Ekonomistler yorumladı: Nakit avans kısıtlaması seçimden sonra daha ağır şekilde gelecek
Merkez Bankası, nakit avans kısıtlamasını neden getirdi, kısa sürede niye geri adım attı? Seçim sonucuna göre nasıl bir tablo oluşabilir? Ekonomistler Murat Kubilay, Şenol Babuşçu, Oğuz Demir ve Mustafa Sönmez yorumladı.
Mühdan SAĞLAM
ANKARA - Merkez Bankası, seçimin hemen ertesinde 15 Mayıs itibariyle, kişisel kredi kartlarından belirli limitin üzerinde yapılan nakit avans çekimi ve kuyum harcamalarını (değerli madenlerin alım satımıyla ilgili harcamalar) menkul kıymet tesisi uygulamasına tabi kıldı. Her iki başlık için de yüzde 30 oranında menkul kıymet tesisine tabi olma şartı getirildi.
Merkez Bankası, hızla bu kararı bankalara tebliğ etti. Alınan kararda, ek hesap ya da kredi kartından nakit çekiminde faizin diğer kredi türlerine göre (yüzde 1,36) daha cazip olması nedeniyle son dönemde yaşanan artış etkili oldu.
Merkez Bankası'nın tebliğinin ardından bankalar 18 Mayıs’ta ya nakit avansı tümüyle kapattı da ya da 5 bin lirayla sınırlandırdı. Ancak toplumdan gelen tepki üzerine, geri adım atıldı. Merkez Bankası, 19 Mayıs’ta yayınladığı yeni karar ile nakit avansa sınır getiren tebliğini iptal etti. Bu kararın ardından bazı bankalarda nakit avans çekme işlemleri eski haline döndü.
Peki, Merkez Bankası bu kararı neden aldı, nakit avans kullanımı neden artıyor? Merkez Bankası karardan kısa süre sonra neden geri adım attı? Tüketicileri seçimden sonra benzeri bir kısıtlama mı bekliyor? Ekonomistler Murat Kubilay, Şenol Babuşçu, Oğuz Demir ve Mustafa Sönmez bu soruları yanıtladı.
MURAT KUBİLAY: BU TİP ÖNLEMLER UZUN DÖNEMDE ETKİLİ OLAMIYOR
Ekonomi yönetimi Türk lirasının değerini korumak için çeşitli yöntemler uyguluyor. Bunlardan biri, kur korumalı mevduat (KKM) ile döviz hesaplarının liraya çevrilmesini sağlayarak, döviz hesaplarını kısmen dönüştürmek. Bir diğer yöntem, ihracatçıdan dövizi toplayıp, piyasaya sürerek buradaki kur baskısını azaltmak. Diğer yöntem elindeki mevcut rezervleri satmayı sürdürmek. Bir de liranın miktarını azaltarak, dolar kurunu aşağıda tutmak.
Krediler üretim için önemli olduğundan, üretim için olan ticari kredilere daha az dokunuyor. Fakat tüketimi artıran, enflasyona neden olan kredilere talebi düşürmeye çalışıyor. Bu açıdan ilk akla gelen kredi mevduat hesapları ve kredi kartlarından nakit çekme oluyor. Buradan gelen paralar dolaylı olarak dövize talep olarak yansıyor. Yani siz oradan aldığınız parayla döviz almasanız dahi, aldığınız mal ve hizmetin satıcısı, güven eksikliği nedeniyle dövize yöneliyor, talep artıyor. Bu da kur üzerinde baskı yaratıyor. Şu an da iktidar da bunu yapmaya çalışıyor. Ancak bu adımın seçimden önce tüketimde bir daralmaya yol açacağını, bu nedenle de hem bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamada sorun yaşayacağını gördükleri hem de ticareti kısıtlayıp perakende zorluklar yaratacağı için bunu ötelediler. Çok muhtemelen seçimden sonra sınırlandırma çok daha katılaştırılarak devam edecek.
Şu kesin; dış ticaret açığımız çok yüksek düzeyde olduğu için ve Türk lirasına olan güven tümden yitirildiğinden bu tip önlemler uzun dönemde kalıcı olamıyor ama kısa dönemde etkileri var. Tabii şunu da unutmamak gerekiyor, her gün gelen yeni düzenlemeler bir panik yaratıyor. Daha kötü gelişmelerin olacağına dönük bir beklenti yaratıyor. Buysa güvene sahip olmamanın ve kötü iletişim kurmanın bir sonucu. Böyle olunca aldığınız önlem doğru bile olsa etkisi daha az oluyor.
ŞENOL BABUŞÇU: KARAR GERİ ÇEKİLMESEYDİ TEFECİLİK ARTACAKTI
Şimdi öncelikle, bugün kaldırılan düzenlemenin seçimden sonra aynı veya benzeri bir şekilde yeniden geleceğini düşünüyorum. Dövize yönelimin önlenebilmesi için aldıkları bir karardı. Dövize yönelişin seçimden sonra da süreceğini düşünüyorum. Bu karar eğer sürdürülseydi, bence en önemli sonucu tefeciliğin artmasına neden olacaktı. Tefecilik piyasası ciddi boyutlarda hareketlenirdi. Bu karar bir kez daha bize gösterdi ki, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı diye bir şey yok. Merkez Bankası, hükümetin istediği her şeyi yapıyor. Nakit avans kullanarak insanlar altın veya döviz de alabilir, ihtiyaçlarını gidermekte de kullanabilir. Burada önemli olan sizin sistemi iyi kurmanız.
Piyasa faizlerine müdahale eder, bankalara zorla düşük faizle kredi verdirmeye çalışırsanız müşteriler onu çekip dövize de yönelebilir, altına da yönelebilir. Kredi faizlerine müdahale edilmezse bu sorun çözülür. Bugün nakit avansta kredi faizi yüzde 1,36. Bankalar mevduatı yüzde 40’tan topluyor, ama siz diyorsunuz ki yüzde 15’ten kredi kullandıracaksın. Siz eğer bankalara bir kısım krediyi yüzde 15’ten kullandırtırsanız, bankalar kendilerini korumak için bir kısım krediyi yüzde 50-60’tan vermeye başlar. Bu veya bunun gibi benzeri bir kararın seçimden sonra yeniden geleceğini düşünüyorum, seçimden sonra bizi zor bir süreç bekliyor.
OĞUZ DEMİR: SEÇMEN KAYBETME KORKUSU NEDENİYLE KARARI GERİ ÇEKTİLER
Her iki karar da ekonominin geldiği noktayı, seçim sürecinin yarattığı belirsizliği göstermesi açısından ibret verici. Kısıtlama kararı, çift döviz kurunun ve seçime doğru artan döviz ve altın talebinin frenlenmesi için alınan bir tedbirdi. İş artık kredi kartından düşük faizle para çekip, döviz/altın alımına kadar inmiş anlaşılan. Ancak alınan bu karar, döviz/altın talebini frenlemekten öte krediyle, kredi kartıyla yaşamını idame ettirmek zorunda kalan milyonlarca yurttaşı zor durumda bıraktı. Kısıtlı da olsa düşük faizle borçlanmanın tek kaynağı haline gelen nakit avans ve kredi kartı hesaplarındaki bu kısıtlamaya gösterilen tepki de zaten bu noktada öne çıktı. Kararın geri alınması ise bir kez daha yanlış ekonomi politikaları ile yaratılan belirsizliğin çözümünün bu kararlarda olmadığını gösteriyor. Ancak işin kötü tarafı, kararın geri alınmasının nedeni bu kararın yanlış olduğunun farkına varılmasından değil, yurttaşların seçim önü verdiği tepkinin göze alınamamasından.
Bu noktada asıl anlaşılan ise şu; Seçim sonrası iktidarın göreve devam etmesi halinde bu tip sorunu çözmekten öte derinleştiren adımların devam etme ihtimalinin yüksek olduğudur. Mevcut iktidarın ekonomide yaşanan krize, derinleşen sorunlara kalıcı bir çözüm üreteceğine dair bir işaret görülmemektedir.
MUSTAFA SÖNMEZ: ‘ERDOĞAN SEÇİLİRSE KUR YÜKSELECEK’ ENDİŞESİ DÖVİZ ALIMINI HIZLANDIRDI
Seçimler sonrası dövizin fiyatının ne olacağı en önemli meselelerden biri. Herkes buna göre pozisyon almaya çalışıyor. Bu konuda genel eğilim, Millet İttifakı seçimi kazanırsa dışarıdan kaynak girişi olur ve dövizde önemli bir yükselme olmaz; Ancak Erdoğan kazanırsa döviz yükselebilir yönünde... İlk turda beş puanlık bir farkın oluşması bir anda Erdoğan kazanacak ihtimalini artırınca herkes dövize yöneliş atağına geçti
Öyle ki sıradan insanlar bile bankalardan kredi kartlarıyla borçlanıp, oraya yöneldiler ve bununla altın ve döviz alma yoluna gittiler. Hükümet zaten bir paranoya halinde sürekli olarak bir döviz atağından endişe ediyor. Dolayısıyla piyasadaki kredi hacmini daraltıcı önlemler geliştiriyor. Bankalara sürekli sopa sallıyor. Kredileri verme işini kısmazlarsa, belli miktarın üstüne çıkarlarsa yüzde 10 devlet bonosu almak gibi bir cezaya çarptırılacaklarını hep söylüyor.
Kredi kartıyla borçlanmalar tırmanışa geçince 16 Mayıs’ta bankalara, "Bu limitleri kısın. Borçlanma imkanını daraltın" diye talimat gönderdi. Kuşkusuz bundan insanlar etkileniyor. Yani gününü kapatmak için ihtiyaçlarını görmek için de bu borçlanmalar yapılıyor. Ama paradan para kazanmak için de yapılıyor. Dolayısıyla bankalar bu talimatla hemen borçlanma limitlerini düşürdüler. Toplumdan çok ciddi bir tepki gelince bir anda nakit akışı durdu, piyasa kurudu. Buradan çok sert bir tepki gelince, seçmenin tepkisinden endişe ederek 19 Mayıs sabahı bir talimatla eskiye dönüş söz konusu oldu. Daha seçime önümüzde bir hafta var. Eğer hafta içinde tekrar harekete geçerse bu döviz fiyatı, kontrolü zorlaşabilir. Bakalım o zaman şapkadan nasıl bir talimat çıkarırlar?