Putin işgalciyse, Erdoğan ne?
Ali ÇATAKÇIN
Haklı savaş yoktur! Zorbanın savaşı ve savaşın mağduru vardır. Mağdurun direnişi savaş değil, yaşama tutunma çabasıdır. Dünyada yürütülmüş ve yürütülen bütün savaşlar haksız savaşlardır.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Ukrayna sisteminin niteliği ve ideolojik karakterine bakılmaksızın, haksız bir savaştır. Bir toplumun yaşam alanını güç üstünlüğüne dayanarak harabeye çevirmek faşist bir eylemdir ve halklar hukukuna karşı işlenmiş bir suçtur. Diğer bütün diktatörler ve savaş baronları gibi, Putin de savaş suçlusudur. ABD’nin başını çektiği blok öncülüğünde oluşan ‘Savaş karşıtı’ cephe ise, düalist yaklaşımıyla savaşın son bulmasından çok devam etmesine hizmet ediyor.
Ukrayna işgali başladığı günden itibaren Batının bütün medyası ve politika sistemi Putin’i işgalci (haklı olarak), Zelenskiy’i "demokrasi kahramanı’’ (haksız olarak) ilan etti. Bu propaganda, iki devlet arasındaki sorunlardan kaynaklı ortaya çıkan savaşı sorgulamayı engelledi. Batının bu tavrının en iyi şahidi Kürtler.
ABD, AB Saddam’ın Kürt katliam ve soykırımına desteği Kürtlerin "Terörizmi’’ tezi üzerinden meşrulaştırılmıştı. Bugün Erdoğan’ın başında olduğu Türk devletinin son 40 yılda Kürtlere karşı katliam ve soykırım düzeyine varan uygulamaları da yine "Terörizme’’ karşı mücadele gerekçesiyle destekleniyor.
Putin’in işgalci, savaş suçlusu olduğu doğru, fakat Zelenskiy’nin demokrasi kahramanı olduğunun ölçüsü ne? Putin ve Zelenskiy’nin siyasi icraatlarına bakıldığında, kahraman ve işgalcinin birbirine çok benzediği görülür. Kendisine ‘Demokratik’ devlet diyen, Kürtleri nefsi savunma mücadelesinden ötürü "terörist’’ gören ABD, AB için Türk devletinin ‘demokrasi ve insan haklarına saygılı bir sistem olduğunun ölçüsü ne? Erdoğan’ın Putin’den ayıran fark ne? Ayıran fark Kürtlerin devlet sahibi olmaması mı? Savaşın taraftan mı, yoksa taraflardan mı kaynaklandığını ortaya koyarak tepki göstermek, ortaya çıkan duruma son vermenin ilk adımıdır.
Zelenskiy’nin, Poroşenko'ya karşı yüzde 75 oy almasının sihirli sloganı, Poroşenko Başkanlığı döneminde Ukrayna’nın kangrenleşen sorunlarını "çözüm’’ sözü idi. Fakat iktidara geldikten sonra Ukraynalı Neonazi grupların güdümüne giren Zelenskiy, vaat ettiklerini unuttu. Donetsk ve Lugansk'a askeri güç yığarak Minsk anlaşmalarını sayısız kez ihlal etti. Donbas'ta sivillerin bulunduğu bölgeleri bombaladı. Zelenskiy’nin NATO üyeliğindeki ısrarı, Donetsk ve Lugansk'ı askeri güçle ezerken, Rusya’nın müdahalesine karşı NATO’nun 5. Maddesine dayanarak engelleme barikatı oluşturmaktı.
Zelenskiy yönetimi emsali Erdoğan’ı oynadı. Ukraynalı Ruslar üzerindeki baskı rejimini sürdürerek, AB ve NATO’nun desteğiyle Ukraynalı oligarkların çıkarları uğruna savaşı göze aldı. Savaş başlayınca ilk elde Ukrayna Sosyalist Partisi de dâhil olmak üzere, neredeyse tüm muhalefet partilerin faaliyetlerini yasakladı. Ukrayna, AİHM’e giden insan hakları ihlali dava sayısında Rusya ve Türkiye’den sonra üçüncü sırada. Batıda demokrasi "kahramanı’’ ilan edilen Zelenskiy’nin bu anti demokratik ve ototratik uygulamalarından hiç söz edilmiyor.
Putin’in Ukrayna’ya saldırısı, Soğuk Savaş döneminin mağlubu Rusya’nın, emperyalist-kapitalist sistem içinde payına olan itirazıdır. Bu itirazın saha egemenlik ilişkilerinde yarattığı sarsıntı, 3. Dünya savaşını tetikler nitelikte. Kendisinden önceki iki savaştan farkı, mümkün olduğu kadar, egemen güçler arasında materyal zarara yol açacak bir çatışmayı önlemek. Silahın esas olmadığı yöntemlerle sonuç almak.
At iziyle it izinin karıştığı bir dünyada yaşıyoruz. ‘İyi’ ve ‘Kötü,’ sistemin koyduğu değer kurallarına göre sıfatlanıyor. Başta sistemler, sırasıyla hepimiz, "iyi’’ ve "kötü’’ diye sıfatlandırılan gelişmelere karşı ya cephe ya da saf tutuyoruz. Diktatör devletler, katliam, baskı ve zulmüne rağmen, demokrasi ve özgürlük için mücadele veren kesimleri terörist ilan eden toplumsal hafızayı böyle oluşturuyor.
Zelenskiy’i kahraman, Ukrayna’daki direnişi demokrasi mücadelesi, Öcalan’ı ‘terörist’ ve Kürt özgürlük mücadelesini "terör’’ ilan eden bu ölçü. Ha keza Putin’i işgalci, Erdoğan’ı ‘terörizme karşı mücadele yürüten’ gösteren de bu ölçü. Bu ölçü, Türk devletini katliam ve insanlığa karşı işlediği suçlardan muaf tutuyor. Aynı ölçü Kürtleri ise, sadece öldürülmüyor, ölümleriyle uluslararası sahada yasaklı hale getiriyor.
Yeni sistemin ne getirip ne götüreceğine gelince: Gelişmeler öyle gösteriyor ki, büyük umut bağlayanlar sonuçta büyük hayal kırıklığına uğrayanlar olacaktır.
ABD Başkanının Polonya Cumhurbaşkanı Duda, Türk Devlet Başkanı Erdoğan gibi otokrat diktatörlerle dansı, demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüten güçlere mesafeli durması bunun işareti. Fakat bütün bunlara rağmen, bu savaşın sonunda 20. yy’dan kalma sistem kalıntılarının uzun yaşama şansı yoktur. Faşist, otokratik diktatörlükler eskisi gibi yaşam alanı bulamayacak.
Ya yeni sistemin ihtiyaçlarına göre değişecek ya da işi bittiği zaman tarihin çöplüğüne sepetlenecekler. Bu sürecin sonunda demokrasi güçlerinin hangi kazanımlarla çıkacağı ise, bu cephenin, cepheye tabi olan tek tek güçlerin yeni sürece hangi politik ve sosyal argümanla dahil olacaklarıyla alakalı.