Türkiye'ye iadesi söz konusu olan Kürt göçmen için İsveç'te kampanya başlatıldı
İrfan Tuncçelik
Artı Gerçek - İsveç vatandaşı olan eşinin ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle 2 Ocak’ta sınır dışı edilecek olan Kürt göçmen Nahsan Keser için İsveç’te kampanya başlatıldı. İsveç Sol Parti ve Uluslararası Af Örgütü tarafından başlatılan kampanyada, Türkiye’de insan haklarının risk altında olduğu ve göçmenlerin sınır dışı kararlarına son verilmesi ve göçmenlere koruma sağlanması çağrısında bulunuldu.
İade kararlarının İsveç İstihbaratı SÄPO'nun hazırladığı 'güvenlik tehdidi' uyarılarıyla alındığına dikkat çekilen Sol Parti açıklamasında, bu durumun anti demokratik olduğu belirtildi ve şöyle denildi:
“Türk güvenlik servisi MIT'nin SÄPO ile işbirliği yaptığını biliyoruz, ancak Türk güvenlik servisinin iddialarına güvenilemez. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi'nin 7. maddesinin arkasındayız: "Herkes kanun önünde eşittir ve hiçbir ayrım gözetmeksizin kanun tarafından aynı şekilde korunma hakkına sahiptir." Bu bir hukuk devletinin temeli. Ancak ne zanlı ne de avukat delillerde yer alamadığında hukuki kesinlik eksiktir. Bu bizim demokratik İsveç'imize yakışmıyor”
AF ÖRGÜTÜ: TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARI RİSK ALTINDA
Uluslarası Af Örgütü de iadeler konusunda İsveç Yabancılar Dairesi’ne bir mektup yazdı. "Türkiye vatandaşı Nahsan Keser hakkında” başlığını taşıyan mektupta, Türkiye'de insan hakları açısından çok ciddi bir durumun olduğu belirtildi. Türkiye’den uzun bir süredir keyfi gözaltıların ve işkencenin yaygın bir şekilde gerçekleştiği ve uluslararası alanda belirlenmiş adil yargılanma gerekliliklerini karşılamayan davaların olduğuna dikkat çekildi. Cezaevlerindeki yetersiz koşullar ve tıbbi bakıma erişim eksikliği ile ilgili çok sayıda şikayetin kendilerine bildirildiğini belirten Af Örgütü mektubunda şu görüşler dile getirildi:
“Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığında devam eden olumsuz gelişmelerin, başta yargı olmak üzere iktidar erkinin artan denetimi ile birlikte hukuk devleti ilkelerinin büyük ölçüde zayıflaması anlamına gelmektedir”
“Somut örnekler, keyfi tutuklamalar ve yanlış kanıtlara dayalı kovuşturmalardır - bunlar genellikle hükümet yanlısı medyada ve hükümet yetkililerinin kamuoyu açıklamalarıyla desteklenir. Dürüstlük ve bağımsızlıkla hareket eden hakimler ve savcılar, kovuşturma ve tutuklanmanın yanı sıra görevden alınma ve keyfi olarak yeniden atanma riskiyle karşı karşıyadır. “
2019’DAN BU YANA DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞİYOR
Avrupa Konseyi’nin 2019 yılında Türkiye ziyareti ardından yayınladığı rapora da yer verilen mektupta, Türkiye'deki insan haklarına dair durumun bu raporun açıklanmasından sonra daha da kötüleştiği belirtildi:
“Türk yargısı, masumiyet karinesi, kanunsuz ceza olmaz ve çifte suçluluk gibi temel ilkeleri rutin olarak hiçe saymaktadır. Bu raporun yayınlanmasından bu yana durum daha da kötüleşti. Zaten çok ciddi olan durum bugün daha da kötüleşti ve bu, diğer şeylerin yanı sıra, somut bir işkence ve diğer insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve ceza riskiyle birlikte daha fazla tutuklama ve gözaltında tutulmalarla somut ifadesini alıyor.”
'KESER'E KORUMA SAĞLANMALIDIR'
Nahsan Keser ile ilgili davadaki tüm belgelere erişemediğini yazan Af Örgütü, Keser'in iadesinin önlemesini ve kendisine koruma sağlanması talep etti:
"Türkiye'nin şu anda İsveç'e olan özel ilgisi ve gözetimi bu riski daha da artırmaktadır. Bu nedenle, Nahsan Keser'in Türkiye'ye zorla geri gönderilmesi durumunda doğası ve kapsamı gereği koruyucu bir muameleye maruz kalması konusunda gerçek bir risk vardır. Buna ve İsveç'in uluslararası yükümlülüklerine istinaden, Nahsan Keser'e İsveç'te koruma sağlanmalıdır”