Hibrit eğitim ve Türkiye: Eğitimde fırsat eşitsizliği ve barınma sorunu
Melike Sargın
Eğitim- öğretim yılının başlamasına günler kala adını sıkça duyduğumuz hibrit eğitim modeli üniversiteler gündemde. Hibrit eğitim modeli dijital öğrenme teknolojilerinin gelişmesiyle, geleneksel öğrenme anlayışı yerine, yüz yüze ve web destekli öğrenmenin birleşmesinden oluşan bir eğitim modeli olarak tanımlanmakta.
Hibrit eğitimin olumlu ve olumsuz yanlarına bakmadan önce “hibrit” kavramı ve hibrit eğitim üzerinde duracağım. Hibrit; Latince melezlik anlamında kullanılan ve kökeni biyolojiye dayalı olan, literatürde ‘harmanlama’,’karma’ gibi kavramlara karşılık gelmektedir. Var olan iki olguyu, bir arada daha iyi bir ürün elde etmek amacıyla kullanma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere eğitimin yarısı yüz yüze diğer yarısı ise uzaktan eğitim ile yapılmaktadır.
PANDEMİ SÜRECİNDE YAYGINLAŞTI
Hibrit eğitim ilk kez 2020 pandemi döneminde gündeme geldi. Ancak pandemi dönemi gündeme gelse de benzer eğitim modellerini daha önce uygulayan ülkeler var. Pandemi süreci hibrit eğitimin yaygınlaştığı bir dönem oldu ve birçok ülke, eğitim-öğretimin aksamaması adına hibrit eğitim uygulamalarını devreye soktu.
Türkiye ise bu dönemde hibrit eğitim modeli yerine uzaktan eğitim ile eğitim-öğretimin devamlılığını sağlamaya çalıştı. Daha sonra hibrit eğitim ve uzaktan eğitim gibi uygulamalarla, eğitim-öğretim faaliyetleri devam ettirildi. Pandemi dönemine baktığımızda olağanüstü bir hal söz konusu idi ve o anın ihtiyaç ve gerekliliklerine göre hareket edildi. Ve iktidar, bu döneminde alt yapısının hiç uygun olmamasına rağmen eğitim-öğretime uzaktan devam ettirmeye çalıştı. Ne kadar başarılı olundu diye soracak olursak, pek de başarılı olabildiğimiz söylenemez. Çünkü; alt yapı sorunları, öğrencilerin teknolojiye ulaşmada yaşadığı güçlükler, eğitimcilerin ve idarecilerin ne yapılacağını kavrayamaması ve ailelerin de yaşadığı zorluklarla dolu bir dönem geçti. Bu süreç toplumsal, ekonomik, psikolojik birçok olumsuzluk yaşanmasına da sebep oldu. Psikolojik etkilerini bariz bir şekilde çocukların ve gençlerin iletişim kurma güçlüğü yaşadığına şahit olarak gördük.
Pandemi döneminin ilerleyen süreçlerinde ise uzaktan eğitim yerini hibrit eğitim modeline bıraktı. Pandeminin etkisinin azalması ile birlikte yüz yüze eğitime geçiş yapıldı ancak bu kez de 6 şubat 2023 depreminden sonra hibrit eğitim tekrar gündeme geldi ve uygulamaya konuldu.
HİBRİT EĞİTİMİN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI
Hibrit eğitimin birçok olumlu tarafları var lakin olumsuz olabilecek yanlarını da göz ardı etmemeliyiz. Olumlu yanları, uzaktan eğitim ile kıyaslanınca ağır basıyor. Çünkü uzaktan eğitimdeki yüz yüze olmama hali kısmen bertaraf edilmiş bir eğitim modeli olarak karşımıza çıkıyor. Hibrit eğitimde öğretmen, yüz yüze ve uzaktan eğitim anlayışının arasında bir yerde durmaktadır. Her iki eğitim uygulamasında da “esneklik” ilkesi çerçevesinde teknolojik araçlar yardımıyla, zaman ve mekan sınırlaması olmadan öğretimi gerçekleştirmektedir.
Böylece öğretmen de öğrenci de bilgiye daha kolay erişmektedir. Uzaktan eğitimde ortaya çıkan iletişim eksikliği de yoktur çünkü, eğitim-öğretimin yarısı yüz yüze gerçekleşecektir. Uzaktan eğitimin eksik yönlerini tamamlayıcı bir tarafı vardır. En önemlisi de düşük maliyetli olmasıdır. Hibrit eğitimin bir bölümü çevrimiçi yapılacağı için, öğrencilerin her zaman sınıfta bulunması gerekmez. Tüm bu olumlu özellikleri toparlarsak kendisini yenileyen, teknolojiye uyum sağlayan, eleştiren, sorgulayan birey profili yaratılabilir gibi duruyor. Tüm bunların sağlanması için ise söz konusu araçların etkili bir biçimde kullanımından yararlanabilmek, iyi bir planlama ve altyapı gerekliliğidir. Peki bu planlamayı mevcut iktidar nasıl yapıyor ve ne kadarını yapabilecek?
İKTİDARIN EĞİTİMİ YÖNETME BİÇİMİ
Ülkemizde, eğitimde izlenen eğitim politikaları birkaç gün içinde hatta bir gün içinde bile değişebiliyor. Türkiye’de okul öncesinden üniversite ye kadar eğitimin her basamağında günbegün yeni ve hatta bazen yersiz kararlar da alınıyor. Çay kahve içerken ya da sohbet esnasında “Hadi şu okul öncesini açık bırakalım da diğer okulları kapatalım, üniversiteleri de hibrite çevirelim, imam hatiplerde dünyaya örnek olacak diyelim vb” şeklinde saymakla bitiremeyeceğimiz söylemler ve uygulamalar mevcut. Hal böyle olunca öğretmen, öğrenci ve ailelerin kafası karışık oluyor. Çünkü bu ülkede her an her karar alınabilir ve herhangi bir alt yapı oluşturulmadan tepeden inme şekillerde uygulamaya da konabilir.
Bir bakıma öğrenciler, öğretmenler ve aslında hepsinin toplamı olan toplum bir deneğe dönüşüyor. İşte hibrit eğitim modeli de bunlardan biri. Buradaki niyetim hibrit eğitimi karalamak değildir. Kaldı ki okullu toplumlar dünyası olarak, gelişen teknolojiyi kullanmak ve toplumun faydasına olabilecek bir uygulamayı hepimiz canı gönülden isteriz. Buradaki endişem, mevcut iktidarın eğitime dair aldığı kararlarda ve eğitim politikalarında beceriksiz olacağıdır. Alınan kararlarda, gençlerin ve çocukların faydası değil de yalnızca devlete ve kötü giden ekonomiye sağlayacağı faydaların gözetilerek, bu eğitim politikalarının ve modellerinin araç olarak kullanılmasıdır.
Son yıllardaki eğitim politikalarını ve mevcut ekonomik sorunları düşünürsek; öğrencilerin ve gençlerin barınma sorununun çözülemediğini hatırlarsak, iktidarın hibrit eğitime alkış tutmasına şaşırmayız.
Hibrit eğitim ya da başka eğitim modellerinin gelişmiş ülkelerde uygulamaya konulmasına baktığımızda; bu uygulamaların sağlam eğitim felsefelerine dayandırıldığını, gerçekten teknolojiyi kullanmak ve gençler için, gelecek nesiller için maksimum fayda sağlamak için yapıldığını görebiliriz. Ancak bizim gibi bir ülkede, ortaya atılan eğitim modellerinin ve uygulamalarının altında yatan başka sebepler mi var düşüncesinden kaçamıyoruz. Bunu söylemek gerçekten vahim olsa da üniversitelerin içi artık tamamen boşaltıldı, niteliksiz eğitim ve niteliksiz mezunlar ve sadece diploma basan üniversiteler var artık.
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ VE BARINMA
Ülkemizde, eğitimde fırsat eşitliğinin olduğunu ne yazık ki söyleyemeyiz. Tam tersine Türkiye’de, eğitimdeki fırsat eşitsizliği en büyük sorunlardan biri olarak her daim güncelliğini korudu. Artık hangi konuyu ele alırsak alalım karşımıza, toplumun gitgide yoksullaşması ve ekonominin iyi olmadığı gerçeği çıkıyor. Bir ülkenin yönetim biçimi, ekonomisi kötüyse bu durum her alanda kendini olumsuzluklarla gösterecektir, gösteriyor. Eğitimdeki fırsat eşitsizliği de hem politik hem de ekonomik sebeplere dayalı olarak hızla artmakta. Eğitimde eşitsizliği cinsiyet, sosyo-ekonomik altyapı, etnik köken, öğretmen-öğrenci kaynaklı şeklinde sınıflandırabiliriz. Peki bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için iktidar herhangi bir şey yapmıyor mu? 21 yıllık iktidarları boyunca öğrencilerin barınma sorunu çözemeyenler, kalkıp başka ülkelere örnek teşkil edecek alternatif eğitim modellerinden bahsedince pek inandırıcı olamıyorlar.
Peki hibrit eğitim modeli ve fırsat eşitsizliğini nasıl yan yana getiriyorum? Her iki kavram birbiriyle bağlantılı. Ortada kötüye giden bir ekonomi var, eğitim-öğretim hayatına katılım sağlayamayan bir gençlik var. Yüz yüze eğitimine devam eden gençlerin, artan ev kiraları sonucunda barınma sorunu yaşaması, art arda gelen zamlarla yeme-içme, ulaşım, kişisel ve sosyal giderlerin artması, beraberinde gençlerin üniversiteyi okudukları şehirlerde evlerini kapatıp, ailelerini yanına dönmesine sebep oluyor. Bu gençler üniversiteyi ya bulundukları şehirde okuyacaklar ya da üniversiteye gitmeyecekler.
Tüm bunların üstüne bir de Hibrit eğitim ekleniyor. Haftanın belirli günleri yüz yüze, belirli günleri ise çevrimiçi uzaktan eğitim şeklinde yapılacak bu eğitim modeline kaç genç uyum sağlayabilecek?
Ekonomisi iyi olan bir ülke için muazzam olabilecek olan hibrit eğitim, bizim ülkemiz için bir çileye dönüşebilir. Aynı zamanda eğitimde fırsat eşitsizliğini de derinleştirecektir.. Maddi yönden durumu iyi gençler yüz yüze eğitim için okula gidip, barınma sorununu çözerken; diğer gençler evden çıkmadan, akranları ile öğretmenleriyle bir araya gelmeden eğitimini tamamlayacak. Dışarıda sosyalleşmenin de bir maddi imkan gerektirdiği düşünülürse, hibrit eğitim alan bu gençlerin sosyalleşme imkanları da gittikçe kısıtlanacak.
SONUÇ
Görünen o ki, eğitim Hibrit de yapılsa var olan fırsat eşitsizliği, adil olmayan eğitim, barınma vb. gibi sorunlar devam edecek. Bu problemlere mevcut iktidarın çözümler bulmasından umudu kesmiş bir gençlik ve halk var. Neyse ki bu olumsuzluklara rağmen problemlerin çözümüne destek veren STK’lar, eğitim örgütleri ile geleceği inşa etmeye çalışanlar ve umudunu her şeye rağmen diri tutmaya çalışan eğitim emekçilerimiz, çocuklarımız, gençlerimiz var. Her geçen gün daha da yoksullaştığımız günümüz Türkiye’sinde, birçok çocuk ve genç dayanışma kültürü ile öğrenimine devam etmeye çalışıyor.
Melike Sargın; Felsefe grubu öğretmeni ve yaratıcı drama eğitmenidir. Uzun yıllardır okul öncesi ve ilkokul yaş gruplarıyla çocuklar için felsefe (p4c) ve yaratıcı drama çalışmaları yürütmektedir. Aynı zamanda eğitimcilere yönelik Çocuklar, topuluklar ve şirketler için felsefe eğitmen eğitmenliği yapmaktadır. Alternatif eğitim modelleri, pedagoji, eğitim ve siyaset alanında yazılar kaleme almaktadır.