21. Yüzyılın yeni dünya savaşları

21. Yüzyılın yeni dünya savaşları
İçinden geçtiğimiz sürecin gündemini, tehlikeyi görünür kılan değil, tehlikeyi yasallaştıran politikalar belirliyor.

1920’li yıllarda Almanya’nın,  1930’lu yıllarda dünyanın ekonomik bunalımı 1939 yılında Dünya Savaşı ile  sonuçlandı. Savaş sonrası yeni Dünya sistemi ve küresel ekonomisinin çerçevesi yeniden çizildi. Yeni dünya düzeninin programı,

1944 yılı Temmuz ayında 44 ülke delegesinin katılımıyla Bretton Woods’ta hazırlandı. 

Toplantı, ‘yeni’ dünya sisteminin saç ayakları sayılacak üç önemli kararla sonuçlandı.

1-Uluslararası Para Fonu (IMF)

2-Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD)

3-Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (WTO World Trade Organisation).

Bu sistem ile 1970 yıllarına kadar Latin Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde uluslararası şirketlerin gereksinimleri doğrultusunda iç pazarlar oluşturularak, tekelci sistemin yeni sömürgecilik politikasının bağımlılık ağları genişletildi.
1970’li yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkeler, daha adil ticaret koşullarını içeren Uluslararası Yeni Ekonomik Düzen (YDD) için mücadeleyi geliştirince, tekelci kapitalizm de yeni bir yapılanmanın temellerini atmanın hazırlıklarını başlattı. 
Soğuk savaş döneminin sağladığı avantajlarla YDD önemli bir mesafe de kat etti. Finans kapital de uluslararası ağlarını genişletti. Bu sürecin sancılı geçeceği, bağımlı ülkelerdeki bu gelişmenin önünün alınacağı belliydi. Finans kapital istemi, kuruluş sürecinde, YDD sistemiyle paralel yürüyemezdi. 

Finans kapitalin uluslararası ağı geliştikçe, birinci ve ikinci Dünya savaşları sonucu olarak ortaya çıkan sistemler ve ekonomik politikalar yeni sürecin önünde engel görülmeye başlandı. Yeni gelişmekte olan ülkelerin "sömürgeciliğin her türünden kurtulma ve ülkeler arasında ekonomik adalet temeline dayanan bir ilişkinin güçlenmesi’’ talebi, Finans kapitalin kurmak istediği yeni ekonomik ve siyasi sistemin önünde engeldi. 

Bu trendin önünü kesmek için, yüzyıl boyu desteklenen sistemlere karşı müdahale politikaları geliştirildi. "Demokratikleştirme’’ adıyla geliştirilen müdahale politikaları lokal savaşlarla devreye sokuldu. Ortadoğu, Asya, Afrika, güney ve Latin Amerika’da süren iç karışıklıklar, bölgesel savaşlar ve fiili müdahaleler bu planın bir parçası olarak yürütüldü, yürütülüyor.

Finans kapitalin lokal savaş politikası, Sovyetlerin dağılma sürecinde Finans kapital lehine önemli sonuçlara yol açtı. Bu süreç egemen bir gücün (Rusya’nın) fiili işgal (Ukrayna’yı) hamlesiyle hem bozuldu hem de yeni bir boyut kazanmış oldu. Lokal savaşlar da mevzii fiili müdahaleler de Dünya insanlığı için hep büyük tehlikelerle taşıyordu. Fakat bu tehlike, dünya egemenlik yarışı içinde olan iki nükleer gücün karşı karşıya gelmesiyle, daha büyük boyutlara ulaştı. 

İçinden geçtiğimiz sürecin gündemini, tehlikeyi görünür kılan değil, tehlikeyi yasallaştıran politikalar belirliyor. Koparılan bütün kıyamet, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve insanlığın gelecek endişesinden ziyade, dünyayı yeniden düzenleme planlarına yasal kılıf uydurma stratejisi üzerinden yürütülüyor. Ticaret, siyaset ve diplomasi boyutunda yürütülen bu savaşın, dünyayı kontrol eden güçler arasında silahlı bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecek.
Süren savaşa ister 3. Dünya, ister finans kapitalin Doğu ve Batı cephesinin savaşı densin, değişmeyen sonuç şu: Bu gelişme, bugüne kadar hüküm süren sistemleri ve sistem teorilerini alt üst edecek. 

Kapitalizm tekelci sistemden Finans Kapital sistemine geçecek. Uzun vadede yeni dünya sisteminin yasa ve kuralları oluşacak. Bu re-organizasyonun cepheleri Rusya-Çin ve ABD-AB cephesi olacak. Birde bu iki cepheler etrafında kümelenenler. 

Bu tablo her ne kadar 1990’lı yıllar öncesi soğuk savaş dönemini anımsatıyorsa da işin esası 21. Yüzyıl kapitalizminin (Finans kapitalin) dünya egemenlik sitemini yeniden düzenlenmesi olarak görmek gerekiyor. Bu işin insanlık için tehlikesi ise, bu iki cephede bir araya gelen güçlerin demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle bir alakalarının olmaması. 

Tek hedefleri bir dünya imparatorluğunu kurmak. Bu transformasyon görevini, sınır, ülke, dil, din ve ırk mefhumunu tanımayan Finans kapital hanedanlığı, ırkçısından otokratına kadar Finans kapitalin bütün temsilcilerini bir araya getirerek gerçekleştirmek istiyor. 

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zeleniskiy'le görüşüp destek ve yardımlarını sundu. Bu durumu sonlandırabilmek için yoğun çalışıyor. Putin'le bir araya gelip gidişatı değiştirmeye çalışıyor. Türkiye'nin sergilediği liderlik ve NATO müttefiklerine sunduğu yoğun destek için minnettarız" sözleri, Kürtleri toplu katletmekten çekinmeyen, IŞİD terör örgütüyle bağlarını koparmayan, ABD’nin öldürdüğü iki IŞİD liderine barınma ve korunma olanağını sunan Erdoğan ve benzeri otoriter liderlerle bir araya gelmekten sakınca görmediklerinin teyidi gibi. 

Putin’in emperyalist emelleri için işlediği insanlık suçunu, aynı emelleri güdenler tarafından mahkûm edilmesi mümkün değil! Finans kapitalin bu iki farklı cephesinin çelişkileri sadece çıkar çelişkileridir. Egemen güçler arası çekişmenin tarihin hiçbir döneminde demokrasi ve özgürlüklere yol açmadığı bilinir. 

İnsanlık, Finans Kapitalin ‘yeni’ dünyasında yaşam alanına ve hakkına sahip olmak istiyorsa, bütün tarihinde yürüttüğü hak mücadelesinin birkaç mislini, fakat egemenlik savaşı yürütenlerin cephesinde yer almadan, yürütmek zorunda olacaktır. Yeni savaş sahasının hem egemen hem de mücadele güçleri 19. Ve 20. Yüzyılın egemen ve mücadele güçlerinden çok farklıdır.

Öne Çıkanlar