Susmuyorum! Gaspa itirazım var!

Susmuyorum! Gaspa itirazım var!
Dilimizin eksiltilmesi… Dünyevi cehennem, dilimizin eksiltilmesiyle içine atıldığımız kadük evrenden başka ne olabilir ki! Şimdi yüksek sesle konuşmak zamanı.

METİN V. BAYRAK


+GERÇEK- Her gün bir kabusa uyanıyoruz. Daha uyanamadan bir başkası yorganımız oluyor. Kişiler üzerinden söz üretmek değil amacım. Bir an durup kimim, neredeyim, ne yapıyorum? sorularını soralım. Sürekli dönen bir çevre içindeyiz. Oryantasyonumuzu kaybettik. Ne kendimize ne de çevremizdeki nesnelere, olup bitenlere dair algı oluşturabiliyoruz. O nedenle bir anlığına duralım diyorum ama ne mümkün!

Önce Sezen Aksu, hemen ardından Sedef Kabaş… Hapiste hukuksuzca çürütülen, hakları gasp edilen Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, barış talebiyle hazırlanan bir metne imza aldıkları için başta sürgün edilen, sivil ölümle cezalandıralanlar, hukuksuzca hakları gasp edilen binlerce insan… Yurtlarından uzakta sürgünde binlercemiz…

Temel haklardan biri olan "ifade özgürlüğü" yasalarca, anayasa ve uluslararası sözleşmelerce korunur. En temel hakkın yani ifade özgürlüğünün kullanılması tartışma konusu olamaz. Sorun bu hakkın şu ya da bu ‘gerekçe’ ile tartışma konusu yapılması. Ama… Ama… Ama…

Ama asıl sorun "şiddet tekelini elinde bulunduran iktidar"ın başındaki kişinin, demokrasinin temel ilkelerinden biri olan güçler ayrılığını kendi şahsında cisimleştirmesi. Cisimleştirmekle kalmayıp  şahsın dilinden "O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir." sözlerinin bir mabedde toplu ibadet amacıyla toplanmış cemaate söylenebilmesi.

Bir yurttaş, hala dili olan, eksilmeden konuşan bir yurttaş olarak korkuyorum.Korkuyorum çünkü cesurum. Çünkü Aristoteles, "Cesaret, nelerden korkulacığını bilmektir." diyor. İktidar, yönetici, hukuk, güvenlik vb. kavramların içinin çoktan boşaldığı, neye nasıl tepki verileceğinin öngörülemediği hoyrat bir keyfilik ile karşı karşıyayız. Bu durumu, kendime, parçası olduğum topluma, bölgemize ve dünyamıza karşı büyük bir tehdit olarak görüyorum.

Yaşadıklarımız, hiç kuşkusuz bir hukuk devletinde olmayacak şeyler. Olağan şartlarda böylesi bir örneğin ilgililerce çoktan soruşturulması beklenir/di.

Gasp politikası sürüyor… Sezen Aksu ve Sedef Kabaş üzerinden sıra dilimizde…

"Dil, varlığın evidir diyor." Heidegger, "Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır." diyor Wittgeinstein. Dilimiz, dünyamızı kuran ana unsur. İnsan, dil dolayımıyla insan. Dilimiz, anlam evrenimiz. Kültürümüz. Dil de mecazlardan, deyimlerden, atasözlerinden de mürekkep. Dil, anlam evrenimizin omurgası. Dilin kırpılması anlam evrenimizin gaspı; uzuvlarımızın bağlandığı omurgayı almak. Omurganın alınmasıyla geride geride birbirine bağlanamayan parçalı, kendi başına işlevsiz uzuvları yığını bırakmakta.

Dilimizin eksiltilmesi… Dünyevi cehennem, dilimizin koparılmasıyla kadükleşen evrenden başka ne olabilir ki!

Şimdi yüksek sesle konuşmak, yazmak, seslenmek, bağırmak, çağırmak, dilleşmek zamanı… Sesimizi daha gür çıkarmak için dilleşelim. Dilleşelim ki dillerimiz birbirinden beslenerek anlam evrenimize can olsun.

Susmak ölüm… Dilimizi eksiltip zamanla diledikleri sınırlar içine alarak esirleştirmek niyetindeler. Reddediyorum. Gaspa itirazım var!

Muradımız "ortak yaşam"ı güçlendirmek… Gürleştirdiğimiz seslerimizi, sözlerimizi birbirine katıştırıp mücadele gücümüzün debisini yükseltmek… Gittikçe katılaşan, esnekliği azalan bu monolitik yapıyı çatlatmak… Minik minik de olsa ses olmak. O seslerin titreşimlerini birleştirip frekansı yükseltmek… Nasıl granit blok minik bir çatlakla parçalanabilirse biz de bıkmadan, usanmadan sözümüzü külünmüşçesine vuralım gaspla beslenen kalpsiz katılığa.

Ama sevelim bir yandan. Sevgimiz can olsun, çoktandır uzağında oldukları hayata yeniden katılsınlar… Muradımız yaşa(t)mak…   

#susmuyorum #gaspaitirazımvar #itirazımvar #reddediyorum

Öne Çıkanlar