'Akran zorbalığı' disiplin suçu sayılacak: Uzmanlardan eğitimde 'kısır döngü' uyarısı

MEB’e bağlı okullarda ‘akran zorbalığı’ ve ‘siber zorbalık’ eylemlerine disiplin işlemi yapılacak. Uzmanlar ise söz konusu cezaların önleyici olmayacağı gibi, çocukları eğitim hayatından uzaklaştıracağına dikkat çekiyor.

'Akran zorbalığı' disiplin suçu sayılacak: Uzmanlardan eğitimde 'kısır döngü' uyarısı

Ayşegül BAŞAR

İSTANBUL - Akran zorbalığı' ve 'siber zorbalık', en genel anlamıyla çocuğun bir başka çocuğa uyguladığı fiziksel ya da psikolojik şiddet olarak biliniyor. Sokakta, parklarda ve bazen de en olmaması gereken yer olan okullarda… Çocuklar arası şiddet görüntüleri son zamanlarda sosyal medyada da sık sık gündeme geliyor.

DİSİPLİN SUÇLARI ARASINA ALINDI

Durum böyleyken, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu konuda tartışmalı bir karara imza attı. Okullarda 'siber zorbalık' ve 'akran zorbalığı' disiplin suçları arasına alındı.

Değişiklik öngören ilgili yönetmelik, Resmi Gazete'de yayınlandı.

Yönetmeliğe göre; okul yöneticilerinin, öğretmenlerin, çalışanların ve diğer öğrencilerin izinsiz olarak görüntülerini çeken, kaydeden veya paylaşan öğrenciler de disiplin cezası alacak. Okul dışında, sosyal medyadan yapılan hakaret ya da tehditler de disiplin suçu kapsamında. Yazılı uyarılar e-Okul sistemine işlenmeyecek.

Peki söz konusu fiili işleyeni cezalandırmak çözüm mü? Uzmanlar ‘akran zorbalığı’nı engellemede ödül ve ceza yöntemini doğru bulmuyor.

'KISIR DÖNGÜ CEZA İLE DEVAM EDİYOR'

Klinik Psikolog Pınar Talaslıoğlu Bahar, cezalandırma yönteminin fiilin kökeninde yatan davranışı değiştirmek yerine, bir kısır döngüye hapsettiğini belirtti:

“Ödül ve ceza yöntemlerini aslında bir davranışı söndürmeye yönelik ortaya koyulsa da; davranışın altındaki ihtiyaca dokunmadığı ya da onunla temas etmediği için çok da faydalı olduğunu söyleyemiyoruz. Oradaki dinamiği anlamak çok kıymetli. Zorbaca davranışlar zaten güç mücadelesi barındırıyor, eşitsizliğe dayalı bir ilişki var. Ceza da eşitsiz ve güç mücadelesine dayalı bu ilişki biçimini sürdürmüş oluyor. Yani biz aslında zorbaca davranışa dair olan ve onun temelindeki davranış kalıbını değiştirmemiş oluyoruz. Benzer bir döngüyle devam ediyoruz, o kısır döngü devam etmiş oluyor.”

GÜVENE DAYALI EŞİTLİKÇİ BİR İLİŞKİ

Ödülde ise söz konusu davranışın altındaki ihtiyaca temas edilmediğini belirterek, bunu geçici bir çözüm yöntemi olduğunu ifade eden Talaslıoğlu şu uyarılarda bulundu:

“Kalıcı bir çözüm için; bir genç ya da çocuğun bu davranışı altındaki ihtiyacı ne? Duygulara ve ihtiyaçlara odaklanmak gerekiyor. Burada zorbalığa maruz kalan bir çocuktaki çaresizlik, belki yetersizlik, belki öz saygıya dair ihtiyacı neyse onu onarmak… Zorbalığı ortaya koyan çocukta da altındaki o gücü arzulayan, belki de kendini güçsüz eden o çocukla barışabilmesi ona temas edebilmesi, güvene dayalı eşitlikçi ilişkileri nasıl kurabileceğinin yolunu açmak gerekir. Ama ödül ceza verdiğimizde tekrardan o zorbalığa dayalı davranış döngüsünü kırmadan devam ediyoruz. Yani orda aslında bir değişim gerçekleşmiyor. Sadece belki o zorbaca davranışın yolu kapanıyor ama başka bir yolla bu davranışlar sürdürülebiliyor”

'MEB, ÇOCUKLARIN EĞİTİM HAKKINI YOK SAYIYOR'

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Simge Yardım ise, bakanlığın cezalandırma politikalarını eleştirdi:

“MEB'in uzunca süredir yürüttüğü eğitim politikalarında çocukların eğitim hakkını yok sayan, çocukların kişilik, davranış, bilişsel gelişimlerini yok sayan bir anlayışla hareket etiğini çok iyi biliyoruz. Bu son yapılan düzenleme de aslında tam da bu anlayışın sonucu yapıldığını gösteriyor. Akran zorbalığı ve siber zorbalık son süreçlerde okullarda çok yaygın bir şekilde karşımıza çıkmakta.
Bir cezalandırma yöntemi olarak değil, aksine çocukların akran zorbalığının sebeplerinin ve sonuçlarını iyi tespit etmek, okullarda önlenebilir politikalar geliştirmek. Psikolojik destek hizmetlerini arttırmak. Rehberlik hizmetlerinin çocuklardaki akran zorbalığını önleyici nitelikte olmasını sağlamak çözüm olabilir. Tüm bunlar bakanlığın temel zorunluluğu iken buna dair politika üretmesi gerekirken bir cezalandırma aracına dönüştürmesini kabul etmek mümkün değil.”

'CEZA İLE ÖNLEMEK MÜMKÜN DEĞİL'

Rehber Öğretmen Nazmiye Saral da bu tür cezaların çzöüm olmadığının altını çizdi:

“Elbette ki bu tür görüntü almak kişinin izni olmadan yayınlamak doğru değil affedilecek bir durum da değil. Ancak bunun kaynaklarına bakmak gerekiyor. Ceza bir çözüm değildir, bir sonuçtur. Olayın kendisini ceza vererek önlemek mümkün değildir.”

Uzmanlar doğru politikalarla akranlar arası şiddetin önlenebilir olduğuna dikkat çekiyor. Önleme konusunda ortaklaştıkları nokta ise sorunun kaynağına odaklanmak. Akran zorbalığının nedenlerinin sosyal, ekonomik ve kültürel farklılar içerisinde çocukların duygularını doğru yönlendirememesi en önemli nedenler arasında yer alıyor. Çocuklar arası eşitsizlikleri en aza indirgemek ve farklılıklarıyla bir arada yaşayabilecekleri demokratik ortamını sağlayabilmek çözüm önerileri arasında.

ÖNLEMENİN YOLU ÇOK KÜLTÜRLÜ VE DEMOKRATİK ORTAM

Saral, okullarda çok kültürlü ortamların arttırılması gerektiğine dikkat çekti:

“Okullarda gerçekten tek kültürlü bir yapı olunca değişik dinlerden gelen çocukların mobinge uğramaları baskı görmeleri de son derece doğallaşan bir durum haline gelmektedir. Çocukların kendilerini ifade edebilecekleri ortamların sanatsal kültürel ortamların çok çeşitliliğinin sağlanması, okullarda çok kültürlü yapıların sağlanması gerekiyor. O nedenle de sadece sonuçtan yola çıkarak çocuğu cezalandırma, çocuğu elbette ki okulunu değiştirme onu mağdur etme mağdur edeni mağdur etme şeklinde gerçekleşecek bir olayla çözülebilecek bir durum değildir. Tüm çocuklarımızı bu ortamda kazanabiliriz. Gerçekten de okullara ciddi yatırımlar yapılırsa bir demokratik ortam oluşturulabilirse bunlar önlenebilir.”

'ÇOCUKLARIN FARKLILIKLARLA YAŞAMAYI ÖĞRENMESİ ÖNEMLİ'

Psikolog Talaslıoğlu, Talaslıoğlu, söz konusu davranışların çocuklar ve gençler arasındaki güç eşitsizliğinden ya da eşit olmayan ilişkilere dair sorundan kaynaklandığını söyledi:

Eşitlikçi bir ilişkinin yolunu açmanın önemine de vurgu yaparak, çocukların farklılıklarla yaşamayı öğrenmesinin öneminin altını çizdi:

“Akran zorbalığının okulda önlenebilmesi için çocukların bir arada hem kendi duygularını hem de bir ötekinin duygularını, aynı zamanda ihtiyaçlarını paylaşabilecekleri akran grupları çemberleri oluşturulabilir. Grup çalışmaları ile duygu ve ihtiyaçlarını rahatça ifade edebilirler. Aynı zamanda bir çocuk kendi özelliklerinin de dışında bir ötekinin kendinden farklı bir bireyin de varlığının farkına varmasına dair kaynaştırıcı çalışmalar yapılabilir. Böylece çocuklar birbirilerini tanıyıp birbirleriyle iletişim kurmaya başladıklarında birbirlerinin farklı özelliğiyle aslında bir topluluğu oluşturduklarının ve her birinin biricik olduğuna dair bir algıyı fark edebilirler. Böylece farklılıklarıyla toplumsal bir yapıyı birlikte oluşturduklarını ortaya koyabilirler ve eşitlikçi ilişkilerin yolu açılmış olur.”

'YAYGINLAŞMASINDA CİNSİYETÇİ VE IRKÇI YAKLAŞIMLAR ETKİLİ'

Akran zorbalığı son süreçlerde çok yoğun bir şekilde arttığına vurgu yapan Simge Yardım, bunun sebeplerini şöyle özetledi:

“Özellikle milli eğitim bakanlığının politikalarında aramak ve toplumsal düzenlemelerde de aramak gerekiyor. Akran zorbalığı aslında büyük oranda çocukların okullarda yaşadığı cinsiyetçi yaklaşımlarla karşılaştıkları ırkçılıkla birlikte çok daha yoğun biçimiyle artmakta aynı zamanda ekonomik krizin yarattığı sonuç da çocukların büyük oranda şiddet eğilimini arttıran bir noktaya evirtilmiş durumda. Yine pandemi eğitiminde yaşanan uzaktan eğitim süreci çocukların çok uzunca bir süre evin içinde kalmış olması da şiddet eğitimlerini büyük oranda arttırdı. Buna dair önlenebilir politikalar üretilmesi mümkün buna dair çözümler üretecek politikaların yapılması mümkün.”

'ÇOCUKLARIN EĞİTİM SÜRECİNDEN KOPMASINA NEDEN OLACAK'

Cezalandırma yöntemini iktidarın biat kültürü ile ilişkilendiren Yardım, bunun çocukların eğitim sürecinden kopmasına neden olabileceğine dikkat çekiyor:

“Cezalandırma aracı ve özellikle disiplin yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle çocukların pek çok davranışına getirilen cezalandırma politikaları aslında bir bütün olarak, toplumun tamamına uygulanan biat ettirme sorgulamama ve cezalandırma pratiğinin okullara kadar indirildiğini de bizlere gösteriyor. Özellikle eğitim öğretim çağındaki çocukların cezalandırma yöntemleriyle bu şekilde baskı altına alınması büyük oranda da aslında çocukların davranış gelişimlerinin kişilik gelişimlerini olumsuz etkileyecek. Çocukların hatta eğitim sürecinden kopmasına neden olacaktır.”

'BAKANLIĞI UYARIYORUZ'

“Milli Eğitim Bakanlığını her zaman uyardığımız gibi bu kez de yeniden uyarıyoruz. Bu cezalandırma politikalarından vazgeçilerek çocukların eğitim hakkını gözeten kişilik gelişimlerini önemseyen ve buna dair politikalar üreten ve çalışmaların yapılmasının önemli olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.” sözleriyle bakanlığı bu politikalardan vazgeçmeye çağırıyor.

akran zorbalığı siber zorbalık