Termik santral Elbistan’ı zehirliyor
Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu'ndan Mehmet Dalkanat, tüm canlılığı tehdit eden Elbistan-Afşin Termik Santrali'nin genişletilmek istenmesine tepki gösterdi. Dalkanat, "Bu sadece bizim değil, tüm insanlığın meselesidir" dedi.
Artı Gerçek - Maraş'ın tarihi yerleşim yerlerinden biri olan Elbistan ilçesi ekolojisi, yapılan termik santraller ve Hidro Elektrik Santrali (HES) projeleri sebebiyle tehlike altında. Kömür yakıtlı termik santraller, yer üstü ve yeraltı suları, doğal yaşamı, hayvanları, özellikle göçmen kuşlar ve insan sağlığını hedef alıyor.
Bir zamanlar tahıl ambarı olan ilçede artık tarım yapacak arazi bulunmuyor. İlçede hava başta olmak üzere; su, toprak ve gürültü kirliliği had safhada. Özellikle 1975 yılında yapımı başlayan 3 bloklu Elbistan-Afşin Termik Santrali, kirliliği arttıran en temel sebep. Tüm itirazlara ve kazanılan davalara rağmen santralin kapatılması bir tarafa, 27 Kasım 2024'te Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı A Termik Santrali'ne toplam 688 MW kapasitede 2 ünite daha eklenmesi için "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED)" raporuna olumlu kararı verdi.
SEÖS RAPORU
Eylül 2024’te Sürekli Emisyon Ölçüm Sistemi (SEÖS) verilerine göre, iki yeni ünite daha yapılması planlanan santralde ölçülen Karbonmonoksit (CO), Kükürt Dioksit (SO²), Azot Oksitler (NOx) ve Toz (PM10) ortalama değerleri, yönetmelik sınırlarını 1 buçuk kattan 8 kata kadar aşıyor. CO, SO², NOx ve PM10, kalp ve solunum yolu problemlerinden kansere kadar pek çok hastalığa neden oluyor. Aynı zamanda biyoçeşitlilik kaybı ile su kaynaklarının kirlenmesi gibi çevresel sorunlara da yol açıyor. Veriler, 2021 yılında bölge halkından gelen yoğun kirlilik şikayetleri üzerine 12 yöre sakininin Greenpeace Türkiye’yle birlikte santrallere dair SEÖS verilerini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından talep etmesiyle alınabildi.
KANSER VAKALARI 8 KAT ARTTI
CO, SO², NOx ve PM10 değerlerini içeren bu emisyonlar, kalp ve solunum yolu problemlerinden kansere kadar pek çok hastalığa neden oluyor. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Elbistan Sağlık Grup Başkanlığı’nın kayıtları da, Afşin Elbistan A Santrali’nin açılışını takiben bölgedeki kanser vakalarının sekiz kat arttığını ortaya koyuyor.
EK ÜNİTELER 2 BİN 268 ERKEN ÖLÜM DEMEK
Elbistan-Afşin A ve B Termik Santrallerinin sağlık etkilerinin incelendiği modelleme çalışmasına göre, bu santraller kuruluşlarından 2020 yılına kadar 17 bin 500 erken ölüme neden oldu. Eklenmesi planlanan iki ünitenin de tüm baca gazı filtreleri eksiksiz yapılsa bile, 2 bin 268 erken ölüme yol açacağı öngörülüyor.
Sağlık etkilerinin toplam ekonomik maliyeti ise 88 milyar TL. Santralin genişletilmesi, hem bölge halkını susuz bırakacak, hem de içme, kullanma ve sulama sularını tehlikeye atacak. ÇED Raporuna göre ek üniteler Afşin ilçesinin bir yılda tükettiği suyun sekiz katı su tüketecek. Bölgede yapılan akademik çalışmalar; santrale yakın topraklarda arsenik, kadmiyum, kurşun, çinko, mangan ve molibden gibi ağır metallerde ve iz elementlerde önemli artışlar olduğunu gösteriyor.
Halk sağlığını tehdit eden bu durum tarımsal verimin düşmesine neden olarak geçim kaynaklarının da azalmasına yol açıyor. Kömür tüketiminin iklim değişikliğinin başlıca nedenlerinden olduğundan, yeni kömürlü termik santral kurmak Türkiye’nin 2053 net sıfır karbon hedefi ile de çelişiyor.
Elbistan’da 2013 yılından bu yana ekolojik mücadele veren ve 2015 yılında kurdukları Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu’yla mücadelelerini büyüttüklerini dile getiren Mehmet Dalkanat, yaşanan ekolojik tahribatı anlattı.
'ELBİSTAN BİR TAHIL AMBARIYDI'
Elbistan ve Avşin ovasının Türkiye'nin en büyük ovalarından olduğunu belirten Dalkanat, burada yapılan hayvancılıkla eski dönemlerde İstanbul’un hemen hemen tüm nüfusunun et ihtiyacının karşılanabildiğini kaydetti. Dalkanat, “Burada her türlü tahıl yetişiyordu. Mercimek, fasulye, arpa, buğday, cumhuriyetin ilk yıllarında şeker fabrikalarıyla da şeker pancarı ve son yıllarda da mısır yetişiyordu. Elbistan Ovası için dördüncü büyük ova ve ikinci büyük tahıl ambarı diyebiliriz” dedi.
1970’li yıllarda dönemin iktidarının enerji krizi olduğunu gerekçe göstererek maden ve enerji arama çalışmalarına girdiğini ifade eden Dalkanat, Elbistan-Avşîn arasında kömür rezerv alanı tespit edilmesi ardından termik santralin kurulum sürecinin başlatıldığını söyledi. Santralin kuruluşundan bu yana bir rant alanı olduğunu belirten Dalkanat, 1984 yılında ilk ünitesinin, 1985-1987 yılları arasında da diğer ünitelerinin çalışmaya başladığını kaydetti. Dalkanat, ünitelerin çalışması ardından 1990’lı yıllarda önce santral çalışanlarında daha sonra da santrale yakın köylerin sakinlerinde üst solunum yolları rahatsızlıklarının baş gösterdiğini dile getirdi.
HASTALIKLAR ARTIYOR
Dalkanat, “Kurulan termik santral çok eski bir teknoloji. 1960’lı yılların teknolojisidir. Kül filtresi var ama gaz filtresi yok. Kül filtresi de doğru düzgün çalıştırılmamış. Dolayısıyla öldürücü bir gaz ve öldürücü bir kül havada uçuşuyor. 5-6 sene sonra Elbistan'da sağlık problemleri ortaya çıkıyor. İlerleyen yıllarda ‘Elbistan ciğeri’ meşhur oluyor. Çünkü üst solunum rahatsızlığı olan biri Ankara'ya gittiğinde, doktorun ilk sorusu, ‘Sen Elbistan'dan veya Afşin’den mi geldin?’ oluyor. Ona göre ciğerinden tanı koymaya başlıyorlar” diye konuştu.
BAĞLAR, BAHÇELER KURUDU
Ancak tüm bunlara rağmen aradan geçen yarım asırlık süreç içerisinde önlem almak yerine termik santralin genişletilmeye çalışıldığına dikkat çeken Dalkanat, “Santrallerin kurulmasıyla Elbistan Ovası'nda ilk sıkıntılar başlıyor. 2000’li yıllara gelindiğinde kurumayan bağ yok. Bir salkım üzüm bile bulma imkanınız yok. Sonra elma bahçeleri kurumaya başlıyor. Tahıl ve ziraat çeşidi de azalmaya başlıyor. Tarlaların topraklarına yakın mesafelerinde uranyum bile tespit edildi. Kanser vakaları artık bütün evlere bir veba mikrobu gibi yerleşiyor. Her yıl birini alıp götürmeye başlayınca köylü de ‘eyvah’ diyor. Dolayısıyla mesela Alemdar, Berçenek ve Afşin B termik santralinin yakınındaki Karagöz, Sinekli, Bakraç gibi köylerde kanser vakaları hat safhada” ifadelerini kullandı.
Tüm bunlara karşı ilk defa 2013 yılında yerel halkın da desteğiyle ekoloji mücadelesi vermeye başladıklarını belirten Dalkanat, sırasıyla Til, Akbayır, Küçükyapalak, Büyükyapalak köylerinde yapılmak istenen santrallere karşı mücadele başlattıklarını kaydetti. Küçükyapalak köyünde yaşayan ekolojist İbrahim Yalçın’ın da mücadelesiyle 2015 yılında platformlarını kurduklarını dile getiren Dalkanat, yıllardır gerek toplumsal alanda yaptıkları eylemler, gerekse de hukuki mücadelelerini hala sürdürdüklerini kaydetti.
'YÜZDE BİRİNİ DAHİ KARŞILAYAMAMIŞ'
Hukuk mücadeleleri sonucunda pek çok kazanım elde ettiklerini vurgulayan Dalkanat, Elbistan-Afşin Termik Santrali'ne bağlı C termik santrali kurulma sürecini örnek verdi. Dalkanat, "Bilirkişi burada kamu yararı görmedi. Yani, ‘bunları yaparsanız bu bölgeyi taşımanız lazım, bölge ölür’ dedi. Danıştay da onayladı. Ancak kapanmıyor. A ve B geçici izinle çalışıyor. Mevcut A termik santraline geçici izinler veriliyor. Çünkü hava raporlarını alamıyoruz. Bu santrallerde gaz filtresi yok. 2018’de buranın ihalesini Çelikler Holding aldı. Bugüne kadar açık kaynaklardaki istatistiklere göre Türkiye’nin yüzde bir elektrik ihtiyacını dahi karşılayamamış burası. Bu şunu gösteriyor; burası olmadan da elektrik ve enerji ihtiyacımızı karşılayabiliriz" diye konuştu.
‘ALT YAPISI FİLTRE KABUL ETMİYOR’
Öte yandan Çelikler Holding'in santrali devralmasıyla filtre kurduğunu, ancak bu filtrenin yetersiz olduğunu vurgulayan Dalkanat, "Termik santralin altyapısı herhangi bir filtreyi kabul etmiyor. Bu kandırmacadan ibaret. Burada enerji üretim amacıyla nasıl bir rant ve hezeyan ile facianın olduğunu görmeye başladık. Ancak tam bu süreçte dediler ki; A termik santralinin dört ünitesinin yanına beşinciyi yapacağız. 2022 yılında İnceleme-Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantılarına katılacakken deprem oldu. Sonra Aralık ayında maalesef Bakanlık onay verdi. Yeryüzünde temiz diye bir termik santral yok. Milyon ton kömür söz konusu. 2 ünite için on bir milyon ton kömür gerek. Bunun yüzde 20’si kül. Senede 2 milyon ton kömür zaten iki üniteden çıkıyor. Yapacakları yeni üniteler sonucunda 4 buçuk-5 milyon ton kömür üzerimize yağacak” dedi.
‘ARTIK KAR YAĞMIYOR’
Dalkanat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İlk santral kurulduğundan bu yana neler oldu? Öncelikle bölgede artık kar yağmıyor. Çünkü çalışan bu 8 ünite atmosferi altı derece ısıtıyor. Karın yağmaması buradaki bitki örtüsünü ve canlı popülasyonunu değiştiriyor. Mesela göçmen kuşlar gelmez oldu.
Çünkü o hayvanlar bizden daha hassas. Buradaki öldürücü gazları, öldürücü külleri bizden daha iyi görüyorlar. Benim çocukluğumda tanıdığım, bildiğim bir sürü kuş şuanda yok. Gelmedikleri için isimlerini de unuttuk. Bağ kalmadı, bahçe kalmadı. Kömürü kurutmaları gerekiyor. Kurutmak için sadece A termik santralinin bin 203 tane sondaj kuyusu var. B'yi söylemiyorum. Bin iki yüz dönüm var ve bu iki santral her yıl Elbistan'ın yeraltı sularından yüz milyon ton su çekiyor. 50 milyon ton da Ceyhan'dan alıyorlar, soğutma kuleleri için kullanıyorlar.
Ceyhan ve Hurman nehrinin debisini düşürüyor. Sarsap Çayı bazı seneler hiç çıkmıyor. Bu sadece bizim meselemiz değil. Bu bir insanlık meselesidir. Dünya kömürden çıkıyor. Bu kömürün öldürdüğü artık kanıtlanmış. Biz elimizden gelen imkanlarımızı kullanacağız. Ve bu ovanın gelecek kuşaklara armağan edebilmek, bu tahıl ambarını koruyabilmek için ne gerekirse yapacağız. Bir sürü enerji üretim imkanları oluşacak. Onun için diyoruz ki; coğrafyamız torunlarımıza, çocuklarımıza kalsın. Bunun mücadelesini veriyoruz.” (MA)