36 ay taksitle mont devri: 'Bizleri soğuklar değil yoksulluk üşütüyor'

36 ay taksitle mont devri: 'Bizleri soğuklar değil yoksulluk üşütüyor'
Alışveriş siteleri, yoğun zamlara karşı 36 ay taksitle mont satmaya başladı. Ancak enflasyonun zirveleri gördüğü bu dönemde yurttaşlar alışveriş yapamazken, mağazalar da ürün satamıyor.

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ


Artı Gerçek- “Evde doğalgazı açabilsen üşür müsün? Hayır. Üstüne güzel, kaliteli elbiseler alsan üşür müsün? Hayır. Her yere arabayla gitsen, klimasını açsan üşür müsün? Hayır. Demek ki neymiş? Kış önemli değil, bizleri soğuklar değil yoksulluk üşütüyor.”

Bu sözler gecesini gündüzüne katıp çalışan ama çocuğuna bir mont alabilmek için dakikalarca pazarlık etmek zorunda kalan Mustafa’ya ait.

Bu sene yurttaşlar kışa çok zor koşullarda giriyor. Doğalgazdan, gıdaya, kiralardan, temel ihtiyaçlara kadar her şeye yüksek zamlar gelmiş durumda. Enflasyon Türkiye’de zirve seviyelerde. TÜİK’in verilerine göre, ana harcama grupları itibarıyla bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup yüzde 8,34 ile giyim ve ayakkabı oldu.

Giyimde zamlar üst üste gelirken bazı alışveriş siteleri bankalarla anlaşma yaparak 36 ay taksitle ürün satmaya başladı. Peşin para ile alışveriş yapamayan yurttaşlar ise bu yöntemi kullandıklarında peşin fiyatın neredeyse iki katı para ödemek zorunda kalacaklar.

adsiz-tasarim-72.jpg

Bu adımın yurttaşlar tarafından nasıl karşılandığını, kış gelirken giyim sektörünün ne durumda olduğunu öğrenmek için Ankara’da dolaştık. Ankara’ya henüz o ‘meşhur’ soğukları gelmedi. Sabah ne giyeceğinizi kestiremediğiniz, öğle vakti bazen terleten sıcak ile karşılaştığınız, ancak akşama doğru “keşke montumu yanıma alsaydım” dediğiniz bir hava var.

İlk durağımız Ankara’nın en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Ankamall oluyor. Kızılay’dan metro ile Ankamall’un olduğu yere doğru yolculuğa çıkıyorum. Durağa geldiğimizde metrodaki çoğu kişi benimle birlikte inip Ankamall’un yolunu tutuyor.

Alışveriş merkezinin giriş kapılarından birine doğru giden yolda sağlı sollu banklar var. Burada insanlar bir yandan otururken bir yandan sohbet ediyorlar. Oturduğunuz yerlerin üzerinde hoparlörler bulunuyor. Hoparlörlerden son dönemde de çok dinlenen Lisa’nın Money şarkısı çalıyor:

adsiz-tasarim-70.jpg

“I came here to drop some money, dropping all my money
(Buraya biraz para saçmaya geldim, tüm paramı saçıverdim)
Drop some money, all this bread so yummy, yeah
(biraz para saçıyorum, tüm bu nimetler çok lezzetli)”

img-20221111-140402.jpg‘YAKINDA KAMPANYA OLURSA ALIRIM’

Ankamall’da ilk duraklarımız bir dönem alt-orta sınıfın bir nebze de olsa ulaşabildiği Zara, H&M, Bershka, Pull and Bear gibi markaların mağazaları oluyor. Bu mağazalardaki müşterilerin diğer yerlere göre daha fazla olduğu söylenebilir. Ancak ürünlerin fiyatları çok yüksek. Çok sıradan montlar 800 liradan başlıyor. Biraz daha ‘kaliteli’ bir şey almak istediğiniz zaman fiyatlar hızlıca yükseliyor. 1300-1400 lirayı bulan fiyatlar, kışlık kabanlara geldiğimizde 2200 liraya yükseliyor.

adsiz-tasarim-69.jpg

Keza mağazalara gelen kitlelerde de bir sürkülasyon var. İnsanlar gelip fiyatlara bakıp ya da en fazla üzerine giyip denedikten sonra kıyafetleri almadan geri gidiyor. Mağazalarda dolaşırken iki gencin sohbetine denk geliyorum. Gençlerden biri arkadaşına “Mont çok güzel durdu” diyor. Montu deneyen genç arkadaşına şu cevabı veriyor: “Oğlum güzel durdu da fiyata bak bir de… Belki yakında bir kampanya olursa alırım.”

Gençlerin sohbetine dâhil oluyorum. Fiyatları nasıl buluyorlardı? Kışlık alışverişlerini yapabildiler mi? Gençler fiyatların çok yüksek olduğundan yakınıyorlar. Onlar da diğer insanlar gibi kıyafet almadan gideceklerini söylüyorlar.

Peki nasıl geçireceklerdi kışı? “Abi” diyor gençlerden biri, “Geçen sene bu mont 550- 600 lira idi. Bir senede neredeyse iki katına çıkmış. Nasıl alalım? Peder artık bir kıyak geçerse alırım montu ya da iddaa tutturmam lazım.”

‘İKİ SENELİK MONT İÇİN ÜÇ SENE TAKSİT Mİ ÖDEYELİM?’

Sohbetin ardından bir sonraki durağım bu markalara ulaşamayan insanların genellikle tercih ettiği LC Waikiki, Koton gibi mağazalar oluyor. Ancak buralarda fiyatlar artık bu insanların ulaşmakta zorlanacağı seviyede. İnce, kışı geçirmekte faydalı olmayacak montlar 550 liradan başlarken, biraz daha ‘iyi’ mont almak istediğiniz burada da fiyatlar 1300 liraya çıkıyor.

Bu mağazalarda da durum diğerlerinden farklı değil. İnsanlar fiyatlara iki saniye bakıp hemen başka kıyafetlere bakıyor. Mağazalardan birine alışveriş yapmak için gelen bir aile görüyorum. Sohbet etmek için yanlarına gidiyorum. “Alışveriş yapabiliyor musunuz? Fiyatlar sizce nasıl?” diyorum. Anne, çocukları için alışveriş yapmaya geldiklerini ancak henüz bir şey alamadıklarını söylüyor. Sebebinin ise fiyatların yüksek olması olduğunu belirtiyor.

Ardından 36 ay taksitle mont satışına yönelik adımı soruyorum. Bu sefer söze baba giriyor, sesinde öfke hissedilerek konuşuyor: “36 ay taksitle mont alınması ekonominin ne hale geldiğini gösteriyor. İnsan 36 ay taksitle araba alacak durumda olmalı. Biz mont alabilir miyiz diye düşünüyoruz. Şu fiyatlara bak, bir bilemeden iki sene giyilecek montlar için üç sene taksit mi ödeyeceğiz?”

adsiz-tasarim-71.jpg

İNSANLAR SATIN ALAMIYOR, SADECE BAKIYOR

Yurttaş, en temel giyim ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıkları için öfkeli. Mağazaların birinde sohbet ettiğimiz satış görevlisi de satışların düşük olduğunu, alışveriş yapanların ise büyük çoğunluğunun kredi kartıyla yaptığını vurguluyor: “İnsanlar elbiselere bakıp geri çıkıyor. Çünkü fiyatlar geçen senelere göre çok yüksek. Bir de alım gücü düşmüş durumda. Sen de görüyorsun? Mağazadan çıkanların kaçının elinde poşet var?”

Satış görevlisinin dediklerinin doğruluğunu kısa bir sürede anlayabilirsiniz. Keza alışveriş merkezinden çıktıktan sonra kapıya baktığımda on kişiden en fazla üçünün elinde bir alışveriş poşeti görebilirsiniz.

50 LİRA İNDİRİM İÇİN 20 DAKİKA PAZARLIK

Ankamall’dan sonraki durağımız Ulus’ta bulunan Çıkrıkçılar Yokuşu oluyor. Burası Ankara’nın en eski alışveriş bölgelerden biri. Adından da anlaşılacağı üzere sağlı sollu dükkânlardan oluşan dik bir yokuş. Aradığınız her şeyi bulabileceğiniz yerlerden. Çevredeki yoksul insanların ilk uğradığı noktalardan biri.

Piyasanın ne durumda olduğunu sormak için dolaşırken bir giyim dükkanının içindeki sohbete dâhil oluyorum. “Sinan Abi” diyor adam, “350 lira yap da alalım montu işte, elimiz boş gitmeyelim.”

İsminin Mustafa olduğunu öğreniyorum. Mustafa Abi bir fabrikada işçi olarak çalışıyor. İki çocuğu var. Küçük çocuğunun doğum günü için hediye almak istiyor. Bir yandan da kış geleceği için en iyi hediyenin mont olacağını düşünüyor.

Ben dükkana girdiğim esnada da dükkanın sahibiyle pazarlık ediyor. 400 lira olan montu 350 liraya almak için uğraşıyor. “E ver abi adama, 50 liranın lafı mı olur?” diyorum. “Valla kar etmiyoruz zaten yeğenim, satışlar da düşük mal satamıyoruz ki” diyor.

Gazeteci olduğumu öğrenince çay ısmarlıyorlar. Oturup sohbet etmeye başlıyoruz. Mustafa Abi, eşine ve büyük çocuğuna mont aldığını söylüyor. “Küçük çocuğu da aradan çıkarırsak rahatlarım biraz” diyor. Mustafa Abi’nin üzerindeki mont eskimiş durumda, bazı yerlerinde ufak tefek defolar var. “Sen ne yaptın abi, alabildin mi kendine mont?” diyorum. Mustafa Abi, konuyu kapatmak istermişçesine “Aman beni boş ver, ben idare ediyorum işte. Montum var üzerimde” diyor.

Bu montla kışın idare edebilecek miydi kendisi? Bu soruma ise şöyle cevap veriyor: Yazın zenginler tatile gider. Biz güneşin altında işe gider geliriz. Ya da kışın evde doğalgazı açabilsen üşür müsün? Hayır. Üstüne güzel, kaliteli elbiseler alsan üşür müsün? Hayır. Her yere arabayla gitsen, klimasını açsan üşür müsün? Hayır. Demek ki neymiş? Kış önemli değil, bizleri soğuklar değil yoksulluk üşütüyor.”

Biraz daha sohbetin ardından Kızılay’a gitmek için tekrardan metroya biniyorum. Biner binmez karşımda bir adam görüyorum. Elinde karaoke mikrofonu ile şarkı söyleyerek para kazanmaya çalışıyor. Ben bindiğim esnada ise, Aşık Mahsuni Şerif’in bir türküsünü okuyor:

“Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi”

Akşama doğru hava soğumaya başladı. Öğle vakti insanı terleten hava yerini yavaş yavaş akşamın sert ayazına bırakıyor. Ankara’ya kış geliyor.

Öne Çıkanlar