Yeşil çuhada satranç

Yeşil çuhada satranç
Bilardonun, büyük ihtimalle en zor türü snooker. Dev bir masa, 6 delik, 22 rengarenk top ve jilet gibi giyinmiş oyunculardan ibaretmiş gibi görünebilir. Oysa snooker, yeşil çuhada bir sonraki vuruşun kaderini milimetrelerin belirlediği bir maraton.

Dünya Snooker Şampiyonası pazartesi gecesi Sheffield’de noktalandı. Bu disiplinin en sert oyuncusu Mark Selby’yi yenen Luca Brecel tarihte taçlanan ilk Belçikalı olarak da kitaplara geçti. Final tek kelimeyle çuhada bir sinir harbi gibiydi…

Pazartesi gecesi dünya şampiyonu olan, bu unvana ulaşan ilk Belçikalı Luca Brecel

Büyük dâhi Nikola Tesla tarafından “Satranç kombinasyonları, fizik yasaları ve insan beyni ile vücut hareketleri arasındaki bağlantının birleşiminden oluşan mükemmelliğin oyunu” olarak tanımlanan bilardonun, büyük ihtimalle en zor türü snooker. İlk bakışta dev bir masa, 6 delik, 22 rengarenk top ve jilet gibi giyinmiş oyunculardan ibaretmiş gibi görünebilir. Oysa snooker, yeşil çuhada bir sonraki vuruşun kaderini milimetrelerin belirlediği bir maraton... Yıllar önce Eurosport ekranlarında tanıştığımız, yolu geçen yıl Türkiye’ye de resmî olarak düşen bu zor oyunun ilginç bir tarihi var.

ACEMİ ASKERLERE DENİRMİŞ

Aslında her şey Hindistan’da başlamıştı. Burada görev yapan Britanya ordusu askerleri arasında bilardo çok popülerdi. Değişik türleri oynanıyor, subaylar masalarda hünerlerini sergiliyordu. 1875’te iki farklı oyunu birleştiren Albay Sir Neville Francis Fitzgerald Chamberlain, o zamanlar acemi askerler için kullanılan aşağılayıcı bir tabiri, bu yeni bilardo türüne isim olarak seçmişti: Snooker. Bu taze spor dalı, ilk olarak 1887’de dönemin önemli spor gazetelerinden Sporting Life’da kendine yer buldu. Kurulan Billiards Association and Control Club isimli birlik, 1919’da oyunun abecesini yazmış, 1927’de de ilk dünya şampiyonası düzenlenmişti. Joe Davis efsanesinin ilk sayfası da o gün kaleme alındı.

Bir madencinin oğlu olarak 1901’de dünyaya gelen Davis, 11’inde bilardoyla tanıştı; 18’inde profesyonel oldu. 1920’lerde bilardonun yanında snooker da oynamaya başlayan delikanlı, kısa sürede yenilmez bir abideye dönüşecekti. Oynadığı 15 dünya şampiyonasını da kazanan isteka dâhisi, ayrıca bilardoda da 4 defa dünya şampiyonu olacaktı. Tüm kariyerinde sadece dört defa kaybetmesi hâlâ akıllara durgunluk veriyor. Yazdığı How I Play Snooker kitabı yüzlerce sporcuya ilham verirken, oyunun bugünkü devleri ona saygılarını sunmaya devam ediyor. Ondan çok şey öğrendiğini söyleyen bu disiplinin rock starı Ronnie O’Sullivan, 2020’de kazandığı dünya şampiyonluğundan sonra da ustasını anmayı ihmal etmemişti.

Snooker oynayan subaylara dair bir illüstrasyon

RENKLİ YAYIN, RENKLİ TOPLAR

Snooker da bilardo gibi, başta centilmenlerin oyunuydu. Özel kulüplerde isteka sallayabilmek için bunlara üye olmak gerekiyordu. 2. Dünya Savaşı sonrasında snooker’a olan ilgi azalmıştı. O kadar ki 1952 Dünya Şampiyonası’na sadece iki sporcu katılmıştı. Tam tarihten silinecek derken, snooker’ın imdadına televizyon yetişti.

1967’de renkli yayına geçen BBC, televizyon için farklı formatların peşine düşmüştü. İki yıl sonra BBC 2’nin başındaki David Attenborough, ekran için bir snooker turnuvası düşünmüş; “Pot Black” adındaki bu program serisi birçoklarında bağımlılık yaratmıştı. Programda sekiz oyuncu tek bir frame’de kozlarını paylaşıyor, kazanan yoluna devam ediyordu. Rengarenk toplar yeni renkli yayın teknolojisinin farkını ortaya koymak için idealdi. Reytingler beklenenden çok daha iyiydi, BBC 2’nin en çok izlenen ikinci programı olan “Pot Black”, 1986’ya kadar kesintisiz devam ederek 2007’de sona erdi. Bu program sayesinde snooker, az sayıda kişinin ustalığını konuşturduğu bir spor olmaktan çıkmış, kitlelere yayılmıştı.

1970’lerde İngilizlerin en sevdiği sporlardan birine dönüşen snooker giderek daha çok ilgi çekiyor; BBC’de giderek kendisine daha çok yer buluyordu. 1978’den itibaren dünya şampiyonası her gün yayınlanmaya başladı. Gece yarısından sonra biten 1985 Dünya Şampiyonası finalini, Birleşik Krallık’ta 18 milyon kişi gözünü kırpmadan izlemişti. Son topa giden bu unutulmaz maç, hâlâ BBC 2 tarihinin en çok seyirci çeken hadisesi.

İngiliz sigara markası Embassy’nin sponsorluğunda daha da büyüyen snooker, 2000’lerde televizyonda tütün reklamlarına getirilen yasaklar doğrultusunda biraz sıkıntı yaşamaya başladı. 2010’da Guardian gazetesi snooker’ın ölmekte olduğunu ve 10 yıl içinde statüsünün düşeceğini öngörmüştü. Ancak aynı yıl oyunun idaresini eline alan Barry Hearn’ün başka planları vardı. Onun döneminde turnuva sayılarını arttı; birçok ülkeye -organizasyon düzenleme imkanı tanındı. Marco Fu ve Ding Junhui gibi iki doğal yetenek sayesinde Asya pazarına da açılan yeşil çuhanın satrancı, son yıllarda kesenin ağzını iyice kadar açmış durumda. 2023 Dünya Şampiyonası’nda toplam 2 milyon 400 bin Sterlin’e yakın para dağılırken, birinci olan Brecel’in ödülü tam yarım milyon Sterlin.

İKONLAR

Snooker’ın emekleme günlerine damgasını vuran Joe Davis kitaplarda yaşayadursun, 1970’lere gelindiğinde, bugün 89 yaşında olan Ray Reardon sazı eline almıştı. “Dracula” lakaplı oyuncu altı defa dünyanın en iyisi olarak taçlanmıştı. Fakat aynı dönemde sahne alan Alex Higgins gönüllerin şampiyonuydu. Dünya şampiyonalarında sadece iki zaferi bulunan Kuzey İrlandalı usta, hızlı oyun tarzıyla milyonları ekran başına mıhlamıştı. Zor bir karakterdi; içkiye, uyuşturucuya bağımlılığı, kumara olan düşkünlüğüyle de biliniyordu. Onun gibi rock star hayatı yaşayan Jimmy White da altı dünya şampiyonası finali kaybedecekti. Ancak bu iki çılgın sayesinde snooker, Ada’nın en popüler sporlarından birine dönüşmüştü.

Snooker’ın babası Joe Davis. 15 defa dünya şampiyonu olan Davis, bugünün devlerine de ilham vermişti.

1980’lere damgasını vuran Steve Davis, 1988’de BBC tarafından yılın sporcusu seçilmişti. Tarihte bunu başarabilen tek snooker oyuncusunun özgeçmişinde satranç, poker, müzik de yazıyordu. Altı defa dünya şampiyonu olan büyük usta, kitapları ve adını verdiği bilgisayar oyunlarıyla da tanınıyor. 1996-2001 arasında Britanya Satranç Federasyonu başkanı olan Davis’ten bayrağı alan Stephen Hendry ise dünya şampiyonası tarihinin en başarılı ismi. 7 dünya şampiyonluğu bulunan İskoç yıldız, ilk zaferini tattığında sadece 21’indeydi.

Günümüzün en çok ilgi çeken snooker oyuncusu ise şüphesiz Ronnie O’Sullivan. Yedi defa dünya şampiyonu olan İngiliz sporcunun etkisi, neredeyse futbol yıldızlarıyla karşılaştırılacak düzeyde. “Roket” lakaplı sporcunun bir turnuvada elenmesiyle reytingler düşüyor; o ne zaman sahne alsa, tribünler doluyor. Babası adam öldürmekten, annesi ise vergi kaçakçılığından hapse düşmüş olan delikanlı, adeta istekayla hayata tutunmuş, küçük kız kardeşine de bakmıştı.

16’sında profesyonel olan Ronnie, aşırı mükemmeliyetçiliğiyle kendisine uzun süre zarar vermişti. Bir vuruşu istediği gibi yapamadığı için kazandığı maçlardan bile mutsuz ayrılabilen O’Sullivan, depresyonla da mücadele etmişti. Bir süre saplandığı uyuşturucu ve alkol batağından kurtulan oyuncu, artık her gün koşuyor ve atletlere taş çıkartacak bir kondisyona sahip. Türk yemeklerine bayılan, bunu her fırsatta sosyal medyada da gösteren büyük ustayı, bakalım bir gün ülkemizde görebilecek miyiz? Bir şey kesin: Bugün 47 yaşında olan yaşayan efsane emekli olduğunda, snooker’ın büyük ilgi kaybedecek.

Snooker’ın rock starı Ronnie O’Sullivan. Bu bilardo türünün birçok rekoruna sahip olan sporcunun bir turnuvada elenmesiyle reytingler düşüyor; o ne zaman sahne alsa, tribünler doluyor.

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN SNOOKER

“Engellemek, zorluk çıkarmak, saklamak” olarak tercüme edilebilecek snooker; 1 beyaz, 15 kırmızı, 6 renkli topla, normal bilardo masalarının iki katı kadar bir masada oynanıyor. 365.8x182.9 cm’lik yeşil çuhanın kendine has kuralları…

Snooker masası üzerinde 1 beyaz, 15 kırmızı, 6 adet de renkli top bulunur. Temel amaç beyaz topa vurarak bir kırmızıyı deliğe soktuktan sonra bir renkli topu atarak puan almaktır. Kırmızı toplar bitene kadar renkliler maçın hakemi tarafından cebinden çıkarılarak yerine konur. Rakibinin yetişemeyeceği puana ulaşan oyuncu, “frame” adı verilen oyunu kazanır. Maçın formatına göre alınan belli miktarda “frame” de galibi belirler. Yani 7 frame üzerinden oynanan bir maç, taraf lardan biri 4 frame’e ulaştığında sona erer; 35 üzerinden Dünya Şampiyonası finalini kazanmak için 18 frame gerekir.

Bir snooker oyuncusunun rakibine oynama fırsatı vermeden arka arkaya pot yapmasına “seri” deniyor. Tek istekada hiç vuruş kaçırmadan 100 sayı ve üzerine çıkılmasına century break (yüzlük seri) deniyor. Bu istatistikte “Roket” açık ara lider. Seri demişken, fauller hariç yapılabilecek en yüksek seride 147 yapılabiliyor; nadiren izlenebilen bu oyunun en heyecan veren olayına “maksimum” deniyor. En çok “maksimum” yapan da yine Ronnie!

Kısaca bir kırmızı, bir renkli top sokmak diye özetlenebilecek oyunda kırmızılar sadece 1 puan değerindeyken, sarı 2, yeşil 3, kahverengi 4, mavi 5, pembe 6, siyah da 7 puan değerinde.

Snooker Dünya Şampiyonası, yıllardır Sheffield’daki Crucible Tiyatrosu’nda düzenleniyor.

Oyuncu masada kendisine yetecek kadar puan yoksa, defansif bir vuruşla snooker bırakarak rakibini hataya zorlayabilir. Sıradaki topa değememek, yanlış topa değmek ya da beyazı cebe göndermek gibi hataların da dört puandan başlayan cezaları mevcut. Bu sayede bir taraf aslında masada olmayan puanı kazanarak, bitmiş gibi görünen frame’i alabilir. Agresif oyuncular her şansı değerlendirirken, defansif olanlar en uygun anı beklerler. Bu bakımdan da hızlı olanlar, atak olanlar, izleyiciler tarafından çok sevilir.

Snooker masası diğer bilardo masalarının iki katından büyük. Bu masalarda delikler ve bantlar diğer masalara göre daha sivridir. Aynı zamanda snooker topları ve masanın cepleri de diğer bilardo oyunlarındaki top ve ceplerden daha küçüktür. Bu yüzden pot yapmak daha zordur. Masanın büyük olması toplara ulaşmayı zorlaştırdığı için oyuncular rest, spider, swan neck gibi yardımcı araçlar kullanabilirler. Bu araçlar dışında kullandıkları istekayı uzatacak aparatlardan da yararlanabilirler. İstekalar ise genellikle 140-150 santimetre uzunluğundadır.

Sıralama turnuvası olarak tanımlanan en yüksek klasman mücadelelerin çoğunda bir kıyafet kodu vardır. Kösele ayakkabılar, yelekler, gömlekler bu oyunun olmazsa olmazıdır. Bir engeli olmayan sporcular papyon ya da kravat takarlar. Özel bir cilt hastalığı olan Stephen Maguire, papyon takarak başladığı kariyerinde aldığı doktor raporundan sonra boynu açık olarak mücadele etmiş ve dünya sıralamasında iki numaraya kadar yükselmeyi başarmıştı. Evet boyunbağı, onun için ciddi bir ayak bağıymış!

Beyaz eldivenleri, papyonları ve giydikleri ceketler İLE hakemler de önemli. 2003’te Hollandalı Jan Verhaas, dünya şampiyonası finali yöneten Britanya dışından ilk hakem olmuştu. 2009’daki finali yöneten İskoç Michaela Tabb, bu onura ulaşan ilk kadındı. 2012’de de bu başarıyı tekrarlayan Tabb, 2015’te cinsiyet ayrımcılığı yüzünden mahkemeye gitmiş, taraflar açıklanmayan bir tazminat karşılığında uzlaşmıştı. Onun açtığı yoldan giden Bulgar Desislava Bozhilova, Alman Maike Kesseler ve Belarus Tatiana Woollaston, turnuvalarda sıkça karşımıza çıkan kadın hakemler.

Dünya Şampiyonası’nda final yöneten tek kadın hakem olan Micheala Tabb. En popüler snooker hakemiyken, Tur’dan ayrılan Tabb, yönetimi cinsiyet ayrımcılığı yüzünden dava etmiş, taraflar sonra açıklanmayan bir meblağ karşılığında uzlaşmıştı.

Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi'nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf'ta başladı. Eurosport'un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017'den beri Tarih Dergisi'nde yayın kurulu üyesi.

Öne Çıkanlar