7 sivili öldüren askerlere takipsizlik

Kulp'ta sivillerin üzerine ateş açarak 7 kişinin ölümüne neden olan 37 asker hakkında 26 yıldır süren soruşturmada takipsizlik kararı verildi.

7 sivili öldüren askerlere takipsizlik

HABER MERKEZİ - Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Bingöl'ün Solhan ilçesi kırsalında çıkan çatışmada yaşamını yitiren 3 PKK'li için Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde 24 Aralık 1991'de düzenlenen cenaze törenine katılan sivillere ateş açarak 7 kişinin ölümüne, 2 kişinin yaralanmasına neden olan 37 asker hakkında 'Adam öldürme ve silahla yaralama' suçundan açtığı soruşturmada takipsizlik kararı verdi.

Askerlerin açtığı ateş sonucu Mehmet Nesip Altın, Neytullah Tekin, Hayrettin Demirtuyi, Felemez Bulut, Ömer Öztürk, Ali Miltaş ve Şahin Tekin adlı yurttaşlar olay yerinde yaşamını yitirmiş, Mehmet Şah Tekin ve Şeyhmus Altındağ ise yaralanmıştı. Takipsizlik kararında, aralarında dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı İsmet Yediyıldız'ın da bulunduğu 4 kişinin soruşturma sürecinde yaşamını yitirdiği, bu nedenle soruşturma dosyalarının düşürüldüğü kaydedildi. Takipsizlik kararında, katliamın yaşandığı cenaze törenine katıldıkları için gözaltına alınan 54 kişinin, askerlere taş ve sopa ile saldırdıkları, bulundukları yerden askerlere ateş açıldığı, askerlerin de bu nedenle ateş açtığı şeklinde ifade verdiği iddia edildi. Diyarbakır 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanan 54 kişinin beraat ettiği hatırlatıldı.

Cenaze törenine katılanlara müdahale eden askerlerin, Kulp, Lice, Silvan, Hazro, Dicle, Ergani ve Hani ilçe jandarma komutanlıklarında görevli askerler olduğu belirtilen kararda, katliamda yaşamını yitiren 7 sivilin ailelerinin avukatının talebi üzerine soruşturma başlatıldığı kaydedildi.

'KONUYLA İLGİLİ BELGE VE BİLGİYE RASTLANMADI'

Savcı, olay tarihinde Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olan ve askerlere ateş emri veren Albay İsmet Yediyıldız hakkında toplumsal bir olayın yaşanmaması için alınması gereken önlemlerle ilgili sivil amir ve makamların emir ve talimatlarını dinlemediği, bunun sonucunda olayın meydana gelmesine sebebiyet vermesi nedeniyle hakkında soruşturma izni verilmesi için Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne 1992 yılında fezleke gönderildiği anımsatıldı. Adalet Bakanlığı'nın şüpheli İsmet Yediyıldız'ın zabıta amiri sıfatıyla olay yerinde olup olmadığının tespiti için dosyayı Kulp Cumhuriyet Başsavcılığına geri iade ettiği ifade edilen kararda, bunun üzerine Yediyıldız hakkında soruşturma izni verilmesi için dosyanın Diyarbakır Valiliği İl İdare Kuruluna, askerlerle ilgili ise Kulp Kaymakamlığı İlçe İdare Kuruluna gönderildiği belirtildi. Diyarbakır İl İdare Kurulu’nda konuyla ilgili herhangi bir belge ve bilgiye rastlanmadığının, Kulp Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulunun ise dosyanın kayıtlarında mevcut olmadığının bildirildiği belirtilen kararda, bunun üzerine Avukat Nahit Eren'in yeniden başvurusu üzerine soruşturma evrakının fezlekeye bağlandığı ifade edildi.

DOSYADA OLAYI TARAFSIZ ANLATACAK TANIK İFADESİ YOKMUŞ

Kararda, 7 yurttaşın ölümü ve 2 kişinin de yaralanması neden olan katliamda kullanılan ateşli silahların olay yerinde görevli askerlere ait olduğuna ve askerlerin bu kişilerin ölümüne neden olduğuna ilişkin hiçbir delil bulunmadığı iddia edildi. Kararın devamında, katliamda ölenlerin vücutlarından çıkarılan ya da olay yerindeki mermi çekirdeği ve boş kovanların hangi jandarma personelinin silahından ateş edildiğine dair bilirkişi incelemesi de bulunmadığı kaydedildi. Dosyada olayı tarafsızca anlatabilecek bir tanık ifadesi olmadığı ileri sürülen kararda, olayı görüntüleyen bir kamera kaydının da bulunmadığı ifade edildi.

7 SİVİLİN ÖLÜMÜ 'MEŞRU MÜDAFA'

Olayda askerlerin sivillerin ölümüne neden olduğu kabul edilse dahi, Kulp ilçesinde meydana gelen olayda zor ve silah kullanma yetkisinin, hatta zorunluluğunun oluştuğu ileri sürüldü. Kararın devamında şu ifadelere yer verildi: "Olay yerinin uzun yıllardır terör olaylarının sıkça yaşandığı Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Diyarbakır'ın Kulp ilçesi olması, yaklaşık 1500- 2000 kişilik bölücü ve PKK terör örgütünü destekler nitelikte sloganlar atan bir grubun olması, güvenlik güçlerinin defaten ölen ve yaralananların da içinde bulunduğu bu gruba izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü yaptıkları ve bölücü nitelikte slogan atmamaları yönünde sözlü uyarılarda bulunmaları, ancak grubun sözlü uyarılara aldırmayarak taş ve sopalarla güvenlik güçlerine saldırması, güvenlik güçlerinin buna rağmen uyarı yapmaya devam etmeleri, gruptaki kişilere karşı herhangi bir fiziksel şiddete başvurmamaları, fakat grubun bununla yetinmeyerek silahla, güvenlik güçlerine ateş etmeleri ve açılan bu ateş neticesinde bir askerin şehit edilmesi dikkate alındığında meşru müdafaa şartlarından haksız saldırının olayda oluştuğu kanaatine varılmıştır."

SAVCILIK: 'ASKERLERİN CEZA SORUMLULUKLARI YOK'

Askerlerin kendilerine yönelik saldırıyı bertaraf etmek, yaşam haklarını korumak için ateş etmek zorunda kaldığını iddia edilen kararda, yaralanan kişilerin alınan ifadesinde olayda ilk haksız hareketin gruptan geldiği ve olay yerinde bulunan askerlerin kendilerine silahla ateş eden kişilere karşı ateş ettikleri iddia edildi. Kararda, "Ölen ve yaralananların grubun ön tarafında bulunan, grubu yönlendiren ve güvenlik güçlerine silahla ateş eden kişiler olduğu, saldırganların silahla ateş etmeleri ve bir askeri şehit etmeleri nedeniyle o ana kadar silah kullanmayan, sözlü uyarılarda bulunmak suretiyle ortamı sakinleştirmeye çalışan güvenlik güçlerinin silahla ateş ettikleri, dolayısıyla saldırı ve savunmanın orantılı olduğu kanaatine varılmıştır. AİHM'in İtalya'daki bir olayda meşru müdafaayı kabul ettiği dikkate alındığında Kulp ilçesinde meydana gelen olayda güvenlik güçleri lehine meşru müdafaa şartlarının oluştuğunun evleviyetle kabulü gerektiği, meydana gelen olayda güvenlik güçlerinin meşru savunma halinde kaldıklarının kabulü gerektiği ve bu nedenle şüpheli güvenlik görevlileri hakkında ceza verilemeyeceği, ceza sorumluluklarının ortadan kalktığı anlaşıldığından, şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir" denildi.

'SAVCILIK KENDİNİ YARGILAMA MAKAMI OLARAK GÖRDÜ'

Katliamda yaşamını yitirenlerin avukatı Nahit Eren, takipsizlik kararının kaldırılması için Diyarbakır Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurdu. Savcılığın, dosyada bulunan somut delillere rağmen, yargılama ile somutlaşacak meşru müdafaa olgusuna karşı takipsizlik kararı vermesinin hukuken kabulünün mümkün olmadığı vurgulandı. Olay tarihinde askerlerin, çatışmada yaşamını yitiren PKK'lilerin cenazelerini defnedilmesine müsaade etmeyeceği ve cenazelerin kendilerine teslim edilmesi talebinde bulundukları hatırlatılan dilekçede, ailelerin cenazeleri teslim etmemesi üzerine askerlerin kitlenin üzerine ateş açtığı bunun sonucunda sivillerin yaşamını yitirdiği belirtildi. Katliamda yaşamını yitiren kişilerin örgüt ile bağlantısını olmadığı, üzerinden herhangi bir ateşli silah bulunduğuna dair bir delilin olmadığını dikkat çekilen itiraz dilekçesinde, "Güvenlik güçlerinin silah kullanma koşullarına ilişkin hiçbir yükümlülüğe uymadan orantısız bir şekilde ateşli silahlarla kitle üzerine hedef gözetmek suretiyle ateş etmişlerdir. 26 yıl sonra olay tarihinde alınan ifadeler ışığında dönemin Cumhuriyet savcılarının yapmış olduğu hukuki değerlendirmeler ve tespitler görmezden gelinerek takipsizlik kararı verilmiştir. Savcılık makamının kendisini yargılama makamı olarak görerek meşru müdafaa nitelemesi ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı ceza hukuku açısından kabul edilemez" denildi. (Mezopotamya Ajansı)

katliam diyarbakır kulp