'Geçirmek!'
Ömer FARUK
Kolay algılanabilir "kısa ve boş söz" oranının artması reklamcılığın gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla doğru orantılıdır.
Bu süreçle birlikte siyaset, siyasetçi ve bu siyaset yapma tarzına oy ve onay veren de "kısa ve boş söz"e göre biçimlenmeye başlamıştır.
Bu da "kısa ve boş söz"ün "hakaret ve şiddet"le ittifakına zemin hazırlar, –"hakaret ve şiddet" kısa, katı, geleneksel ve çok kolaydır çünkü.
Böylece "kısa ve boş söz" "hakaret ve şiddet"i, "hakaret ve şiddet" "kısa ve boş söz"ü kendisine mahkûm eder.
Böylece "giydiren", "geçiren", "silkeleyen", "kodu mu oturtan", "vurdu mu deviren", "ağzına s...n", "taciz ve tecavüz eden", "g...ne koyan", "s...p geçen" … bir söylem siyaseti giderek daha çok ele geçirir.
Pan-kapitalizmin en "estetik" kurumu olan reklam sektörü siyasi aktörlerden ve siyasi partilerden daha etkili olmaya başlar.
Ardından seçilmiş tek adam rejimleri gelir.
Dünya insanı, doğaya hükmetmekle başladığı tahakküm etme sürecini yeryüzü insanı’na da hükmederek tamamlar.
Despotun ceza ile tehdit eden asık suratlı emri yerine pan-kapitalizmin estetize edilmiş "kısa ve boş söz"üne gönüllü olarak razı olan, varlığını satın aldıkları ve sattıklarıyla biçimlendiren, midesiyle düşünen, satıcı ve alıcı olarak "Ben A. Ş."nin başarı özlemiyle yanıp tutuşan bir toplumsallığın temelleri atılmıştır artık.
Oysa her "Ben A. Ş." tabelası aynı zamanda bir "satılık" ilanıdır.
Fiyatını ise reklamcının "kısa ve boş söz"le ürünü estetize etme becerisi belirler.
Reklamın reklamla hem rekabet ettiği hem de birbirini biçimlendirdiği bir dönem yaşanmaktadır artık.
Can alıcı soru şudur: "Hangi partiye üyesin?" değil "Hangi reklam ajansı seni pazarlıyor?"