Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü de Cumartesi Anneleri eyleminde
Ezgi YILDIZ
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri/İnsanları ve beraberindeki insan hakları savunucuları gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.
Cumartesi Anneleri/ İnsanları ve beraberlerindeki insan hakları savunucuları, 975’inci haftalarında 6 Aralık 1993 yılında Urfa Siverek’te gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sordu.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor bu haftaki buluşmayı takip ederken, Taşkaya’nın dosyasını Sebla Arcan okudu.
Arcan, “30 yıldır soruyoruz, Hüseyin Taşkaya nerede?” diyerek açıklamaya başladı.
Sebla Arcan yetkililere seslenerek, “Hakikati bilme ve adalete ulaşma hakkımızı ihlal etmeye son verin; kayıplarımızın akıbetlerini açığa çıkartacak, adaleti sağlayacak etkili soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünüzü yerine getirin” dedi.
‘GÖZALTINA ALINMASINI ENGELLEMEYE ÇALIŞANLAR DA DARP EDİLDİ’
975’inci hafta açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
“Gözaltında kaybetmelerde kesintisiz devam eden inkar ve cezasızlık politikaları sonucunda 30 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan Hüseyin Taşkaya için adalet istiyoruz. 42 yaşındaki 4 çocuk babası Hüseyin Taşkaya, Siverek’te yaşıyor ve müteahhitlik yapıyordu. 6 Aralık 1993 tarihinde amcasının Siverek / Bağlar Mahallesi’ndeki evine 30 araçlık bir konvoyla gelen asker, polis ve Bucak aşiretine mensup korucular Hüseyin Taşkaya’yı gözaltına aldı. Gözaltını engellemek isteyen akrabaları ağır biçimde darp edildi. Taşkaya askeri araca bindirilerek götürüldü.
‘AİLENİN GİRİŞİMLERİ SONUÇSUZ KALDI’
Ailesi Hüseyin Taşkaya’yı sormak için jandarmaya, emniyete, savcılığa, valiliğe başvurdu. Ancak tüm girişimleri sonuçsuz kaldı, Hüseyin Taşkaya’dan bir daha haber alınamadı. Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini açığa çıkartacak etkin bir soruşturma yürütülmedi. Akrabalarının ve tüm mahallenin tanıklığında gözaltına alınmış olmasına rağmen, savcılık konuya ilişkin suç duyurusunu ailenin soyut iddiası olarak değerlendirdi ve dosyada takipsizlik kararı verdi. Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlıkla korundu. Ailesi dört kuşaktır Hüseyin Taşkaya’yı aramayı sürdürüyor.
‘ETKİN SORUŞTURMA YÜRÜTÜLSÜN’
975. haftamızda adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz: Gözaltında kaybetme suçunun devam eden ihlal niteliği taşıdığını dikkate alın. Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini açığa çıkartacak ve faillerin yargılanmalarını sağlayacak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünüzü yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin; Hüseyin Taşkaya için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
AMOR İHD'DE BASIN AÇIKLAMASI YAPTI
Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, Uluslararası Af Örgütü, TİHV ve MLSA davetiyle Cumartesi Anneleri eylemini takip etti ve ardından İHD'de de açıklama yaptı.
Amor, "Cumartesi Anneleri’nin temel amacı kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek. Barışçıl topları ve gösteri benim gelişim yeni şartlarla geldi. İçişleri bakanının çözüme yakın bu adımını olumlu buluyorum” dedi.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Amor, Türkiye vatandaşlarının temel haklarını korumak üzere anayasa mahkemesinin verdiği kararları onurla karşıladığını söyledi. Amor, “Ama tabi AYM’nin mülki idareye yolladığı kararlara rağmen AYM’nin tüm kararları tamamıyla uygulanmıyor” ifadelerini kullandı.
Amor’un açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
“AYM’nin Cumartesi Anneleri’ne ilişkin açık talimatı olmasına rağmen diğer idari amirler tarafından görmezden geliniyor. Erdoğan’ın AYM kararlarına ilişkin bahsettiği örnekleri hatırlıyoruz. Bu karar da hiçbir engelleme olmadan bu eylemlerin yapılabileceği anlamına geliyor. Türkiye’deki yargının içindeki uyuşmazlığı çok açık bir şekilde gösteriyor.
‘HAKLARINIZI KİM KORUYOR; YARGI MI POLİS Mİ?’
Yargıtay’ın AYM ye yönelik yaptığı akıl almaz davranışı Türkiye’de yargının içinde bulunduğu durumu çok açık bir şekilde gösteriyor. Bir ülke için ne kadar olumsuz bir görüntü olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Ben okuduğum metinlerden birinde bir polis memurunun AYM kararını tanımayarak ‘idare artık bizde’ dediğini duydum.
Bu durumda sormak istiyorum haklarınızı kim koruyor, yargı mı, mahkemeler mi, polisler mi?
TOPLUM OLARAK SORMALISINIZ: ANAYASANIN GÜVENCE ALTINDA ALDIĞI HAKLARIM VAR MI?
Sizin de bir toplum olarak sormanız gereken bir soru var. O da şu; ‘Benim haklarım kimin güvenecesinde Beyoğlu kaymakamlığı’nın ve idari amirlerinin talimatları benim anayasal haklarımın üzerinde yoksa AYM’nin verdiği kararlarla anayasanın garanti altına aldığı haklarım var mı?'
‘TÜRKİYE, HAKLARINIZIN POLİSİN ELİNDE OLDUĞU GÖRÜLDÜKÇE ASLA SAYGI DUYULAN BİR ÜLKE OLMAYACAK’
Türkiye, haklarınızın polis memurlarının elinde olduğu bir ülke olarak görüldüğü sürece, haklarınızın AYM tarafından koruması altında olmadığı görüldüğü sürece asla saygı duyulan bir ülke olarak anılmayacak. Ben Cumartesi Anneleri’nin eylemini takip ettiğim için çok mutluyum, çünkü onların yaptığı bir vatandaşlık örneğiler.
‘BURAYA AB SÜRECİNİ SAVUNMAK İÇİN GELMEDİM SİZİN HAKLARINIZ İÇİN GELDİM’
Türkiye’de gözlemleyebileceğim bir çok hak ihlali örneği var. Fakat Cumartesi Anneleri mutlak bir ısrarın göstergesi olduğu için onlarlayım bu insanların haklarını savunmak anlamına gelir. Mutlak şekilde barışçıl ilerleyen bu eylemin mülki idare veya cumhuriyet için nasıl bir faydası olduğunu bilmiyorum. Burda olma imkanım olduğu için çok mutluyum AYM kararının geçtiği şekliyle bir eylem yaptıklarında da burada olmak isterim.
Tekrar söylemek istiyorum burada, Avrupa Birliği’ni (AB), AB değerlerini ve AB üyelik sürecini savunmak için gelmedim. Sizin haklarınızı savunmak için bulunuyorum."