AB'ye iltica kuralları sil baştan: Yeni düzenlemeler neyi öngörüyor?
Artı Gerçek - Avrupa Parlamentosu (AP), iltica hukukuna ilişkin daha katı kurallar içeren tartışmalı anlaşmayı protestolar eşliğinde onayladı. Uluslararası insan hakları kuruluşlarının tepkisini çeken anlaşma, üye ülkelerin oluşturduğu AB Konseyi tarafından da onaylanmasının ve Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek. Uygulamaya geçilebilmesi için üye ülkelerin anlaşmayı iki yıl içinde ulusal hukuklarında kabul etmesi gerekiyor.
İnsan hakları kuruluşları, yeni anlaşma ile sınırdaki kontrollerin genişletileceğine ve göçmenlerin aylarca gözaltı merkezlerinde kalmasının yolunun açılabileceğinden endişeli. Kuruluşlar, "mücbir sebep" durumlarında üye ülkelere çeşitli muafiyetler sağlaması nedeniyle uygulamada mülteci hukuku ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilmesi riskine de dikkati çekiyor.
Anlaşmanın, AB'nin üçüncü ülkelerle yaptığı anlaşmalar yoluyla sınır kontrolünü "dışsallaştırma" ve Avrupa'nın mülteci koruma sorumluluklarından kaçması yönünde bir adım anlamına geldiği belirtiliyor.
OYLAMA SIRASINDA PROTESTO, SOLDAN ALKIŞ
Brüksel'de toplanan Genel Kurul'daki oylama da, bir grup eylemci tarafından bölündü. Eylemciler "Bu anlaşma öldürür. Hayır oyu verin" sloganları atarken oylama bir süreliğine durduruldu. Sol gruba mensup AP vekilleri de ayağa kalkarak protestocuları alkışladı. Oylama sırasında AP'nin dışında da protestolar düzenlendi.
Bununla birlikte AB'nin düzensiz göçle mücadele için yıllar süren tartışmaların ardından üzerinde anlaştığı Göç ve İltica Anlaşması, parlamentoda onaylandı. AB Komisyonu'nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson ise oylama öncesinde ve sonrasında yaptığı açıklamalarda, anlaşmanın hem "savaş ve zulümden kaçan insanları koruyacağını", hem de "düzensiz gelişleri ve ölümcül yolculukları önleyip kalma hakkı olmayanları hızla geri gönderilmesini sağlayacağını" savundu.
ANLAŞMA NEYİ ÖNGÖRÜYOR?
DW Türkçe'nin derlemesine göre, AB'de iltica hukukunu yeniden düzenleyen anlaşmanın öne çıkan unsurları şöyle:
AB iltica politikasında değişikliğe neden gereksinim duyuluyor?
İltica hukukunda reform yapılmasına yönelik tartışmalar 2015 yılından itibaren başladı. O dönemde Yunanistan gibi Avrupa'nın güneyinde yer alan ülkelere, iç savaş nedeniyle karışan Suriye gibi ülkelerden yoğun bir sığınmacı girişi oldu. Bu ülkelerden de yüz binlerce sığınmacı diğer AB ülkelerine kayıtsız olarak geçiş yaptı. Ancak Dublin kriterleri uyarınca sığınmacıların Avrupa Birliği'ne ilk giriş yaptıkları yerde kayıt altına alınmaları gerekiyordu. Aşırı yoğun göç hareketi nedeniyle bu yapılamadı, kıta genelinden tepkiler yükseldi.
AB sınırlarında mültecileri neler bekleyecek?
Yeni düzenlemeler, AB sınırlarında standart bir sınır prosedürü uygulanmasını öngörüyor. Özellikle nispeten güvenli olduğu kabul edilen ülkelerden gelen kişilere karşı çok daha katı kuralların uygulanması planlanıyor. İltica başvurusu hakkında bir karar verilene kadar, sığınmacılar kabul merkezlerinde gözaltı benzeri koşullarda 12 iki haftaya kadar tutulabilecekler. İltica hakkı tanınma oranı yüzde 20'nin altında olan ülkelerden gelenlerin yanı sıra kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu düşünülen kişiler de söz konusu sınır prosedürüne tabi tutulacak. Plana göre, sınıra gelen sığınmacıların parmak izleri alınıp, fotoğrafları çekilecek ve kamu güvenliğine tehdit oluşturup oluşturmadıkları da incelenecek.
Çok yoğun bir sığınmacı akını yaşanırsa, prosedür nasıl uygulanacak?
Göçte özellikle büyük bir artış olması durumunda, kriz yönetmeliği olarak adlandırılan düzenlemeyle standart iltica prosedürlerinden sapmalar yapılabilecek. Örneğin, insanların gözaltı benzeri koşullarda tutulabileceği süre uzatılabilecek. Ayrıca planlanan katı sınır prosedürleri için görevli sayısı arttırılabilecek. Bu durumda prosedür, tanınma oranı en fazla yüzde 50 olan menşe ülkelerden gelen kişiler için geçerli olacak.
Çocuklu aileler sınır prosedüründen muaf mı?
Hayır. Alman hükümetinin insani nedenlerle çocuklu ailelerin sınır prosedürlerinden muaf tutulmasını talep etmesine rağmen, söz konusu aileler için bir muafiyet öngörülmüyor. Muafiyet sadece refakatsiz çocuk sığınmacılar için söz konusu olacak. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock (Yeşiller) bu durumdan "üzüntü duyduğunu" dile getirerek, yeni iltica sisteminin "adil, düzenli ve dayanışmaya elverişli olması için" daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Sığınmacılar nasıl dağıtılacak?
Plana göre, koruma arayanların AB ülkeleri arasındaki dağılımı bir "dayanışma mekanizması" ile yeniden düzenlenecek. Bu bağlamda, mülteci kabul etmek istemeyen ülkeler örneğin maddi destek sağlamak zorunda kalacaklar.
Yeni yasa ne zaman uygulanacak?
AP'de uzlaşı sağlanması sonrasında AB üyesi ülkelerin de bunu onaylanması gerekiyor. Ancak bu oylama bir formalite olarak görülüyor. Zira üye devletler iki yıllık bir uygulama süresi üzerinde aralık ayında anlaşmaya vardılar. Bu süre, dış sınırları bulunan devletlere, tanınma oranı yüzde 20'nin altında olan ülkelerden gelen insanları barındırmak için uygun tesisler kurmaları için yeterli zamanı tanımış olacak. AB Komisyonu'nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson, "Bazı üye devletler uygulamaya az ya da çok başlamış durumda" ifadelerini kullandı.
Almanya'ya ilticayı azaltacak mı?
Evet, çünkü koruma arayanların bir kısmı doğrudan dış sınırlardan geri gönderilecek ve daha katı kurallar caydırıcı olabilecek. Almanya'da ilgili birimler, federal hükümet, eyalet hükümetleri ve muhalefetin de beklentisi bu yönde. Ancak Alman Belediyeler Birliği mültecilerin barınması konusunda acil destek çağrısında bulunmaya devam ediyor.
Niçin eleştiriliyor?
Özellikle çocukların durumlarıyla ilgili olarak tepkiler var. Almanya merkezli çocuk hakları savunucusu Terre des Hommes örgütü, Avrupa Parlamentosu üyelerine AB iltica düzenlemesine karşı oy kullanmaları çağrısında bulundu. Örgütten yapılan açıklamada, planlanan göç ve iltica paketinin çocuk haklarıyla uyumlu olmadığı belirtildi, çocuk hakları açısından sakıncalarına dikkat çekildi. Terre des Hommes Yönetim Kurulu Sözcüsü Joshua Hofert, "Reform kabul edilirse, bu, kaçak durumdaki birçok çocuk ve gencin gelecekte dikenli teller ve kamp duvarları arkasında alıkonulacağı ve güvende olmadıkları ülkelere geri gönderilme riski altında olacakları anlamına gelecektir" dedi. Örgütten yapılan açıklamada göçün kontrol altına alınması amacıyla gözaltında tutmanın BM Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu hatırlatıldı, bu durumun çocuklara açıkça fiziksel ve psikolojik zarar verdiği ifade edildi. (AA, DW Türkçe)