Bir yılda çöken ekonomik model ve cari açık
Türkiye modeli olarak anılan yapıda dolar ve enflasyonun kırdığı rekor toplumun üzerine bir yük olarak bırakılırken, cari işlemler dengesinde kırılan rekor modelin işlemediğini gösteriyor.
Mühdan SAĞLAM
+GERÇEK-Bundan yaklaşık bir yıl önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz indirimine başladı. Söz konusu kararın arka planında hükümetin sıklıkla dile getirdiği yeni bir model vardı. Buna göre liranın değeri aşağı çekilecek, faiz indirimi ile kredilerin önünü açılacak ve yapılan ihracatla fazla verilecekti.
Bu model kısa sürede ekonomide enflasyon ve kur cephesinde sert yükselişle karşılık buldu. Resmi enflasyon yüzde 80 olsa da gıdadan enerjiye barınmadan ulaşıma neredeyse her ürünün fiyatı en az iki kat arttı. Çeşitli müdahalelerle kontrol altına çalışmaya çalışılan dolar kuru Eylül 2021’de 8.30 civarından işlem görürken Eylül 2022’de (12 Eylül) 18.23’ten işlem görüyor. Peki aynı dönemde hükümetin "cari fazla vereceğiz" dediği alanda ne oldu? Toplumun ödediği bedelin cephede bir karşılığı oldu mu?
CARİ AÇIK REKOR KIRMAYA DEVAM EDİYOR
TCMB’den açıklanan verilere göre sadece cari açık temmuz ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1193’lük bir artışla 4,01 milyar dolar olarak gerçekleşti. Piyasa beklentisi 3,7 milyar dolar düzeyindeydi. Aylık cari açığın yanında yıllıkta da rekor var. Merkez Bankası’nın açıklamasına göre 12 aylık cari açık geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 168 artarak 36,67 milyar dolar oldu. Hükümetin söylediğinin aksine gittikçe büyüyen bu cari açık nasıl finansa ediliyor?
Cari açığı kapatmakta kullanılan en büyük kaynak net hata noksan. Net hata noksan, kısaca ödemeler dengesinde kaynağı belirlenemeyen giriş ve çıkışları ifade ediyor. Dikkat çekici olan son bir yılda bu kalemde çıkıştan ziyade sürekli giriş yaşanması. Yani Türkiye’ye kaynağı belirlenemeyen döviz girişi var.
Banka verilerine göre yalnızca Temmuz’da Türkiye’ye kaynağı belirlenemeyen 5,5 milyar dolar para girdi. Ocak 2022’den bu yanaysa 24,4 milyar dolarlık net hata noksan girişi var. 20 yıllık net hota noksan verileri incelendiğinde yılın ilk yedi ayında olsa dahi 2002’den bu yana bu düzeyde net hata noksan girişi olduğu görülmüyor. Örneğin 2021 yılında net hata noksan miktarı yaklaşık 11 milyardı. 2022’den önce en yüksek net hata noksan 2018’de 21,173 dolar olarak kayıtlara geçmişti. Dikkat çekici olan Merkez Bankası’nın verileri açıkladıktan sonra bu net hata noksanın kaynağını bulmak ve bunu hesaba yansıtması gerekirken bunun uzun süredir yapılmıyor olması. Yani Merkez Bankası "şu kadar para girdi" diyor, ancak yıllar geçse de bunun kaynağının ne olduğunu ya bulamıyor ya da açıklamak istemiyor.
2022’inin ilk 7 ayında 2018’deki rekor kırıldı ve bunun 3 milyar dolar üzerinde net hata noksan girişi oldu. Nitekim bu yıl, cari açığın üçte ikisinin net hata noksandan karşılandığı görülüyor.
NET HATA NOKSAN VE KAYITDIŞI EKONOMİYE
Ekonomi otoriteleri böylesi oranda net hata noksan girişinin dikkatle izlenmesi gerektiğini söylüyor, zira bir anlamda aslında hangi yolla nasıl kazanıldığı belirli olmayan dikkat çekici meblağlarla sisteme giriyor. Peki bu para neden Türkiye’ye geliyor, kim getiriyor? Neden getiriyor? Kazancın kaynağı ne? Bu sorulara yanıt vermek şimdilik mümkün değil, zira buna dönük bir araştırma ve sorgulama yapılmıyor.
Bu noktada Türkiye modeli olarak anılan yapıda dolar kurunun ve enflasyonun kırdığı rekor toplumun üzerine bir yük olarak bırakılırken, cari işlemler dengesinde kırılan rekor bu modelin işlemediğini gösteriyor. Dahası, ortaya çıkan rekor düzeydeki açık, net hata noksan, yani kayıt dışı yöntemine yaslanır hale geliyor. Bu yalnızca Türkiye ekonomisinin içinde olduğu açmaz değil, aynı zamanda sürüklendiği yer konusunda da umut kırıcı bir duruma neden oluyor. Peki dış koşullar ne söylüyor?
KÜRESEL DURGUNLUK VE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ
Dış ticarette belirleyici olan mal/hizmet sattığınız pazarın koşulları. Türkiye’nin ana ihracat pazarı Avrupa. Kürese durgunluk ihtimali, Avrupa’da yaşanan enerji kriziyle birleştiğinde ülkelerin dış ticaretlerinin bundan olumsuz etkilenmesi beklenebilir. Avrupa Merkez Bankası geçtiğimiz hafta 75 baz puanlık bir faiz artışına gitmişti. Artan enflasyonu kontrol altına almaya çalışan Avrupa başkentleri, bir de 1000 metreküpünün 3000 euronun üzerine çıktığı doğal gazın ekonomiye maliyetini hesaplamaya çalışıyor. Buysa özellikle Türkiye’nin ihracatında düşüş anlamına gelebilir. Dahası ABD Merkez Bankası’nın 21-22 Eylül toplantısında beklenen faiz artışına gitmesine kesin gözüyle bakılıyor. Yani dolar euro karşında güçlenecek. Bu parite dengesi ithalatını ağırlıklı olarak dolar, ihracatını euro ile yapan Türkiye için olumlu bir gelişme değil. Satış oranı aynı kalsa da pariteler arası bu kayıp kârların erimesine neden olabilir.
Toparlamak gerekirse, hükümetin Eylül 2021’de cari fazla umuduyla sarıldığı Türkiye modeli, gelen cari açık verileriyle yanlışlanmış oluyor. Bunun yanında artan enflasyon, alım gücündeki düşüş içeride ekonominin krize girmesine yol açtı. Küresel piyasalarda yaşanması beklenen resesyon ve buna dönük tedbirler de Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda umudun pek olmadığını ve durumun daha da kötüleşeceğinin karineleri olarak görülebilir.