Muğla’da ekolojik talan devam ediyor: 'İnsanların, canlıların sesi olması gerekiyor'

Muğla’da ekolojik talan devam ediyor: 'İnsanların, canlıların sesi olması gerekiyor'
Muğla’da yaşayan yurttaşlar ekolojik talana karşı mücadele ediyor. Ürettikleri ürünlerden eskisi gibi verim olamadığını belirten yurttaşlar, ‘Nefes alamıyoruz. Kömür nedeniyle astım, koah, kanser hastası olduk’ dedi.

Artı Gerçek-Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) öncülüğünde Menteşe ilçesinde bir araya gelen Muğlalılar 6 Kasım’da talana karşı büyük bir miting gerçekleştirdi. Muğlalılar, talana tepki gösterdi. Muğla’nın bir çok ilçesinde yurttaşlar ekolojik talana karşı mücadele ediyor. Mermer ocakları, çimento fabrikaları, yol yapım projeleri, kıyılarda yapılaşmayla birlikte şehrin doğası ve yaşamı değiştiğini söyleyen yurttaşlar, “Para için memleket yok olmasın. Nefes alamadıktan sonra para ne işe yarar? Biz bir gün birisi bizi anlarda bunlara ‘dur’ der diye son nefesimize kadar devam edeceğiz” dedi.

‘KIYILAR ÖZELLEŞTİRİLEREK HALKIN KULLANIM ALANLARI TİCARİLEŞTİRİLİYOR’

Ula ilçesinde yaşanan tahribatlara karşı mücadele eden MUÇEP Gökova Meclisi Eş Sözcüsü Serdar Denktaş, Gökova bölgesinde yaklaşık beş yıldır hükümetin doğaya, kıyılara, ormanlara saldırdığını söyledi.

Saldırının doğal sit alanlarının derecelerinin düşürülmesiyle başladığını kaydeden Denktaş şunları söyledi:

“Böylece birçok kıyı alanı ve korunan alan yapılaşma baskısı altına girdi. Bunun yanında Akyaka’ya bir çevre yolu projesi var. Bu proje Muğla Valiliği tarafından kesin korunacak alan statüsündeki bölgede orman yolunu temizleme adı altında bir çalışmayla başladı. Daha sonra bu çalışmanın bir otoyolun altyapısı olduğun öğrendik. Bununla ilgili vali hakkında suç duyurusunda bulunduk. Yine kıyı işgalleri var. Gittikçe kıyılar özelleştirilerek halkın kullanım alanları ticarileştiriliyor. Akyaka’da bunlardan payını aldı. Akyaka Orman Kampı bu sene şezlong işgali altındaydı. Ücret ödemeden kıyılardan denize girmek imkânsız hale geldi. Buna karşı da eylemler yaptık. Yasal süreçler başlattık.”

‘İKLİM GÖÇLERİ YAŞANMAYA BAŞLADI’

İklim krizinin artık somut bir gerçek olduğunu dile getiren Denktaş, hükümetler ve yerel yönetimlerin radikal politika değişikliklerine gitmesi gerektiğini vurguladı. “Bunun bu şekilde devam edemeyeceği çok açık” diyen Denktaş, “İklim göçleri yaşanmaya başladı. Su krizi, biyolojik çeşitliliğin yok olması, uluslararası örgütlerin hazırladıkları raporlar bunu net olarak ortaya koyuyor. Krizden çıkışın tek yolu doğayı değiştirmeyecek politikaların hayata geçmesi” ifadelerini kullandı.

‘ORMAN YANGINLARINA KARŞI DA MÜCADELE VE MÜDAHALEMİZ OLUYOR’

MUÇEP Datça Eş Sözcüsü Asım Yaman da, Özel Çevre Koruma Alanı olan ilçede özelleştirmelerle talanın sürdüğünü aktardı. Yine ilçede deniz suyunun rejenerasyonla tuzdan ayrıştırılması projesine de karşı olduklarını kaydeden Yaman, bu işlemin denizi kirlettiğini ve ekosistemini bozduğunu söyledi.

İlçenin bir diğer sorunun da yat limanları olduğuna dikkati çeken Yaman, “Bu limanlar halkın denize girebileceği alanları kısıtlıyor. Aynı zamanda korkunç bir deniz kirliliğine yol açıyor. Aynı zamanda tüm Muğla’nın sorunu olan orman yangınları sorunu da var. Orman yangınlarına karşı da mücadele ve müdahalemiz oluyor” dedi.

‘İNSANLARIN, SESİ ÇIKMAYAN CANLILARIN SESİ OLMASI GEREKİYOR’

Ekosistemi korumak için tüm insanların harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Yaman, şunları söyledi: “Eko kırımla beraber tüm doğa yok ediliyor. O nedenle insanlara büyük iş düşüyor. İnsanların, sesi çıkmayan canlıların sesi olması gerekiyor.”

‘ZEYTİN YETİŞMİYOR, BAHÇELER VERİMİNİ KAYBETTİ’

Deştin Çevre Platformu üyesi Burcu Özdemir, Deştin ve Bayır Mahallelerinde yapımına devam edilen ve onlarca köyü etkileyecek olan çimento fabrikasına karşı mücadele ettiklerini ifade etti. Fabrikanın 53 dönümlük bir alanda yapılmaya başlandığını kaydeden Özdemir şunları ifade etti:

“Fabrikanın kurulduğu alan 10-15 köyü çevreleyen bir tepe. İnşaat halinde olmasına rağmen etrafında büyük zararlar verdi. Zeytin yetişmiyor, bahçeler verimini kaybetti. Fabrikanın inşaat alanı Yatağan’ın oksijenini sağlayan bir alan. Zaten yangınlarda zarar gören ormanlarımız fabrikayla tamamen yok olacak. Yine bölgedeki insanlar mantarcılık, arıcılık, hayvancılık ve sebze, meyve satmakla geçiniyor. Çimento fabrikasının yapılacağı alan ilerleyen süreçte 7 bin 750 dönüme yayılacak. Köylerden hammadde çıkarmak isteyecekler. Bu alanlarda su kaynakları bulunuyor. Su kaynaklarının bitiyor olması köylerin yok olmasına sebep olacak. 20 bin insanın geçim kaynakları ve yaşam alanları yok olacak. Bu süreç bizim hem geçim hem de yaşam kalitesi olarak düşmemize neden olacak.”

‘MERMER OCAKLARININ YAPILDIĞI HER YER VERİMLİ TOPRAKLAR’

Yatağan’ın bir diğer sorunun da mermer ocakları olduğunu belirten Özdemir, son olarak su kaynaklarının bulunduğu alana yapılmak istenen ocağı engellediklerini aktardı. Su kaynaklarının ciddi oranda azaldığına dikkati çeken Özdemir, “Mermer ocaklarının yapıldığı her yer verimli topraklar. Buraların yok olması demek üretimin azalması demek. Git gide genişleyen bir sanayi ‘gelişmesi’ var. Ama bu gelişme değil geriye götüren bir durum” diye aktardı.

‘İNSANLARIN YAŞAM ALANLARINI YOK ETMEYE ÇALIŞTILAR’

Tarım ve hayvancılığın azalması, su kaynaklarının yok olmasının kaygı uyandırdığını kaydeden Özdemir, “Mermer ocağı, termik santral, kömür ocakları yapılması insanların yaşam alanlarını yok etmeye çalışmak. Bizde bu yüzden karşı çıkıyoruz” dedi.

‘KÖMÜR NEDENİYLE ASTIM, KOAH, KANSER HASTASI OLDUK’

Milas’ta Akbelen Ormanı için mücadele eden İkizköy Çevre Komitesi’nin üyesi Ayşe Çoban ise şunları kaydetti:

“Kömür ocaklarından kaynaklı çok rahatsızız. Zeytinliklerimiz, topraklarımız, hayvanlarımız, ekmeğimiz, suyumuz elimizden alındı. Akbelen Ormanı da alınmak istendi. Bunun için çadır kurduk, direniyoruz. Buraya da kömür madeni kurulunca ekmeğimiz ve yaşamımız tamamen yok olur. Ekmeğin, suyun üzerinden enerji mi üretilir? Buna bir son versinler. Ekmek, su mu önemli? Enerji mi önemli? Nefes alamıyoruz. Dinamitler atılıyor, evlerimiz çatladı, üzerimize yıkılacak diye korkuyoruz. Kömür nedeniyle astım, koah, kanser hastası olduk. Çok zor durumdayız. Yaşıyoruz ama nasıl yaşıyoruz bizde bilmiyoruz.”

‘NEFES ALAMADIKTAN SONRA PARA NE İŞE YARAR?’

Ormanların insana ve doğaya enerji verdiğini kaydeden Çoban son olarak şöyle konuştu:

“Artık yağmur yağmıyor, iklim değişti. Cebimiz kömür parasıyla dolu olsa neye yarar. Dünya var olalı kaç zaman oldu, önceden böyle mi yaşanmış? Yerin altını üstüne getirmekten vazgeçsinler. Enerji, zenginlik diye tutturdular. Fakir kalalım ama havamız temiz olsun. Bizim için temiz hava çok önemli. Bizim önce tütünümüz, pamuğumuz bitti. Şimdi de zeytin bitecek. Para için memleket yok olmasın. Nefes alamadıktan sonra para ne işe yarar? Biz bir gün birisi bizi anlarda bunlara ‘dur’ der diye son nefesimize kadar devam edeceğiz” diye konuştu.(MA)

Öne Çıkanlar