Toplumsal mücadelede yeni aşama

Toplumsal mücadelede yeni aşama
Diktatörlük karşıtı tüm güçlerin, özellikle demokratik ve özgürlükçü güçlerin bu gerçeği dikkat merkezlerine almalarında yarar var. Geç olmadan.

Torun Ahmet TÜRKMEN


Bir şeyin alıcısı yoksa öncelikle alıcısını yaratmak gerekiyor. Bu da çok zor olan bir şey. Siyasetin ve toplumsal yaşamın doğası bu, ozellikle kapitalist sistemde gecerli. Almak isteyenlerin kararlı olmaları, hedefe kilitlenmeleri, hedef  için birlikte hareket etmeleri gerekir.

Bugünkü siyasi ortam, bu tanımlamayla tam olarak örtüşmektedir. AKP ve ittifaklarının iktidarı artık götüremeyecekleri netleşti,hükümet etmekte zorlanıyorlar. Hem toplumsal,  hem ekonomik alanda hareket alanları oldukça daraldı. Bunun farkındalar.

Artık ‘Benin garip, gurabam, dindar vatandaşım’ edebiyatını yapmaktan  uzaklar ve bu söylemden dar bir çevre dışında çoktan vazgeçtiler. İnandırıcılıkları hiç kalmadı. Çekirdek seçmenlerine bile anlatma ortamları kalmadı. Kullandıkları tek argüman, ülkede kötü giden ekonomiyi ve tüm olguları ‘dış ve şer güçler’in oyununa bağlamak. 

Kendiliklerinden, olağan bir süreçle de gitmeyecekleri açık. 19 yıllık süreç bize bunu açık bir şekilde gösterdi. 

Bir gerçek daha var; Siyasi iktidarı buna zorlamak için bir dizi olanakların ortaya çıktığını görmek gerekiyor. 

Toplumda günden güne büyüyen bir değişim isteği var. Bu durumu çıplak gözle, sokakta, iş yerlerinde, pazarda, sokakta görmek mümkün. Bir örnek vermek isterim. Bugün şehir hastanesine gittiğimde, şöyle bir olguyla karşılaştım; bir kısım doktor, hemşire, teknisyen, kısaca memurlar greve gitmişlerdi. Katılmayan ya da katılamayan  memurlarda oluşan dayanışma duygusu ve hoşgörünün yüksek olması. Belki de özlemle beklenen, yakın gelecekte birlikte hareket edebilmelerinin ilk adımıydı bu.

Çok daha belirgin olgu da baro genel kurulunda çıkan sonuçtu. Siyasi iktidarın, barolar birliği başkanı Metin Feyzioğlu’yla birlikte yıllardır tezgahlamaya çalıştıkları onca atraksiyonlara rağmen, seçimlerin  muhalif güçlerin mutlak galibiyeti ile sonuçlanması. 

Bu sonuçta, muhalefet güçlerinin birlikte durmasının, devasa bir mücadele vermelerinin katkısı kuşkusuz çok büyük.

Ama bu sonucu, sadece bir sivil toplum örgütünün kazandığı zafer olarak görmek eksik bir değerlendirme olacaktır. Bu sonuç, toplumun ruh halinin önemli oranda değiştiğini ortaya koymakta. Aynı zamanda korku duvarının önemli oranda aşıldığını ortaya koydu. Öznel yasaların gölgesinde tezgahlanan planlar, avukatların hem bilinçlerinden hem de vicdanlarından geri döndü. İktidarın tüm hesapları çöktü.

Aynı zamanda, hiç kimse karşısında düğme iliklememesi gereken yargıçlara verilmiş net bir cevap.

Bir şeyi daha ortaya koyuyor bu sonuç; eğer mağdurun, halkın yanında, hukukun üstünlüğü için kararlı mücadelenin, yılmamanın zaferi.

İlhan Selçuk’un  en güzel sözlerinden biri olan ‘Herkes kendi heykelini yontar’ sözüne tarihi bir anlam yükledi avukatlar.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin onlarca kat arttığı, egemenlerin hukukunun çok şeyi belirlediği Türkiye ve dünya gerçeğinde, her türlü sınıfsal farklılıklardan öte öne çıkan bir gerçek var ki, bu gerçek sayesinde insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi adına bir çok şey yapılabilir artık. 

Günümüzdeki öne çıkan temel ayraç olan, iyilerle kötülerin savaşında, yakın gelecek için yeni bir siyasi ve toplumsal ortam ortaya çıktı. Eğer değerlendirilebilirse. 

Hatlar netleşti artık;

- Hukukun üstünlüğünü savunanlarla, kendi hukuklarını dayatanlar arasında

- Temel hak ve özgürlükleri savunanlarla, özgürlük düşmanları arasında.

- Barış içinde birlikte yaşamı savunanlar ile, insanlar arasına nifak sokarak halklar arası, ülkeler arası barışı ortadan kaldırmaya çalışanlar arasında.

- Kendi rantları için doğayı, çevreyi, ekolojik dengeyi, canlı yaşamını tehdit edenlerle, tüm bunları korumaya çalışanlar arasında.

- İnsanların, toplumların gelişiminde temel olgulardan bire olan kültürümüzü yozlaştırıp, yarattığı yozluk üzerinden güç elde etmek isteyenlerle, kültürün oluşması ve bunun taşınmasının temeli olan dillerin özgürleşmesini savunanlar arasında.

Ben, böylesi bir tanımlamayı, günümüz  insanların farklılıklarını koruyarak, çok geniş kesimleri birleştirebilecek bir tanımlama olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.

Diktatörlük karşıtı tüm güçlerin, özellikle demokratik ve özgürlükçü güçlerin bu gerçeği dikkat merkezlerine almalarında yarar var. Geç olmadan.

Öne Çıkanlar