ABD’de Federal İşten Ayrılmalar Zirveye Ulaşıyor: Topyekûn İstifa Krizi Derinleşiyor
ABD’de 1 Ekim’de yürürlüğe girmesi beklenen “ertelenmiş istifa” planı, 100 binden fazla federal çalışanın görevini bırakmasına yol açıyor. Yıl sonuna dek 275 bine ulaşabilecek bu toplu ayrılık, kamu hizmetlerini ve Washington ekonomisini sarsma potansiyeli taşıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde federal kamu çalışanları arasında toplu istifa dalgası büyüyor. Başkan Trump yönetiminin devlete bağlı çalışanlarını “ertelenmiş istifa” (deferred resignation) planıyla teşvik etmesi, kamu personelinde yaygın tepkilere ve kurumsal krizlere yol açtı.
Planın içeriği ve uygulama süreci
Ocak 2025’te “Fork in the Road” başlıklı bir bildiriyle federal çalışanlara, görevden ayrılmayı ertelemek koşuluyla maaş ve sosyal haklarını koruma imkânı sunuldu. Bu teklif, bir nevi kamu hizmetinden çekilmeyi teşvik eden bir paket olarak algılandı.
Program kapsamında çalışanlar, ayrılmayı kabul ettikleri takdirde görevlerini bırakmalarına rağmen maaş ve haklarını belirli bir süre devam ettirme hakkına sahip olacaktı. Ancak, söz konusu teklifin yasal temeli, finansmanı ve kapsamı kamuoyunda tartışmaya açık hale geldi.
Daha sonra, bu “ertelenmiş istifa” programının 12 Şubat 2025’ten sonra gelen istifa taleplerini kabul etmeme yönünde bir kapanış bildirilmesiyle, uygulamada belirsizlikler doğdu. (Not: OPM, programın artık kapalı olduğunu açıkladı.)
İstifaların boyutu ve kamu personeli üzerindeki etkiler
1 Ekim itibarıyla 100 binden fazla federal çalışanın resmi istifasının yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Analizlere göre, yıl genelinde istifalar, erken emeklilik ve zorunlu çıkarmalar dahil edildiğinde toplam 275 bin çalışan kamu görevini terk edebilir.
Kısa vadede bu istifa dalgası, “en büyük sivil kamu işgücü azalışı” olarak tarihe geçebilir.
Yönetim, programın uygulama maliyetinin 14,8 milyar dolar olacağını savunurken, uzun vadede yılda 28 milyar dolarlık tasarruf sağlanacağını iddia ediyor.
Çalışan tepkileri ve sendika itirazları
Birçok kamu çalışanı programı fiili baskı olarak değerlendiriyor. Özellikle “güvensizlik iklimi”, “korku ve yıldırma ortamı” gibi ifadeler yaygın şekilde dile geliyor.
Sendikalar, programın gönüllülük ilkesini zedelediği, çalışanları “istifaya zorlayan” bir mekanizmaya dönüştüğü görüşünde. Bazı işçi temsilcileri, teklifin çalışanların haklarını zedeleyen fiili bir çıkış dayatması haline geldiğini söylüyor.
Yasal itirazlar da boy göstermeye başladı; birçok sendika programın anayasal yetkenin dışına çıkarak yürütme erkinin sınırlarını zorladığını ileri sürüyor.
Kurumlara ve kamu hizmetlerine yansımaları
Kritik kamu kurumlarında bilgi ve uzmanlık kaybı riski ortaya çıktı.
Acil hizmetler, sağlık, güvenlik, altyapı gibi alanlarda görev yapan kurumlar personel eksikliğinden etkilenebilir.
Yerel yönetimler de bu sürecin ekonomik etkileriyle karşı karşıya: istifa eden çalışanların maaşlarının durması, tüketim düşüşleri, konut piyasasında gerileme gibi zincir etkiler bekleniyor.
Bazı mahkeme kararları, çıkarılan personelin hukukî zeminde yeniden değerlendirilmesine yönelik tartışmalar da gündemde.