'Fezlekeleri talimatla hazırlayan savcılar cezaevinde'

HDP Heyetinin Anayasa Mahkemesi önündeki Ahlatlıbel Atatürk Parkı'ndaki Vicdan ve Adalet Nöbetinin 3. günü daha sıkı polis ablukasında başladı.

'Fezlekeleri talimatla hazırlayan savcılar cezaevinde'

Sibel HÜRTAŞ / ANKARA

HDP Heyetinin Anayasa Mahkemesi önündeki Ahlatlıbel Atatürk Parkı’nda başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti 3 gününde.

Nöbetin 3. gününde Ahlatlıbel Parkı çevresindeki güvenlik önlemleri dikkat çekti. Çevik Kuvvet polisleri parkın etrafında önlemler alırken, sivil polisler de park içindeydi. Sabah saatlerinde parka gelmek isteyen HDP yöneticileri, polisler tarafından engellendi. Milletvekillerinin geçişine izin verilirken, desteğe gelenlerin parka giremeyeceği uyarısı yapıldı. HDP milletvekillerinin polisle görüşmesinin ardından desteğe gelenlerin parka girişine izin verildi. HDP MYK üyeleri, hukukçular Adalet ve Vicdan Nöbetini desteklemeye geldi. Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan da Ahlatlıbel Parkı’na gelerek, nöbete destek verdi. Sabah saatlerinde nöbete desteğe gelmek için HDP Ankara İl Örgütünde buluşanlar ise Ankara İl Örgütü binası çevresindeki polis tarafından, dışarı çıkarılmadı.

Vicdan ve Adalet Nöbetinin 3. gününde HDP Sözcüsü Osman Baydemir, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, HDP Milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Ertuğrul Kürkçü, Mithat Sancar ve diğer vekiller katıldı. HDP Heyeti, nöbete başlarken, basın mensupları park alanından çıkarıldı.

Nöbetin başında açıklama yapan HDP Sözcüsü Osman Baydemir, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu HDP Milletvekillerinin dosyasını getirdi. Dosyaların önünde açıklama yapan Baydemir, milletvekillerinin dosyalarından örnekler verdi:

Baydemir şöyle konuştu:

"Anayasa Mahkemesi önünde başlattığımız nöbetin 3. Gününde bu ülkenin aydınlık geleceği için, insanlarımızın eşitçe, özgürce bir arada çatışmasız bir yaşamı başarabilmeleri ve barışı gelecek nesillere miras olarak bırakabileceğimiz bir direnişi, itirazı ortaya koymak adına buradayız. Her ne kadar siyasal iktidar ve onun medyası HDP ve HDP bileşenlerini olduğundan farklı gösterme çabasını yürütüyorsa da gerçek eninde sonunda açığa çıkacaktır. Bugün 11 milletvekili cezaevindeyse muhalefet ettikleri içindir. Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerin iktidarı eleştirmeleridir, bu görevlerinin esasıdır. Bu ülke öyle bir şekilde yönetiliyor ki iktidarı ve iktidarın liderini eleştirmek suç haline dönüşmüş. Tüm kamuoyunda bir yalan propaganda var.

Anayasa Mahkemesi’ne sunduğumuz klasörleri bugün buraya da getirdik. Gelin bir kez daha hep birlikte bakalım. Bütün bu fezlekelerin, iddiaların ortak bir özelliği var. 2010, 11, 12, 13, 14 yılında yapılan beyanlar ve aktiviteler. Peki, ne zaman bunlar fezlekeye dönüşmüş, ne zaman yargı aşamasına gönderilmiş? AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın siyasete dizayn verme, muhalefeti susturma amacıyla yargıya yaptığı çağrılardan sonra.

Erdoğan, "Bunun hesabını soracağız" diyor. Neyin hesabını soracaksın? 7 Haziran’da HDP Türkiye’nin umudu oldu; beyefendiler de tek başına iktidar şansını yitirdi. Koalisyon olmasın diye savaşı, ölümü bu ülkenin kaderi haline dönüştürdüler. Çatışma, ölüm bu ülkenin kaderi değildir.

FEZLEKELER TALİMATLA HAZIRLANDI

2015 yılında seçimler öncesi AKP Genel Başkanı Erdoğan hakkında Bahçeli, defalarca "Hırsız" ithamında bulundu, suçlamalar yöneltti. Bugün dahi HDP olarak açık bir şekilde söylüyoruz. Siyasi liderler hakaret dilini kullanmamalı. Eleştiri hakkı kutsal ama nezaketi bırakmaması gerekiyor liderlerin. Gelin görün ki Bahçeli Erdoğan’a defalarca "hırsız" dedi, herhangi bir maddi manevi tazminat davası dahi açılmadı. Bahçeli seçimden sonra da haddini aşarak HDP’ye oy veren 6 buçuk milyon insana "şerefsiz" dedi. Eş Genel Başkanımız da bu ithama karşılık, 'Seçmenimize küfür hakaret edene bin misliyle aynen iade ediyorum. Seçim öncesi hırsızdan hesap sorarız deyip, seçim sonrası hırsızın sarayında zevki sefa sürenler midir şerefli olanlar?' dedi. Eş Genel Başkanımız hakkında "Cumhurbaşkanına hakaretten" dava açıldı. 6 buçuk milyon seçmene şerefsizlik ithamında bulunan hakkında herhangi bir soruşturma yok.

DEMİRTAŞ’IN FEZLEKESİ

2011 yılında Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Diyarbakır’da Sivil Cuma Namazında Cuma Namazı ifa etti. 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılması arifesinde bu, fezlekeye dönüştürüldü, hakkında dava açıldı. 2011’de de Eş Genel Başkanımız Kürdi Der’in etkinliğinde Kürtçe kullanımının ne kadar haklı bir talep olduğunu ifade ediyor. Bu konuşma 2015’te dönemin Cumhurbaşkanının talimatı sonrası fezlekeye dönüşüyor.

4 Kasım operasyonundan sonra bir siyasi partinin lideri gözaltına alınıyor, savcılıkta eş genel başkanımız sorulan sorulara karşı beyanatlarda bulunuyor. O beyanatlar hakkında da fezleke hazırlanıyor.

Hedef konuşma özgürlüğüdür, hedef demokrasiyi tümden ortadan kaldırmaktır. Kendilerine kutsiyet atfediyorlar. Kendileri dışında herkes kötü, terörist. Bu devletin beka sorunu yok, bu devletin demokrasi sorunu var, adalet sorunu var. Adalet tecil etmediği sürece bu ülkede güvenlik sağlanamaz.

KAYSERİ’DE KONUŞMADILAR AMA YARGILANIYORLAR

Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş hiçbir zaman Kayseri ilimizde bir basın toplantısı, bir miting yapmadı. Ama Cumhurbaşkanının yargıya çağrısından sonra Kayseri Cumhuriyet Savcılığı ve Emniyeti harekete geçiyor. "Ne yapalım, ne edelim, biz de bir şey bulalım" derken hiçbir şey bulamıyorlar. Miting yok, etkinlik yok. Sonunda bir şey buluyorlar. Kayseri’de Mart 2015’te HDP il binası kundaklanıyor. Eş Genel Başkanlarımızın avukatları, dönemin emniyet müdürü hakkında görevi ihmal ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyor. Suç duyurusunun içeriğinin gerçeğe aykırı olduğu gerekçesiyle emniyet müdürüne hakaretten dolayı eş genel başkanlarımız hakkında fezleke düzenleniyor. Şu anda bundan dolayı yargılanıyorlar. Bu müflis tüccar politikasıdır. Müflis tüccar eski defterleri karıştırır ve bundan umut elde etmeye çalışır.

KARAR 4 YIL ÖNCE ALINMIŞ

AYM başkanı ile yaptığımız görüşmede de ifade ettik. 15 Temmuz darbe girişimi nasıl siyasetin tüm aktörlerine karşı yapıldıysa 4 Kasım da demokrasiye, siyasete, bir arada yaşamaya darbedir. Biz AYM’ye "bu darbeye dur" deyin diyoruz. Kararın açıklanması demek içtihadınıza sahip çıkmanızdır. Makul süre çoktan aşılmıştır. 308 gündür halka karar yok. Haberal, Balbay kararlarında zaten milletvekillerinin dokunulmazlığı üzerine uzun irdelemeler sonucu bir içtihat oluşturmuştur. Sıfırdan bir yargılama yapmıyorsunuz. Milletvekilleri nasıl yargılanır kararını 4 yıl önce vermişsiniz. Bu karar Anayasa hükmündedir. Yeni bir irdelemeye gerek yoktur.

"O dönemin milletvekilleri ayrı bu döneminkiler ayrı" mı diyorsunuz? "Onlar şu etnik kimliğe mensup, bunlar şu etnik kimliğe mensup" mu diyorsunuz? "Onlar şu siyasete ait, bunlar şu siyasete ait" mi diyorsunuz? Öyleyse anayasayı ilga ediyorsunuz. Başka bir darbe olmuş.

BALUKEN’İN DOSYASI

İdris Baluken hakkında Bingöl Savcılığının açtığı soruşturma: 14 Mayıs 2014’te Bingöl İl teşkilatımız saldırıya maruz kalıyor. O saldırıdan sonra sosyal medya üzerinden Baluken’in iki köy korucusunu tehdit ettiği iddia ediliyor. Ve şu anda bu dosyadan yargılanıyor. İddia makamı iddialarını ispatla mükelleftir. Ancak hiçbir ispat yok. İdris Baluken’in o tarihler arasındaki tüm sosyal medya paylaşımları inceleniyor ve bir tehdit bulunamıyor. İsnat edilen suçlamaya dair herhangi bir twitter kullanımı var mıdır diye mahkemeden emniyete yazı gidiyor. Emniyetten gelen yazıda da "hiçbir sosyal medya hesabında böyle bir paylaşım yoktur" deniyor. Olmayan bir twitten dolayı Baluken cezaevine konuluyor, kamuoyuna da HDP teröristtir deniyor. Kim ki suçsuz masum bir insanı cezaevine koyarsa esas terörist odur. HDP’ye terörist diyenler dönüp aynaya baksınlar terörist nedir görürler.

ÇAĞLAR DEMİREL’İN DOSYASI

Çağlar Demirel, şehirlerin kuşatma altına alındığı, insanlığın, hukukun askıya alındığı dönem bir TV kanalına katılıyor; savaşı, çatışmayı eleştiriyor. Tutuklanıyor. Çağlar Demirel, Grup Başkanvekilidir, milletvekilidir. TV’de yaptığı konuşmaların aynısını parlamentoda kürsüde söylüyor. Başka bir yol var diyor. Hükümeti eleştiriyor. Milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılsa bile kürsü sorumsuzluğu var. Milletvekili dünyanın hiçbir yerinde konuşmasından dolayı ceza kovuşturmasına tabi tutulamaz. Parlamenter sistemin özü budur. Kürsü sorumsuzluğu bugün fiiliyatta kaldırılıyor.

FEZLEKELERİ HAZIRLAYAN SAVCILAR CEZAEVİNDE

2012 yılında tecrit uygulamasına karşı bütün cezaevlerinde açlık grevleri başlamıştı. O açlık grevlerinde insanlar tecrit kalksın, müzakere olsun, çatışma bitsin diye açlık grevi yapmıştı. O dönem Gülser Yıldırım da açlık grevine girmişti. Uzun müzakerelerden sonra açlık grevi diyalogla ortak paydalarda buluşularak nihayete erdi. Dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınç, "tutuklu ve hükümlülere teşekkür ediyorum, Türk halkını üzmediler" diyor. Ayrıca o açlık grevinden sonra adına çözüm süreci denilen dönemin kapısı aralanıyor. Düşünün 2012 yılındaki bu ulvi gelişme soruşturma konusu yapılıyor. Bunu yapan kim? Diyarbakır Başsavcı Vekili A.K. A.K. aynı zamanda HSYK Genel Kurulundan ihraç ediliyor, şu anda da FETÖ - PDY üyesi olma isnadıyla tutuklu. Fezlekeyi hazırlayan onların deyimiyle kumpasçı. Peki, eğer bu kumpassa sen niye hala onun iddianamesiyle yargılama sürdürüyorsun. Demek ki iş birliğiniz devam ediyor.

Bir milletvekilinin yargılanabilmesi için önce dokunulmazlığının kaldırılması gerekiyor. Parti Sözcümüz Ayhan Bilgen, dokunulmazlığının kaldırılmadığı, isnat edilmeyen bir suçtan dolayı şu anda cezaevinde.

POLİSLER KORKUYOR

Biz bunları defalarca paylaştık, AYM başkanı ile de paylaştık. İstisnasız bütün mahkemeler siyasi otoritenin baskısı altında. Elini vicdanına koyup bu karar hukuki değil diyebilecek hakim ve savcı kendisinden korkuyor. Bu fezleke doğru değil diye düşünen polis şefi her an "beni de cezaevine koyabilirler" diye korkuyor. Böylesi bir korku atmosferinde adalet icra etmek mümkün değil.

FERHAT ENCÜ DOSYASI

Ferhat Encü, 34 yakınını katliamda yitirdi. Dünyada bir ilki yaşadı. Sokağa çıkma yasağını ihlal etti diye 10 ay ceza aldı. Bir milletvekili sokağa çıkma yasağını ihlal etti diye ceza aldı. Cizre’de sokağa çıkma yasağını ilan eden kimdi? O dönemin vali yardımcısı, paşası. Onlar şimdi nerede? FETÖ’den cezaevinde. Hani siz milletin vekilini atanmışa ezdirmeyecektiniz? Açık ve net: işbirliğiniz devam ediyor. Onlar darbeye kalkıştılar, siz darbeyi sürdürüyorsunuz.

BAYDEMİR DOSYASI

Urfa’da 2015 Newroz’unda, Halfeti’de Newroz yasaklanmış. İlçe binası önünde, "ey hükümet Newroz ateşini söndürmeyin. Annelerin yüreğini yangın yerine çeviren savaşa, yangına su dökelim" dediğim için yargılanıyorum. Bunu demeye devam edeceğim. Biz çocuklarımıza barışı miras bırakmak istiyoruz. Kimileri mal mülk bırakmak isteyebilir ama biz barışı miras bırakmak istiyoruz. Çünkü zulümle abat olunmaz. "

Açıklamada, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan da şunları söyledi:

"Çeşitli toplumsal kesimlerin ortak talebidir adalet. Adalet talebimiz var, ama bu kurumlardan, bu sistemden adalet beklentimiz yok. AYM Başkanının AKP Genel Başkanı karşısındaki pozu sadece bir kare. Adalete güvensizliği tetikleyen önemli dönemeçler oldu. HSYK’ya müdahaleler, Danıştay, Yargıtay başkanlarının açıklamaları, yüksek yargı organlarının başkanlarının ailelerinin iktidarla ilişkileri ve yargılama süreçleri. Bugün yargı sistemi üzerindeki vesayeti düşündüğümüzde evet yargıdan adalet beklemiyoruz. Sadece yargıda mı adalet yok? Hayır. Çalışma hayatında da adalet yok. Emekçiler, işçiler çalışma haklarının güvence altına alınması için adalet mücadelesi veriyorlar. KHK ihraçlarıyla cadı avına dönüşen sistemde tüm çalışanlar açısından adalet talebi var. Şimdi bir de müfredatları değiştirenlere karşı kadınların adalet talebi var. Tacizi tecavüzü meşrulaştıranlara karşı adalet talebi var. Sadece AYM önünde değil, Çağlayan Adliyesi’nde de, Silivri’de de, Diyarbakır’da, da İzmir’de de ülkenin her yerinde devam ediyor. Sadece adalet talebi değil barış talebi de var. Ortadoğu’da süren kanlı savaşa benzin taşıyan politikalarının karşısında barış talebimiz Ortadoğu halklarının kardeşliği talebini güçlendiriyor. Bu ülkenin adalet talebi bu ülkenin demokratikleşmesinin sigortasıdır. Şimdi bu mücadeleyi ortaklaştırma zamanıdır."

baydemir Savcılar