Birol Yıldırım davasında mütalaa: Polisler için işkenceden değil, 'taksirle ölüm'den ceza istendi

Birol Yıldırım davasında mütalaa: Polisler için işkenceden değil, 'taksirle ölüm'den ceza istendi
Özel güvenlik amiri Birol Yıldırım’ın Polis Merkezi Amirliği’nde ölmesine dair esas hakkında mütalaasını açıklayan savcı, işkenceden değil, 'taksirle ölüm'den ceza istedi. Yıldırım'ın babası, "Eğer işkence değilse kameralar neden kapatıldı?" diye sordu.

Artı Gerçek - Özel güvenlik amiri Birol Yıldırım’ın gözaltındaki iki çalışanının akıbetini öğrenmeye gittiği İstanbul Esenyurt Polis Merkezi Amirliği’nde ölmesiyle ilgili biri tutuklu 12 polis hakkında açılan davada esas hakkındaki mütalaa açıklandı.

Polislerin eyleminin ‘işkence‘ suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle ağır ceza mahkemesine gönderilen dosyada savcı, polislere ‘bilinçli taksirle ölüme neden olmak‘ ve ‘kasten yaralama‘ suçundan cezalandırma istedi. Mahkeme, bu suçtan ceza verirse polisler en fazla 12 yıl hapis cezasına çarptırılacak.

Diken'den Canan Coşkun'un haberine göre, Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen yedinci duruşmaya tutuksuz yargılanan polis Cumhur Güleç katıldı. Birol Yıldırım’ın ailesi de salonda hazır bulundu.

SAVCININ MÜTALAASI: 'TAKSİRLE ÖLÜM'DEN CEZA İSTEDİ

Duruşmada savcı Oğuzhan Atamtürk Uyar esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcının mütalaasına göre, kalp hastası olan Birol Yıldırım, polis merkezinin mutfak bölümünde tutuldu ve dövüldü. Yıldırım, kalbinde stent olduğunu söylemesine karşın polisler dayak ve cebir eylemlerini devam ettirdi, bu sırada polisler Yıldırım’ın hastalığını biliyordu. Polislerin eylemi sonucunda Yıldırım’da fiziki olarak ölüme neden olacak bir yaralanma olmadı ama varolan kronik kalp damar hastalığı sanık polislerin eylemleri sebebiyle aktif hale geldi ve sonucunda Yıldırım öldü.

Mütalaaya göre, bir kısım sanıkların da Yıldırım’ın ölümünü istemedikleri, ancak kalp hastalığını öğrenmelerine rağmen eylemlerine devam etmeleri sebebiyle bilinçli taksirle ölüme neden olmak suçundan sorumlu tutulmaları gerekiyor.

Savcı Uyar, sanık polislerden komiser yardımcısı İsmail Alperen Salman, polis memurları Muhammed Cihan Karakuş, İsmail Gökşen, Erdoğan Kahraman, Mustafa Şahin ve Bilal Karpuz’un Yıldırım, Barış Uysal ve Alihan Uysal’a vurarak darp cebir uyguladıklarının sabit olduğunu belirtti. Savcı bu sanıkların ‘bilinçli taksirle ölüme neden olma‘ suçundan cezalandırılmalarını talep etti. Savcı, bu polislerin Barış Uysal ve Alihan Uysal’a yönelik darp eylemlerinden dolayı da ‘kasten yaralama’ suçundan mahkum edilmelerini istedi.

Diğer sanık polisler Samet Yuluğ, Emre Gürbüz, Kamil Yerlikaya, Hasan Kocakavuk ve Cumhur Güleç’in eylemlerinin ise sabit olmadığını savundu ve beraatlerine karar verilmesini istedi.

Duruşma, tarafların süre talep etmesi nedeniyle 18 Eylül’e ertelendi. Bu duruşmada hükmün açıklanması bekleniyor.

'EĞER İŞKENCE DEĞİLSE KAMERALAR NİYE KAPATILDI?'

Yıldırım ailesi, duruşmadan sonra kararı değerlendirdi. Birol Yıldırım’ın babası Adil Yıldırım, "Tüm karakol personeline gece 01:24’te kameraların niye kapatıldığının sorulması gerekir. Eğer işkence değilse kameralar neden kapatıldı? Ambulans neden cenazeyi alıp götürmedi? Neden doktora götürmediler? Olay yeri inceleme ekipleri mutfağa neden girmedi? Olay mahallinin uygun olmadığını söyleyen sağlıkçıların burada işkence olduğunun ispatıdır. Hepsinden davacıyım" dedi.

'BİROL'U İŞKENCEYLE ÖLDÜRDÜLER'

Birol Yıldırım’ın annesi Mediha Yıldırım da şöyle konuştu:

“Birol’u işkenceyle öldürdüler. Çocuğum neden öldüğünü bilmiyor. Çocuğumun suçu neydi? Bu beni bir anne olarak yiyip bitiriyor. Ben çocuğumun bana bir kere bile öfke duyduğunu bilmem. Suçu insan olması mıydı?”

'İŞKENCE SUÇUNDAN CEZALANDIRILMALARINI İSTİYORUZ'

Birol Yıldırım’ın ablası Servet Begisi de “Polislerin yalnızca bu suçlardan değil işkence suçundan da cezalandırılmasını istiyoruz. Kimse durup dururken kalp krizi geçirmez. Kardeşim polislerin kendisine işkence etmesi nedeniyle yaşamını yitirdi” diye konuştu.

NE OLMUŞTU?

Özel bir güvenlik şirketinde amir olarak çalışan Birol Yıldırım, mesai arkadaşı B.U.’nun bir polis memuruyla tartışıp gözaltına alınması üzerine 5 Haziran’da saat 22:30 sıralarında Esenyurt karakoluna gitmişti. Birol, bilgi almak isteyince rütbeli bir memurun, “Bu arkadaşı da alın içeri” talimatıyla saat 23:30 sıralarında gözaltına alınmıştı. 6 Haziran’da saat 03:00 sıralarındaysa bir polis karakoldan dışarı çıkarak bekleyenlere, “Birol Yıldırım vefat etti. Başınız sağ olsun” demişti. İstanbul valiliği, ölümü nedenini ‘kalp krizi’ olarak açıklamıştı.

Güvenlik kamera kayıtları Yıldırım’ın polisler tarafından dövüldüğünü, kötü muameleye maruz bırakıldığını, polislerin ölümden sonra telaşlandığını göstermişti.

Buna karşın görüntülerdeki polisler görevlerine devam etmişti. 19 Ağustos 2021’e gelindiğinde iki polis gözaltına alınmış, bunlardan komiser yardımcısı İsmail Alperen Salman tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Birkaç gün sonra da Büyükçekmece başsavcılığı tarafından 12 polis hakkında iddianame düzenlenmişti.

İDDİANAMEDEN

İddianamede aralarında tutuklu polis Salman’ın da bulunduğu yedi polisin, Yıldırım’a yönelik ‘bilinçli taksirle ölümüne neden olma’ suçlamasıyla üç yıldan dokuz yıla kadar, Yıldırım’ın iş arkadaşı ve iş arkadaşının oğlunu darp ettikleri için de beş polisin ‘basit yaralama’ suçlamasıyla 16 aydan dört yıla kadar hapisleri talep edilmişti.

Davanın ilk duruşması 20 Eylül 2021’de Büyükçekmece 3’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü. Bu duruşmada davanın seyri değişmiş, mahkeme, Birol Yıldırım’ın vücudundaki yara sayısı ve yaraların niteliğini göz önünde bulundurarak polislerin eyleminin ‘işkence suçunu oluşturabileceği’ gerekçesiyle dosyayı Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti. Komiser yardımcısı Salman’ın da tutukluluk halinin devamına hükmedilmişti.

Bu davada duruşma salonunun küçük olması nedeniyle tartışmalar çıkmış, yargılanan polislerle dayanışmak için adliyede bulunan rütbeli bir polis, Kanal D muhabiri İbrahim Konar’ı hakimin huzurunda yaka paça dışarı atmıştı. Duruşma binasının dışında da polislerle birlikte duran ancak sivil kıyafetli kişiler Yıldırım’ın ailesini sözleriyle taciz etmişti. Bu kişiler hakkında gazetecileri sözlü bir şekilde taciz ve tehdit etmeleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuştu, ancak suç duyurusu takipsizlikle sonuçlanmıştı.

Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Ocak 2022’de görülen ilk duruşmaya hiçbir basın mensubunun girmesine izin verilmemişti. Bir sonraki duruşma 28 Mart 2022’de yapıldı. Savcı, bu duruşmada tutuklu polis Salman’ın ‘suçun vasıf değiştirmesi ihtimali’ nedeniyle tahliyesine karar verilmesini istemişti. Mahkeme heyeti de oy çokluğuyla Salman’ın tutukluluğunun devamına hükmetmişti.

25 Nisan 2022’de görülen duruşmadaysa Salman’ın tutukluluğunun devamı yönünde oy kullanan hakimin olmadığı görülmüştü. Bu duruşmada, Salman’ın oy çokluğuyla tahliyesine karar verildi, yurt dışına çıkışı yasaklanmıştı. Heyet, gerekçelerini ‘üzerine atılı suçun niteliğinin değişme ihtimali, yasada öngörülen ceza süresi, bilirkişi raporları ve adli tıp kurumu raporu, delillerin büyük oranda toplanmış olması, tutuklu kaldığı süre, kaçma şüphesinin bulunmayışı’ diye sıralamıştı. (Kaynak)

Öne Çıkanlar