YARGITAY KARARI SONRASI SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

"Hukuk krizi nasıl ortadan kaldırılacak? Anayasa Mahkemesi’ne yeniden başvurulacak. Anayasa Mahkemesi, kendi kararının uygulanması için yeni bir ihlal kararı verecek. Ve ilk adım uygulanmak zorunda kalacak. Yine uygulanmazsa AİHM’e gidilecek.”

Artı Gerçek - Yargıtay'ın Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay için 'hak ihlali' veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkındaki suç duyurusunda bulunması, tahliyesinin reddi ve AYM kararlarının uygulanmamasını Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen Hicran Cengiz’in sunduğu Dar Alan programında değerlendirdi.

Karara ilişkin konuşan Türmen “Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde açıkça kararların bağlayıcı olduğu açıkça yazmasına rağmen Yargıtay bunu tanımadı. Öbür taraftan AYM’nin açık bir hükmü var: 'Anayasa kararları yargı organlarını da bağlar, yargı organları da dahil olmak üzere herkesi bağlar' yazmasına rağmen Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararını da tanımamıştır. 'Peki Yargıtay neyi tanıyor?' sorusunu sormamız gerekiyor. Yargıtay, siyasi irade tanıdı. Yargıtay en üst bir yargı makamı. Adil olması lazım. Hukuk devletine en çok en çok saygı gösteren makam olması gerekirken bizde Yargıtay işine gelenleri tanıyıp gelmeyenleri tanımayan, böyle bir keyfilik içinde yüzen bir kuruluş. Bunu kabul etmeye imkan yok.” dedi.

Alınan kararların gerekçe olarak Anayasa'nın 14. maddesinin yorumuyla ilgili olduğuna dikkat çeken Türmen “İki hükmü akılda tutmak lazım. Birincisi, Anayasayı yorumlama yetkisi sadece ve sadece Anayasa Mahkemesi’ndedir. İkincisi ise Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Yargıtay üzerinde de, Birinci Derece Mahkemesi üzerine de bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi diyor ki, 'hangi suçların 14. maddeye gireceği belli değil. Madde, kanunla düzenlemiştir' dese de kanunla düzenlenmemiş. Bu suçları böyle açık bırakırsanız, olduğu gibi yorumlarsanız, çok yanlış yorumlara yol açabilirsiniz. Çünkü 14. madde her şey içerebilir. Bundan sonra Anayasa Mahkemesi'nin kendi kuruluş ve yargılama usulleri kanun maddesince bu kararı Birinci Derece Mahkemesi'ne gönderiliyor. Birinci Derece Mahkemesi'nin yapması gereken bir tek şeyi var. AYM kararı gereğince Can Atalay’ı serbest bırakması lazım. Birinci Derece Mahkemesi bu kararı uygulayacak yerde alıyor bunu Yargıtay'a gönderiyor. AYM kararının muhatabı Yargıtay değil ki, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi. Bu ihlal kararının sonuçlarının ortadan kaldırılması, ihlalin durdurulması ve yükümlülüğü olan mahkeme olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi işini yapmıyor. Onun yerine Yargıtay’a gönderiyor. Yargıtay da 'ben senin kararını tanımam' diyor.” Diyerek eleştirdi ve yargı sürecinde prosedürün uygulanmadığını vurguladı.

Türmen, Yargıtay’ın ihlal kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kararını da değerlendirdi. “Burada yapılmak istenen şey Anayasa Mahkemesi’ni sindirmek, oradaki yargıçlara gözdağı vermek, 'iktidarın istemediği kararları çıkarsanız sizin de başınıza derde girer. Sizin Anayasa Mahkemesi üyesi olmanız sizi korumaz' demek isteniyor. Yargı bağımsızlığı bakımından, hukuk devleti bakımından son derece yanlış, son derece hatalı bir düz yol. Bu doğal olarak Türkiye'de bir hukuk krizine yol açtı. Hukuk krizi nasıl ortadan kaldırılacak? Anayasa Mahkemesi’ne yeniden başvurulacak. Anayasa Mahkemesi, kendi kararını uygulanması için yeni bir ihlal kararı verecek. Ve ilk adım uygulanmak zorunda kalacak. Yine uygulanmazsa AİHM’e gidilecek.” diyerek sürece dair yol haritası çizdi.

Milletvekilliğin dokunulmazlığına ilişkin değerlendirmesinde Türmen, “AYM kararını Birinci Derece Mahkemesi'nin uygulaması gerekiyor. Artık topu Yargıtay’a atmasına gerek yok. Kararın ne olduğuna gelecek olursak, Atalay’ın serbest bırakılarak Meclis'teki görevine iade edilmesi. Bütün bu hükmün amacı milletvekili seçilmiş, halkını temsil eden kişinin görevini yapmasına engel olunmaması. Bu bir ertelemedir. Görev bittiği anda yargılama yeniden başlar.” ifadelerini kullandı

Türkiye'de bir hukuk devleti sorunu olduğunu söyleyen Türmen, "Hukuk devleti, hukuka aykırılık da yok burada bir hukuksuzluk var. Hukukun olmadığı bir yer var. Hukuk boşluğu Türkiye'deki siyasi irade tarafından dolduruluyor. Bu çok tehlikeli, çok keyifli bir şey. Türkiye'de hiçbir hukuk güvencesi olmaması, insan hakları, temel hak ve özgürlükler açısından çok tehlikeli bir şey. Hukuk devleti yoksa demokrasi de yok. Hukuk devleti ve demokrasi arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bir rejim meselesi hâline gelmiştir.” dedi.

Yargıtay’ın AYM’ye ilişkin kararını “Yargıtay hukukun bir parçasıdır, hukuka bağlıdır. Yargıtay hukuk üstü bir makam değil. Yargıtay’ın tavrının ne olacağını Anayasa’nın kendisi 153. maddede söylüyor. Bunun dışında bir karar ile Anayasa'yı ortadan kaldırmış olursunuz, hükümsüz ve geçersiz hale getirmiş olursunuz. Yargıtay Anayasa Mahkemesi’nin sınırlarını kararlaştıramaz. AYM neye bakar, neye bakamaz, nerede yetkilidir, nerede yetkisizdir: Bunu belirleyecek olan, karar verecek olan Yargıtay değildir. Yargıtay bu karar ile kendine böyle bir rol biçmiş. Bu kabul edilir bir tavır değil.” şeklinde değerlendirdi.

AİHM sürecini de hatırlatan Türmen “AİHM’e gidilmesi için iç hukukun tükenmiş olması gerekiyor ama bu durumda zaten iç hukuk mevcut değil. O yüzden tekrar Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Karar verdikten sonra hala AİHM yolu açık.” diyerek daha önce verilen Şahin Alpay, Mehmet Altan kararlarını hatırlattı. “Bu kararın uygulanmamasının nasıl hak ihlaline yol açtığını bu kararlarda gördük. Her iki kararda da AİHM’in emsal kararı zaten var.” dedi.

Öne Çıkanlar