Kim kurtarıcı; Erdoğan mı MbZ mi?

Erdoğan, Arap Emirlikleri Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed’i sarayında ağırladı.

Kim kurtarıcı; Erdoğan mı MbZ mi?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile kötü giden ilişkileri düzenlemek için sarayında görüştü. Erdoğan iktidarı eski ilişkilerini diriltip Orta Doğu'daki güç kazanma ve dengeleri değiştirme hedefinde.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç yıldır karşılıklı ithamlarla rayından çıkan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkileri düzeltmek için önemli bir adım attı. Erdoğan, 18 Ağustos’ta BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed’i sarayında ağırladı.

Bu hızlı gelişme iki tarafın değişen koşullarda önceliklerindeki çakışmaları yansıtıyor. Düne kadar Türk siyaseti ve medyası Emirlikleri Libya, Suriye, Mısır, Sudan, Tunus ve Somali’nin yanı sıra Doğu Akdeniz, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nda Türkiye’nin karşısına çıkan küçük ama "şeytani" bir güç olarak resmediyordu. Özellikle Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid (MbZ) hedef alınıyor; 2013’de Müslüman Kardeşler’e darbe yapan Abdülfettah el Sisi’ye arka çıkmak, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) diye sınıflandırılan Gülen Cemaati’ni desteklemek, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini finanse etmek, Libya’da Mareşal Halife Hafter üzerinden vekâlet savaşı yürütmek ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı Türkiye’ye karşı kurmakla suçlanıyordu. Hükümetin kontrolündeki medyaya göre "karanlıklar prensi" MbZ, Türkiye’ye karşı operasyonlarda Filistinli Muhammed Dahlan'ı kullanıyordu.

BAE özellikle Arap Baharı sonrası Müslüman Kardeşler’in iktidar alternatifi olarak yükselmesine karşı takındığı sert politikayla Erdoğan’la ters düştü. Erdoğan, 2017’de komşu ablukasıyla karşılaşan Katar’a askeri üs kurarak Suud-Emirlik ikilisinin başını çektiği bloku karşısına almıştı. Doha’ya dayatılan 13 şarttan birisi Türk Üssününkapatılmasıydı.

2017’de BAE Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Abdullah bin Zayed, Osmanlı’nın Medine müdafii Fahreddin Paşa’yı "hırsız" olarak niteleyip, "İşte Erdoğan’ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu" diyen bir tweeti paylaşınca gerilim şiddetlenmiş, tepki olarak Ankara’da BAE Büyükelçiliği’nin bulunduğu sokağın ismi ''Fahrettin Paşa Sokağı'' diye değiştirilmişti.

Kuşkusuz Türkiye’nin Mısır-Körfez bloku ile ilişkileri normalleştirmek için başlattığı diyalog BAE’yi de kapsıyor. İstihbaratçılar seviyesinde tarafların birbirinin nabzını yokladığı da biliniyordu. Fakat BAE-Türkiye ilişkilerini yakından takip edenlerin bile beklemediği türden bir gelişme yaşandı. Tahnun istihbarat prensi ama masaya yatırılan konular, güvenlikten ekonomiye ilişkilere reset atmaya matuf bir kapsamdaydı.

Erdoğan görüşmeyle ilgili bilgi verirken özellikle BAE’den gelecek "ciddi" yatırımlara değindi. Erdoğan’ın verdiği bilgilere göre görüşmeye Varlık Fonu Başkanvekili Erişah Arıcan ve Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu da katıldı. Heyetler hangi konularda yatırım yapılacağına dönük bir yol haritası üzerinde durdu. Erdoğan müjde verir gibi "Çok ciddi bir yatırım hedefleri var. İnanıyorum ki çok kısa zamanda BAE ülkemizde ciddi yatırımlara girecek" dedi. Birkaç aydır istihbaratçılar arasındaki temasın ilişkileri belli bir düzeye getirdiğini ve yakında MbZ ile de görüşebileceğini ve yaşanan sıkıntıları gidereceklerini belirtti.

BAE Devlet Başkanı Diplomasi Danışmanı Enver Gargaş görüşmeyi''tarihi ve olumlu bir toplantı'' olarak niteledi. Gargaş’a göre toplantının ana odak noktaları işbirliği ve ekonomik ortaklıklardı. Türkiye’ye karşı sert tutumuyla bilinen Gargaş, Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde "Arap dünyası Tahran ve Ankara tarafından yönetilmeyecektir. Bölgedeki jeostratejik yarış Kahire ve Riyad merkezli güçlendirilmiş bir Arap birliğini gerekli kılıyor" demişti. Şimdi verilen olumlu mesajların geçerliliği pek çok dosyanın üzerinden geçmeyi gerektiriyor.

İki ülke arasında güvenliğe karşılık ticaret, ticarete karşılık güvenlik dengesi kuruluyor. Peki, tarafları bu dengeye getiren nedir? Birkaç faktör sıralanabilir:

  • Libya’da Emirlikler hedefine ulaşamadı ama Hafter elindeki güçle Türkiye’nin tek başına Libya’da oyun kurmasını önlüyor. İki ülkenin de kendi çıkarlarını garantiye alabilmesi işbirliğini dayatıyor. Bu ihtiyaç Kahire-Ankara yakınlaşmasında da temel faktörlerden biriydi.
  • İkincisi, Suriye’de BAE Şam’la geliştirdiği ilişkiyle Türkiye’yi sıkıştırmayı umuyordu ama Türk askeri varlığını etkileyecek bir baskı kurulamadı. Buna karşın BAE’nin Suriyeli Kürtlere el atması Ankara’da alarma yol açtı. Türkiye’nin beklentileri açısından BAE ile işbirliği, Emirliklerin Kürt dosyasından elini çekmesini temin edebilir ve Şam’ı etkilemek için olumlu bir rol oynayabilir.
  • Üçüncüsü, Afganistan’daki gelişmeler bölgesel denklemi değiştiriyor. Doha’daki Taliban liderleri Kabil’de iktidara transfer olurken devrik Cumhurbaşkanı Eşref Gani, BAE’ye sığındı. Bu durum Katar’ı kazanan, BAE’yi kaybeden yapıyor. Emirlikler Türkiye’nin yeni dönemde Afganistan’da önemli bir yer edineceğini düşünerek kaybını bu kanaldan telafi edebilir.
  • Suudi-Emirlikler ilişkisindeki bozulma da bir diğer kışkırtıcı faktör. Yemen’de ortaklığın bozulmasıyla başlayan soğuk savaş büyüyor. Suudi yatırımcıların BAE’den çekilmeye başlaması Emirliklerin alternatif arayışını artırıyor. Ayrıca Kahire-Ankara ve Riyad-Ankara normalleşmesinin ilerlemesi hâlinde BAE’nin açığa düşme ihtimali, Şeyh Tahnun’u Ankara’ya getiren sebeplerden birisi.
  • Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde İran’a karşı ve İsrail’den yana oluşan ortak cephe Joe Biden’la birlikte belirsizlikle karşılaştı. ABD’nin Afganistan’dan düzensiz ve hızla çekilmesi Körfez’deki müttefikleri koruma garantisine dair kuşkuları daha da artırdı. Emirlikler, İran’la derin ticari ilişkilere güvense de İsrail’le normalleşme sonrası Tahran’ın tehditkâr bakışları altında. Muhtemelen bu gelişmeler de Türkiye ile yakınlaşma ihtiyacını artırıyor. Ancak bu arayış "İran’a karşı Türkiye" şeklinde formüle edilebilecek bir şey de değil.
  • BAE’nin desteklediği Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah Burhan ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in Ankara ziyaretleri Kızıldeniz siyasetini gözden geçirmeyi gerektiriyor.

Türkiye erdoğan görüşme Ortadoğu tahran BAE