupa işçi sınıfının saflarına katılmış sol hareketin çilekeşleriydi…

"80’li yıllarda yoğunlaşmaya başlayan Kürt, Ermeni, Asuri, Ezidi göçü 90’lı yıllardan itibaren hem Türkiye’deki baskı rejimine karşı mücadelenin ve hem de bulunduğumuz sürgün ülkelerinin demokratik güçleriyle dayanışma ve birlikteliğin kitlesel gücünü oluşturmaya, hatta önderliğini üstlenmeye başladı.

"Türkiye’de devlet terörüne karşı direnişi başlatan Kürt ulusal hareketinin başarıları, kapatıldıkça isim değiştirerek yasal mücadele nöbetini üstlenen yasal partilerin efsanevi mücadelesi, Avrupa’da ve diğer kıtalardaki direniş örgütlenmelerine büyük bir ivme kazandırdı.

"Başlarda erkek egemen nitelikteki örgütlenmeler, direniş hareketleri, özellikle Kürt ulusal hareketinin yönlendirmesiyle kadın ağırlıklı olmaya başladı.

"Ancak direnişin tüm diasporaları kapsaması daha da uzun zaman aldı. 1915 Ermeni ve Asuri soykırımlarını ardından Dersim soykırımının tüm bileşenlerce tanınması güçlü birliktelikler oluşturulmasının olmazsa olmazıydı.

"Belçika’da Demokrat Ermeniler Derneği, Avrupa Ermeni Federasyonu, Brüksel Kürt Enstitüsü, Brüksel Asuri Enstitüsü, Güneş Atölyeleri ve İnfo-Türk’ün 1915 soykırımının 90. yıldönümünü 2005 yılında birlikte anmaları, iki yıl sonra Ermeni meslektaşımız Hrant Dink’in alçakça katledilmesine karşı Avrupa kurumları önünde protesto toplantı ve yürüyüşleri düzenlemeleri bizler için bir milattı.

'Tüm diasporaları kapsayacak ikinci büyük girişim ise Türkiye’de başlatılan barış kampanyalarına paralel olarak Kürt, Türk, Ermeni, Asuri, Ezidi, Alevi örgütlerinin aktif katılımıyla 2013’te Avrupa Barış Meclisi’nin kurulmasıydı.

"Türkiye’de Tayyip iktidarının barış sürecini sabote ederek başkanlık diktası kurmak üzere misli görülmemiş bir baskı ve zulüm kampanyası başlatması, Meclis’in 3. grubunu oluşturan HDP’yi yoketmek üzere kitlesel tutuklamalara gitmesi, Kürt yerleşimlerinde taş üstüne taş bırakmaması karşısında Türkiye’nin ezilen halkları için artık Halkların Demokratik Kongresi içinde ya da çevresinde birleşerek direnmekten başka yol kalmadı.

"İşte HDK Avrupa örgütünün 4 Şubat 2017’de Brüksel’de kuruluş kongresi yaparak kapsamlı bir mücadele programını onaylaması, özellikle de yaklaşan referandum sürecinde ödünsüz bir 'Hayır' kampanyası yürütme kararı vermesi tarihsel bir önem taşıyor. Bu mücadelede HDK-A’ya yardımcı olmak, katkıda bulunmak, kendine 'demokratım', 'devrimciyim' diyen Alevi’si, Asuri’si, Ermeni’si, Kürd’ü, Ezidi’si ve Türk’üyle her Türkiyeli’nin görevi…

SÜRGÜNDE ARTI GERÇEK… MEDYA TARİHİMİZİN BİR İLKİ

"Tam da mücadelenin kızıştığı bu noktada demokrasi ve özgürlük savunucusu gazetecilerin, Türkiye medyasını esir almış faşizan bir iktidarın ve onun yalakalarının yarattığı karanlığı yırtmak için sürgünde Artı Gerçek’i yaratmış olmaları bir başka tarihsel dönüm noktası.

"Evet, 46 yıllık sürgünümde Ankara rejimlerine karşı mücadele vermek ve dünya kamuoyunu aydınlatmak için birçok muhalif haber bülteni, dergi, gazete, radyo, internet sitesi girişiminin içinde yer aldım.

"Hepsinin mücadeleler tarihinde onurlu yerleri var.

"Ancak bu kadar büyük sayıda gerçek gazetecinin sürgünde bir araya gelerek Artı Gerçek’e hayat vermeleri medya tarihimizin bir ilki…

"Özgürlük ve demokrasi savunucusu gazeteci, koşullar ne olursa olsun, susmuyor, susturulamıyor.

"Artı Gerçek’in başarısı malumun ilamı olacak: El mi yaman, bey mi yaman?

"Sevgili Enver Gökçe’nin dediği gibi:

"Sizlere selam olsun

"Hürriyeti yazan eller, dizen eller…"

Geriye baktığımda, 53 yılı sürgünde geçen 72 yıllık gazetecilik yaşamımın son yedi yılında Artı Gerçek müstesna bir yer tutuyor.

Daha nice yıllara...


Doğan Özgüden: 1952’den itibaren İzmir’de Ege Güneşi, Sabah Postası, Milliyet, Öncü gazetelerinde çalıştı, 60’larda İstanbul’da Gece Postası ve Akşam Gazetesi genel yayın yönetmenliği yaptı. 1967’den itibaren eşi İnci Tuğsavul, Yaşar Kemal ve Fethi Naci ile birlikte sosyalist Ant Dergisi’ni yayınladı. Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti, Basın Şeref Divanı ve Türkiye İşçi Partisi yönetimlerinde bulundu. 12 Mart 1971 darbesinden sonra Türkiye’den ayrılarak yurt dışında Demokratik Direniş Örgütü, İnfo-Türk Haber Ajansı ve Güneş Atölyeleri, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Demokrasi İçin Birlik örgütü kurucuları arasında yer aldı. Evren Cuntası tarafından 1982’de eşiyle birlikte Türk vatandaşlığından çıkartıldı. 12 Mart rejimine karşı Türkiye Dosyası, 12 Eylül rejimine karşı Kara Kitap adlı İngilizce, Türkiye’deki ve sürgündeki yaşamını ve mücadelelerini anlatan iki ciltlik “Vatansız” Gazeteci ve altı ciltlik Sürgün Yazıları adlı Türkçe ve Fransızca kitapları bulunuyor. Kurulduğu tarihten beri Artı Gerçek'e yazıyor. (https://www.info-turk.be/ozguden-tugsavul-T.htm)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan Özgüden Arşivi