Avukat Karagülle: İktidar seçimi kaybetme riskini almak istemiyor

Avukat Karagülle: İktidar seçimi kaybetme riskini almak istemiyor
İstanbul Barosu başkan adayı Mert-Er Karagülle ile gördükleri sorunları ve çözümlerini konuştuk. Karagülle, "İktidar seçimi kaybetme riskini almak istemiyor, bu nedenle baskı dönemine doğru gidiyor" dedi.

Yağmur Kaya

Artı Gerçek- 2020 yılında pandemi gölgesinde gerçekleşen seçimin ardından, 56 bin avukat 22-23 Ekim 2022 Cumartesi saat 10.00'da Haliç Kongre Merkezi'nde yeniden seçime gidecek.

Mevcut Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu'nun yeniden aday olmadığı seçimlerde 9 farklı grup yarışacak.

İstanbul Barosu başkan adayları ise şu şekilde:

- Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Filiz Saraç

- İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Önce Avukat Grubu'nun adayı Avukat Elif Görgülü

- Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi adayı olan Hasan Kılıç

- Bağımsız Avukatlar Grubu'nun adayı Gülden Sönmez

- Avukat Hakları Grubu'nun adayı Mustafa Gökhan Ahi

- Avukat Mert-Er Karagülle,

- Milliyetçi Avukatlar Grubu adına Hakan Çatak

- Genç Hukuk Hareketi'nden Türkan Kara

whatsapp-gorsel-2022-10-17-saat-22-33-49.jpg

İstanbul Barosu Başkanlığı adaylarından avukat Mert-Er Karagülle ile seçim süreci öncesi sorunları ve çözümleri konuştuk. Kadın ağırlıklı ekibiyle yola çıkan Karagülle seçilirse Barolar Birliği'nin ilk defa açık LGBTİ+ delegesi olacak.

- Nasıl bir baro istiyorsunuz?

Son yıllarda ülkemizde; devletin siyasi rejiminden sosyal medyaya kadar her alanda, “adaleti sağlamak” kaygısından uzak, iktidarın ajandasına uygun düzenlemeler hayatımıza hakim olmaya başladı. Son örneği Sansür Yasası.

Adalet arayışında sığınılacak liman olan yargı sisteminde de adaletsizlik giderek artıyor. En kötüsü de toplumun tüm bireylerine yayılan güvensizlik ve onun halkalarından biri olan yalnızlık duygusu… Biz avukatlar da bu resmin bir parçasıyız.

Bu tabloda; savunmanın kurumu olan baroların ve özellikle İstanbul Barosu’nun söyleyeceği “sözler” olmak zorunda.

İstanbul Barosu; meslek sorunları ile meslek kaynaklı ekonomik, sosyal ve kişisel problemlerin en can alıcı biçimde yaşandığı İstanbul kentinin savunma örgütüdür. 144 yıllık geçmişinin birçok döneminde, hukuk devleti, insan hakları ve demokrasi mücadelesinde önemli bir mevzi oluşturmuş ve “hukuk kurumu nesnelliği” taşıyan söylemleri toplumda dikkatle izlenmiştir.

Bugün, gerek hukuk devleti gerekse meslek sorunları açısından İstanbul Barosu’nun gerçek işlevine çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Yaşanan umutsuzluğu bir an önce ortadan kaldırmalıyız.

- Seçildiğiniz taktirde önceliğiniz neler olacak?

Esasen önceliğimiz, sonramız bir. Çünkü; bir yönetim süresi boyunca aynı temel sorunları gidermek için çaba sarf edeceğiz. Bu temel sorunları da iki başlık altında toplayabiliriz. İlki, ülkenin hukuk devleti olma ya da daha doğrusu olamama ve buna bağlı olarak unsuru olduğumuz yargının sorunları. İkincisi ise, yine aynı zeminden ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik tablodan doğan meslek sorunları.

'GİDEREK BÜYÜYEN SORUNLARIN İÇİNDE HAYATA ATILMAYA ÇALIŞIYORLAR'

- Meslektaşlarınızın ne gibi sorunları var? Projeleriniz nelerdir?

Onlarca Hukuk Fakültesi, binlerce genç avukat… Son Genel Kuruldan bu yana aramıza 5.000’in üzerinde meslektaşımız katıldı. İster ofis açmayı tercih etsinler, ister bağlı çalışsınlar; kendilerine hiçbir bilgilendirme yapılmayan ve destek verilmeyen bir ortamda, tıkanan bir sistem ve giderek büyüyen sorunların içinde hayata atılmaya çalışıyorlar.

Geçen seçimdeki yüzde 50.1’lik oy kullanma oranı, hem genç hem kıdemli meslektaşların barolarından uzaklaştığının açık göstergelerinden biri.

Sorunlar, staj aşamasından başlıyor ve emeklilik dönemine kadar kesintisiz devam ediyor.

“Staj Destek Birimi” ve “Mesleğe Atılım Merkezi” ile mesleğin başlangıç aşamalarında gençlerin yanında olacağız. Ofis açmalarında, ortaklık kurmalarında, bağlı çalışmalarında, özetle avukatlık mesleğini her ne şekilde yaparlarsa yapsınlar ilk yıllarında yol göstericileri destekçileri olacağız. Gerek fiili ortak ofis mekanlarıyla gerekse sanal ofis uygulamalarıyla yaşamlarını kolaylaştıracağız.

'SALDIRI NİTELİĞİNDEKİ DAVRANIŞLARA MÜSAMAHA GÖSTERMEYECEĞİZ'

Adliyede karşılaşılan ve avukatın saygınlığına saldırı niteliğindeki davranışlara müsamaha göstermeyeceğiz. Tüm meslektaşlarımızın sağlık sorunlarına duyarlılığımızı ülkede ilk kez yapılacak uygulamalarla göstereceğiz. Ve daha onlarca projemiz var. Hepsinin ortak amacı ve hedefi, avukatın mesleğini bağımsızca, özgürce, ruhen ve bedenen sağlıklı biçimde yapabilmesidir.

- Sorunların (varsa) bu zamana kadar çözülememiş olmasının önünde en temel engel ne oldu ya da neler oldu?

Yargının bağımsız kurumu olan savunmayı temsil eden avukat da; önceki deneyimlerine rağmen aşmayı başaramadığı sistemsel sorunlar ile boğuşmakta. Buna karşılık; bazı kesimlerce, sadece “sorunu göstermek/fotoğraflamak” ve “oluşan tabloda haklı olmak” yeterli görülüyor. Mücadele unsuru olan “araç”, “amaç” haline geliyor. Yeni amaç da, sorunların derinlemesine ve özgürce ele alınmasına engel oluyor.

Problem çözme süreci, problemin kendisinden daha önemlidir. Özet olarak ifade ettiğim hukuk ve yargı sorunları üzerine düşünürken ise, yaklaşım yöntemi pek çok konuda belirleyicidir.

Yalnızca görünen soruna odaklanmayan, sorunun kaynağını da irdeleyen, özgür ve özgün fikirler üreten bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bu yaklaşımın ortaklaşabileceği, verilerin en uygun şekilde değerlendirilebileceği, demokratik bir ortamda en fazla seçeneğin tartışılabileceği ve seçilen çözümlerin en güçlü biçimde hayata geçirilebileceği bir İstanbul Barosu yaratmak için yola çıktık.

'İKTİDAR SEÇİMİ KAYBETME RİSKİNİ ALMAK İSTEMİYOR, BU NEDENLE BASKI DÖNEMİNE DOĞRU GİDİYOR'

- İktidar kanadı tarafından ‘’Dezenformasyonla mücadele yasası’’ olarak ifade edilen ,yasaya itiraz edenler tarafından ‘’sansür yasası’’ ve ‘’sosyal medya yasası’’ şeklinde nitelendirilen kanunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlk sorunun cevabında, iktidarın ajandasına uygun düzenlemelerin hayatımıza hakim olmaya başladığını ve bunun son örneğinin Sansür Yasası olduğunu söylemiştim.

Sansür yasasının daha erken gündeme gelmesinin nedeni belli ki önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçim. İktidar seçimi kaybetme riskini almak istemiyor, bu nedenle baskı dönemine doğru gidiyor. Cumartesi anneleri açıklamasına uzun süre sonra yapılan müdahale de bu yönelimin bir göstergesi.

Öne Çıkanlar