Pontos'ta 'Kalkınma' talanı: Maden, HES, Yeşil Yol daha niceleri
Pontos coğrafyası 1990'lı yıllarda Karadeniz Sahil Yolu ile başlayan kalkınma söylemlerinin arkasında büyük talan ile karşı karşıya kaldı. Sahil yolundan hemen sonraki tehlike ise HES'ler oldu. Bunları ise şimdi madenler takip ediyor.

Tolga GÜNEY*
"Kalkınma", "ekonomik büyüme", "sürdürülebilirlik", "kamu ticareti" son yıllarda en çok yenilenebiliruz söylemler oldu. Süslü parçaların korunduğu bu kelimelerin birleşimi için başka, halk için başka anlamlar ifade ediyor. Özellikle madencilik ve enerji "yatırımları" ile ilgili yapılan onun konuşmada içinde "istihdam" da eklenerek kullanım ve harcama rant, talan ve vahşeti gizlemeye çalışıyor. Madenlerin milli zenginliği onun bakanı, siyasetçi ve sermaye sahibinden duyarlıyken, hemen arkasından halka mülksüzleştirme ve geçim görünürlerinden alınacağı projeler tanıtılıyor.
Pontos coğrafyası da 1990'lı yıllarda Karadeniz Sahil Yolu ile başlayan bu söylemlerin arkasında büyük talan ile karşı karşıya kaldı. Karadeniz sahil hattında kilometrelerce doldurulan deniz inşa edilen yol, kentlerin denizle olan bağını kopardı, kentleri "doğal afetlere" daha açık duruma getirildi. 2006 ve 2009'da Giresun'da, 2015'te Artvin Hopa'da yaşanan satıcıda, sel suları ile deniz arasında bir baraj gibi duran yol, maddi yıkımın daha büyük olması Hopa'ad 8 kişinin ölmesine neden oldu.
Sahil yolundan hemen sonraki tehlike ise hidroelektrik santraller (HES) oldu. Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu'da yoğunlaşan HES'ler her vadiyi her dereyi zaptetti. Yaşamsal artışın yanı sıra kültürel öne çıkan dereler sıra beton bloklara ve borulara hapsedildi, çevredeki canlı yaşam yıllar içinde yok oldu. İnsanların ilk kez gezindiği, ceylanın, yaban domuzunun, su isteği için indiği dereler yaşamdan koptuğu, bedelsiz olarak sermaye bilgi birikimi mevzuatının hizmetine sunuldu. Sermaye sistemi bunları alırken bedel ödemedi, ancak bölge halkı büyük bedeller ödedi. Bu girişimlerin tamamı bakir yaylalarda, su havzalarında, ormanların içinde ya da koruma alanları olan sit alanlarında ortaya çıkmakta. Suların tamamı enerji üretim büyümelerinde kullanılmak üzere doğadan koparılırken, doğal yaşam da yerle bir aradaki sermaye artışlarına bağlanıyor.
YEŞİL YOL, YEŞİLİ BETONA GÖMDÜ
Bölgede "Kalkınma" adı altına yapılan en büyük talan ise "Yeşil Yol" oldu. Samsun'dan başlayarak Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Bayburt ve Gümüşhane illerini kapsayan toplamda 2 bin 600 kilometrelik bir karayolu ağı ile yaylalar birbirine bağlandı. Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) tarafından yürütülen proje, ortalama 2000 metre kotlarından geçerken, güzergahı üzerinde doğal SİT alanları, milli parklar bulunuyordu. Bu yönüyle proje bölge halkı başta olmak üzere çevre mühendisleri ve birçok meslek kuruluşu ile birlikte ekolojistlerin büyük tepkisine neden oldu. Pontos'un hassas ekosistemine ciddi zararlar vereceği her seferinde vurgulanan proje, bölgedeki doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi, biyolojik çeşitliliğin azalması ve ekosistem dengesinin bozulmasına yol açacağı uyarıları sürekli olarak yapıldı. TEMA Vakfı ve diğer çevre örgütleri, yolla ilgili raporlarında projenin dağ ekosistemlerini tahrip edeceğini ve sürdürülebilir turizm çalışmalarına darbe vurması, doğal habitatların tahrip edilmesi, hayvan türlerinin yaşam alanlarını kaybetmesi, erozyon riskini artırması, ağaçların kesilmesi ve bitki örtüsünün yok edilmesi, toprak kaymalarına ve sel felaketlere yol açabileceği gibi talanlara yer yerdi. Yaylalarda "kalkınma" yaratacağı ve "ekonomik büyüme" sağlayacağı söylenen proje, turizm talebinin artmasına ve buna bağlı olarak betonarme yapılaşmanın aygınlaşmasına yol açma tehlikesi ile birlikte bölgenin doğal güzelliklerinin kaybolmasına ve Pontos'un kendine özgü özelliklerini yitirmesi tehlikesini ise sürdürüyor. (1)
Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri; Yayla Turizm Gelişim Koridoru’nun kavramsal bir koridor olduğunu,bu kavramsal koridor ile Doğu Karadeniz’de yayla ve vadilerde yapılacak olan turistik faaliyetlerin belli bir turizm anlayışı (alternatif, agro, doğa vs.) ile geliştirileceği açıkladı, buralarda kamp, kayak, mağaracılık, yamaç pğaraşütü, rafting, binicilik, balon, balık avlama, foto-safari ve bungee jumping gibi macera sporlarının gelişmesine yönelik çalışmalar yapılacağını bildirdi.
KALKINDIRMADI
2000—2500 metre irtifada binlerce ağacın kesilmesi ile doğanın kendini rehabilite etme olasılığı ortadan kaldırılırken, 2 bin 600 kilometrelik karayolu üzerinde kurulması planlanan 40 turistik tesis ve oteller, yaylaların imara açılması tehlikesiyle birlikte vaat ettiği "kalkınmayı" da getirmeyecek. Bu tesis ve oteller büyük sermaye grupları tarafından işletilecekken, yörenin halka kapanmasına ve ekonomik yönden güçlü firmaların bölgede hakimiyet kurmasına, bölge esnafların yok olmasına sebep olmaya ise ilk günden başladı. Yine turizm için yapıldığı söylenen bu projenin bölgenin doğal güzelliklerinin bozulmasına neden olurken, turistlerin de ilgisinin azaltası olası tehlikelerden. “Karadeniz’i Antalya yapmak”, “bölgesel Kalkınma” ve “ülkeye fayda” söylemleriyle yürütülen bu yol bölgede yaşayan insanları da mülksüzleştirmek, yaşam alanlarını tahrip etmek, ortak kullanım alanlarını çitlemek ve mülkiyetlendirmek, geleneksel tarım ve hayvancılığı ortadan kaldırmak ve nihayetinde insanların göç etmesini zorunlu kılmak gibi sonuçları da oldu ve devam ediyor.
HES'ler ile darbe yiyen Pontos'un tatlı su kaynakları Yeşil Yol ile de büyük bir kayıp yaşayacak. Çünkü bölgenin tatlı su kaynaklarının çoğu iş makinaları ile yol açılan, asfalt dökülen 2 metre altı ve üstü yüksek yayla dağ ormanlarından doğuyor. Bununla birlikte Pontos'ta el değmedik yayla, vadi, dere ve orman kalmamış olurken, bölgenin doğal yapı ve ekosistem bütünlüğünü bozuldu, kirlenme ve ekolojik yıkım büyüdü, bütün canlı yaşamı olumsuz etkilendi. Tüm bu olumsuzlukların üstüne; milyonlarca metreküp beton ve asfalt yüzünden toprak ile suyun ilişkisi kesilerek yağışların sele dönüşme riskini arttırdı.
Yeşil Yol ile ilgili yürütülen bir diğer tartışma ise yolun bölge halkını değil sermaye gruplarını kalkındırmak için enerji ve maden yatırımlarına kolaylık sağladığıydı. Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce duyurulan bir çok maden arama ve işletme ihalelerinde bunu doğrular nitelikte oldu. Rize’de Fırtına Vadisi'nde açılan maden ihaleleri bunu ortaya koyarken, proje ile birleştirilen Ordu'da bin 500 rakımlı Aybastı-Perşembe Yaylası ile 2 bin rakımlı Kabadüz-Çambaşı yaylaları Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA)'nın çinko, gümüş, ve kurşun maden sahalarında bulunuyor. Artvin Cerattepe’den, Samsun Şahin Dağları’na kadar Pontos ve Lazistan dağarında yüzlerce alanda siyanürlü maden işletmeciliğini kolaylaştıracak olan yol korunması gereken tarihi, doğal ve kültürel varlıklarının da turizm adı altında talanına yol açmaya verilen maden ihalesi ve ÇED kararları ile devam ediyor.
HES'LER DERELERİ KURUTTU
Yılda ortalama 2 bin 400 kilogramlık yağış oranı ile sadece Türkiye’nin değil Avrupa ve dünyanın da en çok yağış alan bölgelerinden olan Rize’de üzerinde 1 yan kolunda 2 olmak üzere 3 HES bulunan Salarha (Askaroz) Deresi zaman zaman kuruma noktasına geldi. Bu bölgede 12 HES proje ise halkın verdiği mücadele sonucu iptal edilirken, zaman zaman gündeme gelmeye devam etti. Aktif 16'in bulunduğu onlarcasının da yapım için beklediği kentte belediye ve valilik zaman zaman su tasarrufu çağrılarında bulundu. (2) 56 aktif HES olan Trabzon'da içme suyu sorununa çözüm için yağmur ve yüzey sularının depolanacağı 18 'yapay gölet' yapılacağı duyuruldu. (3) Trabzon Çaykara'da üzerinde hidroelektrik santral-HES kurulan Balkodu Deresi'nin debisi düştü, bölge bölge kurumalar yaşandı. Gümüşhane'de Tersun Dağı'ndan doğan ve Karamustafa, Boyluca ve Hasköy köylerinden geçen tarım ve içme suyunda kullanılan Boyluca Deresi yatağı, debisi azalınca 10 kilometre boyunca kurudu. Derenin kurumasıyla, bölgedeki sebze ve meyve bahçeleri de olumsuz etkilendi. Yöre halkı, kuraklığa karşı su depolanacağı gölet projelerinin devreye alınmasını istedi. 59 aktif HES bulunan Giresun, üzerinde 2 HES olan Batlama Deresi zaman zaman kurudu, adına türküler yazılan Gelevera Deresi'nin debisi düştü. 19 HES olan Ordu'da Bolaman Deresi başta olmak üzere birçok dere kurudu, ters akan dereler akmaz oldu.
MADEN KALKINDIRMADI, SÖMÜRDÜ
HES'lerin hemen sonrasında ise yeni "kalkınma" ve "istihdam" alanı ise taş ocakları oldu. Basına yansıyan haliyle en büyük yıkımı Rize İkizdere ilçesi Eşkencedere Vadisi'nde gördüğümüz taş ocakları Rize'den Sinop'a kadar Pontos'un her il, ilçe, hatta mahallesinde bulunuyor. Pontos'un denizlerini doldurmak, derelerini hapsetmek için yine Pontos'un ormanları, vadileri, çay ve fındık bahçelerinin taşları kullanıldı.
Taş ocaklarını bu sefer ise madenler izledi. Ordu Fatsa'da uçsuz bucaksız olarak uzayan orman ve fındık bahçelerinin tam ortasında olan altın madeninin yarattığı kel alanın fotoğrafları, yıllardır ekolojik talanı anlatmak için kullanılıyor. Fakat bölgede yaşayan insanlar, ağaçların kesilmesinden daha büyük bir tehlikeden şikayetçi. Bölgede kullanılan siyanürün toprağa, derelere sızdığını söyleyen köylüler, maden tozunun da fındıklara, meyvelere zarar verdiğini, bölgede geçimlik değil doyumluk dahi tarım yapamadıklarını yıllardır anlatıyor. Yine Giresun’un Doğankent ilçesinde işletilen “kurşun, çinko ve bakır” madeni bölgeyi zehirliyor. Binlerce ağaç kesen maden şirketi, çevre köylerin de ana su kaynağı olan Derin Dere’yi kirletti. Maden atıklarının dereye dökülmesi sonucu dere siyah akmaya başladı. (4) Giresun Şebinkarahisar'da bulunan kurşun ve çinko madeninin atık havuzunda, 18 Kasım 2021'de gerçekleşen çökme sonucunda sonucunda ağır metaller içeren yaklaşık 4.500 ton kimyasal atık çevreye yayıldı. Bölgenin tarımsal sulama ihtiyacını karşılamakta olan Kılıçkaya Barajı'na ulaşan atıklar, tarım arazilerini ve su kaynaklarını kirletti. Yaşanan felaket, bölgedeki halk ve vahşi yaşamı olumsuz etkilediği gibi biyoçeşitliliğe de zarar verdi.
SÖMÜRÜ HİÇ DURMADI
Yaşanan tüm bu olumsuz sonuçlara rağmen bölgedeki metalik madencilik için arama ve işletme ruhsatı verme işlemi ise hiç durmadan devam etti. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, Gümüşhane'nin yüzde 93'ü, Giresun'un yüzde 85'i, Rize'nin yüzde 82'si, Trabzon'un yüzde 77'si, Ordu'nun yüzde 74'ü, Bayburt'un yüzde 65'i için IV. Grup (altın, gümüş, kurşun, çinko vb.) maden arama ve işletme ruhsatı bulunuyor. Ormanlar, tarım arazileri ve meraların yüzde ortamala 90'ın üzerinde madenlere ruhsatlandırılan kentlerde, Gümüşhane'de yüzde 93, Giresun'da yüzde 84, Rize'de yüzde 69, Trabzon'da yüzde 53, Bayburt'ta ise yüzde 88 oranında iskan alanları da madenlere ruhsatlandırılmış durumda. Giresun'da atık havuzu göçen ve ekolojik felakete yol açan Nesco'nun Trabzon'un Maçka ilçesinde açmak istediği kurşun madeni için 2020'de, Yomra'da açmak istediği kurşun-bakır-çinko madeni için ise 2022'de "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değil" kararı verildi. Yine 2020-2024 arasında Gümüşhane'de 33, Ordu'da 15, Giresun'da 12, Tokat'ta 11 IV. Grup maden için aynı karar verildi.
Bu madencilik faaliyetlerinden ormanlar, tarım alanları, fındık, çay, meralar etkilenirken, doğal ve arkeolojik sit alanları da tehlikenin eşiğinden. Gümüşhane'de bulunan Türkiye’nin En Önemli 100 Jeolojik Mirası listesine 60’ncı sıradan giren Aşağı Gökdere Ammonitico-Rosso fasiyesi madencilik faaliyeti sebebiyle tehlike altında. Karaca Mağarası da bölgede yapılan madencilik nedeniyle tehlike altında bulunurken, Torul ilçesinde arkeolojik sit alanı olan Krom Vadisi'nin başlangıcında yer alan Harava Havzası'nda mermer ocağı açılmak isteniyor. Krom Vadisi boyunca tescilli 15 kilise ve şapel bulunuyor.
Peki bütün bunlar Pontos'u kaldırdırıp, ekonomik büyümeyi sağladı ve Pontoslulara istihdam sağladı mı? Hayır! Tüm bu projelerin yarattığı ekoloik talan çay, fındık ve tütün olmak üzere bölgenin geçim kaynaklarını hedef alırken, göç hızlandırdı. Madenler, HES'ler, çevre yolu, millet bahçesi, yeşil yol, sanayi sitesi gibi birçok projede alınan acele kamulaştırma kararları da Pontosluları mülksüzleştirdi.
Bunu ekonomik verilerle kolayca görebiliriz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 verilerine göre kişi başına Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH)'da Doğu Karadeniz bölgesinin ortalaması 7 bin 444 dolar. TÜİK'in GSYH’da 27 alt bölgeye ayırdığı hesaplamasında Doğu Karadeniz 21'inci sırada yer aldı. Maden ve HES'lerin vaat edildiği gibi istihdam sağlamaması, bölgeyi kalkındırmaması beraberinde işsizliği ve genç nüfusun Pontos'tan göçmesine neden oldu. TÜİK'in 2023 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, en az genç nüfusa sahip il yüzde 12,1 ile Balıkesir olurken, onu Pontos kentleri izledi. Ordu'da yüzde 12.4, Giresun'da yüzde 12.8, Sinop'ta yüzde 12.9, Rize ve Amasya'da ise yüzde 13.4 oranında genç nüfus bulunuyor.
Sözün kısası maden ve enerji projeleri, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi Pontos kentlerine kalkınma, Pontoslulara istihdam getirmedi. Doğal güçler, Karl Marx'ın tanımıyla sermaya tarafından “karşılıksız hediye” olarak bütünüyle sömürüldü. Kohei Saito Büyümeme Komünizmi kitabında "Sermayenin ilkel birikiminde görülebileceği gibi, müşterek topraklar ve ormanlara giriş kapıları inşa edilir ve köylüler için erişmez ve kıt hale getirilir ki bu durumda kitlelerin sefaletini ve doğal çevrenin harap edilmesini artırır, bunun yanı sıra bu yapay kıtlık yaratma süreci birkaç kişinin özel zenginliğini büyütür. Bu “toplumsal” bir kıtlıktır." sözleri ile Pontos'ta yaşanan durumu özetler. Binlerce yıldır Pontosluların müşterekleri olan yaylalar, dereler, ormanlar ve vadiler Pontoslulardan alındı, sermaye gruplarına peşkeş çekildi. Birikim rejimi tarafından yaratılan yapay kıtlık halkı zorla yerinden etti.
KURTULUŞ NASIL OLACAK?
Peki bu talan ve yok oluşundan çıkışı nasıl bulacaksınızz. Einstein “Herhangi bir sorun, onu yaratan düşüncelere bağlı kalarak çözülmez” derken bize yolu gösteriyor. Kapitalist iktisatçıların ortaya çıkması, devletlerin Yeşil Dönüşümü, Paris İklim Kyoto Protokolleri ekolojik krizlerin yaşanması mümkün değildir, olamayacak da. Fikret Başkaya Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto'nun çıkışına devretti "Ekonomik büyümeyle sorunlar çözülürse, onca büyümeden sonra bugün ki sefil durum, su yıkım tablosu ortaya çıkar mı?" Soruna yine "Bu çelişkili durum, aşırı dağıtılan hastalıklar, hastalık nedeni haline gelmenin sonuçları. Zira ekonomik büyüme büyüme çözümü değil, tek başına sorunun kendisidir" yanıtıyla "kalkınma" ve "ekonomik büyüme" safsatalarının da büyümemesi ortaya çıkıyor.
Bu yok oluştan kurtuluşun sermaye değişimini tümüyle ortadan kaybolmanın gerçekliği ise onun gerçekleşmesidir. Marx'ın “Sermayeye hiç rahat, huzur ilaçların ve kulağına sürekli 'devam et, devam et' diye fısıldayan” birikim girişsünün ta kendisidir" ve Jürgen Habermas'ın “en iyimser rezervlerde bile” durmanın parasının “büyümesinin tek bir mutlak kurtuluş” tarifleri bize sermayenin hiç olmadığını onu tüm canlılar adına biriktirmesi gerçekliğini hatırlatıyor.
* Gazeteci
Yararlanılan kaynaklar:
1- https://yesilgazete.org/tema-yesil-yol-dag-ekosistemlerini-tahrip-eder/
2- https://www.hurriyet.com.tr/gundem/turkiyenin-en-cok-yagis-alan-kenti-rizede-su-sikintisi-basladi-belediye-su-tasarrufu-cagrisi-yapti-42131620
3- https://www.dha.com.tr/foto-galeri/trabzonda-kurakliga-karsi-18-yapay-golet-2127463
4- https://www.birgun.net/haber/dere-siyah-aksa-da-bir-sorun-yokmus-515098