Le Monde: Yunanistan Türkiye'yle görüşmesine rağmen tedbiri elden bırakmıyor

27 Ocak 2021 Çarşamba günü Artı TV'de yayınlanan 'Global Medya Günlüğü'nde seçilmiş altı yazının özetleri.

Le Monde: Yunanistan Türkiye'yle görüşmesine rağmen tedbiri elden bırakmıyor

27 Ocak 2021 Çarşamba günü Artı TV'de yayınlanan 'Global Medya Günlüğü'nde seçilmiş altı yazının özetleri.:

LE MONDE GAZETESİ TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDAKİ İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELERE RAĞMEN YUNANİSTAN’IN TEDBİRİ ELDEN BIRAKMADIĞINI YAZIYOR

MARIE JEGO
LE MONDE/FRANSA
YUNANİSTAN GARDINI DÜŞÜRMÜYOR

2016'dan beri kesintiye uğrayan Doğu Akdeniz'deki deniz sınırlarıyla ilgili görüşmeler, Türk Yunan diplomatları arasında Pazartesi günü yeniden başladı. Aynı gün Atina, Fransa'dan 18 Rafale savaş uçağı satın aldığını doğruladı.

Marie Jego, "İstikşafi görüşmelerin yeniden başlaması, 2016'dan beri kesintiye uğrayan diyaloğu sürdürme vaadinin yerine getirilmesi dışında somut bir sonuç vermedi" diye yazıyor.
Le Monde’a konuşan bir diplomat son günlerde bu "görünürdeki sakinliğin" üç nedeni olabilir diyor ve devam ediyor: ""Türkiye cumhurbaşkanı şu anda, diğer tüm liderler gibi, Coronavirus'ün neden olduğu salgın ve ülkesinin karşı karşıya olduğu önemli ekonomik sorunlara odaklanmalı.

Avrupa yaptırımlarından kaçınmalı ve tabii ki yeni Amerika Başkanı Joe Biden'in konumunu gözlemlemek istiyor." Tüm bu gelişmeler çerçevesinde Yunanistan’ın da ihtiyatlı davranmayı tercih ettiğini yazan Marie Jego, Yunan hükümetinin geçtiğimiz yıl Türkiye ile yaşanan gerginlik sonrası savunma kapasitesini güçlendirmeye devam ettiğini vurguluyor.

Jego, "Fransa Savunma Bakanı Florence Parly Pazartesi günü Atina’da Yunan mevkidaşı ile bir araya gelerek 18 Rafale uçağının alımı ile ilgili çok beklenen sözleşmeyi imzaladı. Amerika’da sırada. Geçtiğimiz Eylül ayındaki ziyaretinde Amerika eski Dışişleri bakanı Mike Pompeo Mitsotakis hükümeti ile yeni fırkateynlerin tedariki ve mevcut olanların modernizasyonu için 5 milyar euro’luk bir programın görüşmelerini başlatmıştı" diyor.

Türkiye’nin Amerikan F-35 üretim programından çıkarıldığını hatırlatan Jego, Yunanistan ile Washington arasındaki askeri iş birliği çerçevesinde Girit’te Amerikan donanma tesislerinin güçlendirilmesinin de öngörüldüğünü hatırlatıyor.

yazının devamı...

JAMESTOWN HABERİNDE, NAHÇIVAN KORİDORUNUN YENİDEN FAALİYETE GEÇİRİLMESİ İLE GÜRCİSTAN VE İRAN’IN BÖLGESEL ÖNEM VE FAYDASININ AZALACAĞINA DİKKAT ÇEKİYOR

RAHIM RAHIMOV
JAMESTOWN FOUNDATION/ABD
NAHÇIVAN KORİDORU

Jamestown’daki haberde, Rusya Devlet Başkanı Putin, Ermenistan Başbakanı Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in 11 Ocak’taki üçlü toplantısında bölgesel ulaşım koridorlarındaki blokajının kaldırılması ve geliştirilmesi üzerinde durulduğu yazıyor. Rahim Rahimov, "Azerbaycan'ı Nahçıvan dış alanına bağlayan karayolu, az gelişmiş veya uzun süredir terk edilmiş bölgesel ulaşım bağlantılarının etkinleştirilmesinin merkezinde yer alıyor" vurgusunu yapıyor. Nahçıvan koridorunun yeniden faaliyete geçirilmesinin bölgedeki transit haritasını değiştireceğini yazan Rahimov, "Ermenistan, Azerbaycan üzerinden Rusya ile bir demiryolu bağlantısı elde edecek ve bu da Ermenistan üzerinden Türkiye'ye bağlanacak ve böylece Rusya ve Türkiye sonunda demiryolu ile birleştirilecek. Ancak Nahçıvan koridoru, önemli bölgesel geçiş ülkeleri olarak yıllarca fayda sağlayan Gürcistan ve İran'ı olumsuz etkileyecek" diyor. Güzergahın iyileştirilmesinin Rusya'ya ticari, askeri ve jeopolitik açıdan fayda sağlayacağına dikkat çeken Rahimov, üçlü anlaşma uyarınca Rus sınır birliklerinin Nahçıvan koridorunu kontrol edeceklerini vurguluyor.

Rahimov şu sözlerle devam ediyor: "Nahçıvan koridoru devreye girdiğinde, İran'ın ve Gürcistan'ın bölgesel önemi ve faydaları azalacak. Sonuç olarak Ankara, Bakü ve Moskova, Tahran ve Tiflis'i Erdoğan'ın başlattığı altı partili işbirliği platformuna davet ederek yatıştırmaya çalıştı. Ancak bu teklifin kayıpları telafi etmesi pek olası görünmüyor."

yazının devamı...

NEW YORK TİMES İRAN’DAN TÜRKİYE’YE SIĞINAN MUHALİFLERİN İRAN HÜKÜMETİ TARAFINDNAN HEDEF ALINDIKLARINI VE GELECEKLERİNDEN ENDİŞE ETTİKLERİNİ YAZIYOR

CARLOTTA GALL
NEW YORK TIMES/ABD
İRANLI MUHALİFLERİN ENDİŞELERİ

New York Times gazetesi Türkiye’ye sığınmak isteyen İranlı muhaliflerin endişelerine yer veriyor. Türkiye’nin birçok İranlı için onlarca yıldır sığınmak için tercih ettikleri ilk ülke olduğunu yazan Carlotta Gall, "2009'daki demokrasi protestolarına karşı baskı sonrası binlerce kişi mülteci olarak geldi. Birleşmiş Milletler mülteci örgütü 2017 yılına kadar yaklaşık 40 bin İranlının Türkiye'de uluslararası koruma talebini kaydetti" bilgisini paylaşıyor. 2017’den beri Türk hükümetinin gerçekleştirdiği uluslararası göçmen kaydına göre, bin 425 İranlı geçen yıl Türkiye'de koruma başvurusunda bulundu. Gall, "Son aylarda bazı İranlı muhalifler İran hükümeti tarafından hedef alınmış gibi duruyor. Aktivistler İran’a geri götürülen muhaliflere olabilecekler konusunda endişeli" diye yazıyor. Tahran'la iyi ilişkiler sürdürmeye çalışan Türkiye’nin, İran ile iade anlaşması yapmış olduğuna dikkat çeken Gall, genellikle sınırı yasadışı olarak geçen veya oturma izni olmayan İranlıların sınır dışı edildiklerini belirtiyor. Ülkesinden kaçan İranlıları temsil eden avukat Levent Pişkin İranlı muhalif Chaab’ın kaçırılması sonrası ve Türkiye'deki kadın gruplarının İranlı aktivistleri desteklemek için sosyal medya kampanyaları düzenlemesinden bu yana Türkiye’nin daha ihtiyatlı davrandığına dair işaretler olduğunu belirtiyor. İranlı gazeteci Mosaed’in İran’a gönderilmeyecek olmasının buna örnek olduğunu yazan Gall, Türkiye’nin güvencesine rağmen İranlı aktivist ve muhaliflerin geleceklerinden endişe ettiklerini ifade ediyor.

AL MONITOR CLINTON’LARIN, SURİYEDEKİ KÜRT KADIN SAVAŞÇILARI ANLATAN KİTABIN YAYIN HAKLARINI SATIN ALMASININ, TÜRKİYE’Yİ KIZDIRDIĞINI YAZIYOR

AMBERİN ZAMAN
AL MONITOR/ABD
KÜRT KADIN SAVAŞÇILARININ HAYATI FİLM OLUYOR

Al Monitor, Amerika’nın Dışişleri eski Bakanı Hillary Clinton ve kızının, Amerikalı gazeteci ve yazar Gayle Lemmon’un Suriyeli Kürt kadın savaşçıların hikayesini anlatan romanının haklarını satın almasının Türkiye’yi öfkelendirdiğini yazıyor.

Amberin Zaman, "Kadın Koruma Birlikleri, YPJ’nin kadın gerillaları IŞİD’e karşı yürüttükleri korkusuz mücadeleleri ile tanındılar. Fransa’da yayınlanan kadın dergisi Marie Claire onları kapak yapmıştı" diye yazıyor. Clinton'ların kurduğu HiddenLight Productions şirketinin, "Kobani'nin Kızları: Bir İsyan, Cesaret ve Adalet Hikayesi"ni televizyona uyarlama hakkını almak için sıkı bir mücadele verdiklerini yazan Zaman, kitabın 16 Şubat tarihinde yayınlanacağını belirtiyor.

"Kobani'nin Kızları"nın ilk taslağını okuyan PKK'nın bugüne kadar ki en güvenilir anlatısı olan "Blood and Belief"in yazarı Aliza Marcus kitapla ilgili, "Gayle’in kitabı IŞİD’e karşı Kürtlerin mücadelesi ile ilgili harika bir araştırma…Gayle'in yaptığı şey, kadınların bu mücadelede ne kadar önemli olduğunu göstermek. Etkileyici ve önemli bir hikaye" yorumunu yapıyor.

Üç yıllık araştırma ve sahada yapılan röportajlara dayandırılarak oluşturulan hikaye, YPJ’den dört kadın savaşçıyı konu alıyor. Amerikan yayın platformu Hulu’da yayınlanan "No man’s land" dizisinde YPJ’den bahsedildiğini belirten Zaman, popüler Fransız casus gerilim filmi "The Bureau"nun Suriye’de geçen bir sezonunda da YPJ’nin yer aldığına dikkat çekiyor. Zaman, "Lemmon'un kitabı, Clinton'lara üzerinde çalışabilecekleri çok sayıda orijinal malzeme sağlıyor ve neyse ki, kökleri gerçeklere dayanıyor" diye yazıyor.

yazınn devamı...

AMERİKANIN SESİ, TÜRKİYE’DEKİ MUHALEFET YANLISI SAYILABİLECEK BAĞIMSIZ TELEVİZYON KANALLARINA KARŞI GÜÇLÜ BIR ÖNYARGI OLDUĞUNU VE BASKI ALTINDA OLDUKLARINI SAVUNUYOR

EZEL ŞAHİNKAYA
VOICE OF AMERICA/ABD
BAĞIMSIZ BASINA KARŞI ÖNYARGI

Türkiye’de bağımsız ve muhalif medyanın, davalar, tutuklamalar ve kayyumlarla neredeyse ortadan kaldırıldığını yazan Amerika’nın sesi haberi, Türkiye’deki yayıncıların, iktidar partisi ile aynı "dalga boyunda" olmaları için baskı altında olduklarını savunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, hükümeti eleştiren haberler yapan televizyon veya radyo istasyonları RTÜK'ten para cezaları ve yaptırımlarla karşı karşıya. Şahinkaya, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin basın özgürlüğünden asla vazgeçmeyeceğini ve hükümetinin terör propagandasıyla mücadele etmeye çalıştığını söyleyerek medyaya baskı yaptığını reddettiğini söyledi. Ancak, gazetecileri hapse atmak için sıklıkla kullanılan terörle mücadele yasaları, hak grupları ve analistler tarafından yetkililerin muhalefeti önlemek için kullandıkları bir yol olarak görülüyor" diye yazıyor. Olay TV’nin Türk medyasına çoğulluk katma ve tüm partileri önyargısız haber yapma planıyla yayın hayatına başladığını yazan Şahinkaya, "Ancak kısa süre sonra hükümetin kanalın haberlerinden memnun olmadığı ve kanalın muhalefetteki HDP'ye çok fazla yer verdiğine dair iddialar ortaya çıktı" diyor.

Eski bir RTÜK üyesi olan, medya ombusdmanı Faruk Bildirici’ye göre, RTÜK üyelerinin hükümetteki iktidar yapısını yansıttığı göz önüne alındığında, muhalefet yanlısı sayılabilecek bağımsız TV kanallarına karşı güçlü bir önyargı olasılığı var. Bağımsız İstanbul milletvekili ve araştırmacı gazeteci Ahmet Şık ise "cumhurbaşkanlığının kanaldan kovulacak kişilerin bir listesi ile bunların yerini alabilecek diğer kanallardan gazetecilerin bir listesini hazırladığını" iddia ediyor.

yazının devamı...

LE MONDE GAZETESİ, PANDEMİ İLE BİRLİKTE AŞININ DEVLETLER ARASINDA YENİ SİLAH OLDUĞUNA VE AŞI KONUSUNDA JEOPOLİTİK HAREKETLENME YAŞANDIĞINA DİKKAT ÇEKİYOR

SYLVIE KAUFMANN
LE MONDE/FRANSA
AŞI SAVAŞLARI

Covid ile birlikte jeopolitikanın da hareketlendiğini yazan Sylvie Kaufmann aşı politikasının etkilerini ele alıyor. Kaufmann, "Pandeminin başlamasından bir yıl sonra aşı en çok tartışılan silah oluverdi" diyor. Kauffmann liderlerin aşı üzerinden siyaset yaptıklarını belirterek, "Almanya Başbakanı Merkel, Amerika’nın aşı ile ilgili tek gururlanan ülke olarak ön plana çıkmasını istemedi. Davos Ekonomik Forumu’nda, Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan ilk aşının Alman BioNtech firmasının öngörüsü sayesinde tasarlandığını hatırlattı" diye yazıyor. 2021 yılının ilk günlerinde asıl puan toplayanların aşının geliştirildiği ülkelerin liderlerinin değil, en iyi aşı kampanyalarını düzenleyenlerin olduğuna dikkat çeken Kauffman, İsrail, İngiltere ve Amerika’nın aşı kampanyaları ile gurur duyabilecek ülkeler olduğunu vurguluyor.

Kauffmann’a göre, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, "İtalya, Fransa, İspanya ve Almanya'nın toplamından daha fazla doz uyguladık" açıklamasıyla övünerek Brexit kampanyasının olumsuz izlerini de silmeye çalışıyor. Kauffmann, Avrupa Birliği’nde dozların yeterince hızlı gelmiyor olmasının sıkıntılara neden olduğunu yazıyor. Zengin ülkelerin ihtiyacından çok daha fazla aşıyı stoklamakla eleştirildiklerini belirten Kauffman bu aşamada Çin ve Hindistan gibi ülkelerin devreye girdiğini vurguluyor. Kauffmann, "Asya’nın iki devi, bir yanda henüz DSÖ tarafından onaylanmamış iki aşısı ile Çin ve diğer yanda önemli ilaç üretimi ile Hindistan, aşısı olmayan komşularına tedarik için rekabet halinde. Jeopolitika bildik yüzünü burada da gösteriyor" yorumunu yapıyor.

yazının devamı...

Türkiye iran Le Monde global medya