‘Tarih izliyor’

İsviçre’nin Fazıl Say konserlerini iptal etmesi yasaklama, cezalandırma ve sansür girişimidir. Özgür düşünce ve demokrasinin savunucusu olması gereken Batılı aydın ve siyasetçiler de bu utançtan paylarına düşeni almalı.

Fazıl Say’ın, İsrail lideri Netanyahu’yu eleştiren ve Filistin’de ‘barış’ çağrısı yapan sosyal medya paylaşımları nedeniyle İsviçre konserlerinin iptal edilmesi utanç verici. Bu utancı tabii ki öncelikle konserlerin sponsoru olan İsviçre Migros yöneticilerinin yaşaması gerekiyor. Çünkü konserleri iptal eden ve kendince Fazıl Say’ı cezalandırmaya çalışanlar onlar. Ama onlar kadar bu bölünmüş dünyada nefret tacirliği yapan herkes, özgür düşünce ve demokrasinin savunucusu olması gereken tüm Batılı aydın ve siyasetçiler de bu utançtan paylarına düşeni almalı.

Üç tweet ve bir video paylaşımı yapmış Fazıl Say. Yaşadığı ülkenin ve dünyanın sorunlarıyla ilgili, tepki vermekten, fikrini söylemekten çekinmeyen bir sanatçı olarak bu insanlık trajedisi için de görüşlerini açıklamış. Üstelik yayımladığı videoda çok güzel anlattığı gibi, İsrail’i iyi tanıyan orada çok sayıda konser vermiş bir evrensel müzisyen olarak konuşuyor.

Say’ın her zamanki barıştan ve insan haklarından yana tavrı yer alıyor. Video kaydında tüm samimiyetiyle İsrail’in nasıl güzel bir ülke olduğunu, İsrail halkının nasıl aydın, bilime sanata değer veren bir toplum oluşturduklarını anlatıyor. Sonra da “Bir peri masalı aslında, ama insanın içine sinmeyen bir peri masalı” diye özetliyor meseleyi. “Her insan eşit olmalıdır, bu dünyada insanlar mutlu yaşasın, huzurlu yaşasın, özgürce üretebilsinler diye bir felsefemiz varsa, Filistin’de yapılanlarda buna bir engel var” diyor

Fazıl Say. Ülkenin şiddet yanlısı yönetimine İsrail’de on binlerce kişinin muhalefet ettiğine Fazıl Say da tanık olmuş.

Herkes için barış, herkes için insanca yaşam çağrısında bulunuyor. Bu yönde tavır alan herkesi destekliyor ama barışa, hümanizmaya karşı olanlara da eleştiri oklarını yöneltmekten çekinmiyor. Nitekim ‘yeter artık bu vahşet’ diyen ve barış çağrısı yapan tweetlerinde İsrail’i, Yahudileri değil Netanyahu’yu hedef alarak “Savaş suçu, soykırım, katliamlar suçundan yargılanmalıdır” diyor.

Sanıyorum İsveçli sponsorların hoşuna gitmeyen de bu satırlar olmuştur. Netanyahu’yu suçlayan bu satırlar karşısında öyle endişelenmişler ki dünya çapında bir müzisyeni cezalandırırcasına konserlerini iptal etmekten çekinmemişler. Çünkü kayıtsız şartsız İsrail toplumunun yanında yer alıyor görünen Avrupa’nın neredeyse tüm kurumları ve ABD aslında Netanyahu rejimine destek veriyor. Batıda tek taraflı, Filistin karşıtı bir atmosfer var ve bunun dışında bir görüşe tahammül göstermiyorlar. Sonuçları ne olursa olsun, düşünce ve ifade özgürlüğü, sanatçının özgürlüğü ve öncü rolü, serbest tartışma ortamı, entelektüel yaklaşım… hepsi de yok sayılıyor ve en totaliter en sert tedbirlerle farklı görüşler bastırılıyor. Bu noktada ‘Batıya olan güvenim sarsıldı’ diyen Fazıl Say’a hak vermemek elde değil.

FRANKFURT KİTAP FUARI’NDA FİLİSTİNLİ YAZAR DIŞLANDI

Mesele tabii ki sadece Fazıl Say’ın konserlerinin iptal edilmesinden ibaret değil. Bir başka berbatlık, geçen hafta sona eren Frankfurt Kitap Fuarı’nda yaşandı. Filistin’deki savaş başladığında alışılmadık biçimde “İsrail ile tam bir dayanışma içinde olduklarını” açıklama gereği duyan fuar yönetimi, fuar sırasında Filistinli yazar Adania Shibli için düzenlenecek ödül töreninin iptal edildiğini duyurdu.

Shibli, İsrail askerlerinin 1949 yılında uyguladıkları şiddeti konu alan ‘Küçük Bir Detay’ adlı kitabın yazarı. Anlaşılan Shibli’nin, İsrail’in de şiddet uygulayabildiğini ve bunun Filistinliler üstünde kalıcı etkiler bıraktığını hatırlatmasını yersiz ve zamansız bulmuştu Frankfurt Fuar yönetimi…

Filistin-İsrail sorunu, Ortadoğu’nun en eski ve kilit meselelerinden biri. Çözüm kolay değil. Ama bu kilidin anahtarları uzunca bir süredir şiddet sevici siyasetçilerin belinde öylece asılı duruyor. Filistin’de çaresiz halkın önemli bir kısmı İslamcı örgüt Hamas’ı destekliyor. İsrail’de ise bölgenin tek demokrasisi olmakla övünen bu ülkeyi nereye sürüklediği belirsiz Netanyahu iktidarda.

Bu durumla ilgili en güzel açıklamalardan birini Sapiens adlı kitabıyla ün kazanan yazar Yuval Noah Harari yaptı. “İsrail Netanyahu’nun yıllardır ülkeyi kutuplaştıran politikalarının bedelini ödüyor” diyen Harari’nin hepimizin kulağına küpe olması gereken, dünya halklarına dönük bir de uyarısı vardı: “Bu, dünyadaki tüm demokrasiler için bir derstir. Buradaki ders, güçlü popülist liderlerin ulusları kendi siyasi kariyerleri için bölmesine izin verilmemesi gerektiğidir”

KÜRESEL FAY HATLARI VE SANATÇILAR

Toplumların içine döşenen fay hatlarını biz Türkiye’de yaşayanlar yıllardır görüyor biliyoruz. Ama bu küresel bir meseleye de dönüşmeye başladı. Geçenlerde ‘nasılsın’ diye sorduğum bir Yahudi arkadaşım bana Hamas şiddetine dair gördüğü video ve fotoğrafları göz yaşlarını tutamayarak anlattı. İşin ilginci onun anlattıklarının hiçbirini, izlediğim sosyal medya hesapları ve haber sitelerinde benim görmemiş ve duymamış olmam.

Hangimizin izlediklerinin doğru/gerçek olduğu da tartışmalı tabii. Ama nasıl farklı propagandaların hedefi olduğumuzu göstermesi bakımından anlamlı bir tecrübe bu. Önemli olan o propagandaların esiri olmamak. İşte bunun için özgür düşünceye ve ifade ortamına ihtiyacımız var. İşte bunun için Fazıl Say gibi sanatçıların sağduyulu, hümanist yaklaşımlarına ve sözlerine ihtiyacımız var. Onları can kulağıyla dinlemek yerine seslerini kısmaya, cezalandırmaya kalkmak akıl alır gibi değil. İsviçre’nin Say konserlerini iptal etmesi bir yasaklama, cezalandırma ve aslında sansür girişimidir. Bir sanatçıyı görüşlerini dile getirmekten caydırmaya, susturmaya, yaratıcı ve özgür bir birey olmaktan çıkıp sadece bir gösteri insanı olmaya iten, kabul edilemeyecek bir yaklaşım…

Ne yazık ki Batı toplumları da doğuda olduğu gibi toptancı düşüncelere, tutucu fikirlere ve saldırgan siyasetlere meylediyor son yıllarda. O nedenle kendilerini var eden özgür düşünce ve hümanizmi de yerle bir ediyorlar. Ukrayna-Rusya savaşının başlarında, Rus sanatçılara dönük neredeyse ‘ırkçı’ diyebileceğimiz bir ambargo rüzgarı esmişti. Neredeyse Dostoyevski ve Tolstoy’u bile hedef alan bu toptancı yaklaşım, bu Rus düşmanlığı, sanmıyorum ki tamamen geçip gitmiş olsun…

Öte yandan Doğuda da Batı’da sağduyulu, barıştan ve insan hayatından yana milyonlarca insan yaşıyor. Bu insanların sesi olmaya kararlı Fazıl Say gibi başka sanatçılar da var. Geçen hafta Sally Rooney ve Naomi Klein’ın da dahil olduğu 750 yazar İngiltere ve ABD’yi sürdürülebilir bir barış için çabalamaya çağıran bir bildiri yayımladılar London Review of Books’da.

İki gün sonra da aralarında Cate Blancehtt, Kristen Steward gibi yıldızların olduğu bir grup Hollywood oyuncusu, tüm gücüyle Netanyahu’nun arkasında duran ABD Başkanı Biden’a hitap eden bir açık mektup yayımladılar.

Amerikan yönetimini ateşkes çağrısı yapmaya, barıştan yana tavır almaya çağıran bu mektup tam da şiddet sevicilerin ve buna seyirci kalanların kulağına küpe olması gereken şu sözlerle bitiyor: ‘Tarih izliyor.’

Evet tarih izliyor ve tam da bu sebeple eminim ki daha pek çok sanatçı tehditlere, cezalandırmalara aldırmadan barıştan yana tavır alacak.


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi