'Siyasi söylem idealizmden, yenilikten yoksun'
Koç Holding Başkanı Ömer Koç: Uluslararası arenada gözlenen ayrıştırıcı söylemler siyasete yeni bir yön veriyor. Ne yazık ki bu söylemlerin çoğu, yenilik, ilham ve idealizmden yoksun
EKONOMİ - Koç Holding'in dergisi olan Bizden Haberler'in ocak ayı sayısında Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç'un, Koç Topluluğu'nun 31. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı'nda yaptığı konuşması yayımlandı. Uluslararası arenada gözlenen ayrıştırıcı söylemlerin siyasete yeni bir yön verdiğini dile getiren Ömer M. Koç, "Ne yazık ki bu söylemlerin çoğu, yenilik, ilham ve idealizmden yoksun" dedi.
Koç, "İki kutuplu dünya düzeninin sona ermesiyle liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisini temel alan sistemler, birkaç istisna hariç, dünyanın hemen her ülkesinde kabul gördü. Bu da ülkeler arasındaki işbirliğini ve yakınlaştırmayı güçlendirdi. Bilim ve teknolojideki gelişmelerle birleşince, serbest ticaret ve küreselleşme akımları iyice güçlendi ve tâbir yerindeyse dünya herkesin oyun alanı haline geldi."
Koç, özellikle son dönemde jeopolitik, siyasi, ekonomik ve toplumsal çatlakların giderek büyüdüğünün altını çizdi. Ülkeler arası güç ilişkilerinin değiştiğini söylerken; tek kutuplu dünyadan, Rusya, Çin gibi farklı siyasi, ekonomik ve toplumsal modelleri olan çok kutuplu bir sisteme geçişin sancılarının sürdüğünü vurguladı.
SİYASİ SÖYLEMLER YENİLİK, İLHAM VE İDEALİZMDEN YOKSUN
Uluslararası arenada gözlenen ayrıştırıcı söylemlerin siyasete yeni bir yön verdiğini dile getiren Koç, "Ne yazık ki bu söylemlerin çoğu, yenilik, ilham ve idealizmden yoksun" dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
"İstisnâi örnekler olsa da dünyanın bugüne kadar ulaştığı gelişmişlik seviyesine temel olan adalet, şeffaflık, güven, işbirliği ve saygınlık gibi temel değerlerin yıpratıldığını ve eskisi gibi revaçta olmadığını görüyoruz. Özellikle gelişmiş ülkelerde artan eşitsizlikler, hem ülkeler içerisinde hem de ülkeler arasında kutuplaşmayı artırıyor. Toplumlar her türlü soruna karşı daha kırılgan hâle geliyor. Eşitsizlikler deyince gelir eşitsizliğinin yanı sıra toplumun tüm kesimlerinin kaliteli eğitime, teknolojiye ve sağlık hizmetlerine uygun koşullarda erişimini de anlamamız gerekiyor. Aynı zamanda kadın, erkek, genç, yaşlı veya engelli tüm bireylerin ekonomiye katılımı önem kazanıyor."
DAHA KAPSAMLI BİR BÜYÜME MODELİNE OLAN İHTİYAÇ ARTIYOR
"Yeni dijital çağda istihdam ve iş gücü yapısının önemli bir değişim göstereceğini de dikkate alırsak, tüm dünyada sorunların ve ayrışmaların daha da büyümesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Tüm bu sebeplerden dolayı daha kapsamlı ve işbirliği odaklı bir büyüme modeline olan ihtiyaç giderek artıyor" diyen Ömer M. Koç kapitalizmin özündeki değerlerin tekrar hatırlanması gerektiğini söyledi.
Bu ekonomik büyüme modelinin; hak, özgürlük ve adalet üzerine kurgulandığını dile getiren Ömer M. Koç, bugün kapitalizmin yaygın anlayış ve uygulanış biçimine bakıldığında, özündeki bu değerlerin kapsayıcı bir şekilde hayata geçirilemediğinin görüldüğünü belirtti. En kritik konunun ise her kesime fırsat eşitliği sağlanması olduğunun altını çizdi. Konuşmasında global ekonomiye de değinen Ömer M. Koç, istikrarsızlıklara rağmen, 2017'nin dünya ekonomisi açısından tahmin edilenden çok daha iyi bir yıl olduğunu söyledi. IMF'nin önceki yıllarda tahminlerini hep düşürmek zorunda kaldığını, bu sene ise üst üste üç defa yukarı doğru revize ettiğini belirtti ve şunları söyledi:
"Ekonomideki canlanmanın hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanıyor olması sevindirici bir hâdise! Küresel ölçekte yatırım, ticaret ve sanayi üretiminde artışlar kaydediliyor. İş dünyasının ve tüketicilerin ekonomiye duydukları güvenin güçlenmesi, dünya ekonomisindeki toparlanmayı destekliyor. Sene başından beri küresel piyasalara hâkim olan güçlü risk iştahı, özellikle gelişmekte olan ülkeleri olumlu etkiliyor."
ABD’DEKİ VERGİ PAKETİ SİYASİ BİR ZAFER AMA
"Seçimleri kazanamamış olsalar da aşırı milliyetçi partilerin, geçmişten gelen bütün uyarılara rağmen oy oranlarını önemli ölçüde artırmış olmalarını fevkalâde endişe verici buluyorum. Daha da önemlisi, aşırı sağ söylemin yarattığı baskı nedeniyle, ana akım partiler de daha milliyetçi, korumacı ve içe dönük söylemler benimsemeye başladılar. Ayrıca, Katalonya referandumuyla birlikte siyasi tansiyonun yükseldiği İspanya'daki durum ve Almanya'da hükümetin kurulamamış olması, Avrupa'da ciddi siyasi risk ve krizlerin göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatıyor!"
BEKLENTİLER HIZLI BÜYÜDÜ
Euro Bölgesi'nde büyümenin bu sene, son yedi yılın en yüksek düzeyine erişeceğinin tahmin edildiğini söyleyen Ömer M. Koç, Türkiye'nin en büyük ekonomik ortağı olan Euro bölgesiyle ilgili olumlu tahminlerin, hem ülkemiz hem de Koç Topluluğu için sevindirici olduğunu aktardı. Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çin'de yurt içi talebin tahminlerden güçlü seyretmesi ve Türkiye, Brezilya ve Rusya başta olmak üzere önemli ülkelerde ekonomik faaliyetin hızlanması nedeniyle, 2017'de gelişmekte olan ülkeler de beklentilerden hızlı büyüdü. Asya-Pasifik'te Kuzey Kore'nin yarattığı nükleer tehdit nedeniyle, jeo-politik tartışmalar bu sene gündemimizi daha çok meşgul etti. Her ne kadar sorunun kaynağı Kuzey Kore olsa da, bu konunun Çin-Amerikan ilişkilerine olumsuz yansıması kaçınılmazdır. Hindistan'daki ekonomik büyümenin beklentilerin gerisinde kalmasına rağmen, IMF gelişmekte olan ülkelerin 2017'de %4.6 büyümesini bekliyor. 2017 başından beri küresel finans piyasalarında gözlenen güçlü risk iştahı, bu ülkelere yönelik yatırımcı ilgisini önemli ölçüde artırdı. Bu ülkelerdeki büyümenin 2018'de daha da hızlanarak %4.9'a ulaşması bekleniyor."
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, 2018 yılında, dünya ekonomisinin krizden çıkış yolunda ilerlemeye devam edeceği yönünde bir kanaat olduğunu dile getiren Ömer M. Koç, IMF'nin son tahminlerine göre, küresel büyümenin 2018'de %3.7 ile 2011'den beri en yüksek seviyesine ulaşacağını vurguladı.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM, EKONOMİK DÜZENİN KÖKTEN DEĞİŞMESİNE ZEMİN HAZIRLIYOR
"Ülkelerin ekonomik gücü, siyasi gücünün en önemli unsuru. Siyasi güç de stratejik ağırlığı getiriyor" diyen Ömer M. Koç değişen şartlarda ekonomiyi güçlendirmenin önemine dikkat çekti. Yeni teknolojik dönüşümün, alışageldiğimiz ekonomik düzenin ve temel üretim felsefesinin kökten değişmesine zemin hazırladığını belirten Koç, bu dönüşüm sürecinde, ancak teknoloji ve insan gücünü etkin kullanan ülkelerin dünyada söz sahibi olabileceğini söyledi ve "Önümüzdeki dönemde ülkemizin uluslararası rekabetçiliğini koruyabilmesi için, birçok alanda çok büyük bir reform sürecine girmesi gerekiyor" dedi.
"Türkiye'nin elindeki ekonomik ve siyasi kozlarının büyümesi Avrupa ile entegre olabilmesine bağlıdır" diyerek konuşmasını sürdüren Ömer M. Koç, "Demokratik değerlerin, kurumlarımızın ve hatta teknoloji kapasitemizin gelişebilmesi için Avrupa ile işbirliği içinde olmak zorundayız. Avrupa Birliği ile entegre bir Türkiye; Amerika, Orta Doğu ve Uzak Doğu için de daha önemli bir stratejik ortak demektir" dedi.
TÜRKİYE İÇİN DIŞ KAYANAK SAĞLAMAK KAÇINILMAZ
Türkiye ile ilgili yaptığı değerlendirmede ise, 2017'de ekonominin beklenenden daha iyi bir performans gösterdiğini söyleyerek bunda vakitlice alınan önlemlerin etkili olduğunu, bu kararların özellikle de iç talebi destekleyerek büyümeye katkı sağladığını belirtti. "Küresel ekonomide önemli bir oyuncu olmayı hedefleyen Türkiye için dış kaynak sağlamak kaçınılmazdır. Dolayısıyla yatırımcıyı ve girişimciyi cezbeden, demokratik ve siyâsi açıdan istikrarlı bir yatırım ortamı sağlanması fevkalâde önemli" diyen Ömer M. Koç, "Yüksek katma değer yaratan bir üretim yapısına geçilmesinin de ötesinde, yeni dijital çağda bizi rekabetçi kılacak ortamın hazırlanması en önemli unsur. Bu çerçevede bilim, teknoloji ve inovasyonu besleyecek iklimin yaratılması hayati önem arz ediyor. Bunun için de en önemli üç faktör: Kaliteli eğitim, bilime aktarılan kaynaklar ve özgür düşünce ortamıdır" dedi.
Gelecekte Türkiye'nin ve özel sektörün, dünyadaki konumunu belirleyecek en kritik unsurların eğitim kalitesi ve fırsat eşitliği olduğunu söyleyen Ömer M. Koç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyadaki baş döndürücü gelişime ve değişime ayak uyduracak ve hatta bunu şekillendirecek nesilleri yetiştirebildiğimiz ölçüde, aydınlık ve çağdaş bir geleceğimiz olacağına kâniyim. Yeni fikirlerin özgürce tartışıldığı ve ekonomiye kazandırıldığı yaratıcı bir dinamizm ortamı da ancak demokrasinin, çoğulculuğun ve katılımcılığın pekiştirilmesi ile başarılabilir. Bu evrensel değerler, makro düzeyde ülkemiz için elzem olduğu kadar; mikro düzeyde yaratıcı bir dinamizm ortamı sağlamak için şirketlerimiz açısından da önemli."