1 Eylül Dünya Barış Günü: 'Amasız, fakatsız barış hemen, şimdi'

1 Eylül Dünya Barış Günü: 'Amasız, fakatsız barış hemen, şimdi'
1 Eylül Dünya Barış günü nedeniyle Diyarbakır'da basın açıklaması düzenlendi. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasına dikkat çekerek, "Barış talep etmekten vazgeçmeyeceğiz. Amasız, fakatsız barış hemen şimdi" dedi.

Rojhat ABİ


DİYARBAKIR - Koşuyolu Parkı'nda düzenlenen açıklamaya Barış Anneleri, Yeşil Sol Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, Yeşil Sol Parti İl Eş Başkanları Zeyyat Ceylan ve Gülistan Atasoy, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan ve Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir katıldı.

Açıklamayı okuyan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz,1 Eylül'ün Almanya'nın Polonya'yı işgal ettiği ve 2. Dünya Savaşı'nın başladığı gün olduğunu belirtti. Yılmaz, Birleşmiş Milletler'in 19 Aralık 2016'da Barış Hakkı Bildirisini kabul ederek, barış hakkının bir insan hakkı olduğunu tüm üye ülkelere hatırlattığını söyledi.

'BARIŞ GÜNÜNDE DE SAVAŞLAR DEVAM EDİYOR'

İnsanlar arasındaki her türden eşitsizliğin, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışının savaşların ve çatışmaların temel sebebi olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Barış gününü kutladığımız bugün dahi dünyanın birçok yerinde bölgesel ve yerel savaşlar ile çatışmalar ne yazık ki devam etmektedir. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile devam eden savaş büyük acılar üretmeye, Libya ve Suriye iç savaşı yüzbinlerce insanın yerinden edilmesine, Türkiye'nin Kürt meselesini aşırı güvenlikçi politikalarla çözme ısrarı her yıl yüzlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olmaktadır" dedi.

'KÜRT SİYASETÇİLER VE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI CEZAEVİNDE'

Kürt sorununun çözümsüz bırakıldığını dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Kürt meselesinin demokratik yol ve yöntemler ile çözülememesinin bir sonucu olarak yaklaşık 40 yıldır devam eden çatışmalı süreçte, başta yaşam hakkı olmak üzere en temel insan hakları sürekli ve sistematik olarak ihlal edilmiştir. Devlet, toplumdan gelen temel hak ve özgürlüklerin tanınması talebine, aşırı güvenlikçi politikalarla cevap vererek meselenin çözümünden uzaklaşmış, bu durum Türkiye toplumunun kutuplaşmasına neden olmuştur. Bu kutuplaşmanın sonucu olarak bugün hâlâ Kürt coğrafyasında bir çatışma ortamı devam etmektedir. İnsan hakları savunucular olarak son yıllarda herkesin yaşamını doğrudan etkileyen çatışma ortamına karşı başçıl çözümler üretmemize ve taleplerde bulunmamıza rağmen, siyasi iktidar çözümsüzlükteki tavrını devam ettirmektedir. Maalesef ki devletin sürekli öne sürdüğü çatışma, çözümsüzlük ve savaş ortamı toplum üzerindeki baskıyı da beraberinde getirmiştir. Bugün Türkiye'de örgütlenme ve ifade özgürlüğü büyük baskı altında olup insanlar sadece fikirlerini açıkladıklan için büyük cezalar alarak ve hapishanelere konulmaktadırlar Özelikle Kürt sivil siyasetçiler, insan hakları savunucuları, gazeteciler, sanatçılar sadece devletten farklı düşündükleri için ya tutuklanıyor ya da ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorlar."

'TEK SEÇENEK BARIŞA DAYALI POLİTİKALAR'

Türkiye'de yerleşik militarist yapının farklı aktörlerle de olsa varlığını devam ettirdiğini söyleyen Yılmaz, "Ayrımcı dil ve ötekileştiren davranışların toplumsal ilişkilerde de insanlara hiyerarşi ve itaati dayattığını, bu durumun da toplumun giderek daha da militarize olmasına yol açarak ırkçılık ve milliyetçiliğin yükselmesine neden olduğunu görmekteyiz. 2023 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalif siyasi partilerin politikalarını belirleyip dile getirirken iktidar ile aynı şiddet dilini kullanmaları, başta Kürtler, kadınlar, LGBT+ bireyler, sığınmacılar olmak üzere ötekileştirilen gruplara şiddet olarak geri dönmektedir. Bu ayrımcı uygulamalar ile şiddet politikalarının ürettiği sınırsız sayısız ihlal gerçeğinin çözümü ve tek seçeneğini barışa dayalı politikalar geliştirmek olduğunu tekrardan vurgulamak isteriz" diye konuştu.

'SAVAŞ POLİTİKALARINA MİLYARLARCA DOLAR HARCANIYOR'

Kürt meselesindeki çözümsüzlük politikasının ekonomiyi de olumsuz etkilediğini belirten Yılmaz, "Türkiye toplumunun büyük bir kesimi açlık sınırının altında yaşamını devam ettirmek zorundayken, her yıl savaş politikalarına milyarlarca dolar harcanmaktadır. 2015 yılından sonra tekrardan başlayan çatışmalı süreç ve arkasından gelen 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal rejimi ile ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlaller aynı zamanda KHK'larla işten çıkarmaları da beraberinde getirmiştir. On binlerce insan KHK'lar sonucunda mesleklerinden çıkarılarak çalışma hakları ellerinden alınmıştır. Bugün hâlâ haklarında kesinleşmiş mahkumiyet hükmü olmayan binlerce kişi kamu görevine dönememekte ve aileleri ile beraber sağlıksız koşullar içinde hayatlarını idare etmeye çalışmaktadır" dedi.

'TECRİT POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİLMELİ'

Yılmaz, açıklamasının sonunda şu çağrıda bulundu:

"İnsan hakları savunucuları olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle bir kez daha barış isteğimizi yüksek sesle dile getiriyor, topluma dayatılan nefret dilinin son bulması için iktidarı insan haklarına dayalı barışçıl politikaları uygulamaya ve Türkiye'nin toplumsal barışına uyguladığı tecrit politikasından vazgeçmeye çağırıyoruz. Barış talep etmekten vazgeçmeyeceğiz. Amasız, fakatsız barış hemen şimdi."

Öne Çıkanlar