Berivan Aslan: Suikast ve tehditler tüm AB hükümetlerinin sorumluluğu altındadır

Avusturya Yeşiller milletvekili Berivan Aslan, Avusturya'nın, MİT'in kendisini suikast yapmakla görevlendirdiğini iddia eden Feyyaz Öztürk'ü sınır dışı etme kararını değerlendirdi.

Berivan Aslan: Suikast ve tehditler tüm AB hükümetlerinin sorumluluğu altındadır

Ayşegül KARAKÜLHANCI

ARTI GERÇEK- Avusturya hükümeti, Türkiye adına casusluk yapmakla suçlanan Türkiye asıllı bir İtalyan vatandaşını sınır dışı ettiğini duyurdu. Sınır dışı edilen kişinin avukatı, Feyyaz Öztürk adında casusluk yapmakla suçlanan kişinin Noel bayramı öncesi İtalya'ya gönderildiğini söyledi. Avusturyalı Bakan ayrıca, Türkiye'de serbest bırakılan şüphelinin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından muhbir olarak kullanıldığını ve casusluk yapmak üzere Avusturya'ya gönderildiğini ifade etmişti.

Eylül ayında Avusturya yetkililerine kendiliğinden teslim olan Feyyaz Öztürk, Yeşiller milletvekili ve akademisyen Berivan Aslan, Andreas Schieder ve Peter Pilz’e suikast düzenleyeceğini itiraf etmişti. Feyyaz Öztürk, suikast düzenlemek için MİT tarafından görevlendirdiğini iddia etmişti. Berivan Aslan yaşanan son gelişmeleri Artı Gerçek'e değerlendirdi:

Hukuki açıdan Feyyaz Öztürk’ün Avusturya’dan sınır dışı edilme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kendisi Avusturya’da gözaltındaydı, soruşturma daha devam ediyordu. Savcılık, Avusturya ceza yasasında yer alan 319 nolu casusluk paragrafından yabancı devlet adına askeri casuslukla ilgili bir dava açtı. Soruşturma devam ediyor fakat gözaltı hapsinden çıkarılmak zorunda kalındı. Çünkü Avusturya’da suça göre gözaltı hapisleri o kadar uzun olmuyor. Feyyaz Öztürk İtalya vatandaşı olduğu için İtalya’ya sınır dışı edildi. Şubat ayında da duruşma var. Duruşmaya katılabilir, gelebilir diye umuyorum. İtalya makamları da bilgilendirildi. Halen gözetim altında kendisi ve şubat ayında duruşmaya katılması talep edilecek. Ama katılmazsa buna yönelik bir Interpol kararı da çıkartılabilir. Bunun gibi birçok hukuki adım atılabilir.

Avusturya hükümeti başka türlü hareket edebilir miydi?

Bu mesele sadece basit bir hukuki konu değil. Siyasi bir konu olduğu için bizzat dışişleri bakanlığı tarafından biraz daha farklı siyasi adımlar atılabilirdi. Dışişleri bakanlığı dün bir açıklamada bulundu: "Her ne olursa olsun vekilimize yönelik veya Avusturya’da bulunan herhangi birine yönelik buna benzer gözdağı verme eylemlerini kınıyoruz" denildi. Fakat bunun devamının gelmesi lazım. Bu durumun önüne geçilmezse bugün siyasetçilere karşı yapılmaya çalışılan bu eylemler yarın gazetecilere de yapılacak. Burada kısıtlanan insanların düşünce özgürlüğüdür. Avrupa’nın ortasında böyle bir tehdidin yaşanması kaygı vericidir. Ben bir halkın temsiliyetiyim ve 4 aydır Viyana gibi bir yerde hapis hayatı yaşıyorum. Demokraside bu durumların olmaması gerekiyor.

Avusturya Türkiye’ye yönelik ne gibi daha farklı daha somut adımlar atabilirdi?

Avusturya sonuçta AB’ne üye bir ülke ve Türkiye, hem AB’ne üye olan bir ülkenin ayrıca hem de AB’ne üye olmaya aday bir ülke olarak AB'nin demokratik koşullarını kabul etmek zorundadır. Her ne olursa olsun AB devletlerinde yaşayan insanların düşünceleri nedeniyle canlarına kast edilemez, özgürlükleri kısıtlanamaz. Buna yönelik atılacak çok siyasi adım var. Buna dair çok sayıda anlaşma da var, bunlar devreye sokulabilir. Avrupa’da yaşayan muhalif Türkiye kökenli insanlar veya Türkiye vatandaşları yoğun baskı altındalar. Birçok Avrupa vatandaşı olan Türkiyeli vatandaşlarımız Türkiye’ye gittiklerinde tutuklanıyorlar. Demokratik sol dernekleri deşifrelere maruz kalıyorlar. Avrupa’daki Türkiye asıllı AKP iktidarına muhalif olan siyasetçiler, gazeteciler baskı altındalar. Buna artık bir dur demek gerekiyor. Olay suikaste kadar geldiyse bu durum bütün AB hükümetlerinin sorumluluğu altındadır. Buna yönelik ortak çözüm bulmak zorundalar. Bir an evvel bu mesele hakkında Türkiye hükümeti ile görüşmeliler.

Avusturya hükümeti Türkiye ile en azından Türk Dışişleri Bakanlığı ile bu konuları görüştü mü? Avusturya Türkiye’ye baskı yapabilecek durumda mı?

Türkiye bu olayı tamamen reddediyor. Bu nedenle buradaki bakanlık bir şey yapamıyor. Zaten suikast emri de yasal verilmez suikast emirleri her zaman illegal emirlerdir. Diyelim ki gerçekten haberleri yok ama burada görüyoruz ki, Türkiye tarafından bu tür olayların önüne geçmek için gösterilen bir ortak çalışma da yok. Bu konuda da samimi olduklarını görmüyorum. Türkiye asıllı insanlar Türkiye’ye rahat girip çıkamıyor. Örneğin Türkiye asıllı elli yaşın üzerinde Avusturya vatandaşı bir kadın Türkiye’de esir tutuluyor, oradan çıkamıyor. Türkiye buradaki demokratik hakları da suistimal etmemeli. Gerçekten Türkiye yarın bir gün AB üyesi olmak istiyorsa bu bu tutumundan yazgeçtiğini gösterecek adımlar atmalı.

Tam da bu AB’ne üyelik konusunda bir açıklama yaptı. Türkiye’nin geleceğinin AB’nde olduğunu ama "AB PKK’ye, FETÖ’ye destek veriyor. Onları barındırıyor. Bizi terörle mücadelede yalnız bırakıyor" dedi ve AB’ni suçladı. Siz de tam tersini söylüyorsunuz.

Bu suçlu ve kurban olma rollerini değiştirmeye benziyor. Neticede çok ayrımcı bir dil kullanıyor. Muhalif olan herkesi bir ‘terör örgütüne’ mensup olmakla suçluyor. Ayrıca nasıl bir gelecektir ki bu daha Avrupa’nın üst mahkemelerinin kararlarını bile kabul etmiyorsunuz. AB’ne girebilmek için, demokratik koşullarda hareket edebilmek için ilk başta AB üst mahkemelerinin kararlarını kabul etmeniz gerekiyor. Paradoks bir yaklaşımları var. AB’ne bizim terörist ve düşman gördüğümüz herkesi siz de öyle görüp dışlayın demek tam bir diplomatik söylem ve diplomatik bir çözüm de değil.

Avrupa’da legal siyaset alanındaki insanların dahi baskı altında olması hatta ölümle tehdit ediliyor olmasına karşı üye devletler ortak bir tutum sergilerler mi? Mesela mart ayında yapılacak Türkiye zirvesinde sizce bu konu gündeme gelebilir mi?

Avrupa siyasetinin aktörleri son yıllarda demokrasi ve insan haklarını kapsayan siyaseti maalesef göz ardı ettiler. İnsan haklarına ne kadar önem verdiklerini mülteci anlaşmasında görüyoruz, Yunanistan’daki mülteci kamplarının durumunda da görüyoruz. Maalesef insan hakları, basın özgürlüğü gibi demokratik değerler ikinci plana kaymaya başladı. Bu konuda AB’nin siyasetini eleştirmek gerekiyor. Bu konuda samimi değiller. AB bu demokratik değerler üzerine kuruldu ama şu an o hedefleri koruyamıyor.

Siz Feyyaz Öztürk hakkında verilen sınır dışı kararından sonra nasıl hissediyorsunuz?

Ben hala ev hapsinde yaşıyorum. Bir taraftan öfkeliyim, bir taraftan kızgınım. Bizler çok büyük suçlar işleyen insanlar değiliz. Sadece Türkiye’deki demokrat kitleyi yarı yolda bırakmak istemediğimiz, onların seslerini dile getirdiğimiz için bu duruma getiriliyoruz. Ailelerimizin geldiği ülke tarafından bu tehditlerin yapılması, bu şekilde dünya manşetlerine girmemiz üzücü tabii. Bir taraftan da dışarıda legal siyasette olan insanları bu şekilde susturmaya çalışmaları AKP iktidarının zayıfladığı anlamına geliyor. Diyalog çabası içerisine bile giremiyorsa demek ki yolunda gitmeyen bir şeyler var.

Konuşmamızın başında şubat ayında Feyyaz Öztürk hakkında yargılama yapılacak dediniz. Bu davadan ne bekliyorsunuz?

Bu dava Avusturya’da bir ilk olacak ve örnek teşkil edecek. Kendisi suikast girişiminde bulunmadığı ve itiraf ettiği için cinayete teşebbüsten değil sadece casusluk paragrafından yargılanacak. Sembolik açıdan önemli olacak verilecek karar. Casusluk, ispiyonculuk adına bir karar çıkarsa deşifre etmekle ilgili de bir örnek teşkil edecek. Yıllardır deşifre kampanyalarını ortaya çıkartıyoruz ama bir yargılanma sürecine giremiyorlar çünkü temsilen bir karar yok. Ama bu ilk temsili dava olacak. Tüm deşifre kampanyalarına dâhil olan kişiler sırasıyla yargılanacaktır. Hukuki açıdan artık her önüne gelen deşifre edemeyecek veya ederse de yargılama süreci hukuki açıdan daha kolay olacaktır.

Türkiye MİT avusturya suikast Berivan Aslan Sınır dışı