Akit yazarından skandal yazı

Cinsiyet eşitsizliği olan yerlerde kadın cinayetleri olmadığını söyledi, kadına yönelik cinsel ve fiziksel saldırının suç olmasının aileyi parçaladığını yazdı.

Akit yazarından skandal yazı

HABER MERKEZİ- Akit yazarı Ali Osman Aydın "Erkekler Kadınların Rehinesi mi?" başlıklı yazısında önce kadınlarla ilgili sözleri nedeniyle tepki çeken Nurettin Yıldız ve İhsan Şenocak'ı savundu. İki isme 'kadın istismarcısı lobi' tarafından kara propaganda ve linç yapıldığını iddia etti. Ardından da 'kadın-erkek eşitsizliğini' savunan skandal ifadeler kullandı. Kadına yönelik şiddeti suç sayan kanun maddelerinin de aileyi parçaladığını söyledi.

İşte Aydın'ın 'Araştırmalar açısından kadın erkek eşitliği' ara başlığıyla yazdığı o bölüm:

"Türkiye’de Batılılaşma yanlısı kanat, kadın erkek ilişkilerinde olduğunu varsaydıkları düğümü "eşitliğin" çözeceğini iddia ettiler yıllarca. Onlara göre kız çocuklarının yüksek eğitim alması ve enerjilerini ekonomiye kazandırmaları gerekiyordu ki kadın erkekle eşit olabilsin!

Öyle de oldu…

Bugün ülkemizde cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu iller İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Muğla, Bursa… Ne var ki boşanma oranlarının en yüksek olduğu iller de, yine aynı… (Bunda çalışan kadınların çalışmayanlardan daha mutsuz olmalarının payı var mıdır modernistler daha iyi bilirler.)

Üstelik kadın cinayetlerinin en yüksek olduğu iller deyine "eşitliğin" en yüksek olduğu iller… Demek ki "eşitlik" ile "aile kurumu" arasında sağlıksız bir ilişki söz konusu…

Fakat ne hikmetse cinsiyet eşitsizliğinin daha yüksek olduğu yerlerde, yani orta ve doğu Anadolu’da boşanma oranları daha düşük… Hem de kadınlar, "eşit" hemcinslerinden daha mutlular istatistiklere göre… Kadın cinayetleri mi? Neredeyse sıfıra yakın…

Ama söz konusu lobi, bu gerçekleri örtbas ederek kadın cinayetlerinin temelinde eşitsizlik olduğu propagandasını yapmaya ve bu yolla yasal sonuçlar elde etmeye çalışıyor.

"SEN BİR PAMUK PRENSES’SİN"

Dış destekli, yıkıcı kadın hareketinde "Eşitlik" propagandasını izleyen hamle "Sen bir Pamuk Prenses’sin" oldu. Önce kadınların zihinlerinde, kadınlık algısı değiştirildi. Annelik, ev hanımlığı kötülendi… Bireysel zevklerini ön plana çıkaran kadın tipi kutsandı. Dinin kadınlarla ilgili emir ve tavsiyelerini ifade eden din adamları da görüşleri de çağdışı ilan edildi. Bu propaganda sayesinde herkes kendini, değeri bilinmemiş, keşfedilmemiş bir Pamuk Prenses gibi görmeye başladı.

Kadınlarla ilgili psikolojik hava bu kadar kesifleşince, yasaları, kadınların "la yus el" mertebelerine uygun bir şekilde dizayn etmek gerekti. Şiddet vakaları gerekçe gösterilerek yeni yasalar düzenlendi. Erkek potansiyel tecavüzcü, şiddet düşkünü olarak konumlandırıldı. Toplum önünde, kampanyalarda aşağılandı.

YASALAR YOLUYLA AİLE PARÇALANMASINA ZEMİN HAZIRLANDI

6284 sayılı Kanun’a göre kadına sesini yükseltmek, cinsellik talep etmek "şiddet" kabul edildi. Kanuna uymayan erkekler, darp raporu, mahkeme kararı aranmadan sırf kadının beyanıyla evlerinden uzaklaştırıldı. Ancak erkekleri sadece evden değil, mahalleden de, çocuklarının okullarından da uzaklaştırmak gerekiyordu.

O da yapıldı…

Babanın çocukları ile bağını kesecek, aile birliğini sağlayan şartları ortadan kaldıracak tüm yasal önlemler alındı! Bu şekilde aile için en büyük tehdit olan erkek bertaraf edilerek, erkek türüne karşı kadının ayrıcalığı, üstünlüğü ispatlanmış oldu...

Nihayet, son çıkan yasalar sayesinde bazı kadınlar, boşanma aşamasında -affedersiniz ama- kocalarına "Ayağındaki donu alıcam!" diyebilecek kadar eşit hale geldiler! Böylelikle günümüz evlilikleri tek taraflı bağlayıcılığı olan itibarsız bir sponsorluk anlaşmasına dönüştürüldü erkekler için… Evlilik bazı kadınlar için erken emeklilik fırsatı gibi görülür hale geldi.

Kadının hayatı boyunca bir erkeği maddi olarak sömürebilmesi, yani "ömür boyu nafaka" için bir gün nikahlı kalması yeterli görüldü.

ERKEKLER EVLİLİKLERİN REHİNESİ HALİNE GETİRİLDİ

Bütün bu arka plandan dolayı 8 Mart, öldürülen kadınların cesetleri üzerinden politik güç kazanmak isteyen "kadın, iffet ve aile düşmanı" yapıların zafer kutlamasına dönüştü…

Yasalar kullanılarak evliliğin erkekler için içinden çıkılmaz bir girdaba dönüştürülmüş olması bu yapı için büyük bir zafer… Çünkü söz konusu yasalardan dolayı artık erkekler, evlilik yükünün altına girmek için her geçen gün daha az nedene sahip oluyorlar. Gençler evlilikten kaçıyorlar. Yasalar kadınları "sorumsuz", erkekleriyse evliliğin rehinesi haline getiriyor.Aileyi korumadığı gibi, erkeği kışkırtıyor ve kadını da şiddetin hedefi haline getiriyor. Bütün bunlardan dolayı istatistikler Türkiye’de evlenme oranlarının hızla düştüğünü ve boşanma oranlarının ciddi ölçüde arttığını gösteriyor. Evliliklerin olmadığı bir gelecek artık hiç de uzak görünmüyor….

Ayın istatistikler eşitlik, pamuk prenseslik ve yasal güvencelerin aslında kadınlara da huzur getirmediğini gösteriyor. Buna karşılık aileyi kökünden yıkmaya dönük propaganda aralıksız sürdürülüyor. Kimsenin onu durdurmaya ve mevcut sorunları yalnızca kadınlara indirgemeden, insanlık temelinde çözmeye cesareti yok. Maazallah propagandaya dur diyen, sağduyudan bahseden, dini bir çözüm öneren kim olursa olsun yanıyor. Kadınlar gününde, kadınlar kullanılarak, kadın diye diye, kadının yapayalnız kalacağı geleceğin temelleri atılıyor. Mazlum kadınlar, aileler, erkekler ve suçsuz din adamları da bu korkunç geleceğe kurban ediliyor…"

kadın cinayet saldırı akit Kanun aile Suç Cinsiyet eşitsizliği