'Klasik sol yapılar Sarı Yelekliler'i kapsayamıyor'
Sarı Yelekliler eylemlerini yakından takip eden Jalal Haddad ile hareketin iç yapısını, sol hareketler ile ilişkisini ve hareketin içinden filizlenen yeni sol 'yapıları' konuştuk.
Onur DALAR
Fransa sokaklarını saran ve 16. haftasına giren Sarı Yelekliler eylemlerini yakından takip eden Jalal Haddad ile hareketin iç yapısını, sol hareketler ile ilişkisini ve hareketin içinden filizlenen yeni sol 'yapıları' konuştuk.
Jalal Haddad liseyi Ankara Charles de Gaulle lisesinde okuduktan sonra 1996 yılında Fransa’ya yerleşmiş. Fransa’da siyasal bilimler ve tarih eğitimi almış. Bir süre esnaflık yaptıktan sonra geçimini çevirmenlik ile sağlamaya karar vermiş. Aynı zamanda Türkiye vatandaşı. Şu an Marsilya’ya 25 kilometre yakınlıktaki Aix-en-Provence kasabasında yaşıyor ve eylemleri yakından takip ediyor.
-16 haftaya gelen süreçte Sarı Yelekliler hareketi Fransa’da üst siyaseti ne derece etkiledi, dengeleri nasıl değiştirdi ?
Jalal Haddad : Bu hareketin paradokslarından bir tanesi şu oldu. Taleplerin hepsi sınıfsal olmaları ve hiç bir yerde göçmenlik veya ırkçı talep çıkmamasına rağmen seçim anketlerde (AB Parlamento seçimleri) güçlenenler Macron ve Le Pen oldu . En büyük sol oluşum ‘Boyun Eğmeyen’ ise biraz düşüşte gözüküyor.
Macron taktiği karşısına rakip olarak Le Pen’i koyma taktiğini kullanıyor. Karşısında aşırı sağ bir rakip olduğunda sonunda kendisinin kazanacağını biliyor. Le Pen’in bu noktada sistem karşıtı bir imaj kazanması güçlenmesini sağladı. Macron’un güçlenmesinin nedenlerinin başında ise ‘nizamın bekçisi’ rolünü üstlenmesi, bu ona sağ seçmenden daha fazla destek sağladı.
-Sarı Yelekliler isyanı ilk başladığında yaptığımız röportajda hareket içinde en çok ağırlığı olan kesimin fakirleşen orta sınıf olduğunu ve bu kesimin asıl olarak Le Pen’in partisinde temsil bulduğunu söylemiştin. Sol hareket neden bu insanların temsiliyetini kazanamıyor?
Bu soruyu burada herkes soruyor. Bunu ileride tarihçiler ve sosyologlar daha net olarak ortaya koyacaktır herhalde. Burada sol partileri ve sol sendikaları ayırt etmek lazım. Sendikalar en başından beri Sarı Yelekliler hareketi ile arasına bir mesafe koydu, çok fazla desteklemedi. Daha doğrusu sendikaların tabanları destekledi ama yönetimleri halen temkinli. Çünkü bu hareket klasik bir işçi – emekçi hareketi değil.
Ve mesela Sarı Yelekliler devleti karşısına almış bir hareket. Halbuki sendikalar daha çok patronlara karşı, yavaş yavaş patronları da hedef almaya başlasa da biçimsel olarak da klasik bir işçi – emekçi hareketi değil.
-Aynı sürecin bir benzeri de Türkiye’de Gezi Direnişi sırasında da yaşandı, Gezi’den sonra da benzer tartışmalar devam etti. Bazı sol yapılar bu sorunu fark etti, hatta bölünen hareketler oldu. Kendilerini yeniden yapılandırmaya çalıştılar. Belli birlik denemeleri de oldu ama sonuç olarak yine de Gezi’nin temsiliyetini taşıyacak bir sol yapı ortada yok.
Evet, Gezi’de de hareketi kapsayabilecek bir hareket ya da parti yoktu. "Adı var kendisi yok" fraksiyoncu mikro partiler ve CHP vardı. Ama aslında Geziciler ve Sarı Yelekliler eski tipte bir parti çabasına girişselerdi, onlara halk desteği aşağı inebilirdi. Burada mesela ‘Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’ Sarı Yeleklileri kazanmak için hakikaten kendini paraladı ama nafile… Olmadı.
Melenchon çok ilginç bir politikacı ve bence getirisi kadar harekete götürüsü de var. Sosyalist partide 35 sene boyunca senatörlük yaptı. Sistem karşıtı insanlar için bu pek cezbedici değil. Kişiliği de eleştiriliyor. Yine de içinde bulunduğu olayı ilk teorize eden insan oldu. Bundan 2 sene önce ‘Artık sağ ve sol değil, alttakiler ve üsttekiler çatışacak’ demişti. Hatta kitabını bile yazdı, bu açıdan bakınca kuvvetli bir teorisyen.
HAREKETİN İÇİNDEN YENİ ÖNCÜLER ÇIKIYOR: FRANÇOİS BOULO, SAĞCI BİR AİLEDEN GELİYOR
-Sarı Yelekliler hareketi sonuç olarak 15 haftayı geride bıraktı ve hatta şiddetini artırarak devam ediyor. Klasik anlamda bir örgütlülükleri olmadan nasıl başarıyorlar bunu, hangi yöntemlerle sürdürüyorlar eylemleri?
Sarı Yelekliler hareketi tamamen dağınık, adı konulmamış ‘lider’ler sürekli birbirleri ile kavga ediyorlar. Eric Drouet, Maxime Nicolle, Priscilla Ludosky…
-Eylemler üzerinde etkileri yok mu?
Var ama daha çok eylem noktalarını belirleme konusunda. Çok etkileri yok. Yani bu isimler ‘Vazgeçtik, eve dönüyoruz’ dese kimse dinlemez.
Diğer taraftan hareket içinden yeni öncüler çıkıyor. Bunlardan en parlak olanı François Boulo. Sağcı ve ‘De Gaulle’cu’ bir aileden geliyor. Avukatlık yapıyor. Dillendirdiği talepler ise solun solunda yer alan talepler. Boulo, Rouen şehrinin sarı yelek temsilcisi. Diğer liderler onun hakkında hiç kötü konuşmuyor.
Sadece taleplere odaklanan bir isim, çok sakin ve gereksiz konuşmayan bir isim. Sarı Yeleklilerin büyük kısmı tarafından çok beğeniliyor. Vatandaş insiyatifi ile referandum, vergi kaçıran zenginlere 3 yıl hapis cezası, vergi adaletinin sağlanması gibi talepleri savunuyor. "%1’e karşı %99"dan bahsediyor.
ARTIK ‘YAPI’ KELİMESİNİ YENİDEN TARİF ETMEK GEREKİYOR
Bir de çok ilginç bir yapılanma da var. "Commercy çağrısı" yapan bir oluşum. Onlar siyasi olarak en radikal olan grup. Birincisi liderleri yok. Murray Boochkin tezlerine yakınlar. Ve yavaş yavaş yayılıyorlar. Bir o kadar güzeller. Sokak ağzıyla konuşan insanlar gayet derin bildiriler okumaya başladılar. Resmen kültürel sermaye belli bir yapının tekelinden çıkıyor.
-Yani sol bir yapının halkı örgütlenmesinden bahsedebilir miyiz burada?
Artık "yapı" kelimesini yeniden tarif etmemiz gerekir. Bunlar doğru düzgün kadroları olmayan, sadece tabanın istekleri doğrultusunda hareket eden, bitmiş bir programı ve lideri olmayan bir şeye ‘yapı’ diyebilirsek "Commercy çağrısı" da o derece bir yapı.
Bu oluşum daha çok kavşaklardan geliyor. Kavşak derken Fransa’da yol kavşakları hep göbektir. Sarı Yelekliler bu süreçte sadece cumartesi günleri Paris’e yürüyüş yaparak eylem yapmadı. İnsanların bu göbeklerde toplanıp konuşmasıyla bu olay büyüdü. Sarı Yelekli hareketinde "bu adamlar kavşaktan geldi" demek "bu adamlar derin tabandan geliyor, sadece cumartesi yürüyüş yapanlar değil, has sarı yelekli" demek gibi bir şey.
-Buraya kadar anlattıklarından anladığım klasik 'yapılar' hareketi kapsayamıyor, yeni 'yapılar' bu konuda kısmen de olsa başarılı diyebiliriz. Belki harekete liderlik edemiyorlar ama zaten bu hareketin doğasına ters. Bu arkadaşlar da bu durumun farkında gibi, doğru anlamış mıyım?
Evet, kesinlikle…
-Bundan sonra ne olabilir sence?
Fransa'da bahar aylarında geleneksel olarak sosyal hareket daha da güçlenir. Her şey çok hızlı yürüdüğü için tahmin yürütmek çok zor. Ama sendika-banliyö-sarı yelekli bağı güçlenirse Macron doğduğuna pişman olur. Şimdilik banliyölerden pek bir hareket yok. Ama ileride işler kızışabilir.