15 Temmuz’a ilişkin sır perdesi aralanıyor mu?: 'Bu askeri görünümlü sivil bir darbe'
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni iddia edildiği gibi Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan mı planladı? Değilse niçin bu isimlerin ifade vermeleri engelleniyor?
Koray DÜZGÖREN
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin sır perdesi yavaş yavaş aralanıyor. Darbe girişimi ile ilgili olarak karanlıkta kalan birçok konu hükümetin bütün engelleme girişimlerine rağmen geride kalan 10 ay boyunca ortaya çıkmaya başladı.
Girişim sırasında Genel Kurmay Başkanlığı’nda yaşananlarla ilgili 221 sanıklı çatı davanın bugünkü celsesinde konuşan eski Tuğgeneral Erhan Caha, "Darbe girişimi Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve MİT Müsteşarı’nın planı, bilgisi ve kontrolü dahilinde olmuştur" diyerek ‘Kontrollü darbe’ iddialarını doğruladı. Hatta kontrolün de ötesinde bu darbe girişiminin ‘planlanıp yönetildiği’ iddiasında bulundu.
Bu noktadan sonra yetkililerin ve ilgililerin bu ciddi ve vahim iddalara cevap vermesi ve kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapmaları şarttır.
Hatta yetkilileri beklemeden ilgili savcılıkların harekete geçmesi gerekir.
Tabii bu söylediklerimiz demokrasinin hakim olduğu bir hukuk devleti için geçerlidir. Ülkemizde bu son derece önemli iddiaların derin bir sessizlikle geçiştirilmeye çalışılacağını söyleyebiliriz.
"KİMLER TSK'YA BU KUMPASI PLANLADI?"
Tuğgeneral Caha, mahkemedeki ifadesinde daha sonra cezaevinden Akar’a yazdığı mektupta, "Darbenin askeri görünümlü sivil bir darbe olduğunu düşünüyorum" dediğini de beyan etti.
Önümüzdeki günlerde yoğun olarak tartışılacak olan bu ifadede sanık Caha, TSK’nın sözde bir darbe kumpası içine itildiğini ve bu sayede silahlı kuvvetlerde büyük bir tasfiyeye girişildiğini söyleyerek bu planın arkasında kimlerin olduğunu sordu?
Biz de birçok kişi gibi bu soruyu uzunca bir süredir soruyor ve cevap arıyoruz.
Karanlıkta kalan birçok konuyu sorup ilgililerin bunlara açık, doyurucu ve gerçek cevaplar vermesi gerektiğini söylüyoruz.
Tuğgeneral Caha ismen suçladığı Genel Kurmay Başkanı Akar ve MİT Müsteşarı Fidan’ın tanık sıfatıyla da olsa dinlenmeleri halinde gerçeklerin ortaya çıkacağını da belirtiyor.
Ama önemli bir güç onların ifade vermelerini engelliyor. Nitekim Meclis’te kurulan darbe komisyonu, darbe girişiminin bu iki kilit ismini çağırıp ifadelerini alamadı. Alamadı değil, aslında almak istemedi.
Komisyon 15 Temmuz Darbe Girişimi ile ilgili raporunu bu önemli eksikliğine rağmen yine o gücün engellemesiyle yayınlayamıyor.
Raporda sadece bu iki kilit ismin değil, darbe girişimini MİT’e haber veren O.K isimli binbaşı da dinlenemiyor. ( Önceden alındığı söylenen ifadesine hiçbir iddianamede yer verilmemiş. Acaba neden?)
Daha sonra o binbaşının MİT’te görevlendirildiği anlaşılmış. Bu durumda bu önemli tanığa dokunulmazlık zırhı giydirilmiş oluyor.
Yani Başbakan izin vermeden ifadesi asla alınamayacak.
Aslında bu üç önemli ismin ifadesi olmadan Komisyon raporu pek bir anlam da ifade etmiyor.
Böylece 15 Temmuz darbesine ilişkin sırların, gerçeklerin ortaya çıkması da engellenmeye çalışılıyor.
Kuşkusuz engellenmek isteniyor ama önce üç büyük ülkenin istihbarat teşkilatları (Almanya, Büyük Britanya ve ABD) 15 Temmuz Darbesi’nin arkasında doğrudan Gülen Cemaati’nin olduğuna ilişkin AKP ve Erdoğan’ın suçlamalarını yalanladılar. Bunun doğru olmadığını söylediler.
Sonra davalar başlayınca çeşitli ifadeler, tanıklıklar, belgeler ortaya çıkmaya başladı. Darbe girişiminin karanlıkta kalan noktaları karanlıktan kurtulmaya başladı.
PERSONEL İKAZ EDİLSYDİ GİRİŞİM OLAMAZDI
Eski Tuğgeneral Caha’nın savunmasına dönersek:
Caha darbe girişiminin kuşkulu oluşuyla ilgili önemli bir iddia daha ileri sürdü:
Olaylardan habersiz TSK personelininönceden ikaz edilmediğini bu nedenle bu olayların yaşandığını söyledi.
Caha, "Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın‘Kriz anlarında personele birliği terk etmeme emri verilir. Personele bu emir verilseydi darbe açığa çıkardı' dediğini naklederek, "Personel ikaz edilmiş olsaydı ben ve benim gibi olan binlerce personel de bu rezilliği yaşamazdı" diye konuştu.
Bu sözlerden, önceden bilinen darbe girişiminin kasıtlı olarak TSK personeline haber verilmediği anlaşılıyor. Nitekim yine bazı duruşmalarda darbe girşiminin emir komuta zinciri içinde yapılan bir harekat olarak anlaşıldığına ilişkin ifadelere de rastlanıyor.
ALBAY TURHAN: "FETÖ'CÜLER YAPTI DİYEMEM"
Yine aynı davada sanık Kurmay Albay Cemil Turhan’ın ifadeleri de oldukça önemli.
Turhan, TSK içinde 3 farklı ekibin olduğunu belirtti ve, "Darbe girişimini sadece FETÖ'cülerin yaptığını söyleyemem" dedi.
Turhan, mahkeme başkanın "Bu darbeyi kim yaptı, sizin görgünüze göre hangi isimler vardı?" sorusuna, "Bir darbe girişimi oldu. Ama bu darbe girişimini tamamen FETÖ'cüler yapmıştır diyemem. Çünkü TSK içerisinde farklı ekipler vardır. Bu ekipler içinde muhafazakar yönü ağır basan bir ekip var. Bu ekip genelde FETÖ'cü olarak anılır" diye cevapladı.
MİT VE GENELKURMAY NASIL HABERDAR OLAMAZ?
Son olarak Sedat Ergin’in bugünkü yazısında sorduğu bazı sorulara değinmek istiyorum.
Ergin, dosyalardaki bazı ifadelere dayanarak kalkışmaya katılan Gülenci askerlerin önemli bir bölümünün örgütsel bağlantılarının büyük bir sır olmadığını söylüyor.
Bir de çarpıcı örnek veriyor:
"Emekli askeri savcı Ahmet Zeki Üçok’un 15 Temmuz’dan aylar önce TV programlarına çıkıp "Fetullahçı" diye çoğunun ismini açıkladığı, 2013-2015 yılları arasında muhtelif devlet birimlerine 24 ayrı dilekçeyle haklarında suç duyurusunda bulunduğu general ve amirallerin neredeyse tümü 15 Temmuz darbe girişiminde yer almıştır."
Sonra da haklı olarak soruyor:
"MİT’in ve Genelkurmay’ın bir emekli askeri savcının nüfuz edebildiği bilgilerden habersiz olması düşünülebilir mi? Bu sorunun yanıtı "Hayır" ise o zaman bu kadrolarla mücadelenin nasıl bu kadar zayıf bırakıldığı sorusu izaha muhtaçtır."
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin üzerine örtülmek istenen sır perdesi aralandıkça altından pis kokular geliyor.
Yetkililerin başta Tuğgeneral Caha olmak üzere birçok insanın sorduğu sorulara, ileri sürdüğü iddiaya cevap vermesi gerekiyor.
Sorular artık iki soruya dönüşmüş durumda:
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni iddia edildiği gibi Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan mı planladı?
Değilse niçin bu isimlerin ifade vermeleri engelleniyor?