10 ayda 63 mahpus vefat etti
Remzi BUDANCİR
DİYARBAKIR - Hasta ve infazı yakılan tutuklular için ailelerin başlattığı Adalet Nöbeti, birinci yılını geride bıraktı. Eylemin yıldönümü dolayısıyla aralarında MEBYA-DER, TUHAY-DER, HDP, DBP, ÖHD, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, Rosa Kadın Derneği, SES Amed Şubesi, Eğitim Sen ve 78’liler Derneği’nin de aralarında bulunduğu dernekler ve siyasi partiler ile tutuklu yakınları Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
AİLELER: ADALETSİZLİĞİN SON BULMASINI İSTİYORUZ
Tutuklu yakını İnci Güler, yakınlarının keyfi uygulamalarla karşı karşıya kaldığını söyledi. Cezaevlerinde uygulanan hukuk dışı uygulamaların artık yeni bir ceza sistemine dönüştüğünü ifade eden Güler, şu çağrıda bulundu: “Biz adalet nöbetine başlarken iki önceliğimiz vardı. Birincisi; ağır sağlık sorunu yaşayan tutsakların özgürlüğü, ikincisi ise infazı yakılanların keyfi olarak cezaevinde tutulmasının önüne geçmekti. Bunun için Adalet Nöbeti'ni başlattık. Buradan Adalet Bakanı'na sesleniyoruz; Hukuk işletilsin. Cezaevlerinde ikinci mahkeme gibi cezalar uygulamasını kabul etmiyoruz. Bakın şu anda tutsakları aç ve susuz bırakıyorlar. Evlatlarımıza ağır bir şekilde zulüm etmeyin. Artık yeter.”
SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI İHLAL EDİLİYOR
Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, cezaevlerindeki hak ihlallerinden birinin de sağlığa erişim olduğunu söyledi. Ailelerin dile getirdikleri sorunların başında sağlığa erişim hakkının ihlali olduğunu aktaran Turan “Kelepçeli muayenelerin yapıldığı, hastanelere sevklerin geciktirildiği, sıcak suyun sağlanmadığı, gıdaya erişim hakkının engellendiğine ilişkin şikâyetler geliyor. Bu haklar hem ulusal hem de uluslararası mevzuatlarla güvence altına alınmıştır. İnsan haklarına, insan onuruna yaraşır şekilde bu haklar verilmeli” dedi.
Ağır hasta mahpus sorunun da devam ettiğini hatırlatan Turan, kamuoyunda gündem olmasından dolayı Aysel Tuğluk’un tahliye edildiğini ancak 80 yaşındaki Mehmet Emin Özkan’ın hâlâ cezaevinde tutulduğunu söyledi.
'SADECE BİR YILIN DEĞİL, ON YILLARIN SORUNU'
Ailelerin tam bir yıldır adalet arayışında olduğunu ifade eden TUHAY-DER Avukatı Yusuf Çakas da, başlıca taleplerin ağır hasta mahpusların bir an önce tahliye edilmesi ve infaz kurulu ile diğer infaz yakma meselelerinin tamamen ortadan kaldırılması olduğunu vurguladı. “Biz bunu bu günün meselesi değil, on yılların ceza infaz meselesi olarak görmek zorundayız” diyen Çakas konuşmasına şöyle devam etti: “Karşımızda ne var? Aileler nöbete başlamasından bu yana onlarca hasta tutsağın yaşamını yitirmesi var. Yüzlerce tutsağın infazının yakılması meselesi var. Yani annelerin başlattığı bu nöbet haklı, hukuki, meşru bir zeminde. Bu zemin üzerine kurulan bu nöbet bir yıldır büyüyerek devam ediyor. Tüm kamuoyu bu nöbeti, bu sesi duyuyor ancak bu nöbeti bir tek iktidar duymadı. Bu haklı hukuki mücadelemizin sonuç alması için daha kaç hasta tutsağın yaşamını yitirmesi gerekiyor? Daha iki gün evvel Erzurum H tipi cezaevinde Suat Aslan ölüme sürüklendi. Yoğun bakımda kaldı. Son birkaç günde birçok hasta tutsak yaşamını yitirdi. İ30 yılını tamamlayan tutsakların infazları yakıldı. Bizler bu hukuksuzluğun, bu yaşam hakkı ihlalinin son bulması için buradayız. Bu hukuksuzluğun son bulmasını istiyoruz.”
'HUKUKSUZ UYGULAMALAR TÜM TOPLUMUN SORUNU'
Ailelerin bir yıldır adliyeler, cezaevleri ve adli tıp kurumları önünde adalet nöbetini sürdürdüklerini hatırlatan HDP Eş Genel Başkan Yarımcısı Avukat Serhat Eren, cezaevlerinde insan onuruna yaraşmayan uygulamalara son verilmesinin talep edildiğini hatırlattı. Hak ihlallerinin toplumun tüm kesimlerinin ortak sorunu olduğuna vurgu yapan Eren, şunları söyledi: “Hukuksuz uygulamalara, kelepçeli muayeneye, çıplak aramaya son verilmesini istiyorlar. Kilometrelerce uzaklara yakınlarının sürgün edilmemesini talep ediyorlar. Bilimden ve tıp etiğinden uzak, siyasi saiklerle rapor hazırlayan, iktidarın talimatıyla hareket eden adli tıp sisteminin değiştirilmesini istiyorlar. Kelepçeli muayeneyi uygulayan hekimlerin ve cezaevi idarelerinin bu uygulamadan vazgeçmesini talep ediyor.”
CEZAEVLERİNDE NÜFUS ARTTI
Konuşmaların ardından basın metnini okuyan ÖHD Amed Şube Eşbaşkanı Özüm Vurgun, Türkiye hapishanelerindeki mahpus nüfusunda her geçen gün ciddi bir artış yaşandığını söyledi. Bu artışın, ihlallerin önemli ölçüde artmasına neden olduğunu ifade eden Vurgun, cezaevlerindeki sorunları şöyle sıraladı:
“Sağlığa erişim hakkının engellenmesi, kelepçeli muayene dayatması, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç yapılması ya da yapılmaması, hapishanede çalışan sağlık personel sayılarının yetersiz olması... Tüm bu sorunlar, sağlık problemi olan mahpusların durumunu kötüleştirebilmekte ve yaşam hakkı ihlaline yol açabilmektedir.
2022 YILINDA 63 MAHPUS HAYATINI KAYBETTİ
2022 yılının ocak ayından bu yana, en az 63 hasta mahpus hayatını kaybetmiştir. Bunlardan yaklaşık 31’i hastalık sebebiyle yaşamını yitirmiştir. Cezaevlerindeki aşırı kalabalık koğuşlar, sağlığa erişim hakkının engellenmesi, tek kişilik nakil araçları, kelepçeli muayene, muayene sonrası ağız içi arama dayatması, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç ya da hiç yapılamaması, yetersiz iaşeler, ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşlar, cezaevlerinde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması, diyet yemeklerinin verilmemesi, temiz suya erişimde yaşanan problemler, atak geçirmesi riski yüksek ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusların tek kişilik yerlerde tutulması gibi uygulamalar sebebiyle de sağlık problemleri tedavi edilemez boyutlara evirilmektedir.
SAVCILARIN TAKDİR YETKİSİ KALDIRILMALI
Halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü, tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmelidir. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki 'toplum güvenliği bakımından tehlike' kriteri kanundan çıkarılmalıdır. Adli Tıp Kurumu, sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalı, tam teşekküllü hastaneler ve üniversite hastanelerinin raporları da kabul edilmelidir.
ATK BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ KURUM HALİNE GETİRİLMELİ
ATK, mevcut bağımlı kurumsal yapısından başlayarak değişmelidir. Ya mali ve idari özerkliğe sahip, bağımsız ve tarafsız bir kurum haline getirilmeli ya da görevini tam teşekküllü üniversite ve devlet hastanelerine bırakmak suretiyle lağvedilmelidir. Hasta mahpus yakınlarının bir yılı bulan adalet nöbeti eyleminin, hapishanelerde artan hak ihlalleri karşısında insanlık onuru ve yaşam hakkını savunduğu gerçeğini yadsıyamayız. Sağlık hizmetlerine erişim ve yaşam hakkı başta olmak üzere temel haklar uygulanmalıdır. Bir yıldır sadece ve sadece adalet için mücadele eden mahpus yakınlarının taleplerinin karşılanması, hasta mahpusların derhal salıverilmesi ve sağlık hakkına erişimin sağlanması çağrısında bulunuyoruz.”