'1990'lı yıllarda cenazeleri parçalıyorlardı şimdi de mezarları parçalıyorlar'

'1990'lı yıllarda cenazeleri parçalıyorlardı şimdi de mezarları parçalıyorlar'
'Hiçbir mezarlıkta taş üstüne taş bırakmamışlar. Mermerlerini yıkmışlar, şu an tanınmaz halde'

Diyarbakır'ın Lice ileçesinde yaşamını yitiren eşinin mezarına 18 yıl boyunca gidemeyen MEBYA-DER Eşbaşkanı Yüksel Almas, "90’lı yıllarda köylülerin gözleri önünde ellerine geçen cenazeleri parçalıyorlardı. Şimdi mezarları parçalıyorlar" dedi. 

Bölge kentlerinde mezarlıklara yönelik başlatılan saldırılar tepki toplarken, en son saldırı yapılanlar arasında Yolçatı (Sîsê) Mahallesi'ndeki mezarlık da bulunuyor. Daha önce hava ve karadan bombalanan mezarlıkta, Lice’ye bağlı Dolunay (Zengê) köyünde 24 Ekim 1995 yılında yaşamını yitiren Ramazan Polat’ın (Şeyhmus) mezarı da yer alıyor. 18 yıl sonra eşinin mezarına kavuşan Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Eşbaşkanı Yüksel Almas, 1990’lı yıllarda yaşadıklarını anlattı.

BASKI, İŞKENCE, GÖÇ…

Ayşe Sürme ve Fahrettin Kılıç'ın Mezoptamya Ajansı'nda yer alan haberi şöyle: 

Lice’nin Serin (Pirîk) köyünde 15 yaşında evlenen 1 çocuk annesi Almas, 1993 yılında eşi Polat’ın gördüğü baskılardan dolayı PKK’ye katıldığını söyledi. Askerlerin o dönemde sürekli evlerine baskın yaptığını belirten Almas, gözlerinin önünde eşinin ailesine işkence yapıldığını dile getirdi. Almas, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Evimizin içinde esir tutuluyorduk. Askerler ‘Onu bizim elimize vereceksiniz’ diyerek tehdit ediyorlardı. Askerler tarafından evlerimiz defalarca karakola çevrildi. Birçok kez köyümüzün yakıldığına şahit olduk. Askerler gittikten sonra yeniden evlerimizi inşa ediyorduk. Biz köyümüzü terk etmemekte ısrarlıydık. Eşimin babasının eline balyoz verilip ‘evini yıkacaksın’ deniliyordu. Gün geldi hayvanlarımızın bulunduğu ahırın bir bölümünü ev yaptık. Bir süre orada yaşadık. Öyle bir seviyeye geldi ki 1995’in sonunda bütün köyü birden yaktılar. Biz de Diyarbakır’a göç ettik, bu sefer de polis baskınlarından dolayı 15 ev değiştirdik. Daha sonra 1997’nin başında İstanbul’a göç etmek zorunda kaldık. 4 yıl İstanbul’da yaşadık. En sonunda memleket hasretine dayanamadık ve 2001’de tekrar Diyarbakır’a geri dönük. Tanıdık, eş, dost evinde kalıyorduk. Böyle gitmediğini görünce babamın yardımıyla kendime ait bir ev tutum. Bu şekilde yaşamımı sürdürdüm." 

18 YIL MEZARA GİDEMEDİ

Almas, köylerinde yaşamını yitiren ve yine köylüler tarafından cenazesi toprağa verilen eşinin mezarına 18 yıl boyunca, pusuya düşürülmesine neden olan ihbarcıların bölgede olması nedeniyle gidemediğini belirterek, eşinin cenazesinin 2013 yılında kapatılan MEYA-DER tarafından Yolçatı Mahallesi'nde getirilerek defnedildiğini kaydetti. 7 yıldır eşinin mezarlığının burada olduğunu dile getiren Almas, "Mezarlığı Yolçatı’ya getirdiğinden bu yana rahatladım. Eşim yaşamını yitirdiğinde baskılardan dolayı onu sahiplenme konusunda bir şey yapamadım. Bu yüzden vicdanen rahatsız hissettiğim için MEBYA-DER kurulduğunda yaşamını yitiren diğer insanlar için mücadele etmek istedim. Çünkü her bir aileliyle acılarımız aynıdır. Elimden geldiğince de çalışacağım" dedi. 

‘MEZARLIKLAR KIRMIZIÇİZGİMİZDİR’

Mezarlığının birçok kez talan edildiğini ifade eden Almas, "Ne zaman bir operasyon yapılsa hırsını mezarlıklardan çıkardılar. 90’lı yılları aratmayan olaylar günümüzde hala yaşanıyor. O zamanda köylülerin gözleri önünde ellerine geçen cenazeleri parçalıyorlardı. Cenazeleri yerlere seriyorlardı köylüler korksun diye. 90’lı yıllardan bu yana kadar her zaman mezarlıklara ve cenazelere saldırıldı. Tüm dünya için mezarlıklar toplumun değerleridir. Biz kendimizden çok değerlerimize sahip çıkıyoruz. Biliyoruz ki mezarlıklar bizim kırmızıçizgimizdir. Bunu bildikleri için mezarlıklarımıza saldırıyorlar" diye konuştu.

‘MEZARLAR TANINMAYACAK HALDE’

Lice mezarlığına iki gün önce heyet oluşturarak gittiklerini söyleyen Almas, gördükleri manzarayı korkunç olarak değerlendirdi. İnsanların mezarlıklara özlem ve güzel hislerle gittiğini belirten Almas şunları ifade etti: "Orada cami, abdest alınacak yer, çeşme vardı. Bu camilere dualar edilsin diye kutsal kitapları koymuştuk. O bombardımanlarda camiyi yıktılar. Kutsal kitaplar da içindeydi. Şimdi gittiğimizde ise içimiz acıyor. Hiçbir mezarlıkta taş üstüne taş bırakmamışlar. Mermerlerini yıkmışlar, şu an tanınmaz halde. Aileler şimdi giderse mezarlıklarını tanımayacaklar. Yazılarını bozmuşlar, hangi mezarlık kime ait bilinmiyor. Bu sürecin hırsını mezarlıklardan çıkarıyorlar. Devlet özel savaş politikalarını mezarlıklar ve aileler üzerinde yürütüyor. Ailelerin acılarını yükseltiliyorlar." 

HUKUKİ DESTEK 

Ailelere çağrıda bulunan Almas, "Hiçbir mezarlığımız sahipsiz değildir. Mezarlıklarına sahip çıksınlar. Hukuki yönden suç duyurusunda bulunsunlar. Aileler derneğimize gelirse, hukuki destek sağlayacağız ve ne gerekiyorsa yapacağız" dedi. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar