AİHM'den avukat yasağına emsal karar: 14 yıl sonra müvekkiliyle görüşecek

AİHM müvekkiliyle 14 yıldır görüştürülmeyen avukat Gülizar Tuncer’in başvurusunu karara bağladı. Tuncer, kararın Öcalan için de önemli olacağını söyledi.

AİHM'den avukat yasağına emsal karar: 14 yıl sonra müvekkiliyle görüşecek

Müvekkiliyle 14 yıldır görüştürülmeyen avukat Gülizar Tuncer’in başvurusunu karara bağlayan AİHM, Campbell/İngiltere kararına atıfta bulunarak, "Müvekkil görüşmesinin ancak istisnai durumlarda ve belli sürelerle" olunacağına vurgu yaptı. Tuncer, kararın Öcalan için de önemli olacağını söyledi.

Türkiye Devrim Partisi (TDP) davasından müebbet hapis cezası verilen ve Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Mehmet Aytunç Altay’ın avukatı Gülizar Tuncer, yıllar önce müvekkiline götürdüğü bir dergi ve 2 kitap gerekçe gösterilerek, "Avukat örgütsel haberleşme sağlıyor" denilerek 25 Ağustos 2005’tan bu yana görüştürülmüyor. Yasağın gerekçesi ise İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan "5275 Sayılı yasa" maddesiyle aynı. Sıkıyönetim süreci dahil 30 yılı aşkın süre boyunca cezaevinde kalan Altay ile avukatı Tuncer’in görüşmesine getirilen yasak ise sınırsız ve süresizdi. Tuncer, her yıl infaz hakimliğine yaptığı başvuru reddediliyordu. Buna karşı Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazda bulunan Tuncer’in bu başvurusu da reddediliyordu.

Cezaevi idaresi, kitap ve dergiler nedeniyle, "avukat örgütsel haberleşme sağlıyor" iddiasıyla, yasanın 5. maddesinin uygulanmasını, görüşmenin avukat huzurunda yapılmasını, Altay ile avukat Tuncer arasındaki yazışmaların infaz hakimliğinde incelenmesi kararını aldı. Savunma hakkının ihlali anlamına gelen bu kararın kaldırılması için 14 yıldır hukuk mücadelesi veren Tuncer, cezaevinin kararına karşı İnfaz Hakimliği'ne başvuruda bulundu. Ancak itiraz kabul edilmedi. İnfaz Hakimliği kararını Edirne Ağır Ceza Mahkemesi'ne taşıyan Tuncer’in bu başvurusunda lehte bir sonuç çıkmadı. Daha sonra yapılan bir başvura da "örgütsel haberleşme riskinin devam ettiği" öne sürülerek, Tuncer’in itirazı reddedildi. Ayrıca, mahkeme kararlarında, Tuncer'in yürüttüğü hukuk mücadelesi, "Avukatın izlediği tutum ve davranışlar" şeklinde yasağın devamının gerekçesi olarak yer aldı. Yasak kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıyan Tuncer’in başvurusu karara bağlandı. Türkiye'yi mahkum eden AİHM kararında, Campbell/İngiltere kararına atıfta bulunularak, avukat müvekkil görüşmesinin ancak istisnai durumlarda, belli sürelerle sınırlanabileceği ve bu durumda da 3 ilkeye bağlı kalınması gerektiği kaydedildi.

‘AVUKAT MÜVEKİL ENGELLENMESİ HUKUKSUZLUKTUR’

Tuncer’in AİHM’e yapmış olduğu başvuruda, "Başvurucuya avukatı tarafından kitap ve dergi gönderilmesi bahane edilerek bunun avukatlık mesleğiyle bağdaşmayan bir durum olduğu ve 5275 Sayılı yasa gereğince avukat müvekkil görüşüne sınırlandırılma getirilmesi gerektiği… AHİM'e yaptığımız ilk başvuru dilekçemizde de belirttiğimiz gibi söz konusu kitap ve dergiler hakkında mahkemelerce verilmiş herhangi bir yasaklama, toplatma kararı bulunmamaktadır. Bu yayınlar gazete bayilerinde ve kitapçılarda serbestçe satılmaktadır. Bu nedenle hiç bir sakıncası olmayan yayınların hükümlüye verilmemesi tamamen keyfi ve hukuksuz bir karardır, dolayısıyla bu karara dayanılarak avukat müvekkil görüşmesinin engellenmesi de hukuksuzluktur" denildi.

‘HAK İHLALLERİ GEREKÇE OLAMAZ’

"Kitap ve dergilerin savunma belgesi olmadığını defalarca kez yineleyen hükümet kanunda öngörülmeyen bu durumla ilgili olarak infaz hakimliğinin verdiği karar, öncelikle bu karara dayanak yapılan ilgili yasa maddesine aykırıdır" denilen başvuruda, bu kadar açık biçimde yasal düzenlemeye aykırı olan kararın Anayasaya, sözleşmelere, Uluslararası hukuka da aykırı olduğu söylendi. Başvuruda, "Buna rağmen, Hükümet ısrarla ve inatla verilen bu haksız hukuksuz kararın yasaya dayandığını ve düzeni ve disiplini sağlamak için gerekli olduğunu savunmaktadır ki bu soyut ve genel ifadeler, varsayımlar bu kadar ciddi hak ihlalinin gerekçesi olamaz" diye belirtildi.

‘GÖRÜŞÜNÜN YASAKLANMASINA GEREKÇE TEŞKİL EDEBİLİR?’

Başvuruda, "Başvurucunun avukatının ilgili yasa maddesinde sıralanan suçları işlediği ve buna ilişkin bulgu veya bilgi elde edildiği iddia dahi edilmediğine göre, bu yasayla alakası olmayan kitap ve dergi göndermek biçimindeki -onlara göre mesleğe yakışmayan- davranışı nasıl olur da avukat müvekkil görüşünün yasaklanmasına gerekçe teşkil edebilir? Hükümet yetkililerinin öncelikle yanıt vermesi gereken konu budur ki buna yanıt veremedikleri için alakasız mevzulara girmeyi ve bunları sürekli tekrarlamayı tercih etmişlerdir" denildi.

"Buradaki esas sorun hükümet yetkililerinin de sürekli vurguladığı gibi müvekkilin mevcut Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs iddiasıyla yargılanıyor oluşudur ve bu nedenle ona karşı geliştirilen önyargıdır" denilen başvuruda şu ifadelere yer verildi: "Hiç bir zaman reddetmediği sosyalist kimliği nedeniyle ağır işkenceler gören ve son derece haksız ve hukuka aykırı bir yargılamayla mahkum edilen müvekkille ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan 22279/93 E. sayılı başvurunun 22.05.2001 tarihinde Sözleşmenin 3,5 ve 6. maddeleri gereğince Türkiye’nin mahkumiyetiyle sonuçlanması nedeniyle, bu davayla ilgili daha önce mahkumiyet kararı veren İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/263 E. sayılı dosyasında yeniden yargılaması yapılmış ancak usulen yapılan bu yargılamada da sonuç değişmemiştir."

5275 Sayılı Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik yapan 5351 Sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesiyle alakası olmayan bir kararla avukat müvekkil görüşüne getirilen engelleme sürekli yaptıkları başvurularla tekrarlandığı belirtilen başvuruda, bunun "hükümlünün geçmişi"ne dayandırıldığı belirtildi.

‘DEFALARCA KEZ REDDEDİLDİ’

25 Ağustos 2005 tarihinde verilen ve bu zamana kadar da süresiz ve sınırsız biçimde uygulanan, başvuranın avukatıyla görevli huzurunda görüşmesine ve de başvuranla avukatı arasındaki yazışmaların denetleneceğine ve başvuranın avukatına veya avukatının başvurana vereceği savunma evrakları dahil tüm belgelerin inceleneceğine yönelik karar yıllarca devam ettiği belirtilen başvuruda, "Kaldırılması yönündeki taleplerimiz defalarca kez reddedilmiştir. Mahkemeye daha önceki tarihlerde sunduğumuz söz konusu ret kararlarında ‘hükümlünün geçmişi ve avukatın izlediği ve takındığı tutum ve davranışları gereğince... kısıtlama kararından sonra da durumunda herhangi bir değişikliğin olmadığı, kısıtlama konulu riskin devam ettiği anlaşılmakla’ denilerek talebimiz reddedilmiştir. Bütün bu gerekçeleri sıralarken Hükümet, yine özü itibariyle disiplin ve güvenlik gerekçesine sığınmış ve yine başvurucunun TC. Anayasa’sını değiştirmeye teşebbüs suçlamasıyla yargılanıp müebbet hapse mahkum edildiğini belirtmiştir" diye kaydedildi.

‘YASAYA AYKIRI KARAR VERİLMİŞTİR’

"Öncelikle başvuru konusu müdahale, yasayla öngörülmüş bir müdahale değildir" denilen başvuruda, şu ifadelere yer verildi: "5275 Sayılı Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik yapan 5351 Sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesine göre de, örgütle bağlantılı suçlardan mahkum olan hükümlülerin avukatlarıyla olan ilişkisi; ‘konusu suç teşkil eden fiilleri işlediğine, infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi halinde’ Cumhuriyet Başsavcılığının istemi ve infaz hakiminin kararıyla ‘görüşmede bir görevli bulundurulabileceği’ veya karşılıklı olarak verilen ‘belgelerin infaz hakimince incelenebileceği’ biçimindedir. Dolayısıyla Hükümetin iddia ettiği gazete ve dergi göndermekten ibaret davranışın bu düzenlemeye aykırılık teşkil etmediği açıktır. Yasaya dayanmayan bu müdahaleyi haklı ve meşru hale getirmek için ‘disiplin ve düzeni sağlamak’ gibi genel ve soyut ifadeler kullanmak da ‘yasayla öngörülmüş olmak’ şartının yerine getirildiği anlamına gelmeyecektir. Yukarıdaki bölümde de açıkladığımız gibi yasaya aykırı biçimde bu karar verilmiştir."

TUNCER: CAMPBELL/İNGİLTERE KARARINA ATIF VAR

Avukat Tuncer, "Yasak kararına dayanak yapılan yasa maddesinde ‘kurum güvenliğini tehlikeye düşürmek’ veya ‘örgütsel haberleşmeye aracılık etmek’ diyor ve bunun somut maddi dayanaklarının olması lazım. Bizim olayımızda böyle bir durum yok, gazete ve dergi göndermeyi bahane ederek sınırsız ve süresiz biçimde bu yasağı dayattılar ve Aytunç’un iç hukukta, AİHM’de, AYM’de ve onlarca davası olmasına rağmen görüş hakkımızı engellediler" dedi.

GÖRÜŞ YASAĞI İSTİSNAİ VE SÜRELİ OLUR

Konuya ilişkin Tuncer, "25 Ağustos 2005 tarihinden bu yana Aytunç’la görüştürülmüyorum. AİHM kararında bizim cevap dilekçemizde sürekli vurguladığımız Campbell/İngiltere kararına atıfta bulunulmuş ve avukat müvekkil görüşmesinin ancak istisnai durumlarda ve belli sürelerle sınırlanabileceği ve bu durumda da 3 ilkeye bağlı kalınması gerektiği ifade etmiş. Bunlar; yasağın kanuni olması gerektiği, meşru amaç için ve demokratik toplumun gereklerinden olması şartıyla denilmiş. Ancak bu başvuruda bunları incelemeye dahi gerek olmadığını, çünkü bu yasağın yasaya aykırı olduğu belirtilmiş" diye belirtti.

Tuncer, "Öncelikle gönderilen kitap ve dergilerin yasaklanmış olmadığı, ‘terör örgütüne yardım sayılmayacağı’, bu olayda yasanın yanlış ve aşırı yorumlanmış olduğu belirtilmiş. Yasaklama kararına dayanak yapılan yasa maddesi konusu ‘suç’ teşkil eden bir fiil işlemek, ‘kurum güvenliğini tehlikeye düşürmek’ veya ‘örgüt üyelerinin haberleşmesine aracılık etmek’ durumu söz konusuysa ve buna ilişkin bilgi veya bulgu elde edilmesi gerçekleşmişse mümkün. Burada bize önerilen dostane çözümü kabul etmeyişimiz, bireysel olarak bizim görüş hakkı kazanmamız yerine Öcalan başta olmak üzere tüm mahpuslar için görüş yasağının kaldırılmasına yol açacak bir mevzuat değişikliği ve uygulama talep etmemiz de önemli. Özellikle Öcalan’a yönelik tecridin, avukatlarıyla yıllardır görüştürülmüyor olmasının binlerce mahpusun açlık grevine girmiş olduğu bir dönemde verilmiş olması önemli" diye konuştu. (Mezopotamya Ajansı / Sadiye Eser)

aihm avukat Öcalan Karar 14 yıl emsal