Ragıp Zarakolu
Taner Akçam Kovuldu!
Stockholm - Seyfo araştırmacısı arkadaşım Sabri Atman, yanında doktora yaptığı Clark Üniversitesindeki hocası için, "Sizin hiç doğrularınız için dokuz köyden kovulduğunuz oldu mu? Taner Akçam kovuldu!" başlıklı bir yazı yazdı. Köşeyi şimdi Sabri Atman’a ayırıyorum.
Akademik alanda Türk-Ermeni diyaloğunun öncüsü Taner Akçam ile Vahakn. N. Dadrian bir seminerde (her ikisi de kullanmadığı için Prof. Dr. titleri eklenmedi).
"Türkiye tarihinde bir çok tabu vardır ve bu tabulardan biri de ‘Türklerin şanlı tarihidir’. Bu tarih ‘kahramanlıklarla’ doludur. Bunu böyle dile getirmek ve bunu bu şekilde gelecek nesilleri aktarmak gerekmektedir. Bunu sorgulayanın ise ‘kanı bozuktur’ ve Türklüğünden kuşku duyulması gerekir. Böylelerini dokuz köyden kovmak gerek.
Taner Akçam, dünyaca tanınmış bir akademisyendir. Türkiye’deki resmi tarihi sorgulamış ve Ermenilerin başına gelenin soykırım olduğunu söyleyen akademisyenlerin başında gelmektedir. Kitapları bir çok dilde yayınlanmıştır. ‘’Seneler önce bu iş Türkiye’de oldu ve bunu açığa çıkarmak için Türkiye’ye gidilmelidir’’, demişti. O sıralarda da Türkiye’nin yöneticileri sürekli bir şekilde ‘’Ermeni sorunu tarihi bir sorundur ve bunun tarihçilere bırakılması gerekir’’, diyorlardı. Nihayetinde Akçam da, bir tarihçiydi. Yaşadığı Almanya’dan pılı pırtısını toplayıp akademik çalışma yapmak için Türkiye’ye taşınmıştı. Ancak bu serüveni çok kısa sürdü. Ona karşı, Milli İstihbarat Teşkilatı güdümlü kampanyalar yürütüldü. Çünkü Türk tarihinin ‘şanlı’ tarihine gölge düşüreceği tespit edilmişti. Ona karşı tehditlerin ve uygulamaların haddi hesabı yoktu. Bir ara kızı bana şunu anlatmıştı: ‘’Ufacıktım. Babam beni arabaya bindirir yuvaya götürürdü.’’ Devamla, ‘’Arabaya bindirmeden önce bir köşede bırakır ve bineceğimiz arabanın altını iyice kontrol ederdi.’’ O sıralarda, Akçam’ın kızı babasının bu hareketine anlam veremiyordu. Ancak şimdi olayı anladı.
O gün bugün Taner Akçam’ın akademik çalışmaları hiç durmadı. Türkiye’de Hristiyanların başına gelenleri açığa çıkardı. Türkiye tabularının ‘birini’ yıktı. Ancak ona karşı yapılan linç kampanyalarının ve tehditlerin de haddi hesabı yok. Düşünebilir misiniz veya kendinizi böylesi bir akademisyenin yerine koyabilir misiniz? Bunun ne denli zor bir şey olduğunu tasavvur edebilir misiniz. Dahası, sizin hiç doğrularınız için dokuz köyden kovulduğunuz oldu mu?
Türkiye’nin resmi tezi sürekli bir şekilde seslendirilmekte ve bu olayın ‘tarihçilere bırakılması’ gerektiği söylenmektedir. Erdoğan ve benzerlerinin amacı, bu olayın tartışılması değil; bunun unutturulmasıdır. Aksi halde bunu açığa çıkaran Taner Akçam’a karşı tehditler ve tertipler içinde olmayacaklardı.
Ben, Taner Akçam’ın arkadaşıyım. Bu yüzden de bildiklerim var ve bu bildiklerimi de burada üstü kapalı tutmak zorundayım. Taner Akçam, kendisine karşı yapılan tehdit ve tertiplerden söz etmeye tenezzül etmez. Ancak, bu konuyu kamuoyuna açmayı bir sorumluluk olarak görüyorum. Çünkü, Taner Akçam’a karşı ‘şanlı tarihleriyle’ öğünen bazı Türk ulusalcı güçlerin bir haraketliliği var. İkinci bir Ogün Samast benzeri birisi, Akçam’ın çalıştığı üniversitenin kapısına dayanmadan önce kamuoyunun duyarlı olması gerekir. Taner Akçam ve Garo Paylan, Anadolu coğrafyasının onurudurlar. Bu onura dokundurulmamalıdır. Dokuz köyden kovulan Taner Akçam, yaşadığı onuncu köyünde rahat bırakılmalıdır. "
Sabri Atman, SEYFO Center Başkanı
* * *
2007 Saraybosna, Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Konferansı. Akademik Ermeni soykırımı araştırmacılığının öncülerinden Richard Hovhanissian, RZ ve Seyfo Araştırmacısı Sabri Akman
Bir yazarın, bir araştırmacının yanlış, hatalı bulunan bir değerlendirmesi elbette eleştirilebilir. Eleştirilen kişi de yanıt verir, kanıtlarını sunar. Ama bunu ortak protesto metnine, dönüştürmenin anlamı ne? Birinden gıcık kapma dışında!
İsmail Beşikçi ile Taner Akçam hakkında aynı kalemden mesela eleştiri yazısı çıkabiliyor. Eleştiri hakkını kullanarak! (*) Demek bu yetmemiş!
AVİM de mesela belge yorumu üzerinden Taner Akçam’a "eleştiri" yapabiliyor. "Evinde Ermenileri saklayan Türklerin, Kürtlerin ve diğerlerinin cezalandırılacağına" ilişkin hükümet gönderisinin soykırım delili sayılamayacağını belirterek! (**)
Hrant Dink’in bir yazısından cımbızlanan Ermeni milliyetçiliğine yönelik bir söz, Türk milletinin "şanlı tarihine hakarete dönüştürüldü. Onun ölümüne neden oldu bu saptırma.
Lütfen tarihten ders çıkaralım biraz.
Ortak imza metni, kadim Kürt dağı, Türkmen dağına çevrilirken, Afrin’de Kürtler zorunlu göçe tabi tutulurken, Kamışlı tehdit altında iken, yada kadir Amid/Dikranikert kenti yerle bir edilirken, Cizre bir kez daha yıkılırken yapılmalıydı. Eğer yapıldı ise, bravo derim.
Ben, anlam veremediğim bu imza metnine karşı eleştiri hakkımı kullandım sadece. Özeleştiriye her zaman inanmışımdır. İmzacılara, Taner Akçam’dan özür dilemelerini tavsiye ederim.