Korkmazhan: AKP ve MHP koalisyonu Kıbrıs'ta çözüm istemiyor, nüfus politikası uyguluyor

Korkmazhan: AKP ve MHP koalisyonu Kıbrıs'ta çözüm istemiyor, nüfus politikası uyguluyor
Bilgehan Uçak’ın +Gerçek TV’de yayınlanan ‘Gündemin Gerçekleri’ programında Sol Hareket Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, KKTC seçimini ve bu seçimin Türkiye’ye etkisini değerlendirdi.

Sol Hareket Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, seçimlerde Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin oylarını artırdığını ancak bunun toplumsal bir kazanım sağlayacağının tartışılır olduğunu söyledi. Yıllardır Türkiye’den yapılan müdahalelere karşı mücadele vermek zorunda olduklarını söyleyen Korkmazhan, "Kıbrıs Türk toplumundaki demokrasi ve iradeden yana güçler, AKP rejiminin Kıbrıs'ın kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı kayyum rejimine karşı da mücadele veriyorlar." dedi.

23 Ocak 2022 tarihinde gerçekleşen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) genel seçimlerinde resmi olmayan sonuçlara göre, Meclis’e 5 parti girmeye hak kazandı. Seçimleri kazanan Ulusal Birlik Partisi (UBP) yüzde 39.54 oy alarak 24, ikinci sırada yer alan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) yüzde 32.04 oy alarak 18 milletvekili çıkardı. CTP dışındaki sol partiler yüzde 5’lik baraj sisteminin altında kaldılar.

SOLDAKİ BÖLÜNMÜŞLÜK BARAJ ALTINDA KALMAYI GETİRDİ

Seçimin sol ve demokrasi güçleri için başarısızlıkla sonuçlandığını belirten Korkmazhan, "Geçen seçimde yüzde 8,6’lık bir oy alan Toplumcu Demokrasi Partisi bu seçimde 4,2 oy oranı ile baraj altında kaldı. Daha önce sahip olduğu 3 milletvekilini kaybetti. CTP, oylarını kısmi anlamda yükseltse de onun dışında kalan solun ciddi bir başarısızlığı söz konusu. UBP dışında kalan sağın da 1-2 milletvekili ile barajı geçebildiği bir sonuçla karşı karşıya kaldık. Sol açısından bakacak olursam soldaki bölünmüşlük parçalanmışlık baraj altında kalmayı getirdi."dedi.

Korkmazhan, "Sol Hareket olarak Kıbrıs’ta federal çözümü ve barışı savunan bütün siyasal güçlerin en geniş demokratik birliği sağlayarak ortak bir program çerçevesinde seçime girmesi için bir yılı aşkın süre köprü vazifesi gördük." dedi ve ekledi: "CTP ve diğer sol partilerle görüşmelerde bulunduk. Ancak önerilerimiz kabul görmedi. Bu partiler bir araya gelmek yerine ayrı ayrı seçimlere katılmayı tercih ettiler ve biz bugünkü sonuçların çıkacağını söylemiştik. Ne yazık ki söylediğimiz çıktı. Dolayısıyla bu başarısızlığın temel nedeni partisel örgütsel ve kişisel hırs ve hesapların ön planda tutulup toplumsal çıkar noktasında buluşamamasıdır."

SİYASİ TARİHİMİZİN EN DÜŞÜK KATILIMLI SEÇİMİ

Cumhuriyetçi Türk Partisi oylarını arttırdı ama oylarını artırırken onun dışında kalan sol baraj altı kaldı. Oylarını ne kadar artırırsa artırsın bunun toplumsal anlamda ne derece kazanım sağlayacağı tartışılır. Demokrasiden yana güçlerin bir araya gelmemesi toplumun ilerici kesiminde ciddi bir tepki oluşturdu ve bu sandığın boykot edilmesi sonucunu doğurdu. Seçimlere katılma baktığımızda 2018 yılındaki milletvekili genel seçimlerine yüzde altmış yedi katılım varken son seçimdeki katılım oranı %57'ye düştü. Bu seçim siyasi tarihimizin en düşük katılımlı seçimi oldu.

ERSİN TATAR KKTC’NİN KAYYUM CUMHURBAŞKANIDIR

Yıllardır Türkiye’den yapılan müdahaleler ile mücadele vermek zorunda olduklarının ifade eden Korkmazhan, "Kıbrıs Türk toplumundaki demokrasi ve iradeden yana güçler ;AKP rejiminin Kıbrıs'ın kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı kayyum rejimine karşı mücadele veriyorlar. Bunun en açık örneği Ekim 2020’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimidir. Biz seçimden sonra bir ‘müdahale raporu’ hazırlamıştık. AKP ve MHP'nin Kıbrıs'ın kuzeyindeki cumhurbaşkanlığı seçiminde yaptıkları müdahaleler, baskılar ve tehditleri anlatan bir rapor. O dönemin cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı toplumun yüzde 60 oyuyla seçilen bir liderdi. MİT görevlileri tarafından adaylıktan çekilmesi için tehdit edildi. AKP'nin aday olmasını istemediği Serdar Denktaş bağımsız bir adaydı o da tehdit edildi.

AKP ve MHP'nin milletvekilleri aylarca Kıbrıs'ın kuzeyinde kaldılar ve çalışmalar yaptılar. Paralar dağıttılar. Türkiye kökenli insanları KKTC kimlik kartlarını iptal edeceklerini söyleyip tehdit ettiler. Bu şekilde seçmen iradesinin sandığa yansıması engellendi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm anketlerin gösterdiği toplumun iradesinin AKP ve MHP'nin doğrudan müdahaleleriyle  sandığa yansıması engellendi ve Ersin Tatar 4000 oy farkla bu seçimi aldı. Nasıl ki Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan bir kayyum var, nasıl ki doğuda seçilen belediye başkanlarına kayyum atandı, Ersin Tatar da KKTC’nin kayyum Cumhurbaşkanıdır." diyerek sözlerine devam etti.

KKTC TÜRKİYE İKTİDARI İÇİN BİR ‘ARKA BAHÇE’

Korkmazhan, AKP ve MHP koalisyonun Kıbrıs'ta bir çözüm istemediğini belirtirken Kıbrıs’a uygulanan nüfus politikasına da değindi. "Sedat Peker'in Kıbrıs'a dair söylediği kara para aklama uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili birçok iddia vardı. Biz bunları çoktan biliyorduk. Kıbrıs'ın kuzeyi Türkiye'deki iktidar için bir arka bahçe. Bütün kirli ilişkiler buradan çevriliyor. Uluslararası hukukun dışında olduğu için ne uluslararası mahkemeler ne uluslararası polis güçleri buraya müdahale edemiyor. Bunu kaybetmek istemiyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan müdahalenin esasını bu durum oluşturuyor.

Bu seçimde MHP Kütahya milletvekili Ahmet Erbaş buradaydı ve listeler dağıttı. UBP’ye oy topladı. Yıllardır KKTC'de uygulanan bir nüfus politikası var. Türkiye'deki iktidarlar Türkiye'den buraya sistemli bir şekilde nüfus aktarmakta ve yerleştirmektedir. Geçtiğimiz seçimden bu yana seçmen sayımız 12 bin civarında arttı. Bu doğal bir artış değil. Türkiye'deki iktidarların burada izlediği nüfus politikası sömürgeci politikadır. Bu şekilde Kıbrıs Türk toplumunun demografik yapısı değiştirilmeye çalışılıyor. Seçim sonuçlarının bu şekilde çıkmasının en önemli sebeplerinden biride bu nüfus politikasıdır."dedi.

UBP TÜRKİYE’DEKİ İKTİDAR NE DERSE ONU YAPAR

Korkmazhan,"Ulusal Birlik Partisi bir kayyum yönetimidir. Türkiye'deki iktidar ne derse onu yapar. Dolayısı ile oluşacak olan hükümetin ülkedeki hükümetle herhangi bir sorun yaşaması mümkün değil. Ancak demokrasiden yana güçler bir araya gelip bu seçime katılacak olsalardı daha güçlü demokratik bir meclis oluşacaktı."dedi.

KKTC’nin uluslararası hukuk tarafından tanınmadığını söyleyen Korkmazhan, "KKTC, Türkiye Cumhuriyeti tarafından bile tanınmayan bir devlettir. Antalya'da Avrupa Diplomasi Forumu gerçekleştirildi. Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı bu foruma Kıbrıs Cumhuriyeti davet edildi. KKTC davet edilmedi. İşin temelinde yatan bu ayrılıkçı yapıyı devam ettirmek istiyorlar. Türkiye'deki iktidarın oluşturmaya çalıştığı rejime karşı mücadele veren muhalif sesler aynen Türkiye'de olduğu gibi susturulmak isteniyor. Türkiye için Kıbrıs politikası her zaman milli dava olmuştur. Hiçbir zaman Kıbrıs Türk toplumunun iradesi ile bir süreç gelişmedi. Türkiye'nin burada uyguladığı sömürgeci politikalarının reddediyoruz. Türkiye Büyükelçiliği'nin burada bir vali gibi hareket etmesini ve insanlara vatandaşlık dağıtmasını kabul etmiyoruz. Türkiye'nin mafyasının kirli ilişkilerinin ülkemizden yönetilmesini istemiyor, uyuşturucu trafiğinin yönetildiği bir nokta olmayı reddediyoruz. Biz ülkemizin birleşmesini istiyoruz." ifadesinde bulundu.

ERDOĞAN KIBRIS’I İÇ POLİTİKADA BİR GERGİNLİK MALZEMESİ OLARAK KULLANIYOR

Kıbrıs'taki çözüm sürecinin yeniden canlanmasının Türkiye'deki iktidarın değişmesine bağlı olduğunu vurgulayan Korkmazhan, "Erdoğan gerginlikten beslenen birisi doğal olarak Kıbrıs'ı da iç politikada bir gerginlik malzemesi olarak kullanıyor. Suriye'den, Libya'dan, Azerbaycan-Ermenistan sürecinden yararlandığı gibi Kıbrıs politikasını da bu şekilde kullanmak istiyor. Dolayısıyla bu noktada Kıbrıs'ta bir çözüm süreci çıkmaz. Türkiye'deki iktidarın demokratikleşmesi ve AB ile olan ilişkilerini düzeltmesi lazım böylece Kıbrıs'ta bir çözüm sürecinin önü açılabilir. Çünkü Kıbrıs sorunu Türkiye'nin AB üyelik süreci ile doğrudan bağlantılı. Erdoğan'ın iç politikada bir malzeme olarak kullandığı ve kullanmak istediği bir Kıbrıs var. Bu durum değişmeden Kıbrıs'ta çözümden barıştan yana bir hareketlenme sağlanması pek mümkün gözükmüyor." dedi.

Öne Çıkanlar