Bir ilk: Bir Suriyeli'den Türkiye’ye deport davası, Ankara savunma verecek
Deport edilen Suriyeli Anas Al Mustafa, Türkiye’ye dava açtı. Eğer davayı kazanırsa bu diğer sınırdışı edilen mülteci ve göçmenler için de emsal oluşturacak.
ARTI GERÇEK- Bugün 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü. Her göç bir hikâye, her hikâye bir belirsizliğe çıkar bu ülkede. Anas Al Mustafa’nın yaşadığı belirsizlikse onlarca göçmenin yaşadığı örnekten sadece bir tanesi. Anas Mustafa 41 yaşında Suriyeli. Halep’in kırsal bir şehrinde dünyaya gelen Mustafa, yıllar sonra ülkesinde yaşanan savaşta her şeyini kaybediyor. Mustafa’nın Türkiye gelmesi yeniden bir hayat kurma hayalinden başka bir şey değil.
"Her şeyi kaybettim: evimi, işimi, sevdiğim insanları. Türkiye sınırını geçmeyi başardıktan sonra 2016 yılında Türkiye'de geçici koruma ve düzenli oturma izni aldım."
Mustafa, Türkiye gelme sebebini "sadece daha güvenli bir yer bulmaktı" diyor. Akrabalarının bulunduğu Türkiye'nin Konya iline yerleşiyor. Burada Birleşmiş Milletlerin (BM) mülteci kuruluşu UNHCR'ye kaydoluyor ve Türkiye'de ikamet belgelerini alıyor. Bu süre içinde Mustafa, Türkçe ders alıyor ve iş buluyor. Zor şartlar altında da olsa kendine yeniden bir hayat kuruyor.
KURDUĞU DERNEKLE 175’TEN FAZLA YOKSUL İNSANA YARDIM EDİYOR
Mustafa, başlangıçta bir Türk arkadaşı tarafından yönetilen bir internet şirketinde çalıştıktan sonra insan hakları ihlallerinden etkilenmiş birey ve toplulukların ihtiyacını karşılayan sivil toplum kuruluşu IMPR-Humanitarian'a katılıyor. Daha sonra Mustafa, kar amacı gütmeyen 'İhtiyaçta Bir Arkadaş' adlı organizasyonunu kuruyor ve İtalya ve Romanya'daki STK'larla ortak çalışıyor. Dünyanın dört bir yanından bağışlar alıyor. Kurduğu dernekle 175’ten fazla yoksul aileye yardım ediyor. Mustafa özellikle savaşta babalarını kaybeden çocuklara, kadınlara yardım ediyor. Kurduğu Dernek yıllar içinde duyuluyor ve İtalyan kuruluşları olan "Crescere Insieme" ve "Manidi Pace" ile işbirliği yapıyor.
"Ama aniden… 15 Mayıs 2020'de Türk polisi evime geldi ve bana Türk vatandaşlığı hakkında bazı sorular sormak zorunda olduklarını söyledi. Beni karakola götürdüler, orada tüm kişisel eşyalarımı, telefonumu, cüzdanımı bırakmamı söylediler ve beni hapse attılar. Bana cevap verme hakkı bile tanımadın…"
KAPISININ POLİSLER TARAFINDAN ÇALINMASIYLA HAYATI YENİDEN DEĞİŞİYOR
15 Mayıs 2020 tarihinde kapısının polisler tarafından çalınmasının ardından her şey değişiyor. Polisler Mustafa’yı geri gönderme merkezine götürüyor. Defalarca kez polise burada olma sebebini sormasına rağmen kimse ona nedenini söylemiyor. Kendisi ile birlikte 5 Suriyeli mültecinin olduğunu ve onların da çok endişeli olduklarını anlatıyor.
"Ertesi gün benden bir belge imzalamamı istediler. Polise belgelerin ne olduğunu sordum. Bizi Suriye’ye göndereceklerini söylediler. Şok olmuştum. Neden beni sınır dışı etmek istiyorsunuz diye sordum. Bana cevap vermediler. Polise UNHCR ile iletişime geçmek istediğimi söyledim ancak kabul etmediler. Daha sonra yasal hakkım olan avukatımla görüşme talebimi bile kabul etmediler. Polis bana, ‘Mustafa sadece bu belgeyi imzalama hakkına sahipsin’ dedi. Suçumun ne olduğunu bilmeden imzalamayacağımı söyledim."
‘BURADA KİMSE SİZE YARDIM ETMEZ’
Mustafa belgeyi imzalamayacağını söylemesi üzerine polisler "Sana düşünmen için zaman veriyoruz ama bu belgeyi imzalamaktan başka çareniz yok çünkü burada kimse size yardım etmez" dediğini anlatıyor. Daha sonra yeniden belgelerle gelen polislere imzalamayacağını söylemesi üzerine polislerin kendisine bağırarak, cezaevine atmakla tehdit ettiğini anlatıyor:
"Hala bana kimse neyle suçlandığımı söylememişti. Polisin biri bana, ‘endişelenme Mustafa, sizin için en kolay suçu seçeceğiz’ dedi. O an kendimi çok yalnız hissetmiştim. Kimse bana destek olmadı ve kimse sesimi duymadı. Polislerden bir insan gibi muamele görmek istediğimi, en azından avukatım ile görüşmek istediğimi söyledim. Ama bana bu fırsatı tanımadılar. Tamamen yıkıldığımı hissettim. Beni imzaya zorladılar. Bir tercüman bile getirmediler. "
SİVİL ARAÇLA SURİYE SINIRINA GÖTÜRÜLÜYOR
Belgelerin zorla imzalatılmasından ardından Mustafa, 22 Mayıs sabahı saat 05.00 civarında kendisiyle birlikte beş mülteci ile birlikte sivil bir araca bindirilerek Suriye sınırına götürülüyor. Mustafa o anları şöyle anlatıyor:
"Bir toz tanesi gibi bizi Suriye sınırına attılar. İmzaladığım belgenin kopyası vermeleri için kendilerine yalvardım ama kabul etmediler. Suriye gözaltına alınacağım için, sağlık raporunu vermeleri için yalvardım. Ama bana, ‘Artık başka bir ülkedesin, git kendi işini kendin yap’ dediler. Daha sonra İdlib’de kötü bir yerde tutuldum. Bir hafta sonra oradan kaçmayı başardım. Bu süre içinde saklanarak yaşadım. Güvendiğim bir arkadaşımın evinde saklanarak yaşadım. Göçmenlerle ilgili gönüllü olarak çalıştığımı bilseler beni öldürürlerdi. Beni Suriye rejimine teslim etmelerinden çok korktum."
‘BEŞ AYDAN FAZLA FARE GİBİ SAKLANARAK YAŞADIM’
Mustafa, Suriye’ye gittiğinde dünyanın birçok yerinde insan hakları savunucularıyla iletişime geçiyor. Bu süreç içinde yaşadıklarını Mustafa, "5 aydan fazla bir süre fare gibi saklanarak yaşadım. Bunu söylemekten utanıyorum ama suçum ne?" diyor.
Mustafa pes etmiyor ve günler sonra düşündükten sonra yeniden Türkiye’ye gelmeye karar veriyor:
"Kabul ediyorum çok korkmuştum. Durum benim için dayanılmaz hale geldiğinde, Türkiye'ye dönmek için hayatımı riske atmaya karar verdim. Türkiye'ye dönmek için 30 saat susuz, aç, dağlarda, ormanlarda yürüdüm, 'Masum’ olduğumdan yüzde yüz emin olmasaydım yapmazdım."
‘İKİNCİ KEZ SINIRDIŞI EDİLMEK İSTEMİYORUM’
Mustafa sadece yaşamak için güvenli bir yer istiyor. Kimseyle savaşmadığını ve asla eline silah almadığını söyleyerek, "Ben sadece insani bir gönüllüyüm. Yoksul ve savunmasız ailelere yardım ediyordum çünkü onlar da benim gibi Suriye'deki evlerini terk ettiklerinde durumlarını biliyordum. Evet, orada her şeyimi kaybettiğimde Suriye'den ayrıldım. Suriye'yi daha güvenli bir yerde yaşamak için terk ettim, ne olduğu umurumda değil. Suriye artık güvenli olmadığı için tekrar tutuklanıp ikinci kez Suriye'ye sınır dışı edilmek istemiyorum" diyor.
İNSAN HAKLARI HUKUKÇUSU BAŞTİMAR: İLK DEFA TÜRKİYE’YE DEPORT DAVASI AÇILDI
Mustafa Türkiye’ye geldikten sonra yaşadığı hukuksuzluğa ilişkin dava açtı. İnsan Hakları Hukukçusu Kurtuluş Baştimar, Mustafa’nın yaşadığı hukuk sürecine ilişkin gelişmeleri Artı Gerçek’e anlattı. Açılan davanın çok önemli olduğunu söyleyen Baştimar, "Bu bir pilot dava olacak. Çünkü ilk defa bir Suriyeli, deport (sınır dışı) edildiği için uluslararası hukuk altında Türkiye’ye dava açtı. Eğer kazanırsa bu diğer deport edilen insanlar için de emsal oluşturacak ve diğer insanlar aynı yolu izleyecek" dedi.
‘BARIŞÇIL BİR İNSAN NASIL MİLLİ TEHDİT OLUR?’
Göç İdaresi tarafından hazırlanan dilekçede Mustafa’nın "milli güvenliği tehdit etme" gerekçesiyle deport kararı verildiğini söyleyen Baştimar, "Ancak herhangi bir somut delil yok. Biz en çok buraya takıldık. Bir insan barışçıl yollarla insanlara yardım ediyorsa, nasıl milli bir tehdit oluşturabilir? Biz bunu hala anlamış değiliz" diyor.
‘HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE SINIRDIŞI EDİLDİ’
Mustafa hakkında verilen deport kararına ilişkin hem yerel hem de uluslararası alanda hukuk mücadelesi verdiklerini söyleyen Baştimar, "Ancak bu durum yerelde çok yavaş ilerleyeceği için yaşanan insan hakları ihlalini hızlı bir şekilde Birleşmiş Milletler (BM) Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubuna durumu bildirdim. Çünkü Mustafa avukatlarıyla dahi görüştürülmeden hukuksuz bir şekilde sınır dışı edildi. Eğer bir insanın güvenliği tehdit altındaysa, geldiği ülkeye gönderilmez" diyor. Baştimar konuşmasına şöyle devam ediyor:
"Diğer önemli bir durum ise bir kişi neyle suçlanıyorsa onu kişinin yüzüne okumanız gerekiyor. Bu hakkı da ihlal edildi. Türkiye’nin de imzacısı olduğu Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi altıda durumu Birleşmiş Milletlere taşıdık. Başvurumuz kabul edildi. Hükümetten savunma istendi. Hükümetin savunmasını 3 hafta içinde hazırlaması gerekiyor. Sonra biz karşı savunmamızı vereceğiz."
‘BU TÜR KARARLAR TÜRKİYE’Yİ CİDDİ SIKINTILARA SOKUYOR’
Bu tür deport kararlarının uluslararası alanda Türkiye’yi ciddi sıkıntılara soktuğunu söyleyen Baştimar, deport işleminin birçok ülkede de yaşandığını ancak bunun için vazgeçilmez şartların oluşması gerektiğini söylüyor. Baştimar, "Siz ‘milli güvenliğe tehdit oluşturduğu’ için Mustafa’yı ya da başka birini böyle bir şeyle itham ediyorsanız, bunun altını doldurmanız lazım. Birkaç satırla deport etmek uluslararası hukuka aykırıdır" diyor.
‘DAVA SONUÇLANANA KADAR TAKİPÇİSYİM’
Deport kararının şimdilik durdurulduğunu söyleyen Baştimar, Mustafa’nın hukuki süreç tamamlanana kadar gönderilmeyeceğini söylüyor. Davayı kazanacaklarını söyleyen Baştimar, "Daha sonra Mustafa için üçüncü bir ülkeye gitme başvurusunda bulunacağız. Biz de bu tür davalar geldikçe bu insanların hakkını arayacağız. Mustafa’nın davasını da sonuçlandıracağına kadar takip edeceğiz" diyor.